Canavarlar Yaratıklara Karşı / Monsters vs. Aliens

Türkçe seslendirmesinde baş rolleri Başak Köklükaya, Erkan Taşdöğen, Ragıp Savaş, Fatih Özacun, Umut Tabak, Kerem Atabeyoğlu, Alican Yücesoy, Cem Kurdoğlu, Fulya Ergüneş, Ebru Erkekli, Murat Aydın, Fatoş Ceylan ve Hakan Altuntaş’ın üstlendiği “MONSTERS VS. ALIENS-CANAVARLAR YARATIKLARA KARŞI”filmi Türkçe Seslendirilmiş olarak, 10 Nisan’da hem üç boyutlu hem de 35 milimetre kopyalarıyla Türkiye Sinemalarında gösterilmeye başlanıyor
Canavarlar Yaratıklara Karşı’nın İnsanların gidip görmek isteyeceği harika bir film olduğunu düşünüyorum. Çocuklarımın çok seveceğinden eminim. Onları sinemaya götürüp filmimi göstermek için sabırsızlanıyorum. Erkek çocuklar için aksiyon ve macera gibi harika şeyler var ama aynı zamanda kızlar için de büyük bir mesaj getiriyor. İnsanın kendi gerçek benliğini bulması ve kendisine değer vermesi üzerine bir mesaj bu… Ancak hepsinden önemlisi çok eğlenceli ve komik… Kısacası herkes için birşeyler var diye düşünüyorum.”  Reese Witherspoon
Kaliforniya’da yaşayan Susan Murphy adlı bir genç kadına nikah gününde uzaydan gelen yapışkan maddelerle dolu bir meteor çarpınca boyu esrarengiz şekilde uzamaya başlar ve 16 metreye kadar ulaşır. Bunun üzerine askeri yetkililer harekete geçerek Susan’ı devlete ait gizli bir tesise götürürler. Orada Susan’ın ismi değiştirilerek Ginormica adı verildikten sonra bir grup canavarla birlikte hapse atılır. Bu canavarlar grubunun üyeleri hamamböceği kafalı Dr. Cockroach , yarı-maymun yarı-balık The Missing Link , jelatin kaplı B.O.B. ve Insectosaurus adlı dev tırtıldır.
Ancak uzaydan gelen esrarengiz bir robotun dünyamıza inmesi ve fırtınalar estirmeye başlaması üzerine bu grubun hapishane günleri kısa sürer. Çaresiz kalan ABD Başkanı, uzaylı robota karşı mücadele etmeleri ve dünyamızı tam bir yıkımdan kurtarmaları için Canavarlar grubunu görevlendirir.
Başka bir dünyadan gelen uzaylıların başında uzaylı robotların megalomanyak lideri Gallaxhar vardır. Tamamen kendi klonlarından oluşan yepyeni bir dünya oluşturmak ister. Uzaydan gelen işgalcilere karşı mücadele verenlerin başında ise General W.R. Monger vardır. Eski bir silahlı kuvvetler mensubu olan Monger, sonunda kendi canavar koleksiyonunu kullanma fırsatını bulmuştur.Filmimizin bir başka karakteri ise, Susan’ın kendinden başka kimseyi düşünmeyen nişanlısı Derek Dietl’dir. Yerel bir kanalda hava durumu sunarken büyük televizyon kanallarına geçme fırsatları aramaktadır.
DreamWorks Animation’un sunduğu “Monsters vs. Aliens”, DreamWorks’ün tümüyle 3 boyutlu olarak geliştirilen ilk InTru3D filmidir. Yönetmenliğini “Shark Tale”den tanıdığımız Rob Letterman ile “Shrek 2”den tanıdığımız Conrad Vernon’un üstlendiği filmin senaryosunu Maya Forbes, Wally Wolodarsky, Rob Letterman, Jonathan Aibel ve Glenn Berger yazdı. Yapımcılığını Lisa Stewart gerçekleştirdi. İngilizce seslendirme kadrosunda Reese Witherspoon, Seth Rogen, Hugh Laurie, Will Arnett, Kiefer Sutherland, Rainn Wilson, Paul Rudd ve Stephen Colbert görev yaptı.
