B Planı – The Back-up Plan

B PLANI

The Back-up Plan/B Planı flört, aşk, evlilik ve aile kavramlarını “tersine” işleyen bir komedi. Yıllarca çeşitli erkeklerle flört eden Zoe (Jennifer Lopez) doğru kişiyi beklemenin çok uzun sürdüğüne karar verir. Anne olmaya kararlı karakterimiz kurduğu planı uygulamaya karar vererek doktordan randevu alır ve tek başına gitmeye karar verir. Zoe aynı gün, gerçek olasılıklar barındıran bir adam olan Stan (Alex O’Loughlin)’le tanışır.

Filizlenen bir ilişkiyi korumaya ve hamileliğin ilk belirtilerini saklamaya çalışan Zoe, kendini bir yanlışlıklar komedisinin içinde bulur ve Stan’e kafa karıştırıcı sinyaller verir. Zoe tuhaf davranışlarının nedenini endişeli şekilde açıkladığında, Stan bu alışılmamış geleceği değerlendirir ve sonunda durumu kabul eder. Aşk ve flört daha önce yatakta böyle bir üçlü çılgınlığa tanık olmamıştır: Stan, Zoe ve hiç yanından ayırmadığı, devasa hamilelik yastığı. Gerçek hamilelik testi ise, ikisinin de hormonların yarattığı karmaşa ve doğum hazırlıkları dışında birbirini tanımadıklarını fark etmeleriyle başlar. Dokuz aylık geriye sayım devam ederken, ikisi de birbirlerinden soğumaya başlar. Herkes aşık olabilir, evlenebilir ve bir bebek sahibi olabilir; ama bunu son hızda ve geriye doğru yapmak, iki insanın birbiri için yaratıldığının en büyük kanıtıdır.

Jennifer Lopez (Monster-In-Law/Vay Kaynanam Vay, Maid In Manhattan/Aşk Masalı) ve Alex O’Loughlin (“Three Rivers,” August Rush/Kalbini Dinle ) CBS Corporation (NYSE: CBS.A and CBS)’in sinema kolu olan CBS Films için hazırlanan The Back-up Plan/B Planı’nda başrolleri paylaşıyor.
Kate Angelo (“Will & Grace,” “What About Brian”)’nun yazdığı senaryodan çekilen filmin yönetmeni Alan Poul (“Swingtown,” “Six Feet Under”).  Todd Black, Jason Blumenthal ve Steve Tisch (The Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme, The Taking of Pelham 123/Metrodan Kaçış) sahip oldukları Escape Artists markası altında filmin yapımcılığını üstlendiler. Rodney Liber ve David Bloomfield yürütücü yapımcılık görevini üstlendi.  Chris Coggins ve Lance Johnson ortak yapımcı olarak görev aldı. Filmin görüntü yönetmeni Xavier Pérez Grobet, A.S.C.  Prodüksiyon tasarımcısı Alec Hammond.  Filmin kurgusu Priscilla Nedd-Friendly, A.C.E. ve müzikleri Stephen Trask tarafından hazırlandı.
www.theback-upplan.com

