İlişki Durumu: Karmaşık – It’s Complicated

Yapım Bilgileri

Jane Adler’in (iki Oscar ödüllü MERYL STREEP) üç yetişkin çocuğu, Santa Barbara’da başarılı bir pastane/restoranı ve 10 yıl önce boşandığı eski kocası avukat Jake (ALEC BALDWIN) ile dostane bir ilişkisi vardır. Fakat Jane’le Jake oğullarının mezuniyet töreni için kendilerini şehir dışında bulduğunda işler karışır.
Baş başa çıkılan masum bir yemek, şarabın ölçüsünü kaçırmalarıyla, 19 yıllık evlilik anılarından bahsettikleri kahkaha dolu bir akşama … ve bir anda ilişkiye dönüşür. Jake kendinden çok genç Agness (LAKE BELL) ile evli olduğu için, Jane şimdi öteki kadındır.
Tazelenen bu aşkın ortasında kalan kişiyse Jane’in mutfağını yeniden dekore etmek için tuttuğu mimar Adam’dır (STEVE MARTIN). Karısından boşanmış olan Adam Jane’e aşık olmaya başlar, fakat çok geçmeden tuhaf bir aşk üçgeninin parçası olduğunu fark eder.
Jane ve Jake ayrı hayatlarına devam mı etmeli, yoksa geçen zaman onlara aslında ayrı değil bir arada daha iyi olduklarını mı fark ettirdi? Durum… karmaşık.
Oscar’a aday olmuş yapımcı/yönetmen NANCY MEYERS (Something’s Gotta Give, The Holiday) yıldızlarla dolu son filmini sinemaseverlere sunuyor.
İlişki Durumu:Karmaşık ‘ta aşk, boşanma ve ikisi arasındaki her şeyi konu alan bir komedinin yönetmenliğini üstleniyor.
İlişki Durumu:Karmaşık ‘ın üç yıldızına Streep ve Baldwin’in müstakbel damadı Harley rolünde JOHN KRASINSKI (Away We Go, televizyon dizisi The Office) ile eski çiftin yetişkin çocuklarını oynayan geleceği parlak üç oyuncu —Lauren rolünde CAITLIN FITZGERALD (Taking Woodstock, A Jersey Christmas), Gabby rolünde ZOE KAZAN (Revolutionary Road, I Hate Valentine’s Day) ve Luke rolünde HUNTER PARRISH (17 Again, televizyon dizisi Weeds) — eşlik ediyor.
İlişki Durumu:Karmaşık ‘ın önemli yardımcı rolleri usta komedi oyuncularına ait. Streep’in en yakın arkadaşları (ve aşk danışmanları) rolünde Trisha’yı  RITA WILSON (Old Dogs, Sleepless in Seattle), Joanne’i MARY KAY PLACE (Julie & Julia, televizyon dizisi Big Love), Diane’i ALEXANDRA WENTWORTH (Office Space, televizyon dizisi Head Case) ve Sally’i NORA DUNN (Pineapple Express, Bruce Almighty) oynuyor.
Meyers’a yapımda Oscar ödüllü ve daha önce Streep’le altı film yapan yapımcı Scott Rudin (No Country for Old Men, Doubt, Julie & Julia) katılıyor. ILONA HERZBERG (The Manchurian Candidate, Rachel Getting Married) ve SUZANNE FARWELL (Something’s Gotta Give, The Holiday) de filmin uygulayıcı yapımcıları olarak görev alıyorlar.
Meyers’ın yıllardır birlikte çalıştığı kamera arkası ekibinde yapım tasarımcı JON HUTMAN (Something’s Gotta Give, What Women Want), iki Oscar’lı kurgu yönetmeni JOE HUTSHING (JFK, Born on the Fourth of July, Something’s Gotta Give) ve yine Oscar ödüllü besteci HANS ZIMMER (The Lion King, Something’s Gotta Give, The Holiday) var.
Ekibin Meyers’la ilk kez çalışan üyeleri arasında ise iki Oscar ödülü sahibi görüntü yönetmeni JOHN TOLL’u (Braveheart, Legends of the Fall), kurguda Hutshing’in yardımcısı DAVID MORITZ’i (Rushmore, The Life Aquatic with Steve Zissou), kostüm tasarımcı SONIA GRANDE’ı (The Others, Vicky Cristina Barcelona) ve Zimmer’a müziklerde yardım eden besteci HEITOR PEREIRA’yı (The Canyon, Real Women Have Curves) sayabiliriz.