BİZİMKİNE ÇOK BENZEYEN BİR GALAKSİ
Canavarlar, yaratıklar ve başka dünyadan gelen varlıklarla ilgili masallar, yüzyıllardan beri dünyanın her köşesindeki insanları eğlendirdi, korkuttu, ve onların ilgisini çekti. Edebiyat ustalarının yüzyıllar içerisinden süzülüp gelen yapıtlarının yolu, zaman içerisinde Hollywood’a düştü. Önce “Yaratık filmleri”, ardından da bilimkurgu filmleri böyle doğdu. 1950’li ve 60’lı yılların bilimkurgu filmleri ve televizyon dizilerinin çoğu, başka bir gezegenden veya galaksiden gelen tuhaf bir sinyalin algılanmasıyla başlardı. Genellikle org ile yapılan ürkütücü sinyal sesinin ardından uzaylı yaratıklar dünyamıza inerlerdi. Kötü niyetli iseler, her yeri allak bullak eder; iyi niyetli iseler dünyamız sakinlerine kainat hakkında yeni şeyler öğretirlerdi.
Buna karşılık “Monsters vs. Aliens-Canavarlar Yaratıklara Karşı”da anlatılan öykü, uzaydan çok dünyamızdaki kaynaklardan beslendi. Kaliforniya’ya bağlı Glendale’deki DreamWorks Animation tesislerinin duvarları arkasında geliştirilen projenin çıkış noktasında DreamWorks Animation CEO’su Jeffrey Katzenberg ile iki deneyimli film yönetmeni Rob Letterman ve Conrad Vernon vardı.
Sadece “canavar” sözcüğünü duymak bile her yönetmenin iştahını kabartır. Bunun yanına bir de “yaratık” sözcüğünün eklendiğini düşünün! “Canavar” ve “Yaratık” sözcüklerini bir arada duyan Letterman ile Vernon’un gözlerinin ışıl ışıl parlaması kaçınılmazdı.
Rob Letterman o günlerde Oscar adayı DreamWorks Animation filmi “Shark Tale”i yeni bitirmişti. Bir sonraki projenin ne olabileceği konusunda Jeffrey Katzenberg ile masaya oturunca neler yaşandığını şu sözlerle anımsıyor: “Yeni geliştirilmekte olan bir projeye göz atmamı istedi. Canavarlar üzerine bir projeydi. ‘The Dirty Dozen’ tadında bir komedi yapmayı hep istemiştim. Katzenberg’in sözünü ettiği proje sayesinde kendi ‘Dirty Dozen’ komedimi yapma fırsatı çıkmıştı. Bu projedeki canavarlar, dünyamızı işgal eden uzaylı yaratıklara karşı mücadele veren bir ekipti, bu fikri çok ama çok sevdim.”
Filmin diğer yönetmeni Conrad Vernon’un projeden haberdar oluşu ise, tam 6.000 mil uzaktayken gerçekleşti. Yönetmen o günü şöyle anlatıyor:
“Shrek 2’nin tanıtımı için Cannes’taydım. Projenin taslak şekline şöyle bir göz attım. 1950’li yıllarda popüler olan ‘B’ filmi unsurlarını barındırdığını gördüm ki, bugüne kadar animasyonda böylesi hiç yapılmamıştı. İlginç bir konsept olduğunu düşündüm. Bu talihsiz canavarlar çetesini layıkıyla canlandırabildiğim takdirde ortaya harika bir iş çıkacaktı. Aynı zamanda o dönemin ‘B’ sınıfı filmlerinin de taşlamasını yapmış olacaktım. Farklı stillerdeki film yapım tarzlarına ithaf özelliği taşıdığı için son derece eğlenceli bir çalışma olacağı daha o günden belliydi. Denemeye değer diye düşündüm.”
Animasyon dünyasından çok uzak olan bir yapımcı da aynı günlerde Katzenberg ile iletişim halindeydi. Sözünü ettiğimiz bu yapımcı, “Almost Famous” ve “Jerry Maguire” gibi filmlere imzasını atan, ancak bugüne kadar hiç animasyon yapmayan Lisa Stewart’tan başkası değildi.