YAPIM HAKKINDA

BAZEN KADERİN KENDİNE AİT BİR PLANI VARDIR

Zoe dolu dolu bir hayat yaşamaktadır– harika arkadaşlar, iyi bir iş ve kendisini büyüten büyükannesiyle muhteşem bir ilişki. Ama 30’larının sonlarına yaklaşırken, bugüne kadar bir türlü karşısına çıkmayan Bay Doğru’nun belki de hiç gelmeyeceğini düşünmeye başlar. Bir aile hayalini kendi başına gerçekleştirmeye karar verir ve bir doğum uzmanından randevu alır. Şansa bakın ki işlemden saniyeler sonra Bay Doğru’yla karşılaşır. Stan’in, nam-ı diğer Bay Doğru’nun gelişiyle, Zoe aşkta, hayatta ve doğum sancılarında romantik bir yolculuğa çıkar. Stan’in, Zoe’nin hayatını raydan çıkarmasıyla kişilikleri ve koşullardan kaynaklanan çılgın bir komedi yaşanır.
“Zoe her şeyi planlayan biri,” diye açıklıyor Zoe rolündeki Jennifer Lopez. “Bir bebek sahibi olmanın zamanının geldiğine karar veriyor ve bunun için çalışmaya başlıyor. Diğer yandan Stan, daha özgür bir ruha sahip. Hayallerini yaşamıyor (bir NY çiftçi pazarında peynir satıyor) ama içinde bulunduğu durumdan memnun. Geleceği pek düşünmüyor ve kesinlikle bağlanacağı bir ilişki arayışında değil.“ Yazar Kate Angelo, ilk sinema filmini oluşturan fikri, otuzlu yaşlarındaki yakın arkadaşlarının yaşadığı kadınsal sorunlara tanık olarak buldu. “İnkâr edilemez bir biyolojik saat işliyor. Bir noktada, belli bir yaşta doğru kişiyle karşılaşmadıysanız, aile kurmak için başka seçenekleri gözden geçirmeniz gerekiyor.”
Yapımcı Todd Black (Escape Artists’teki ortakları Steve Tisch ve Jason Blumenthal’la birlikte) senaryoyu CBS Films’in Başkanı ve Baş Yöneticisi Amy Baer’a getirdi. Malzemenin gücünü, Angelo’nun sahnedeki esprinin yerini anlama yeteneğine ve senaryonun bir şey anlatması gerektiğinde ısrar etmesine bağlıyor. “Yıl 2010 ve insanın hayatının nasıl gelişeceği konusunda herhangi bir kural yok—çocuk yapmak için evlenmeniz şart değil,” diyor Black. “Bu proje, mesajını eğlenceli ve güzel bir şekilde veriyor.”