YAPIM HAKKINDA

Senaryo İşleme Konuyor:
İlişki Durumu:Karmaşık Başlıyor

Son 30 yılda Nancy Meyers, uzun zamandır kaçındıkları gerçeklerle yüz yüze gelmek zorunda kalan yetişkin karakterlerin yer aldığı birçok başarılı romantik komedi yaptı. Sinemacı bu yıllar içinde kendi yaşam deneyimlerini işiyle birleştirdi. İlişki Durumu:Karmaşık ‘ta boşanma sonrası hayatın dünyasına giriyor.
Meyers’ın senaryosu yeniden birlikte olan boşanmış bir çifti ele alıyor. On yıldır ayrı olan Jane ve Jake Adler kendilerini gizli bir ilişkinin komik duygusal mayın tarlasında yürümeye çalışırken bulur. Bu sırada çekici ama ketum Adam sancılı bir boşanmanın ardından hayatına devam etmeye çalışmaktadır.
“Bazı insanlar basit gerçekleri hiç öğrenmiyor.” diyor Meyers.  “Şanslı olanlar sonunda bir şey öğrenir. Ben bir biçimde boğuştuğum şeyleri keşfetmeye eğilimliyim. Yazmak benim için her zaman iyi bir terapi oldu. Birçok filmim hayatımdaki olaylarla paraleldir, ama hiç askere gitmedim [Private Benjamin] ve eski kocamla ilişki yaşamadım. Olay örgüsü hiçbir zaman gerçek değil, fakat altında yatan duygu samimidir.”
Meyers, eski kocasıyla ilişki yaşayan bir kadının yaşam alanını keşfederken inanılmaz komedi unsurları bulmuş. İlham için,  An Unmarried Woman ve Bob & Carol & Ted & Alice gibi yapıldıkları dönemle çok özdeşleşen filmlere örnek gösterilebilecek 1970’lerin Paul Mazursky klasiklerine bakmış. Mazursky gerçekten zamanın ruhunu yakalamıştı. Meyers, “Eski eşlerin kendilerini içinde bulduğu boşanma sonrası dünya ve aslında birçok açıdan ilişkilerinin hiç bitmemesi beni çekti: birbirleriyle karşılaşmaları, birlikte ebeveynlik yapmayı ve aynı şehirde birlikte yaşamayı sürdürebilmeleri. Boşandığınız zaman “birlikte” sözcüğünün nasıl hala var olduğunu fark ettim.” diyor.
“Eski eşlerin gizlice yeniden birlikte olması fikri çok cazipti. Komedi unsurları çok zengindi ve bu eski çiftin birbirinin hayatına yeniden girmesinin sonuçları aynı anda hem tehlikeli hem de özgürleştirici geldi. Bu hikâye beni gerçekten içine çekti. “Eğer…” faktörü öyle karmaşıktı ki, çok fazla katmanlıydı. Üstelik durumu daha da karmaşıklaştırmak için bu karışıma eklenen bir başka adam vardı.” diye ekliyor.
Hikâyesini bitiren Meyers, projeyi gerçekleştirmek için Scott Rudin’le çalıştı: “Scott’ı 25 yıldan fazladır tanıyorum ve meslek hayatının gelişmesini izledim; sektörde olağanüstü bir güçtür. Mükemmel bir zevke sahiptir, zekice ve ilginç filmler yapar, büyük sinemacılarla çalışır. Bu filmle ona gidip, ‘Filmi toparlayıp yapmak için yardımına gerçekten ihtiyacım var.’ dedim. O, film için inanılmaz bir kazanç oldu.”
Rudin de “Nancy gerçekten harika bir sinemacı. Onun her zaman çok büyük bir hayranıydım, bu yüzden beni bu filmi yapmaya davet edince çok heyecanlandım. Yönetmesi için hep film teklif ederdim ve o hazır olmadığını söyleyerek hep beni geri çevirirdi. Elbette hazırdı ve bana kalırsa bu onun en iyi filmi.” diyor.
Gelişim süreci boyunca Rudin, projede bulduğu sahici duygulardan çok etkilenmiş: “Nancy öyküye aynı zamanda çok fazla duygusal gerçek yükleyerek, ulaşmaya çalıştığı komedi unsurlarının hiçbirini asla feda etmez.  Evliliğin ayrıntılı temsili, kişiler arası sıcaklık, bunların hepsi etkileyici ve doğru olduğu için izleyici filmi yoğun ve beklenmedik bir düzeyde kendine yakın buluyor.”
Yapımcı senaryonun dürüstlüğünden de etkilenmiş: “Nancy bu filmde kendini çok gösteriyor… Jane’in detaylarından çok film boyunca tanımladığı duygularda. Onun aileye, çocuklarına duyduğu sevgi, aşka ve iyi niyetli bir yaşam sürmeye olan inancı… Nancy için önemli olan şeyler bunlar.”