Lisa Stewart, “Monsters vs. Aliens-Canavarlar Yaratıklara Karşı” projesine nasıl katıldığını şöyle anlatıyor: “O günlerde bir filmimin prodüksiyonunu yeni bitirmiş, biraz dinlenmek istiyordum ki, Katzenberg’den çağrı aldım. Jeffrey Katzenberg çağırınca toplantıya gidersiniz. Bu kadar basit. Beni DreamWorks’ün Glendale’deki animasyon kampüsünde bir tura davet etti. Tesisleri gezerken kaderim değişti diyebilirim. Susan karakterinin harika resmini orada gördüm. Bir benzin istasyonunun çatısında oturuyordu. Nişanlısı tarafından terk edilmişti. Sanki hayatının analizini yapar gibi bir hali vardı. Son derece davetkar bir resimdi. Kendi kendime şöyle düşündüm: ‘Susan’ı daha yakından tanımak, onun hikayesini anlatmak istiyorum. O dünyanın bir parçası olmak istiyorum’. Daha önce animasyon filminde hiç çalışmamıştım ama bunun bir önemi yoktu. Sonuçta elinizde iyi hikaye varsa bunu her ortamda anlatabilirsiniz. Susan’ın hikayesini alıcı gözle görmem yeterliydi.”
TÜM CANAVARLARA ÇAĞRI…
Susan Murphy (Ginormica): Reese Witherspoon
“Monsters vs. Aliens”in karakterlerine sesini verecek aktörlerin tercihi tamamen spontane şekilde gelişti. Film yapımcıları önce kendi tercih listelerini hazırladıktan sonra bunları bir araya getirdiler. Ardından bazı aktörlere ilk çağrılar yapıldı. Bazen de doğru film yapımcılarının doğru yerde ve doğru zamanda olması, bu durumun tam tersine yol açtı. Aktörlerin kendileri ekibe katılmak için teklifte bulundular.
Yönetmen Letterman bu süreci şu sözlerle anlatıyor: “Reese Witherspoon’un buraya ilk gelişinde Jeffrey ona stüdyoyu gezdirdi. Reese’nin ilgi duyabileceği tüm filmleri gösteriyordu. Conrad ile ikimiz sonucu merakla bekliyorduk. Sonra bizim yanımıza geldiler. Ona yeni projemizin taslağını verdik ve filmdeki erkek karakterlerle denge kuran baş kadın karakteri seslendirmesini çok istediğimizi anlattık. Bu teklifimiz karşısında Reese’in gözleri ışıl ışıl oldu.”
Gerisini Conrad Vernon şöyle tamamlıyor: “Reese hemen o anda öyküye ve Susan karakterine ilgi duydu. Zaten o günün akşamı Jeffrey’e e-mail göndererek projeye katılmak istediğini bildirdi.”
Yapımcı Lisa Stewart’ın filmdeki Susan karakteriyle ilgili yorumu şöyle: “Sıradan bir kadının olağanüstü bir dünyanın tam göbeğine fırlatılması fikrini çok sevdim. Filmdeki canavar karakterlerinin hepsi çok eğlencelidir ve belirli kişilikleri vardır. Kaliforniya’nın Modesto kasabasından gelen bu kızın aniden bu çılgın ekibin parçası olması ve uzaylıların işgaline karşı mücadele vermeye başlamasını yaratıcı düşüncenin eseri olarak görüyorum.”
Oscar ödüllü oyuncu Reese Witherspoon ise, sesini verdiği Susan karakterini şu sözlerle tanımlıyor: “Kendi değerini bilmeyi öğrenen sıradan bir kadın olması hoşuma gitti. Filmin başlangıcında hayatında herşeyin üzerine üzerine geldiğini düşünür. Evlenmek üzeredir. Yakışıklı bir sevgilisi vardır. Kendisi için doğru olduğunu düşündüğü bir hayata başlamaya hazırdır. Ancak kaderin cilvesi olarak kendi kişiliğinin değerini asla bilemediği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalır. Böyle bir problemle herkesin kolayca bağlantı kuracağını düşünüyorum. Susan harika bir karakterdir. Bir kadının süper kahramana dönüşmesini; aniden süper yeteneklere ulaşmasını seyretmenin eğlenceli olacağını düşünüyorum. Sonuçta hepimiz böyle şeylerin hayalini kurmaz mıyız?”