OYUNCU SEÇİMİ: PLAN İÇİN DOĞRU YETENEĞİ BULMAK

Lopez, “Senaryo kesinlikle bana doğru geldi; ben de ilk kez bebek sahibi olma deneyimini yaşamıştım,” diye açıklıyor. “Hamilelik –yorgunluk, doymak bilmez iştah ve hormonal değerler—hakkındaki tüm esprilerle bağlantı kurabiliyordum.”
Black, yapımcıların Lopez’le ilk karşılaşmalarından sonra yıldızın Zoe rolü için harika olduğunu anladığı anı hatırlıyor. “Zoe’yi kelimenin tam anlamıyla benimsedi ve senaryoyu tamamen anladı. Karakterin anneliğe hazırlanmasının ve aynı anda hayatında yeni bir sevgili sahibi olmasının yarattığı mizahı ve korkutuculuğu anladı.”
Lopez’in malzemeyi kavraması önemliydi ama yıldız, komedi ve dokunaklı anları canlandırma kabiliyetini gerektiren bu role uygun özelliklere de sahipti. Black “Jennifer duygusallığı ve komediyi kusursuz biçimde yansıtabiliyor,” diyor. “Eksiksiz bir aktris. Çoğu zaman  aktörlerin sadece komedi veya dram oynayabildiğini görüyorsunuz. İkisinde de güçlü birini bulmak çok nadir gerçekleşen bir şey.”
En son “Swingtown” ve “Six Feet Under,” gibi popüler televizyon programlarını gerçekleştiren yönetmen Alan Poul, Lopez’in fiziksel komediye korkusuzca yaklaşmasından etkilendi.  “Jennifer, karakterin ayağı yere basan gerçekliğini korurken fiziksel açıdan çok ileri gidebilmesini sağlayan, sıra dışı bir yeteneğe sahip.” Bu yetenek, Zoe’nin enfes bir et yemeğini mideye indirme dürtüsüne direnemediği ve çatal bıçak yerine ekmek dilimlerini kullandığı bir sahnede başarıyla sergileniyor.
Sıra Stan rolünü canlandıracak oyuncuya geldiğinde, yapımcılar yeni bir yüz bulmak için çalışmalara başladılar—seksi, eğlenceli, güçlü ama bir yandan da hassas biri. Tüm bu özelliklere sahip birini bulmak zor olacaktı; ama Avustralyalı oyuncu Alex O’Loughlin’e rastladıklarında, aradıkları Stan’i bulduklarını anladılar.
“Jennifer’la prova okuması yaptıkları anda, odadaki kimyayı hissedebiliyordunuz—bunu görmezden gelmenize olanak yoktu,” diyor Black. “Alex çok hazırlıklı gelmişti. Komedinin nerede olduğunu anlamıştı ve gidebildiği kadar ileri gitmekten korkmuyordu. Bir yapımcı olarak, yeni birini keşfetmek çok heyecan verici bir deneyim. Gururluyum ve heyecanlıyım. Alex’in kariyerinin gittiği yönü izlemeyi iple çekiyorum; bence o büyük bir film yıldızı olacak..”
O’Loughlin ilk başrolünün tadını çıkarıyor. “Kadro ve ekip harikaydı; malzeme de gerçekten çok iyi. Ayrıca,Jennifer’ın karşısında oynamak muhteşemdi. Çok eğlendim.”
İki başrol oyuncusu belli olduktan sonra, sıra birbirinden renkli yardımcı karakterlere gelmişti.“Romantik komedilerde perdedeki zamanın büyük bölümü iki başrol karakterine odaklanır ama izleyicinin eğlenmesi için onları eğlenceli yardımcı oyuncularla çevrelemeniz gerekir,” diyor Poul.  “Bu karakterler perdede belirdiğinde, hoş bir eğlence oluşturuyorlar.”
Senaryodaki en akılda kalıcı yardımcı karakterlerden biri, Zoe’nin en iyi arkadaşı olan Mona.  Mona’yı canlandıran komedyen Michaela Watkins’in anlattığına göre, Mona “arsız, dobra, sözünü sakınmayan bir arkadaş.” O da bir anne ve Zoe’nin çocuk beklerken ne beklemesi gerektiği konusunda oldukça açık sözlü.
“SNL/Saturday Night Live” kadrosunda yer alan Watkins, senaryodaki belli bir sahnenin rolü oynama konusundaki isteğini zirveye çıkardığını söylüyor. “Birlikte oynadıkları ilk sahnede, Mona, Zoe’ye ‘Çocuk yapmak işine gelmez; kanıt olarak sana vajinamı gösterebilirim,’ diyor—eh, işte o anda bu rolü istediğimi anladım!”
Mona’nın öğütlerine rağmen, Zoe yine de planını uygulamaya koyar ve hatta evcil hayvan satan dükkânında çalışan arkadaşı Clive’ı olası bir sperm donörü olması için ikna etmeye çalışır. Clive’ı Eric Christian Olsen canlandırıyor. “Clive reddediyor çünkü genç ve daha yatağa atacağı çok kadın var,” diyor Olsen.
Zoe’nin evcil hayvan dükkânındaki diğer çalışanı ve arkadaşı olan Daphne’yi (en son The Ghosts of Girlfriends Past/Hayalet Sevgililerim’de görünen) aktris Noureen DeWulf canlandırıyor. DeWulf karakterini “şifalı bitki gibi” diye tanımlıyor.
Zoe’nin arkadaşları ailesi gibi olsa da en yakın olduğu kişi, ebeveynleri öldükten sonra küçük yaştan beri onu yetiştirmiş olan büyükannesi Nana’dır. Zoe’nin annesinin ölümü Zoe’yi ve Nana’yı pek çok yönden, en çok da aşk hayatları açısından yaralamıştır. İkisi de uzun süre geçmişe saplanıp kalmıştır. Başarılı tiyatro sanatçısı ve TV efsanesi (Alice isimli popüler komedi dizisinde 9 yıl boyunca diziye adını veren karakteri canlandırdı) Linda Lavin, Nana’yı oynuyor..
Lavin “Bu devirde bu yaştaki bir kadını alaya almayan, karakterin başkaları tarafından aşağılanmadığı veya kendini aşağılamadığı bir senaryo çok nadir bulunuyor,” diyor Lavin. “Bu role bayıldım. Eğlenceli ve sözünü sakınmayan birini oynuyorum.”
Bir başka TV efsanesi, Tom Bosley (ünlü “Happy Days” dizisinden Bay Cunningham) da filmde yer alıyor. Oyuncu,Nana’nın sevdiği kişi olan Arthur’u canlandırıyor. 22 yıllık nişanlılık döneminden sonra düğünleri, Nana’nın değişimini vurguluyor ve filmin en büyük komedi sahnelerinden birini oluşturuyor.
Yardımcı kadronun ana oyuncularını tamamlayan isimler, Stan’in Central Park’ta rastladığı ve çocuk sahibi olmanın aslında nasıl bir şey olduğunu açık seçik anlatan baba rolündeki Anthony Anderson (“Law & Order”); her toplantılarında doğum sürecinin güzelliğine dramatik bir şekilde tapan Bekâr Anneler ve Gurur destek grubunun lideri Carol rolündeki Melissa McCarthy (“Samantha Who?”); korku içindeki Zoe ve Stan’in, doğum suyunun gelmesine tanık olduğu, destek grubunun üyelerinden (Second City oyuncusu) Maribeth Monroe;Stan’in eski sevgilisi Olivia rolündeki Danneel Harris ve Zoe’nin doğum uzmanı Dr. Harris rolündeki komedyen Robert Klein.