Dostlar ve Âşıklar:
Filmin Oyuncu Seçimi

Başarılı bir anne ve iş kadını olan, boşanmasını nihayet geride bırakıp hayatına devam ettiğini ve istediği hayatı kurmakta olduğunu hisseden 50’lerindeki Jane rolü için Nancy Meyers’in kafasında daha senaryoyu yazarken Meryl Streep varmış: “Bu rolde Meryl’i hayal ettim, onu benim asla cesaret edemeyeceğim şeyleri yaparken düşledim. Meryl’i düşünmek yazarken beni teşvik etti. Jane benden kesinlikle daha cesur. Bu cesareti, yapacağı seçimleri ve alacağı riskleri yazmak zevkliydi. Filmde dediği gibi, ‘kendisinin bir parçası ile deney yaptı’. Ben onun yaptığı seçimleri yapmaktansa filmde bir karakterle deney yapmayı tercih ederim… ama benim için yazması bu yüzden eğlenceli ve cazipti.”
Streep’in rolü kabulü hakkında Meyers şöyle diyor: “Gittiğim ilk kişi oydu ve rolü kabul ettiğindeki sevincimi kelimelerle anlatamam. O olağanüstü, çalıştığım en hazırlıklı oyuncu. Meryl yalnız repliklerini öğrenmekle kalmıyor, filmi bir bütün olarak görüyor – bir sinemacı gözüyle.”
Rudin de Streep’in yapımın ideal Jane’i olduğu konusunda Meyers’la aynı fikirdeydi. Streep’le 1996’da Marvin’s Room’la başlayan uzun ve dolu dolu bir çalışma geçmişleri vardı: “Herhangi biriyle onunla olduğundan daha heyecan verici, süregelen bir çalışma arkadaşlığı düşünemiyorum. O tam anlamıyla yeryüzündeki en büyük kadın oyuncu. Yeteneğinin her zerresini her gün sete taşır. İşimin en iyi yanlarından biri bir kurgu odasında oturup Meryl’in çekimlerini baştan sona izlemek.”
“Çeşitlilik, ayrıntı, gerçeklik ve sahicilik, telaffuz—onun gibisi kesinlikle yok. Meryl’in bu filmdeki oyunculuğunda öyle bir rahatlık, çekicilik ve zekâ var ve Jane öyle tatlı ve cesur ki, filmi her izlediğimde ona resmen âşık oluyorum.  Meryl’le öyle çok film yaptım ki—ve onu rahibeden dilbere her şeyi oynarken gördüm— artık yapacağı hiçbir şey beni şaşırtmaz sanıyordum, onun mükemmelliğini bu kadar iyi biliyorum. Ama Jane’i böylesine sıcak, açık kalpli ve sevgi dolu oynaması mucizevî bir şey. Bu rolde yaptığı her şeyi yaşıyor; tamamen o karaktere bürünüyor.” diye devam ediyor.
Streep senaryoyu okuduğunda Meyers’in “boşanma yaşayan aileler… veya sevdiği tarafından terk edilen biri hakkında derin bir şey yakalamasından” etkilenmiş. Jane’i “hayatın karmaşalarından sonra artık iyi vakit geçirdiği bir noktaya ulaşan” bir kadın olarak algılamış. Bunu şöyle açıklıyor: “Nihayet kurduğu iş başarılı ve 10 yıl önce evliliğini bitiren boşanma ile artık barışmış. Evinde büyük bir tadilat projesine girişiyor ve mimarına ilgi duyuyor. İşler harika görünüyor… Jake hayatına yeniden girene dek.”
Oyuncu, bu komedinin duruşunun kendi deyimiyle “unutulmuş kadınlara” karşı duyarlı olduğuna inanıyor: “Hayatlarının bu filmde olduğu gibi canlandırıldığını görmeyen kadınlara.  10 yıldır mutlu bir ayrılıktan sonra eski kocasıyla yeniden ilişki yaşayan bir kadının konu edildiği bir film yok. Bu ne filmlerde ne de hayatta yaygın bir durum değil.”
Jane’in rakip aşığını, Meyers’la daha önce Father of the Bride filmlerinde çalışmış olan komedi oyuncusu Steve Martin oynuyor. Yönetmen onun için bir rol daha yazmayı çok istiyormuş ve geçmişinden kurtulmaya çalışan, yeni boşanmış bir mimar olan Adam’ı kaleme almış. Meyers: “Steve hafif komedide kesinlikle harika. Father of the Bride’da çalıştığımız için biliyordum. Filme muazzam bir sıcaklık ve rahatlık katıyor. Efsanevi Steve Martin’i bu filmde biraz daha küçük, daha ketum anlarda izlemek muhteşemdi. En küçük anlarda bile öyle çok mizah buldu ki. Adam biraz yaralı ve Steve bu kırılganlığı tam bir açıklık ve cazibeyle oynayarak Adam’ı çok sevimli bir karaktere dönüştürüyor. Ayrıca Adam’ın Jane’le ilişkisi Jake ve Jane dinamiğinden tamamen farklı. Her Steve sahnesiyle birlikte filmimiz daha ilginçleşiyor. Bu Steve için farklı türde bir performans ve tabii gerektiğinde tüm yeteneğini gösterip son derece komik anlar yaratıyor.”
Martin eski dostuyla yeniden bir araya gelmek için sabırsızlanmış: “Nancy beni arayıp oynamanı istediğim bir rol var dedi. Kafamdan “Yaşasın!” diye geçirdim. Okuyunca, Nancy’nin filmlerinde hep olduğu gibi, hikâyenin karmaşık ve insan davranışına uygun olduğunu gördüm. Acayiplikleri çok iyi yazıyor, fazla abartılı göstermeden. Gerçek insanları yazıyor ve filmde rol teklif edilmesi gururumu okşadı.”