Film yapımcılarının Susan karakteri için Witherspoon’u tercih etmesinin tek sebebi, ödüllü bir sanatçı olması değildi. Ödüllü olmasının yanısıra ufak tefek bir yapıda olması yüzünden tercih ettiklerini belirten yönretmen Vernon, bu konudaki düşüncesini şu sözlerle aktarıyor:
“Filmdeki dev kadını Witherspoon gibi ufak tefek görünümlü bir kadının seslendirmesinin harika bir kontrast oluşturacağını düşündük. Susan karakteri nişanlısı yüzünden zor günler yaşamaktadır. Filmin akışında bu gidişat tersine döner ve dünyanın en güçlü kadını haline gelir. O noktadan itibaren Susan, her zaman istediği büyüleyici hayatı yaşamak için nişanlısına ihtiyacı olmadığının farkına varır.”
Çalışan bir anne olan Reese Witherspoon, “Monsters vs. Aliens-Canavarlar Yaratıklara Karşı”daki materyaldeki diğer temaların da cazip fırsatlar sunduğunu belirterek şöyle konuşuyor:
“Susan karakteri filmin akışı boyunca canavarlar ekibini gerçek anlamda takdir etmeye başlar. Onların sunduğu sevgi, arkadaşlık, anlayış ve desteğin kıymetini bilmeyi öğrenir. Sonuçta canavarların hepsi birbirinden farklıdır. Evine yeniden dönmesi gerektiğinde artık eskisinden çok farklı bir kadın olduğunu anlamıştır. O artık bir daha asla Modesto’lu Susan Murphy olmayacaktır. Başlangıçta bu yüzden sıkıntıya girerse de canavarların yardımıyla artık farklı bir kadın olduğunun farkına varır. Hepsi birbirinin özelliklerinin değerini bilmektedir. Bu açıdan sıradışı bir aile gibidirler.”
Hamamböceği Dr. Cockroach: Hugh Laurie
Daha sonra “Ginormica” adını alacak olan Susan’ın gizli askeri tesiste tanıştığı Dr. Cockroach karakterini tanımlayacak en iyi sözcük kesinlikle “sıradışı” sözcüğüdür. Canavarlar ekibinin en entelektüeli olan Dr. Cockroach, kendisine uyguladığı bir deney sonucunda hamamböceğine dönüşmüş bir bilimadamıdır. Hayatını işine adayan Dr. Cockroach, tüm çılgın bilimadamları gibi tüm zamanını çılgınca çalışmalar yaparak geçirmektedir.
Yönetmen Rob Letterman bu karakteri seslendirecek aktörün nasıl seçildiğini şu sözlerle açıklıyor: “Resmi bir tonda bilgece konuşan bir aktör olsun istedik. Bu karakterin bir hamamböceği olması nedeniyle resmi ve bilgece bir ses tonunun harika bir kontrast oluşturacağını düşündük. Aklımıza o anda hemen Hugh Laurie geldi. Özellikle Amerika’da onun aslında bir İngiliz olduğunu kimse bilmez. Hugh Laurie’yi Amerika’da ‘House’ ile tanırız ama İngiltere’de yıllardır çok iyi tanınan ünlü bir aktördür. Rowan Atkinson ile birlikte ‘The Black Adder’ adlı televizyon dizisini yaptı. Müthiş bir komedyendir. Bizler ‘House’dan önce de onun hayranıydık. Bu yüzden filme katılımından mutluluk duyduk.”
Çok zeki bir hamamböceğini oynamanın hayalindeki iş olduğunu belirten Hugh Laurie, bu konudaki düşüncesini şu sözlerle dile getiriyor: “Herşeyden önce animasyon projeleri yapmayı seviyorum. Karmaşa ortamı ve sesimle birşeyler yaratmak hoşuma gider. Animasyon süreci heyecan verici ve eğlenceli bir süreçtir. Günümüzdeki animasyon filmlerinin çağdaş eğlencenin zirve noktası haline geldiğini artık hepimiz kabul etmeliyiz.”
Yarı Balık – Yarı Maymun The Missing Link: Will Arnett
Filmdeki başka bir canavar, yarı maymun – yarı balık olan The Missing Link’tir. Yola çıkmaya her an hazır bir karakterdir. Prehistorik açıdan bakarsak, sudan çıkıp  kuru toprağa yerleşmeye karar veren ilk canlı odur. Gelişim sürecini bu şekilde sürdürmüştür. Ancak su ortamından çıkışını ne yazık ki Buzul Çağı’nın tepe noktasında yapmıştır. Dolayısıyla toprağa geçtiğinde hava sıcaklığı sıfırın altındadır. Şimdi binlerce yıl sonra paleontologları da şaşırtacak şekilde su ortamına geri dönmeye çalışmaktadır. Filmdeki su ortamı ise beş yıldızlı bir resorttur.