ALAN POUL: PLANLI BİR YÖNETMEN

“Senaryoyu okuduğumda baştan sona kahkahalarla güldüm; bu çok sık olan bir şey değil,” diye anımsıyor Poul.“Sonunda ise ağladım. Kendi kendime ‘bu deneyimin yüzde 75’ini bile perdeye yansıtabilirsem, çok güzel bir film olacak’ diye düşündüm.”
Poul, son yıllarda toplumun geleneksel ‘flört, aşk, evlilik, ebeveynlik’ sırasını tersine çevirdiğini anlatan senaryoyu takdir etti. Lopez’in Zoe’yi canlandıracak olması da yönetmeni heyecanlandırmıştı (Poul senaryoyu aldığında Lopez projeye dahil olmuştu). Harika bir senaryo ve başrolde kusursuz bir aktrisle, Poul filmi kabul etti.
“Alan tanrılardan gelen bir lütuftu,” diyor Black. “O birlikte çalıştığım en iyi yönetmenlerden biri. İlk toplantıda bize yaratmak istediği filmden söz etti ve ilk günden itibaren bu görüşünde tutarlı oldu.” Bu görüş, modern bir romantik komedi yaratmak üzerine kurulmuştu. Bunun için, Poul malzemenin “benzersiz modern komedi sesi” dediği yanını geliştirmek için her fırsatı değerlendirdi.
Poul, Angelo’nun yazdığı senaryonun klasik romantik komedi öğelerinde de hoş bir denge yakaladığını belirtmekte gecikmiyor. Bu öğelerin en belirgini, Zoe ile Stan arasındaki enerji; Poul bunu kamera önündeki zekice atışmalarıyla türü zirveye çıkaran Hepburn ve Tracy ikilisine benzetiyor. Poul, “Zoe ile Stan’in dünyalarının aynı taksiyi çevirdiklerinde bir araya geldiği andan itibaren, film klasik bir romantik komedinin tüm özelliklerini taşıyor.”
Her ne kadar Poul, Zoe ile Stan’in ilişkisini “kahkaha attıracak kadar komik ve gerçekten çok romantik” diye tanımlasa da, eğlence için sadece iki başrol oyuncusuna bel bağlamıyor.
Black “Alan arkaplanda ve kenarda köşede kalan, kameranın olduğu her yerdeki komediyi arıyor,” diyor. Filmin her karesini izleyen insanları gülümsetmek için daima başrol oyuncularının ötesine bakıyor.”
Lopez, her çekim gününden önce ödevini yapmış olmanın gururunu yaşıyor. Komediyi daha da güçlendirmek adına her bir sahnenin tüm ayrıntılarının farkında olmaya çabaladı. Poul da aynı şeyi yapma alışkanlığına sahipti. Birlikte her sahnenin sunduğu olanakları en verimli şekilde kullandılar. Lopez yönetmenle işbirliği yapmaktan büyük zevk aldı. “Alan’la her sahne için birbirimizin aklına gelmeyen fikirler üretiyorduk,” diyor Lopez. “Birlikte çalışmak, malzemenin değerini en üst düzeye çıkarmamızı sağladı.”