Adam’ın Jane’le ilişkisi hakkında ise Martin şöyle diyor: “O, Jane’i kendi kendine yeten ve ne istediğini bilen, ayakları yere basan, başarılı bir iş kadını olarak görüyor. Öte yandan biraz kafası dağınık buluyor, bazen sinirlenebiliyor çünkü. Ama ondan hoşlanıyor; onun güvenirliğini görüyor, aynı zamanda acayipliğini.”
Sinemaseverler Martin’i son derece hareketli karakterlerde görmeye alışkın. Ama Adam başta oldukça utangaç ve buluşma yerine dönerken oldukça ketum. Oyuncunun bu usta performansı üstüne düşüncelerini anlatan Rudin şöyle diyor: “Ben Steve’in daima muazzam bir hassasiyeti ve kalbi olduğunu düşünmüşümdür. Esasen komedi yetenekleriyle tanıyıp sevdiğimiz ve bu örnekte olduğu gibi bizi aynı zamanda ağlatabilen oyuncuların sergilediği öyle çok klasik, unutulmaz —aynı zamanda son derece etkileyici ve duygusal olarak şaşırtıcı—performans var ki. Steve bu filmde bunu yapıyor.”
Filmciler, Jane’in abayı yakmış eski kocasını oynamak üzere iki Emmy ve iki Altın Küre ödüllü oyuncu Alec Baldwin’i seçtiler. Baldwin, senaryo yazdığı dönemlerden beri Meyers’in hayranı. Onun eski filmlerinden güzel anıları var; Private Benjamin, The Parent Trap, daha sonraki yönetmenlik denemelerinden What Women Want ve Something’s Gotta Give gibi.
“Onun filmlerine her zaman bayılmışımdır. Çünkü bunlar yetişkinlerin ilişkileri ve bu ilişkilerde yaşadıkları sıkıntılar hakkındaki yetişkin filmleridir. Ama bu filmi yapmak istememin bir nedeni de Meryl’dı. Günümüzdeki çoğu erkek oyuncu gibi ben de uzun zaman Meryl’a taptım ve onunla bu çalışma fırsatı için minnettarım. Ve tabii bir de Steve Martin vardı. Nancy ile bu tür filmlerde kıdemli idi ve Steve’in filmlerinin sonsuz hayranıyım… Steve’in ve benim karakterim kadar birbirine zıt iki insan bulmak zordur.”
“Alec çok yetenekli bir komedi oyuncusu” diyor yazar/yönetmen. “Üstesinden gelemeyeceği diyalog yok; senaryodaki sözleri eğip bükerek aynen olmaları gereken şekle sokabiliyor ve sonra tam yerinde bir hareketle, bir bakış, bir göz hareketi, bir baş sallama, ona bir şeyler eklemeyi başarıyor. Bu da Jake’i izleyici için karşı konulmaz yapıyor… ve Jane için.”
Rudin ise “Alec bizim Spencer Tracy’miz. İnanılmaz bir yeteneği var ama neredeyse tamamı görünmez. Onun yaptığını taklit edemezsiniz, o kadar özgün ve benzersiz.” diyor.
Bu iki usta oyuncunun Jane’i ve Jake’i oynadığını görmekten keyif almış. Şöyle devam ediyor Rudin: “Alec’le Meryl’in komik ortaklığında gördüğünüz türde bir ustalığı kolay kolay göremezsiniz. Karşılıklı uyum, ileri geri paslaşmaları mükemmel. Bu filmde en sevdiğim şey ikisinin arasındaki yakınlık ve şimdiki zamanda ilerleyen bir hikâyeyi anlatırken yaptıkları her şeyin size aynı zamanda geçmişteki evliliklerinin ayrıntılı hikâyesini de anlatıyor olması. Biri umutlu, diğeri düşündüren bu iki hikâyeyi birden anlatıyor olmalarına bayılıyorum. Bu da çok büyük oranda ikisinin ve elbette Nancy’nin filmciliğinin sayesinde.”
Çekirdek kadrosu tamam olan Meyers, karşılıklı oynarken Streep’le Baldwin arasındaki bariz kimyasal uyum üstüne şöyle dedi: “Birbirlerinin karşısında son derece iyi oynuyorlar, biri diğerinin oyununa çok iyi cevap veriyor. Jane’le Jake arasında sürekli bir üstünlük sağlama çabası var biraz. Alec’le Meryl de bunu bütün çekim boyunca korudu.”
Streep, İlişki Durumu:Karmaşık ‘ı yapmak istemesinin birinci nedeni olarak başroldeki erkek oyuncuları gösteriyor. Martin ve Baldwin için şunları söylüyor: “İkisi de öyle çılgın ve yaratıcı derecede komik ki. İkisine de bayılıyorum. Bu filmdeki her oyuncu mükemmel seçim. Erkekler hikâyenin duygularından kaçmıyor. Sadece komik olmak istemiyorlar. Kendilerini açığa vurmaya da hazırlar ki, bu her zaman o kadar kolay değildir. Steve’in çok hoş bir kişiliği var. Olduğu gibi biri, kendini gizlemiyor. Eski kocaya fazlasıyla rakip. Jake daha çok bir boğa gibi. Resme hışımla giriyor, istediğini görüyor ve peşine düşüyor. Alec bu rolde karşı konulmaz. Olayların doğru gibi gelmesini sağlamadaki becerisi bu filmin lokomotifi.”
