Sahtekar / Changeling

Dört Oscar ödüllü Clint Eastwood ile Oscar ödüllü Angelina Jolie’nin işbirliğinin ürünü: “CHANGELING-SAHTEKAR” 30 Ocak 2009’da Türkiye Sinemaları’nda gösterime giriyor.
“CHANGELING-SAHTEKAR”daki oyunculuğuyla Angelina Jolie hem Altın Küre ödülüne, hem de ABD Oyuncular Derneği Ödülü’ne aday gösterilmiştir.
Yönetmenliğini Clint Eastwood’un (Million Dollar Baby, Unforgiven, Letters from Iwo Jima) üstlendiği “Changeling”de esrarengiz şekilde ortadan kaybolan oğlunu bulmaya çalışırken Los Angeles şehrinin yozlaşmış kamu düzenini sonsuza kadar değiştiren bir annenin onurlu mücadelesi anlatılır. Başrollerinde Angelina Jolie (The Good Shepherd, A Mighty Heart, Girl Interrupted ile John Malkovich’in (Dangerous Liaisons, Beowulf, Burn After Reading) oynadığı filmde, teslim olmayı asla kabul etmeyen yapısıyla yozlaşmış polis departmanını dize getirirken yasalar önünde kadınlarla erkeklere eşit haklar verilmesini sağlayan Christine Collins adlı annenin yetkililere karşı verdiği inanılmaz mücadeleye tanık olacağız.

Yönetmen: Clint Eastwood
Oyuncular: Angelina Jolie, John Malkovich, Jeffrey Donovan, Jason Butler Harner, Amy Ryan
Senaryo: J. Michael Straczynski
Yapımcılar: Clint Eastwood, Brian Grazer, Ron Howard, Robert Lorenz
Görüntü Yönetmeni: Tom Stern, Prodüksiyon Tasarımı: James J. Murakami
Kostüm Tasarımı: Deborah Hopper, Kurgu: Joel Cox, Gary Roach
Sanat Yönetmeni: Patrick M. Sullivan, Özgün Müzik: Clint Eastwood
Imagine Entertainment – Universal Pictures

Filmin Konusu
Los Angeles, Mart 1928: Genellikle çalışan sınıftan insanların oturduğu banliyö kesimlerinden birindeyiz. Telefon operatörü olarak çalışan ekar anne Christine Collins (Oscar ödüllü Angelina Jolie), güzel bir cumartesi sabahında işe gitmek üzere evden ayrılırken dokuz yaşındaki oğlu Walter ile vedalaşır. Akşam evine döndüğünde her ebeveynin en büyük kabusuyla yüzyüze gelir: Biricik oğlu ortadan kaybolmuştur.