NEW YORK VE YEDEĞİ

The Back-up Plan/B Planı’nın büyük bölümünü Los Angeles’ta çekmeye karar vermiş olsa da, prodüksiyon ekibi New York’ta iki hafta boyunca çekim yaptı. Alan Poul ve ekibi, New York’ta geçirdikleri kısa süreyi en iyi şekilde kullanarak New York’u perdeye iyi bir şekilde yansıttılar. Şehirde çekim yaptıkları çok çeşitli mekânlar arasında Central Park boyunca uzanan Beşinci Cadde, Tribeca Çiftçi Pazarı, Park Avenue, Greenwich Village’ın taş evleri ve Altıncı Cadde’deki Gray’s Papaya yer alıyordu.
New York’ta çekim yapmak paha biçilmez bir deneyimdi; yapım ekibi, Los Angeles’ta yaptığı çekimlerde de Büyük Elma’nın özünü oluşturan görünüşü kaybetmemeye dikkat etti. Setlerin, New York yerine geçen Los Angeles gibi görünmemesi konusunda kararlıydılar. Black “Her şeyi olabildiğince gerçekçi tutmaya çalıştık; böylece sonunda New York’a geldiğimizde,görünüşte kusursuz bir geçiş yaşanıyor,” diyor.Yapım ekibi, canlandıracakları bölgelerin anahtar özelliklerini hazırlama süreci içinde birkaç kez New York’a gitti. Ardından, ekip bu bölgeleri Los Angeles’ta nasıl yeniden yaratabilecekleri üzerinde stratejiler üretti. Poul, “mesele mekânları çok dikkatli seçmekte,” diyor.
Warner Bros. setleri, Manhattan’ın farklı bölgelerini inşa etmek için mükemmel bir alan oluşturdu. Ünlü prodüksiyon tasarımcısı Alec Hammond, “Bu set, eşsizliğiyle kentteki tüm setlerin arasından sıyrılıyor,” diyor. “Kafanızı ne yöne çevirirseniz çevirin, New York hissini veren seçme binalara rastlıyorsunuz.” Warner Bros. stüdyosunun verimliliği, kısmen kontrollü bir ortam olmasından ileri geliyor. Işıklandırma kontrol edilebiliyor, renk paletleri ayarlanabiliyor ve bir  ‘cadde bloğu’ sahneye göre yeniden dekore edilerek şehrin farklı coğrafi kısımlarını simgeleyebiliyor. Yaratıcı tasarım detayları, Poul ve Hammond’ın, Hammond’ın deyimiyle “büyülü bir New York görüntüsü” elde etmelerine yardım etti. Santa Monica dağlarında yer alan ve Stan’in, New York’un dışındaki çiftliğini simgeleyen bir çiftlik ile Queens’de Nana’nın kaldığı Shady Brook Dinlenme Merkezi’nin içi olarak işlev gören, Pasadena’daki Pasadena Elks Lodge Los Angeles bölgesinde New York’un yerine geçen birkaç başka mekân arasında yer aldı.
HUDSON MUTTS VE ÇILGIN KÖPEK NUTS