Jane’le Jake’in büyük kızının nişanlısı Harley’i John Krasinski canlandırıyor.  Harley kazara Jane’le Jake’in ilişkisini öğrenir ve film boyunca onları istemeden yakalar durur. Meyers, “John’un The Holiday’de çok küçük bir rolü vardı ve ona deli olmuştum. Onunla çalışmaya tam anlamıyla bayılmıştım, bu yüzden Harley rolünü yazarken John’u kandırmayı umut ediyordum. Harley, Jane’le Jack’in ilişkisi hakkında istediğinden çok fazla şey bildiği için arada kalır. Ağzından kaçırmama baskısı ona çok fazla gelir. John’un bu gerilimi oynayışı çok komik.” diyor.
Eski yönetmeniyle tekrar çalışmak için can atan Krasinski ise şöyle diyor: “Nancy pek çok durumda mizahı ve duyguyu buluyor ve komedi haline getiriyor. Eski kocanızla ilişki yaşamanızda sevimli bir yan var. Ateşin tamamen sönüp sönmediğini ya da hala aşk kalıp kalmadığını merak etme duygusu sürekli var.”
Jake’in servet avcısı karısı Agness—ondan bir çocuk yapmayı çok istemektedir—rolü için Meyers, What Happens in Vegas’ta komedi yeteneğini sergileyen oyuncu Lake Bell’i seçmiş. “Çok iyi.” diyor Meyers, “Bu rol için bir sürü genç kadını kaydettim, ama onu eder etmez aramayı bıraktım. Zeki ve karmaşık, komedi zamanlaması da çok kurnazca. Lake’in Agness’ı size gizlice yaklaşıyor.”
Bell, Jake’le Agness’ın durumunu şöyle açıklıyor: “Cinsel hayatları kötüye gitmeye başlıyor, çünkü Agnes çocuk sahibi olmak istiyor. Doğurganlığını artırmak için hormon almaya başlıyor ama bu onu aynı zamanda çıldırtıyor. Cinsel hayatları rayından çıkıyor ki, başlangıçta bir araya gelmelerinin temel nedeniydi. Artık bu ortadan kalkınca, Jake neden Agness’la birlikte olduğunu sorguluyor ve kendine ‘Geride ne bıraktım ben yahu?’ diye soruyor.”
Meyers, Jake’le Jane’in ortanca çocuğu Gabby rolü için Zoe Kazan’ı kaydettikten sonra da aramayı bırakmış. Kazan, Revolutionary Road’da Leonardo DiCaprio’nun ofisteki kaçamağı rolündeki performansının ardından ve Çehov’un Martı’sının 2008’de yeniden sahnelendiği başarılı Broadway oyunundaki rolüyle başarıyı yakalamıştı.  “Zoe seçtiğim ilk çocuklardan biri.” diyor Meyers.  “Onu sürecin başlarında kaydettim ve daha fazla aramama gerek olmadığını anladım. Kafamda canlandırdığım karakter oydu.”
Kazan, Meyers için önce New York’tan seçmeye katıldı. Meyers gördüğünü beğenince Kazan’ı Los Angeles’a getirtti. Kazan bunu genç kariyerinin en iyi seçmelerinden biri olarak hatırlıyor: “Senaryoyu okuduğum anda ‘Bu karakterin kim olduğunu biliyorum’ diye düşündüm. Nancy ile görüşmem için beni L.A.’ye getirdiklerinde, görüşmenin iyi gittiğini düşündüm. Ben ayrıldıktan bir iki dakika sonra da cebimden arayıp rolü aldığımı söylediler.” O noktadan itibaren Meyers, Kazan’a kardeşlerinin rollerine seçeceği oyuncuların deneme çekimlerinde Gabby rolünü okuttu.
Gabby’nin küçük kardeşi, Jane ve Jake’in oğlu Luke rolüne Showtime’ın hit dizisi Weeds’in Hunter Parrish’i seçildi. Parrish: “Yazar/yönetmenlerle çalışmaya bayılıyorum. Fikirlerini uyuşturmaya çalışan iki kişi yerine, ikisi bir arada. Nancy’nin inanılmaz bir vizyonu ve ne istediğine dair ayrıntılı bir konsepti var. Yazarken hissediyor ve görsel imgeyi kafasında çoktan oluşturduğunu biliyorsunuz.”
“Hunter’a onu evlat edinip edinemeyeceğimi sorup durdum.” diyor Meyers gülerek: “Oyunculuğa çok doğal bir yaklaşımı olan sevimli bir çocuk. Bunu bu film için özellikle istiyorum, çünkü üç yetişkin başrol çok güçlü. Kendine has yöntemi var; ona bir yakın plan giriyor ve yapışıp kalıyorsunuz. Çok doğal bir sempatikliği var.”
Adler kardeşlerin üçüncüsü ve sonuncusu, Jane’le Jake’in büyük kızı Lauren rolündeki Caitlin Fitzgerald idi. Uzun boylu, sarışın ve soylu Fitzgerald yeni bir oyuncu ve Kazan’la Parrish gibi o da Streep-Baldwin birleşmesinin bir meyvesi olarak inandırıcı. Meyers, “Onda bir saflık var. Herhangi bir Jane Austin filmine rahatlıkla hemen girebilir. Zamana ait olmayan bir özelliği var. Kardeş olsalar da iki kızın çok farklı olması gerekiyordu. Boşanmadan önce anne babayla en çok zamanı geçirmiş olan ve boşanmadan en çok etkilenen o, çünkü onları çift olarak en uzun süre tanıyan o. Dikkatli, tedbirli ve annesini en çok koruyan Lauren.”
Fitzgerald rol değişiminden hoşlanmış: “Filmde karakterim çok anaç. Meryl’in karakterine karşı kesinlikle çok anaç. Boşanma sırasında Lauren kardeşleriyle ilgilenmiş ve annesini teselli etmiş. Bu filmde çok yaşlı biri gibi hissediyorum.”