Polis tarafından çok yoğun bir arama çalışması başlatılır. Ancak küçük Walter hiçbir iz bırakmadan ortadan yok olmuştur. Aradan beş ay geçtikten sonra polisten haber gelir. Christine’in oğlu olduğunu iddia eden bir çocuk bulunmuştur. İtibarını kurtarmak isteyen polis, anne ile oğlunun kavuşmasını medya önünde bir halkla ilişkiler etkinliği şeklinde organize etmek istemektedir. Yüzlerce polis, gazeteci, fotoğrafçı arasında adeta serseme dönen Christine, getirilen çocuğu evine almaya ikna olur. Ancak yüreğinin derinliğinde o çocuğun Walter olmadığını bilmektedir.
Konunun araştırılması için yetkilileri zorlayınca Los Angeles’ta o dönem geçerli olan yasakların, kadınların mevcut sisteme meydan okumasına izin vermediğini, kadınların kendi hikayelerini anlatamayacaklarını öğrenir. Çaresiz kalan Christine, aradığı desteği aktivist rahip Briegleb’de (John Malkovich) bulur. Rahip Briegleb oğlunu bulma mücadelesinde Christine’e yardımcı olacaktır.
Akıl sağlığını bile sorgulayan polise karşı direnirken peri masalı gibi mutlu sonlara susamış kamuoyu desteğini arkasına alan Christine aradığı cevapları bulmak için herşeyi yapmaya hazırdır. Aramasını sürdürürken yozlaşma sonucunda polis devletine dönüşen Los Angeles otoriteleri tarafından sistematik şekilde aşağılanan ve bir köşeye atılan yoksul insanların kahramanı haline gelir. Kadınlara eşit haklar verilmeyen bir dönemde tek bir kadının amansız mücadelesi oğlunu bulmadan sona ermeyecektir.
Universal Pictures’ın sunduğu “Changeling”in yönetmenliğini Clint Eastwood üstlendi. Senaryosunu J. Michael Straczynski’nin kaleme aldığı filmin yapımcılığını Imagine Entertainment’ın Oscar ödüllü ortakları Brian Grazer (American Gangster, Cinderella Man, A Beautiful Mind) ile Ron Howard’ın (Frost/Nixon, Cinderella Man) yanısıra Oscar adayı yapımcı Robert Lorenz gerçekleştirdi.
Kaybolan oğlunu bulabilmek için yasal sistem ile büyük mücadeleye girişen acılı anne Christine Collins rolünde Angelina Jolie’nin oynadığı filmde, ona yardımcı olan aktivist rahip Briegleb rolünde John Malkovich kamera karşısına geçti. İki ünlü oyuncuya şu oyuncular eşlik ettiler:

* Küçük Walter’ın bulunması görevine tayin edilinceye kadar Los Angeles Polis Departmanı’nın ön hazırlık soruşturması bölüm başkanlığını yapan Yüzbaşı J.J. Jones rolünde Jeffrey Donovan;
* Walter’ın ortadan kaybolmasıyla başka bir cinayet olayının bağlantısını keşfeden Dedektif Lester Ybarra rolünde Michael Kelly;
* Los Angeles Polis Departmanı’nın rüşvet işlerine bulaşmış bölümünün başkanı Polis Şefi James E. Davis rolünde Colm Feore;
* Walter’ın ortadan kaybolmasıyla ilgili ipuçlarına sahip olabileceği tahmin edilen seri katil Gordon Northcott rolünde Jason Butler Harner;
* Christine’in psikiyatri kliniğine kapatılması sırasında ona yardımcı olan kadın mahkum arkadaşı Carol Dexter rolünde Amy Ryan.

PRODÜKSİYON ÖNCESİ

Bir Annenin Sevgisinden Miras Kalanlar: Christine Collins Anılıyor
Los Angeles’ın hızla geliştiği 20’li yıllarda kent tarihine damgasını vuran çok önemli yolsuzluk olayları ve cinayetler yaşandı. Bir kısmı örtbas edilen bu olaylar arasında Roscoe “Fatty” Arbuckle’ın tecavüze uğraması; 1921 yılında genç yıldız adayı Virginia Rappe’in öldürülmesi davası; 1926’da evangelist Aimee Semple McPherson’un kaçırılması olayı; 1947’de The Black Dahlia cinayeti başı çekiyordu. Ardarda patlak veren skandallar kentte huzursuzluk yaratırken politik yetkilileri de zora soktu.
Ancak çalışan sınıftan bir kadının, kaybolan oğlunu bulmak için verdiği büyük mücadele bugüne kadar çok az hatırlanmıştı. Christine Collins’in karşısına çıkan sayısız engele rağmen oğlunu bulma yolunda verdiği büyük mücadele, aradan 80 yıl geçtikten sonra Hollywood’un en ünlü film yapımcılarının gündemine geldi. Bunda eski bir gazetecinin Collins’in o günlerde verdiği hukuk savaşını 80 yıl sonra gün ışığına çıkartmasının büyük payı vardı.
Los Angeles Belediye Binası’nın yeraltındaki odalarında tozlu arşivler vardır. Kentte 100 yıldır olup biten bütün işlerin arşivi burada korunur. Bunlar arasında Christine Collins davasıyla ilgili binlerce sayfalık doküman önemli yer tutmaktadır. Belgelere bakıldığında Collins’in dokuz yaşındaki oğlu Walter’ın ortadan kaybolmasından itibaren gerçekleşen karmaşık dava süreciyle ilgili detaylar ve Los Angeles Polis Departmanının bu dava süresince uyguladığı yozlaşmış mekanizmaların izleri görülebilir.
Eski bir gazeteci olan senaryo yazarı J. Michael Straczynski, bundan birkaç yıl önce politik mekanizmayı yerin dibine geçiren işçi sınıfından bir kadının şaşırtıcı öyküsünü yazmıştı. Straczynski’nin yasısı başta Los Angeles Times, The Herald Examiner ve Time olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı. Bu yazıyı yazarken Straczynski’nin elinde çok sayıda kaynak vardı ama en önemli kaynağına eski bir dostundan gelen telefon sayesinde ulaştı.
Gerisini Straczynski’nin kendisinden dinleyelim: “Belediyede çalışan bir arkadaşım beni arayarak eski belgeleri yakmaya başladıklarını, çöp yakma fırınına konulmadan önce bakmamı istediği bazı belgeler olduğunu söyledi. Hemen belediye binasına gittim. Christine Colins davasıyla ilgili olarak Belediye Meclisi’nin bazı eski belgeleri olduğunu gördüm. Tanıkların ifadelerini okumaya başladığımda, ‘Olmaz böyle şey… Ortada büyük bir hata var’ diye düşündüm. Ancak belgeler ateşe verilmeden önce okuduğum detaylar benim için yeterliydi.”
Los Angeles’ta 1928 yılında despotik bir politik yapılanma sözkonusuydu. Kenti pençesine alan bu yapılanmanın başını Belediye Başkanı George E. Cryer ile “İki Silahlı” lakabıyla tanınan Polis Şefi James E. Davis çekiyordu. Davis’in lakabı fotoğrafçılara adeta bir silahşör gibi iki silahla poz vermesinden geliyordu. Bu ikilinin yönetimi tüm kentin terörize edilmesi için yeterliydi.
Ancak kentteki despatik kanunlar, Los Angeles’ın banliyölerinden birisinde yaşayan Christine Collins adlı bir bekar annenin dokuz yaşındaki oğlunun kaybolmasıyla birlikte çözülmeye başladı. Aylarca süren arama çalışması sonuçsuz kaldı. Polis hiçbir kanıt bulamayınca itibarı iyice sarsıldı. Kaçırma olayına ilişkin sağlam bir kanıt bulunması yönünde kamuoyunun baskısı giderek artıyordu.

Böylece dava kapandı.