The Missing Link’i seslendirmesi için seçilen ünlü komedyen Will Arnet, sesini verdiği karakteri şu sözlerle tanımlıyor: “The Missing Link’in en sevdiğim yanı herhangi bir hazırlık yapmadan her yeni duruma balıklama atlama isteğidir. Bunu yaparken tehlikeleri hiç hesaba katmaz. Kafasına esen herşeyi yapmak ister. Siz ona, ‘Hey, bugün ne yapıyoruz? Gidip uzaylı işgalcileri yakalayalım mı?’ diye sorun, alacağınız cevap, ‘Harika, hemen gidelim!’ olacaktır. Sizinle yola çıkarken bir saniye bile düşünmez. Sanırım onda en çok sabırsızlığını sevdim.”
B.O.B. : Seth Rogen
Kısa adı B.O.B. olan bu karakterin tam açılımı “benzoik asit – ostilezen – bikarbonat” şeklindedir. B.O.B.’u yaratan bilim adamları, kimyasal açıdan değiştirilmiş çiftlik yapımı tatlı ile genetik açıdan değiştirilmiş domatesi birleştirerek 50’li yılların aperatif yiyecek tarihini adeta yeniden yazdılar. Bu karışımın aniden bilinç kazanmasıyla birlikte jelatinli pisboğaz yaratığımız B.O.B., canavarlar evinde Dr. Cockroach ve The Missing Link’in yanındaki yerini aldı.
Yönetmen Letterman bu karakteri şu sözlerle tanımlıyor: “O dünyanın en müthiş beyinli şişmanı olmasa da gerçekten çok sevimlidir. Ancak kendisinin de söylediği gibi, yakışıklı görünmek için yapamayacağı şey yoktur. Bu karakterin seslendirmesi için sevimli olmasını bilen bir aktöre ihtiyacımız vardı. Seth Rogen tam aradığımız aktördü. Daha da önemlisi, üstlendiği rolüne çok fazla şey kattı. Kayıtlarını yaptığımız sırada işin içine doğaçlama da eklediğini gördük.”
Animasyon dünyasına çok yabancı olmayan Seth Rogen, daha önce “Kung Fu Panda”daki Mantis karakterinin seslendirmesini yapmıştı. Ancak arada önemli bir fark vardı. Mantis ışık hızında hareket ederken B.O.B. ise kağnı kadar yavaştı.
Seth Rogen bu filmde farklı bir karakter seslendirmesini şu sözlerle yorumluyor: “Mantis’ten sonra herşeyi tamamen değiştirmek harika oldu. Mantis karakteri deli dolu yapıda ve şaşırtıcı kung fu becerilerine sahip bir karakterdi. B.O.B. tamamen farklıdır. Çok şişman olduğu halde önüne çıkan herşeyi yemeye doymaz bir yapısı vardır. Ancak Susan’ı saymazsak, canavarlar ekibinin en tatlısı odur. Aslına bakarsanız Susan zaten canavar da değildir, sadece aşırı uzun (16 metre!) boylu bir insandır.”
FEDERAL HÜKÜMET, SİLAHLI KUVVETLER, NİŞANLILAR VE UZAYLI YARATIKLAR!
Gallaxhar karakteri, dünya nüfusunu yok etmeye kararlı olan iktidar manyağı uzaylı bir komutandır. Niyeti ise dünya insanlarının yerine kendisinin sayısız klonlarını yerleştirmektir. Amacını gerçekleştirebilmek için yoluna çıkan her türlü engeli aşmaya kesin kararlıdır.
Letterman bu karakter için şunları söylüyor: “Gallaxhar kesinlikle megalomanyaktır. Çünkü kainatın her köşesinin kendi kopyalarıyla dolmasını ister. Bu rol için Rainn Wilson’ı düşündük. Uzaydan gelen kötü niyetli düşman karakterine yepyeni bir yaklaşım getirebilirdi. Gallaxhar’ın çok farklı ve özgün bir kötü adam olmasını istediğimiz için seslendirmesini Rainn Wilson’a verdik.”