Brooklyn’den Santa Barbara’ya:
Mekânda

İlişki Durumu:Karmaşık ‘ın çoğu Santa Barbara, Kaliforniya’da geçmesine rağmen, çekimlerin dörtte üçü, hemen hemen tüm iç mekânlar dâhil, New York City’de yapıldı. Çekime 18 Şubat 2009’da Brooklyn’de Broadway Stages stüdyolarında, Jane’in evindeki sahnelerin çekilmesiyle başlandı. Zengin, gerçek boyuttaki set sıcak, davetkâr Santa Barbara tarzını tasvir ediyordu. Arka planda ustaca yapılmış bir doğa resmi ile çevrili geniş bir çim alan da setin bir parçasıydı. Öğle paydoslarında genellikle ekip suni çimlerde uzanıp set ışıkları altında piknik yapıyordu.
Çekimlerin ilk günlerinde, yapım tasarımcı Jon Hutman (Meyers’la dördüncü çalışması) ve kostüm tasarımcı Sonia Grande’ın çalışmalarını tamamlayacak ve güzelleştirecek görünümü geliştirmek görüntü yönetmeni John Toll’a bağlıydı. Meyers, istediği tarzda bir kamera çalışmasını Toll’un sağlayabileceğini biliyordu.
Meyers, görüntü yönetmeni olarak neden iki Oscar’lı bu sanatçıyı seçtiğini şöyle anlatıyor: “Bir keresinde ‘Benim manzaralarım yüzlerdir’ diyen bir görüntü yönetmeninin röportajını okumuştum. Bu yorum bana John’un felsefesini çok hatırlatıyor. Filminizde Meryl gibi biri varsa, oynadığı karakterin hikâyesini onun gözlerinden görürsünüz. Bu yolculuğu onunla birlikte yaşarsınız. John’un ayrıntılara gösterdiği özen ve dikkat izleyiciyi bu yolculuğa çıkarıyor. Işıklandırması çok hassas ve resim gibi. Filmimizin her karesinde böyle bir göze sahip olduğum için çok şanslıydım. Ayrıca John’un Santa Barbara’da bir evi var, yani Jane’in dünyasının görüntüsünü ona açıklamaya gerek yoktu; zaten içinde yaşıyor. Filmin yüzde 70’i Jane’in evinde ve çevresinde geçtiği için, bunu aktarabilecek birini bulmak önemliydi. John bu konuda benim tüm beklentilerimi aştı.”
Streep’e göre görüntü yönetmeninin çıkardığı iş “kesinlikle çok güzel. John’a yalnız kareyi çok güzelleştirdiği için değil, insanlarda ışıldayan bir sıcaklık yarattığı için de minnettarım. John bu filmin merkezinde olan yuva duygusunu iyi yakalıyor —yuva özlemi, yuvayı yıkmak ve yuva yapmak—. Müthiş bir iş çıkardı.”
Çekimlerin New York’taki ilk bölümünde başka bazı ana mekânlar kullanıldı. Jane’in sahibi olduğu Village Bakery pastanesi için Hutman ve Meyers rüyalarının yiyecek dükkânını yarattılar. Tamamı Brooklyn’in Prospect Parkı’ndaki geniş, stüdyo ölçeğindeki Picnic House’un içinde inşa edildi; tezgah alanı, yemek alanı, ofisler ve hatta hamur işleri, taze meyve ve gurme ürünlerle dolu kocaman bir dükkanı içine alıyordu. Buraya yolu düşen, ağzının tadını bilen herkes,  baştan çıkarıcı bir gurme dükkanına geldiğini düşündüğü için suçlanamazdı.
“Belki de filmi bitirdikten sonra her şeyi olduğu gibi bırakmalı ve bütün Brooklyn’in gelip buradan alışveriş etmesine izin vermeliydik.” diyor Meyers. Pastanenin mutfağı ve buzdolabı alanı için Chelsea Çarşısı’ndaki Sarabeth’s Bakery kullanıldı. Adam’ın Santa Barbara mimarisindeki ofisi New York’un Chelsea bölgesinde ticari bir çatı katında çekildi. Hutman orayı açık bir biçimde Batı Kıyısı duygusu verecek estetikte giydirdi.
Martin’in tüm sahneleri çekimlerin ilk iki ayında tamamlanmalıydı, çünkü yakın zamanda çıkardığı banjo ezgileri CD’si “The Crow: New Songs for the Five-String Banjo”yu tanıtmak üzere bir konser turnesine çıkması gerekiyordu. Martin’in banjosu sette ona sürekli eşlik ediyor ve molalar esnasında Martin ekibe sık sık doğaçlama konserler veriyordu.
Nisan 2009’da ekip Los Angeles’a yerleşti. Oradaki zamanının çoğu Jane’in evinin dışında geçen sahneleri çekmekle geçti: ön avlu, arka avlu, bahçe ve giriş. Ana üs olarak kullanılan ev L.A.’den 45 dakika kuzeydeki Thousand Oaks’ta bulunan muhteşem bir çiftlik eviydi. 1920’lerin sonlarında tasarlanıp inşa edilen evde daha önce, aralarında W.C. Fields’ın da bulunduğu birçok ünlü oturmuştu.
“Harika bir eski Kaliforniya havası vardı. Ben yıllarca ona çok benzeyen bir evde yaşadım. Sonsuza dek arasam kendi evime bundan daha çok benzeyen bir ev bulamazdım. Orası kesinlikle Jane’in yaşayacağını hayal ettiğim ortamdı.” diyor Meyers. Evin geniş arazilerle çevrili olması anlaşmayı daha da çekici kılıyordu, çünkü kameranın görüş alanının tamamen dışında olması gereken karavanlar, jeneratörler ve yemek alanları için bir üs görevi görüyordu.
Nisan ortasında ekip, bölgeye büyük zarar veren yangınlardan hemen önce, Santa Barbara ve Montecito’daki dış mekânları çekmek için üç kısa gün harcadı. Montecito’nun yerleşim bölgelerinde çekilen sahnelere ek olarak, şehir merkezinde adliye binası ve tarihi El Paseo kesimi gibi önemli noktalarda sayısız plan çekti. Daha sonra herkes Jane’in evindeki sahneleri tamamlamak ve Pacific Palisades’in Bel-Air Bay Kulübü çekimlerini yapmak üzere Los Angeles’a döndü. Kulüpte filmin en komik anlarından biri geçiyordu: Lauren’in nişanlısı Harley rolündeki John Krasinski’nin Jane’le Jake’in bir ilişki yaşadığını fark ettiği sahne.
Mayıs başında, çekimlerin Kaliforniya bölümü tamamlandı ve ekip çekimleri tamamlamak için Brooklyn’deki Broadway Stages stüdyolarına döndü. Hikâyenin Adler ailesinin Luke’un mezuniyeti için şehre geldiği New York bölümü için çekimler Queens’deki  St. John’s Üniversitesi ile şehrin orta kesimindeki Park Caddesi’nde gerçekleştirildi. Adlerlerin kaldığı hayali Park Regent oteli için birkaç farklı mekân bütüne katkıda bulundu. Dış mekân Park Caddesi ile 59. Cadde’nin köşesinde Trump’ın sahibi olduğu bir apartmandı; lobi ve Jane’in otel odası Essex House’daydı; Jane’le Jake arasında kıvılcımların uçuştuğu otel barı ise 10. Cadde’deki Del Posto lokantasının içiydi.
Jake’in odası, Jake’le Agness’ın Santa Barbara’daki yatak odası ve doğum kliniği gibi başka birçok mekan ise Brooklyn stüdyolarında çekildi.