Aradan üç hafta geçtikten sonra “Walter”ı belediyeye geri getiren Christine Collins, kim ne derse desin bu çocuğun kendi çocuğu olmadığında ısrarlı davranmaya başladı. Attığı adımların hiç kimse tarafından sorgulanmasına alışkın olmayan Yüzbaşı Jones, özellikle bir kadının direnişiyle karşılaşmaktan hiç hoşlanmamıştı. Yanlış çocuğu getirdiklerini kabul etmeye niyeti yoktu. Polis Şefi Davis’in de katı desteğini arkasına alınca Christine Collins’i harcamaya karar verdi ve üzüntülü anneyi akıl hastanesine kapattırdı. Collins o andan itibaren beş gün boyunca psikiyatri servisinde beş korkutucu gün yaşamak zorunda kaldı. Bu uygulama ceza kanununun 12. maddesine dayandırılarak yapılmıştı. Özellikle kadınlar için uygulanan bu maddeye göre, topluma uyumsuz olduğu görülenler herhangi bir yasal süreç gerekmeden hapishaneye atılabiliyor veya yerel psikiyatri servislerine gönderilebiliyordu.
Walter olduğu iddiasıyla getirilen çocuk ise aslında gerçek adı Arthur Hutchens olan 12 yaşında bir çocuktu. Favori film yıldızı Tom Mix ile tanışma umuduyla Hollywood’a gitme hayalleriyle evinden kaçmıştı. Illionis’teki bir yol üstü kafe’sinde çocuğu gören polisler, Los Angeles’te kaybolan çocukla şaşırtıcı benzerliğini fark edince haince bir plan düzenlemeye karar verdiler. Los Angeles’a otobüs bileti parasının Christine Collins tarafından ödeneceğini, orada bir evi ve odası olacağını duyan çocuk, polisin düşündüğü bu plana katılmayı kabul etti. Ancak bu kararı verirken attığı adım sayesinde Los Angeles sakinlerinin güvenlik ve düzen anlayışını sonsuza kadar değiştirecek bir olaylar zincirinin startını vermek üzere olduğunu bilemezdi.
Straczynski için bu dava ilk bakışta son derece şaşırtıcıydı. Davanın detaylarını daha çok irdeleyince giderek ilginç bir olay haline geldi. Bir yıl boyunca konuyu derinlemesine araştırdı. Christine Collins’in kaybolan çocuğunu çevreleyen esrar perdesini kaldırmak için verdiği yedi yıllık mücadeleyle ilgili detayları tek tek kazıyarak bulmaya çalıştı.
Straczynski’nin ulaştığı veriler çok daha rahatsız edici gerçekleri göz önüne seriyordu. Christine Collins’in kaybolan çocuğuyla ilgili tozlu arşiv dosyalarının arka planında paralel bir dava daha vardı. Bu da Gordon Northcott adlı bir çocuk katilinin örtbas edilmiş faaliyetleriyle ilgiliydi. Küçük Walter Collins’i öldürdüğünü önce kabul etmiş, sonra inkar etmişti. Ayrıca o dönemde görev yapan Los Angeles polis yetkililerinin orantısız şiddet ve güç kullanımıyla ilgili veriler de karşısına çıkmıştı.
1935 yılında dünyaya veda eden Christine Collins, oğlunun başına ne geldiğini bilemeden öldü. Ondan geriye kalan mirasın ne kadar güçlü olduğunu Straczynski şu sözlerle yorumluyor:
“Christine Collins’in oğlunun başına tam olarak ne olduğunu bulma tutkusu çok güçlüydü. Başına her ne gelirse gelsin bu tutkusundan asla vazgeçmedi. Oğlunun başına geleni bulabilmek için verdiği mücadeleyi hiç bırakmadı. Başka birisi olsaydı bunca zorluk karşısında yılarak geri çekilebilirdi ama o mücadelesini asla durdurmadı. Collins’in verdiği savaşım sayesinde eyaletin yasal sisteminde iyileşme sağlandı ki, en çok da bu nedenle filmi ona ithaf etmek istedim.”
Straczynski sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu senaryoyu yazarken çok sade ve basit bir amacım vardı: Christine Collins’in yaptığı işi onore etmek… Yaşadığı olayları olabildiğince dürüst şekilde anlatmak istedim. İnancını asla kaybetmeyerek oğlunu aramaya devam etmesini onurlandırmayı hedefledim. Karşısına çıkan her yetkiliye tek soru soruyordu: ‘Oğlum nerede?’ İşte bu soru Los Angeles kentinin yapısını alt üst etmeye yetti. Mücadelesi sonucunda oğlunu bulamadı ama kente daha dürüst, daha çağdaş bir yasal düzenin hakim olmasını sağladı.”

