Zindan Adası – Shutter Island

“SHUTTER  ISLAND-ZİNDAN ADASI”
12 MART’TA TÜRKİYE SİNEMALARINDA

“Düşünceyle gerçeklik
Devinimle Eylem arasına
Düşer Gölge” – T.S. Eliot, “The Hollow Men”

Oscar ödüllü yönetmen Martin Scorsese, Dennis Lehane’nin çok satan gerilim romanından uyarlanan Shutter Island-Zindan Adası’nı sunar.Zindan Adası, suç işlemiş akıl hastalarının tedavi edildiği bir hastahanenin bulunduğu, kale gibi korunan bir adada geçen ve filmi izleyecek olanların hiçbir zaman unutamayacakları bir gizem ve psikolojik gerilim öyküsüdür.

Yıl 1954, Soğuk Savaş zirve noktasında, adli polis Teddy Daniels (üç kez Oscar adayı Leonardo DiCaprio) ve yeni ortağı Chuck Aule (Mark Ruffalo) çok sayıda cinayet işlemiş zeki bir kadın katilin kaçmanın imkansız olduğu Aschecliffe Hastahanesi’ndeki son derece güvenlikli bir odadan esrarengiz bir biçimde kayboluşunu araştırmak üzere Zindan Adası’na çağrılırlar. Bu uzak, fırtınaların dövdüğü adada araştırma yapan psikiyatrlar ve tehlikeli psikopat hastalar bulunmaktadır.Bu ürkütücü ortamda hiçbir şey göründüğü gibi değildir. 

Üstlerine bir kasırga yaklaşırken soruşturmada hızla ilerler. Ancak fırtına yaklaştıkça her biri diğerinden daha heyecan ve dehşet uyandırıcı şüphe ve gizemler kat kat artar.  Karanlık komplolar, korkunç tıbbi deneyler, bastırıcı zihin kontrolü, gizli koğuşlara dair ipuçları ve söylentiler, hatta belki doğaüstü güçlere dair bir ipucu vardır; ama  kanıt bulunamamaktadır. Kaypak sakinlerinin korkunç eylemleri ve aynı derecede zeki doktorlarının bilinmeyen faaliyetleriyle kuşatılmış bir hastahanenin gölgelerinde ilerleyen Teddy, soruşturmayı derinleştirdikçe en büyük ve yıkıcı korkularıyla yüzleşmek zorunda kalacağını hissetmeye başlar. Ve bu adayı asla canlı terk edemeyebileceğini fark eder.

Paramount Pictures Sunar. Bir Phoenix Pictures Yapımı. Sikelia Productions ve Appian Way İşbirliğiyle. Bir Martin Scorsese Filmi, Zindan Adası. Başrollerde Leonardo DiCaprio, Mark Ruffalo, Ben Kingsley, Michelle Williams, Emily Mortimer, Patricia Clarkson ve Max von Sydow.  Senaryosu Laeta Kalogridis tarafından Dennis Lehane’in romanına dayanarak hazırlanan filmin yönetmeni  Martin Scorsese. Yapımcılar  Mike Medavoy, Arnold W. Messer, Bradley J. Fischer ve Martin Scorsese.  Uygulayıcı yapımcılar Chris Brigham, Laeta Kalogridis, Dennis Lehane, Gianni Nunnari ve Louis Phillips.  Görüntü yönetmeni:   Robert Richardson.  Sanat Yöetmeni:  Dante Ferretti.  Filmin kurgusunu Thelma Schoonmaker yaptı. Kostüm tasarımcısı:  Sandy Powell.  Görsel efektler amiri :Rob Legato. Ortak yapımcılar Joseph Reidy, Emma Tillinger ve Amy Herman.  Müzik süpervizörü Robbie Robertson.

Zindan Adası’na Yolculuk: Lehane’den Scorsese’e

Clint Eastwood’un yönettiği Oscar ödüllü bir filme dönüşen  Mystic River-Gizemli Nehir adlı romanını bitirdikten kısa bir süre sonra, yazar Dennis Lehane radikal bir biçimde tür değiştirdi. En çok kullandığı karamsar, gerçekçi, mavi yakalı Boston mekanlarından uzaklaşarak  Soğuk Savaş paranoyasının dorukta olduğu 1950’lerde ve akılla delilik, gerçekle hayal arasındaki çizginin bulanıklaşmaya başladığı kavşaklarda geçen yoğun atmosfere sahip, dehşet yüklü bir psikolojik gerilim romanı ortaya çıkardı.