Işığın Yansıtılması:
Yapım Tasarım

Yapım tasarımcı Hutman ve ekibi, Greenpoint Brooklyn’deki Broadway Stages stüdyolarında devasa bir platformda Jane’in evinin içi olarak kullanılacak setin inşası için aylar harcadı. Meyers daima filmlerinin görüntüsünün yaratımı sürecine titizlikle katılır ve bu onun yapım öncesi dönemde en sevdiği bölümlerden biriydi. Süreç onun uygun bulduğu temsili fotoğrafları toplamasıyla önceden başladı. Bunları yaratıcılıklarını uyandırmak için Hutman’la ve kostüm tasarımcı Sonia Grande’la paylaştı ve sonuçta organik, birleşik bir tarza ulaşıldı. Meyers’la uzun zamandır birlikte çalıştığı Hutman arasındaki uzun fikir alışverişi süreci verimliydi.
Meyers, “Ben tasarım fotoğraflarını Jon’a gönderdim, o da bana resimler gönderdi. Bence insanların yaşam tarzı onlar hakkında çok şey söyler, bu yüzden bir masada neler bulunduğu konusunda çok hassasım. Sette dolaşırken ‘O gerçekten bu kitabı okur mu?’ derim örneğin. Jon işbirliğinde inanılmaz. Çok git gel yaptık, kapıları diğer departmanlara da açık tuttu. O yorulmak bilmez ve benim fikirlerim sürekli gelişir, bu yüzden Jon birlikte çalışmam için iyi biri çünkü hiçbir zaman kapatmaz.” diyor.
Hutman ise “Nancy, belki de çalıştığım bütün yönetmenlerden daha çok, hikâyenin geçtiği dünyaya dair açık ve net bir vizyonla gelir masaya. Bu güçlü görsel konseptten oluşan temel üzerine mekânlar, tasarımlar araştırır ve filmin görüntüsünü yaratırız. Nancy renk, biçim ve doku dilini biliyor. Ne istediği konusunda çok net ve onunla çalışmayı çok seviyorum.”
İlişki Durumu:Karmaşık ‘ta Meyers, başından beri renk şemasında turuncu rengin öne çıkması gerektiğini hissediyormuş.  “Çünkü Santa Barbara’da gördüğünüz baskın renk bu.” diye açıklıyor: “ Gökyüzünde yoğun, turuncu bir parlaklık yaratan bütün o kırmızı kiremitli çatılar. Bu duygunun Jane’in evinde de sürmesini istedim. Dışarıyı içeri taşımak için bir sürü toprak rengi istedim, çünkü filmin epey bir kısmı evin içinde geçiyor. Güney Kaliforniya’yı canlı tutmak istedim…içeride olduğumuz zaman bile.”
Hutman, Meyers’ın başka duyulara da yayılan görsel bir zarafet yaratmasına yardım etti, böylece izleyiciler neredeyse Jane’in mutfağının tüm dokunulabilir yüzeylerini hissedebilecek, bahçesindeki bitkileri koklayabilecek ve pastanesinin enfes pastalarını tadabilecekti: “İzleyiciye Güney Kaliforniya’nın bu kesiminde yaşamanın nasıl bir şey olduğunu hissettirmek istedik. Santa Barbara çok güzel bir yer ve onu özel yapan niteliklerin çoğunu yakalamaya çalıştık. Seyircinin Santa Barbara’daki hayatı hissetmesi, onun bu karakterlerle özdeşleşmesine yardım edecektir.”  diyor Hutman.
Bu pitoresk ortamları yaratmak uzun ve yoğun bir süreç, ama hem Hutman hem de Meyers için buna değer: “Evi ben istediğim gibi yapabilirdim ve gelip onu çekecek yönetmenler vardır. Ama Nancy için ev onun filminde bir karakter, benim işim de ona istediği şeyi verene kadar bitmiş sayılmaz. İşimizi doğru yaparsak, sonunda izleyici için keşfetmesi çok daha ilginç bir şey ortaya çıkarırız.”