Gallaxhar’a sesini veren Rainn Wilson, seslendirme sırasındaki izlenimlerini şu sözlerle aktarıyor: “Daha önce hiç animasyon filmi yapmadığım için inanılmaz keyifli bir süreç oldu. İlk aşamada bu karakter üzerinde biraz oynayarak en doğrusunu bulmaya çalıştık. Bu uzaylı başlangıçta daha komedi ağırlıklıydı. Esprili bir ses tonuyla konuştum. Ancak sonradan hiç de öyle birisi olmadığı anlaşıldı. Özellikle de filmin ikinci yarısında gerçek bir tehdit unsuru olmalıydı. Ses tonunun daha şeytani ve tehditkar olmasını istediler. Bunun üzerine biz de yaptığımız seslendirmeyi bir köşeye atarak megalomanyak bir adamın ses tonu üzerinde odaklandık.”
Filmin önemli karakterlerinden birisi de ABD Başkanı’ydı. Özgür Dünya’nın Lideri olarak tanımlanan Başkan karakterinin seslendirmesi Stephen Colbert’a verildi.
Stephen Colbert’in, üstlendiği karakterle ilgili yorumu şöyle: “Aslında Başkan’ı oynayacak niteliklere sahip değilim. Buna rağmen karton başkanı rahatlıkla seslendirebileceğimi düşündüm. Gürültücü bir başkandır. Yüksek perdeden konuşur. Aldığı kararlardan çok emindir. Ancak kendisine ulaşan bilgiye güveni yoktur. Kolayca panikler ki, bence bu çok güzel. Aynı hızla da özür dilemesini bilir.”
Filmin güç odaklarından birisi de sert mizaçlı General W. R. Monger karakteridir. Film yapımcıları, Kiefer Sutherland’ın seslendirdiği bu karakter için başrollerinde George C. Scott ile Peter Sellers’in oynadığı “Dr. Strangelove” adlı filmi referans aldılar. General ile Başkan arasında özellikle savaş odasında meydana gelen diyaloglarda “Dr. Strangelove”daki diyaloglar örnek alındı.
Filmin başlangıcında kadın kahramanımız Susan, nişanlısı Derek Dietl’in tatlı bir insan olduğuna inanmaktadır. Ancak zaman içerisinde belki de Derek’in o kadar da tatlı olmadığına dair bir kuşku geliştirir. Son derece bencil bir hava durumu sunucusu olan Derek’in amacı, çalıştığı kanalda anchor pozisyonuna yükselmektir. Bu nedenle Susan’ın balayını Paris’te geçirme yönündeki planlarını çöpe atmaya niyetlidir. Çünkü Paris’e gittiği takdirde haber dünyasındaki şansları kaçırması sözkonusudur.
Film yapımcıları bu karakter için son dönemin ünlü komedyenlerinden Paul Rudd’u seçtiler. Yönetmen Letterman bu tercihin gerekçesini şu sözlerle açıklıyor:
“Beraber çalışma konusunda Paul ile zaten uzun süredir görüş alışverişinde bulunuyorduk. Bu karakter gündeme geldiğinde hemen Paul’ün önüne koydum ve ne olacağını beklemeye başladım. Paul yorulmak bilmeyen, histerik ruhlu bir oyuncudur. Ona bir senaryo taslağı verin, hemen havasına girerek üzerinde çalışmaya başlar. Siz onu durduruncaya kadar da devam eder. Burada da üstlendiği karakterin seslendirmesi için durmak bilmeden çalışma yaptı.”
YEPYENİ BİR DÜNYA YARATILIYOR
Bir filmin destek ekibine katılmış olan birisine sorun; bir grubun sadece en zayıf üyesi kadar güçlü olduğunu söyleyecektir. “Monsters vs. Aliens”in yapım ekibinin kadrolarını doldurma zamanı geldiğinde filmin iki yönetmeni Letterman – Vernon ikilisiyle yapımcısı Stewart, yıldız isimlerden kurulu bir kadro oluşturdular. Kamera arkasının yıldızları arasında şu isimler vardı:
•    Mizanpaj bölümü başkanı Damon O’Beirne (Madagascar);
•    Prodüksiyon tasarımcısı David James (Flushed Away);
•    Kurgu editörleri Joyce Arrastia (Shrek the Third) ve Eric Dapkewicz (Flushed Away);
•    Karakter animasyonu başkanı David Burgess (Bee Movie);
•    Görsel efektler süpervizörü Ken Bielenberg (Shrek the Third);
•    Digital süpervizör Mahesh Ramasubramanian (Bee Movie);
•    Stereoskopik süpervizör Phil “Captain 3D” McNally.