PRODÜKSİYON HAKKINDA

Eastwood, Imagine ve Jolie işbirliği: “Changeling”e yeşil ışık yakılıyor
Senaryosunu tamamlayan Straczynski’nin bundan sonraki ilk adımı, projeyi hayata geçirecek film yapımcılarını bulmak oldu. Ayrıca Christine Collins’in onurlu mücadelesini taçlandıracak kadın oyuncuyu bulmak da aynı derecede önem taşıyordu. Aradığı herşeyi Clint Eastwood – Imagine Entertainment – Angelina Jolie üçlüsünde bulduğunda ondan mutlusu yoktu. Daha önceki senaryo çalışmalarının büyük bölümü televizyon için yapılmış bilimkurgular şeklinde filme çekilen Straczynski için bu çok büyük bir gurur dakikasıydı. “Changeling” onun uzun metrajlı ilk film senaryosu olacaktı.
Christine Collins’in gerçek olgulara dayalı şok edici öyküsü, Oscar ödüllü iki yapımcı Brian Grazer ile Ron Howard’ın dikkatini çekmişti. Ortak sahibi oldukları Imagine Entertainment yapım şirketi bünyesinde bugüne kadar “American Gangster”, “A Beatiful Mind”, “Cinderella Man”, “Friday Night Lights” ve “Apollo 13” gibi birbirinden başarılı gerçek yaşam öykülerini beyazperdeye taşıyan Brian Grazer ile Ron Howard, kaybolan oğlunu bulmak için kamu otoritelerine kafa tutan annenin öyküsüne sıcak bakıyorlardı.
“Gerçek öyküden yola çıkarak film yapmanın heyecan dolu yönleri vardır” diyor Brian Grazer, “Ele alınan konu hoşuma gitti. Özellikle de bu olayı çevreleyen kültürel yapıyı büyüleyici ve dehşet verici buldum. Ancak beni kesinlikle cezbetti. Bu öyküye yön veren gerçek olguların duygusal derinliği olduğunu düşünerek projeye imzamı atmaya karar verdim.”
Gerçek olgulardan yola çıkan böyle materyaller konusunda yönetmen / yapımcı Clint Eastwood’un da aynı hassasiyete sahip olduğunu bilen Grazer ile Howard, opsiyonladıkları senaryo üzerinde tartışmak üzere onu aradılar. “Berlin’e yaptığım yolculuk sırasında senaryoyu yanıma aldım. Uçakta geri dönerken okudum ve çok hoşuma gitti. Kısa sürede Brian ile Ron’u arayıp, ‘Evet bu filmi yapalım’ dedim. Onlar da, ‘Senaryoyu Angelina Jolie de beğendi ve yapmak istiyor’ şeklinde cevap verdiler. Bu çok harikaydı. Angelina’nın çalışmalarını çok seviyordum. Herşey bu kadar çabuk oldu” diyor Eastwood…
Clint Eastwood’un yıllardır birlikte çalıştığı prodüksiyon partneri Rob Lorenz de senaryoyu beğenenler arasındaydı. “Senaryonun 15 sayfasını okuduktan sonra sayfaları geriye çevirip acaba gerçekten bu yaşanmış bir öykü mü diye bakmak üzereyken ilginç bir durumla karşılaştım. Straczynski senaryoyu sunarken gerçekten zekice bir iş yaparak her 15-20 sayfada bir araya haber kupürlerinin fotokopilerini yerleştirmiş. Böylece herşeyin gerçek olduğunu sürekli hatırlıyorsunuz. Ancak bence asıl büyüleyici olan yanı, daha önce böyle bir öykünün hiç anlatılmamış olmasıydı.”