“Zoe, Stan’le ilk yarının başlarında karşılaştığı için, Stan’le tanışmadan önceki hayatına açılan tek pencere, sahip olduğu evcil hayvan dükkânı, Hudson Mutts,” diye açıklıyor Poul.Zoe, büyük bir internet şirketinin başarılı yöneticisi iken, işten ayrılarak toplumsal açıdan duyarlı bir evcil hayvan dükkânının sahibi olarak daha anlamlı bir kariyere atılır. Zoe kırma yavru köpekleri satmak yerine, sadece evcil hayvanların evlat edinilmesi yönünde hizmet vermektedir. Evcil hayvan dükkânını satın alma fikri Zoe’nin aklına bir dükkândan sakat bir yavru köpek aldıktan sonra hayvanın köpek üretme çiftliğinden geldiğini öğrenmesiyle gelir.
Lopez, “Hudson Mutts’ı almak onun için bir dönüm noktası,” diyor. “Bu olay, hayatının bu yeni ve anlamlı parçasını paylaşacağı bir çocuk sahibi olmak istediğini anlamasını sağlıyor.”Hammond’a göre, Hudson Mutts’ın tasarımı –özellikle renk paleti—Zoe’nin hayata karşı edindiği yeni bakış açısını yansıtmalıydı.  “Zoe’nin yaşam tarzı, eski işinde olduğu kadar karmaşık değil. Bu da yarattığı evcil hayvan dükkânına doğal olarak yansıyor. O nedenle Hudson Mutts’ı çok canlı bir yer haline getirmek için maviler, turuncular ve morlar kullandık.” Hammond ayrıca seti ABD’deki hayvansever Humane Society derneğinin malzemeleri ve evcil hayvanlara yönelik organik ürünlerle donatarak dükkânın ve Zoe’nin sağlıklı şekilde hayvan bakımına ne kadar önem verdiğini vurguladı.
Hudson Mutts ayrıca Greenwich Village’deki popüler bir toplanma mekânı. Burayı sosyal bir ortam yapmak, Zoe ile Clive ve Daphne adındaki çalışanları arasında eğlenceli bir iletişim fırsatı sundu. Filmde, evcil hayvan dükkânının ev sahipliği yaptığı imza günü sahnesi, dünyaca ünlü köpek eğitimcisi Cesar Millan’ın filme konuk olmasını sağladı. Hudson Mutts Zoe’nin hayvanlara, özellikle kendisininkilere duyduğu sevgiyi yansıtıyor. En çok da Zoe’nin tekerlekli iskemleye mahkum köpeği Nuts’a… Lopez “Bu köpek harika,” diyor. Nuts özürlü de olsa, Zoe ona normalmiş gibi davranıyor ve onu seviyor. Onu hiç yalnız bırakmıyor.” Sahiple köpeği arasındaki bu sevgi dolu bir ilişkinin çekişmeyle geçen anları da var. Zoe’nin banyoda hamile olup olmadığını anlamaya çalıştığı sahnede, hamilelik testini oyuncak olarak kullanmak isteyen Nuts’ın ağzından çekmek için mücadele etmesi gerekiyor. Kurtarılmış üç Boston Terriyeri– isimleri Nip, Tuck and Nubbins – Nuts’ı canlandırdı. “Köpeklere yapmaları gereken şeyleri öğretmek adına, tamamen sağlıklı köpeklerle çalışmalıydık,” diyor Poul.  Köpekler birkaç hafta boyunca Marley & Me/Marley ve Ben’de de çalışmış olan April Macklin tarafından eğitildi.  Nuts sadece film icabı sakat bir köpek olsa da, yönetmen bu fırsatı kullanarak köpek çiftlikleri hakkındaki mesajı perdeye yansıttı. Mesaj ciddi olmasına ciddi ama Poul’un da söylediği gibi, “Nuts filmde çok komik sahnelere imza atıyor. Büyük bir role sahip ve en komik karakterlerden biri!”

Bir yanıt yazın