“Monsters vs. Aliens” projesindeki görevi, konsept oluşturmak, geliştirmek ve farklı görünüm sağlamak olan prodüksiyon tasarımcısı David James, çalışmasının büyük bölümünü görsel efektler süpervizörü Ken Bielenberg ile omuz omuza yaptı.
Projenin varlığını duyduğu anda heyecana kapıldığını ifade eden David James, duygularını şu sözlerle dile getiriyor: “Filmin ismini duyunca ‘Evet, kesinlikle bu…’ dedim. Her tasarımcının hayalindeki iş olduğunu düşünüyorum. Bundan birkaç ay önce bir yatırım bankeriyle konuşurken ona işimin ne olduğunu açıklamaya çalışıyordum. Beni birden durdurdu ve ‘Seninki iş sayılmaz dostum’ dedi. Bence tam tersidir. Böyle bir iş yaptığım için özellikle mutluyum. Üstelik para da kazanıyorum.”
Gerçek oyuncuların rol aldığı filmlerde kurgu editörlerinin görevi, filmin çekimi tamamlandıktan sonra başlar. Ancak burada bir animasyon sözkonusu olduğu için “Monsters vs. Aliens”in iki kurgu editörü Joyce Arrastia ile Eric Dapkewicz, daha filmin ismi belirlendiği anda aktivitelerine başlamaya hazırdılar. Projenin şekillenmesine yardımcı olurken prodüksiyon boyunca hep çalıştılar.
Diğer animasyon filmlerinde olduğu gibi bu projede de zaman içerisinde öykü ve tasarım değişimleri oldu. Belirli bir şekilde başlayan detayların sonradan başka birşeye dönüştüğü görüldü. “Monsters vs. Aliens”in yüksek konseptli bir komedi oluşu nedeniyle başlangıçta herşey biraz daha komediye dayalıydı ama filmin yapım sürecinde kapsamlı değişiklikler yaşanarak hikaye daha gerçek temellere oturdu.
Prodüksiyon tasarımcısı David James şu açıklamayı yapıyor: “Aptalca görünen şeyler, aptalca bir çevre içerisinde yer alıyorlarsa pek o kadar aptalca değildir. Bazı birleştirmeler yapmak her zaman güzeldir. Böylece izleyici o yerin görkemini ve boyutlarını hissedebilir. Aksiyon ve karakter boyutlarını en eğlenceli sonucu verecek şekilde kendi haline bıraktık ve setlerle ortamların gerçek mekanlarla birleşip karışmasına izin verdik. Böylece izleyicide gerçeklik duygusu uyandırdık.”
Peki, herşey gerçeklik temeline oturuyorsa hamamböceği kafalı bilimadamına ne diyeceğiz? Beş katlı apartman boyundaki kadın ne olacak?
Bu soruların yanıtını yine David James veriyor: “Bizim karakterlerimizin hepsi birer karikatürdür. Böyle oluşu, arabalardan tabaklara, fırın parçalarından perdelere kadar herşeyin tasarımının buna göre düzenlenmesini gerektirir. Saydığım bu unsurların hepsini gerçeğinden hafifçe farklı yaptık. Dolayısıyla karakterlerimizin o çevre içerisinde yaşadığını düşünecek olursak, dış görünümlerinin doğal yapılardan farklı oluşunun yadırgama duygusu vereceğini sanmıyorum.”
Stephen Colbert’in bu konudaki gözlemi şöyle: ““Monsters vs. Aliens-Canavarlar Yaratıklara Karşı”da eğlenceli ve esprili sahnelerin yanısıra çok güzel sahneler de vardır. Filmin fotoğraf gerçekçiliği ile komedi ağırlıklı karton çalışmasının karışımı olduğunu söyleyebilirim. İnsanlar uzun yıllardır animasyon karakterleri gerçek dünyaya koymaya çalıştılar. Sanırım bu filmde bu başarıldı. İşte Golden Gate Köprüsü, işte San Francisco Limanı orada… Üzerinde de, gerçekçi dünyaya entegre edilmiş animasyon karakterler var. Bunun şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.”