Kaliforniya Mutfağı:
Yiyecek Tasarımı

Yiyecek filmde temel bir rol oynuyor ve başlıca sahnelerin çoğunda bir biçimde yer alıyor. Yapım boyunca yemek danışmanı SUSAN SPUNGEN sahne gerisinde özel bir stüdyo mutfakta yemek üstüne yemek yapıyordu. Martha Stewart Living Omnimedia şirketinin kurucu genel yayın yönetmeni Spungen, şirketin tamamen yiyecek konulu ilk programı “Everyday Food”u başlattı ve Meryl Streep’in son büyük filmi Julie & Julia’da danışmanlık yaptı. O filmde yapmak zorunda olduğu klasik, eski usul Fransız mutfağı yerine İlişki Durumu:Karmaşık ‘ta daha basit ama aynı derecede göze hitap eden yemekler yaptı.
“Bu Kaliforniya usulü, dünyaya yakın bir mutfaktı” diyor Spungen. “Benim tarzımla Jane’inki arasında bir karışımdı diyebiliriz. Çok daha çağdaş yemeklerle çalışmak benim için hoş bir değişiklikti. Nancy’e pek çok öneride bulundum, o da bana ne aradığına dair kaba bir çerçeve çizdi. Bu bazen ultra renkli salatalar kadar geneldi. Onlar zaten benim özgün önerimdi, bu yüzden aynı anlayışta olduğumuz başından beri belliydi.”
Ödüllü bir yemek kitabı yazarı olan Spungen, yetişkin hayatının hemen hemen hepsini mutfaklarda harcamış ve hiçbir şeyden yılmıyor: “Setteki ilk günüm Meryl’la üç arkadaşı için akşam yemeği sahnesiydi. Çok yemek gerekiyordu, koşuşturmaya başladık. Ondan sonra kendime güvendim. Doğru notaya basmıştık, ondan itibaren bunu ölçütüm olarak kullandım.”
Üç güne yayılmış bir sahne çekimi için 57 adet fotojenik, mükemmel kızartılmış tavuk çıkarmak zorunda kaldı: “Ondan sonra fırınlar yağ içinde kaldı.” diyor gülerek: “Bir tavuğun budunu vurgulu ve sembolik bir biçimde kesmesi gereken sahnede Meryl’a koçluk yaptım. But kolayca kesilecek şekilde her şeyi ayarladım. Parçalanmış tavuk diyebiliriz.”
Pastane sahneleri için, Spungen sergilenen tüm hamur işlerini temin etmekle sorumluydu ve bunları şehrin dört bir yanındaki çeşitli pastanelerden elde etti: “Arkada, mutfak alanında bol bol Fransız tostu yapıyordum. İşin bu kısmı için belki biraz fazla nitelikliydim.” diye ekliyor gülerek.

İspanyol Etkisi:
Filmin Kostümleri

Meyers setlerin tasarımı konusunda Hutman’la çalışırken, oyuncularının giysileri konusunda da kostüm tasarımcı Sonia Grande’la görüş alışverişinde bulunuyordu. Kostümlerini Grande’ın tasarladığı Woody Allen’ın Vicky Cristina Barcelona’sını izlemişti ve giysilerin muhteşem olduğunu düşünüyordu. Grande’a Barcelona’dan gelmesini rica etti ve Grande çok az İngilizce bildiği için bir çevirmen getirdi. Dil sorununa rağmen Meyers onun bu iş için çok doğru bir seçim olduğunu hissetti. Grande her ne kadar Amerika’da kaldığı 7 ay boyunca İngilizcesini gözle görülür biçimde geliştirdiyse de, yapım öncesi ve çekim sürecinde çevirmenini hiç yanından ayırmadı.
“Sonia çok yaratıcı.” diyor Meyers: “Harika bir renk duygusu var. Gerektiğinde insanlara seksapel veriyor, neyi saklamak neyi göstermek gerektiğini biliyor ve çalışmalarını bir gerçeklik içinde tutabiliyor. Filmdeki kızlarla aynı yaşta iki kızım var ve Sonia o yaştaki genç kızların rahat giyimini kesinlikle yakaladı.”
Sinemacılar evrensel bir dil konuştukları için ikili kısa zamanda iyi anlaştı: “Nancy’nin senaryosunu okuduğum zaman çok etkilenmiştim.” diyor Grande: “Karakterler iyi tarif edilmişti ve giyim estetiklerini hemen gözümde canlandırabiliyordum. Günümüzde küreselleşme sayesinde, pek çok şey Amerikan kültürü ve modasından etkileniyor. Bu komedi için Amerikan bakış açısına uyum sağlamam zor olmadı… Amerikan izleyicisi için ilk filmim olmasına rağmen.”
Hutman gibi Grande da her ana karaktere özgü görüntüyü tasarlamak için Meyers’la yakın çalıştı. “Amaç Jane’i çok çağdaş, enerjik bir kadın olarak göstermekti.” diye açıklıyor Grande: “Eski kafalı ya da sıradan bir ev kadını değil. Nancy’nin, Jane’i çevresindeki dünyaya duyarlı, kültürlü bir kadın olarak yaratma konusunda net bir tarifi vardı.”
“Doğal olarak Meryl buna da katkıda bulundu.” diye devam ediyor tasarımcı: “Kostümlerde onunla çalışmak muhteşemdi, çünkü oyuncu olmadan önce aslında bir kostüm tasarımcısı olmayı düşündüğünü söyledi bana. Neden belli bir giysiyi, rengi ya da tasarımı aradığınızı anlıyor ve bunda sizinle çalışmaktan zevk alıyor. Çok iyi bazı önerilerde bulundu.”
Erkek başrol oyuncuları için Grande iki farklı stilde çalıştı. Avukat Jake’te, Alec Baldwin’e karakterinin tutucu geçmişini yansıtan lacivert blazerler giydirdi. “Jake kadınsız olmayı sevmeyen adamlardan biri.” diyor Grande. “Çok fazla ilgi bekliyor. Belki hiçbir zaman olgunlaşamayacak.”  Steve Martin’in mimarına gelince, “Adam’ın güçlü bir kişisel stili var. Tanıdığım mimarların çoğu giyim tarzlarında renk ve yapı konusunda çok bilinçlidir. Üstüne çok kafa yorarlar. Başkaları gibi giyinmek istemiyorlar. Jake’inkinden daha duyarlı bir tarz. Görünüşündeki hiçbir şey öne çıkmıyor, ama bütün olarak zevkli düzenlenmiş.”

Bir yanıt yazın