LAL
SİNOPSİS
Yıl 1974, ufak bir Antakya köyünün sıkıntılı sıcağında henüz on dört yaşlarında iki çocuğun zorlu ve macera dolu yolculuklarının başlangıcına tekabül etmektedir. Diğer çocukların aksine oyun oynayıp vakit geçirmek yerine farklı heyecanlar arayan iki sıkı dosttan Cemal, büyüdüğünü kanıtlayarak Safiye ile birlikte olmak, Süleyman ise onunla dalga geçen mahalle çocuklarına hepsinden daha cesur olduğunu göstermek için Adana’da “Endişe” isimli filmini çekmekte olan Yılmaz Güney’in fotoğrafını çekmeye karar verirler. Çaldıkları fotoğraf makinesiyle yaya halde yola koyulan iki genç, Antakya ile Adana arasındaki vadilerde yürümeye başlayan iki kafadar yol boyunca karşılarına çıkan insanlarla tanışırlar: Komiser Yavuz (Erkan Can), Kaçakçı Cafer (Gürkan Uygun), Faytoncu Cabbar (Emre Altuğ), Çoban Kız (Feride Çetin)… Her birinin hikâyesi birbirinden farklıdır ve maceralarının değişmesine neden olur. Bir nevi Yılmaz Güney filmleri arasında günlerce yolculuk eden Cemal ile Süleyman başlarından geçen olaylarla kimisinin hatıralarını canlandıracak, kimisini güldürecek…
YÖNETMEN GÖRÜŞÜ
“LÂL” 70lerde cereyan eden gerçek olaylara dayanarak yazılmıştır. Yediden yetmişe kadar herkesin kutuplaştığı dönemin sağ – sol olaylarının ironik bir şekilde ele alındığı, şeker kuyruklarının, yağ kuyruklarının ve benzin istasyonları önünde araç kuyruklarının oluştuğu o dönem filmimizde iki çocuğun gözünden komik ama gerçekçi bir şekilde yansıtılmaya çalışılacaktır.
O zamanlar, Yılmaz Güney her delikanlının gönlünde taht kurmuş bir efsaneydi.Güney halkını çok iyi biliyordu ve halkın diliyle konuşuyordu. Politik tutumu, ezilen insanların yanında olması onun idole dönüşmesine neden olmuştur. Bundan dolayı Güney’in bir posterinin asılı olmadığı kahve, büfe, kantin yok denecek kadar azdı. Oysa insanların hafızası zayıftır ve her şeyi çabucak unutmaktadırlar. Yeni nesil Yılmaz Güney’i ismen tanısa da neyi temsil ettiğini bilmemektedir. Bunun gibi; o dönem büyük bir kriz olan “Kıbrıs Sorunu”, Gimdi genç kuşağın ezici çoğunluğu bunun ne anlama geldiğini bilmemektedir. O halde sanatın vazifelerinden biri hafızayı tazelemekten ibarettir.
[flickr-gallery mode=”photoset” photoset=”72157642967322075″]