Hugh Laurie ise şunları ekliyor: “Filmde Susan karakterinin kendisini ıssız San Francisco’da bulduğu harika bir detay vardır. Düşmanla savaşmaya başlamak üzeredir. Ortalık çok sessizdir. Eski usül Western filmlerinde sessizliği vurgulamak için hafif rüzgar sesi veya uzaklardan gelen kilise çanı sesi konulur. Bu filmde ise güvercinler konuldu. Çok uzaklardan güvercinlerin kanat çırpma sesini duyabilirsiniz. Bu gibi detayların bu projeyi keyifli kıldığını düşünüyorum.”
KAHRAMANLARIMIZ ÜÇ BOYUTLU GÜNBATIMINA YÜRÜRKEN…
“Monsters vs. Aliens” projesi, yapımına katılan her oyuncu ve teknik eleman açısından bir ilkler projesine dönüştü. Ancak filmin yapımında uygulanan teknik gelişmeler ne kadar yüksek düzeyde olursa olsun, kadrodaki herkesin ilk önceliği öyküsü ve karakterleri, kısacası içerik oldu. Filmin yapımı tamamlandıktan sonra da hepsinin aklında fikrinde sadece içerik vardı.
Reese Witherspoon bu konudaki düşüncesini şu sözlerle açıklıyor: “İnsanların gidip görmek isteyeceği harika bir film olduğunu düşünüyorum. Çocuklarımın çok seveceğinden eminim. Onları sinemaya götürüp göstermek için sabırsızlanıyorum. Erkek çocuklar için aksiyon ve macera gibi harika şeyler var ama aynı zamanda kızlar için de büyük bir mesaj getiriyor. İnsanın kendi gerçek benliğini bulması ve kendisine değer vermesi üzerine bir mesaj bu… Ancak hepsinden önemlisi çok eğlenceli ve komik… Kısacası herkes için birşeyler var diye düşünüyorum.”
Yönetmen Conrad Vernon ise, eğlence faktörünün önemine dikkat çekerek şunları anlatıyor: “Doğrusu söylemek gerekirse asıl eğlence, filmi hep birlikte seyretmektir. Bu kadar basit. Teknik ekiplerin yaptığı işi seyretmeyi seviyorum. Bu benim için başlıbaşına bir eğlencedir. Huzur bulduğum anların başında odaya girip de yapılan işleri incelediğim anlar gelir. ‘Şuradaki animasyonu görelim’, ‘Şuradaki ışıklandırmaya bakalım’, ‘Oh, şu efekte bakın, efekt eklemişler’ gibi tartışmalardan keyif alırım. Önceden hazırlanan materyalin bir araya getirilmesini görmek heyecan vericidir. Hepsi işlerinde çok başarılı olan teknik ekiplerin hazırladığı şeyleri görmeyi, bu film için hepsini nasıl bir araya getirdiklerini görmek bence bu işin en yüksek doyumunu veren aşamasıdır.”
Filmle ilgili son sözleri yönetmen Rob Letterman söylüyor: “Bence en büyük keyif, birbirinden çılgın insanların çılgınca fikirlerle bir odada toplanmasıdır. Böyle fikirlerden ortaya harika animasyonlar çıkar. Mükemmel bir ekibimiz vardı. Zaten animasyon büyük işbirliği süreci gerektirir. Bu filmin yapımında büyüleyici işler yaratan ve birbirinden ilginç öykü fikirleriyle dopdolu insanlarla çalıştık. Hep birlikte şekillendirdik. Son noktada elimizde çok eğlenceli ve heyecan verici yepyeni bir filmimiz oldu.”

Yönetmenler: Rob Letterman, Conrad Vernon
İngilizce Seslendirenler: Reese Witherspoon, Seth Rogen, Hugh Laurie, Will Arnett, Kiefer Sutherland,
Rainn Wilson, Stephen Colbert, Paul Rudd
Senaryo: Maya Forbes, Wallace Wolodarsky, Rob Letterman, Jonathan Aibel
Yapımcı: Lisa Stewart
Prodüksiyon Tasarımı: David James, Karakter Animasyonu: David Burgess
Görsel Efektler Süpervizörü: Ken Bielenberg, Kurgu: Joyce Arrastia, Eric Dapkewicz
Digital Süpervizör: Mahesh Ramasubramanian , Özgün Müzik: Henry Jackman
DreamWorks Pictures
http://www.monstersvsaliens.com/

Resimler:

Bir yanıt yazın