Polisler, Rahipler ve Seri Katiller

Yönetmen, yapımcı ve baş aktörün kesinleşmesinin ardından yeni bir aşamaya geçen Clint Eastwood ve diğer film yapımcıları, Christine Collins’in yaşadığı 1920’li ve 1930’lar dünyasında çevresini saran kadın ve erkek karakterleri oynayacak oyuncu arayışına giriştiler. Christine Collins’in verdiği büyük mücadelede yoluna çıkan engeller kadar destekçileri de vardı. Bu roller için deneyimli oyuncularla bağlantı kuruldu.
Christine’e en büyük desteği veren Rahip Briegleb’in en önemli özelliği, kendisini kent yönetimindeki, hatta film endüstrisindeki yozlaşmaya karşı konumlandıran korkusuz bir aktivist olmasıydı. Kentin politik mekanizması konusunda derin bilgi sahibi olduğu için Christine’e önemli yardımlarda bulunan bu karakterin portresini ünlü aktör John Malkovich çizdi.
Christine Collins rolünde oynayan Angelina Jolie, üstlendiği karakter üzerinde Rahip Briegleb’in etkisi konusunda şu yorumu yapıyor:
“İkisi arasında harika bir dostluk vardır. Rahip Briegleb’in genç kadına sürekli yardım ettiğini, ona birşeyler öğretmeye çalıştığını görürüz. Christine’in dik durma çabasına destek olur. Örneğin filmin bir sahnesinde onu karşısına alıp, ‘Sen deli değilsin ve bu insanlar iyi insanlar değil… Onların otorite olması, saygı göstermen gerektiği anlamına gelmez. Onları sorgulamasın’ dediğini duyarız. Kısacası genç kadının kendi sesini bulması için her türlü desteği yapar.”
Rahip Briegleb rolünü üstlenen John Malkovich’in yorumu ise şöyle: “Tam bir aktivist olan Rahip Briegleb için bugünün çağdaş adalet şovalyesi diyebiliriz. Adaletsiz davranan makamlara karşı baskılı mücadelesini medya üzerinden yürütür. Kendine ait bir radyo programı vardır. Konuşmalarını radyodan yapar ve vaazlarını da oradan verir. Los Angeles Polis Departmanı üzerine sürekli spot ışığı tutar gibidir. Polislerin hatalı uygulamalarını radyodan eleştirir.”
John Malkovich sözlerini şöyle sürdürüyor: “1920’li yıllarda Los Angeles Polis Departmanı tam bir yozlaşma yaşıyordu. Şiddet ve rüşvet her yerdeydi. Rahip Briegleb böyle bir ortamda adaletin peşinde koşan bir adamdı. Böyle yapmakla popülerliğini kaybediyor ve tehlikeli hale geliyordu ama yine de adalet arayışına hız kesmeden devam ediyordu. Kimbilir belki de polislerin Walter davasına hızlı çözüm bulma telaşı biraz da Briegleb’in yaptığı muhalefetten kaynaklanıyordu. Çocuğunu arayan anneye yanlış çocuk verdiklerini bile bile böyle bir yola başvurmalarının temelinde ‘İşte çabuk çözdük’ telaşı vardı.”
Geoff Pierson’un portresini çizdiği efsanevi savunma avukatı S.S. Hahn, Collin davasını üstlenmek suretiyle gelecekte “12. Madde” yaptırımlarını tersine çevirecek sürecin tohumlarını atmıştı. Los Angeles’ın öndegelen ailelerinden birisinin oğlu olan S.S. Kahn’ın bıraktığı politik miras bugüne kadar uzandı. Hahn ailesinin 20’li yıllar sonrasındaki kuşakları arasında eski L.A. County Danışmanı Kenneth Hahn ile günümüz belediye başkanlarından James Hahn yer aldı.
Kendisinin olmayan bir çocuğu kabullenmesi için baskı yapan Los Angeles Polis Departmanı’na bağlı Polis Yüzbaşı J.J. Jones rolünde Jeffrey Donovan kamera karşısına geçti. Deneyimli aktörün oynadığı karakterle ilgili gözlemleri şöyle:
“Gerçekten yaşamış bir insana dayalı bir karakteri oynama fırsatı karşısında büyülendim. Ancak beni asıl büyüleyen şey, Yüzbaşı Jones’un sahip olduğu geniş yetkilerdi. Christine’e yaptığı kötülüğün boyutlarına akıl sır erdiremedim. Christine’i akıl hastanesine attırmaya kalkıştığı sahne hakkında Angelina Jolie ile konuştum. Bunların hepsi kamu kayıtlarında vardı. Bir insanın başka bir insanı herhangi bir suç bile isnat etmeden akıl hastanesine gönderebilecek yetkilerle donatılmasına inanamıyorum. Herşey Yüzbaşı Jones’un parmaklarının ucundaydı ve istediği herşeyi yapabiliyordu.”
30 Ocak 2009’da Sinemalarda


http://www.changelingmovie.net/