Sürükleyici ve sarsıcı bir etki yaratmak için Gotik esrar, ucuz roman, komplo, gerilim ve Edgar Allan Poe tarzı korku ögelerini birleştirerek okuyucularını şaşırttığı Zindan Adası’ydı bu. Akıl hastası mahkumların bakıldığı Ashecliffe Hastahanesi’nde, şiddetli bir kasırgasının ortasında toplam dört korkunç güne yayılan kitap son derece sıradışı bir suç soruşturmasını anlatıyordu. Dış dünyadan tamamen kopuk ve durumun bu iki yalnız polis için giderek zorlaştığı bu soruşturma, sonunda  Teddy Daniels’ı insan aklının tehlikeli bir biçimde cinnet geçirdiği bir dünyayla, dehşet veren sırlarla, korkunç anılarla ve derine gömülü gerçeklerle yüz yüze gelmeye zorluyordu.

The New York Times’da yazan Janet Maslin romanı “şaşırtıcı derecede özgün” ve “kesinlikle sinemasal” diye tanımladı ve kitap 2003’ün en iyi satanları arasına girdi. O sırada David Fincher’ın gerçek hayattan bir seri katili konu alan gerilim romanı Zodiac’ın filmini yapmakta olan Phoenix Pictures ortaklarından yapımcı  Bradley J. Fischer, kitabı bir havaalanı büfesinden satın aldı ve kaygı yüklü atmosferinden ve çağdaş temalar ağından öyle etkilendi ki, bir an önce beyazperdeye aktarmak istedi.Bu konuda şunları söylüyor:

“Dennis Lehane’ın büyük hayranıydım, fakat bu romana henüz hazır değildim. Bir gerilim ve Gotik gizem romanı ama çok daha ötesi var. Çünkü büyük derinliğe sahip ve ciddi ahlaki konuları işliyor.  Yoğun atmosferli olay örgüsü insanı sersemleten ve  akla durgunluk veren bir dizi ayrıntı içeriyor.”

Fischer romanın sinemaya uyarlanma haklarını alır almaz, firmanın sahibi  Mike Medavoy ile birlikte harekete geçti.  Onlara yapımcı olarak Phoenix Pictures yöneticisi Arnold W. Messer katıldı. Fischer gerilim, macera ve karakter derinliğine olan güçlü yatkınlığı ile tanınmış senarist  Laeta Kalogridis’le görüştü.  Kalogridis’le daha önce Viking dönemi aksiyon gerilim filmi  Pathfinder’de çalışmış olan Phoenix Pictures yöneticileri Laeta Kalogridis’in bu zor malzemeyi beyazperdeye taşıyacak potansiyele sahip olduğunu biliyordu.  “Laeta’nın  Dennis Lehane’in mükemmel sözcüklerini alıp gerçek anlamda sinemasal olarak hayat bulmalarını sağlayacağını hissediyorduk.” diyor Fischer.

Zindan Adası’nın aynı zamanda uygulayıcı yapımcılarından olan Kalogridis (Chris Brigham, Lehane, Gianni Nunnari ve Louis Phillips’le birlikte), Lehane’ın öyküsünün kronolojik zamanla ve an be an gerçekliğin kaypak yapısıyla oynayarak geriye dönüşler(flash backler), halüsinasyonlar ve fantazilerle dolambaçlı bir şekilde örülen zengin örgüsü ile çalışacak olmaktan heyecan duymuştu. Akıl hastahanelerinin dehşet dolu geçmişinden, alın lobu lobotomileri arkasındaki karanlık bilime, Nazi toplama kamplarına ve Soğuk Savaş dönemi zihin kontrolü deneylerine kadar Lehane’ın ortaya attığı geniş sarsıcı konuları keşfetmeye başladı.

“Laeta, anlatımın dengelenmesi gereken farklı katmanları olduğunu gördü – kolay bir uyarlama değildi – ama karakterler için farklı istikametler ve flash backler için farklı yollar keşfetti. Kısa zamanda çok beğendiğimiz bir senaryo ortaya çıktı,” diyor Fischer.
Lehane’ın romanından daha çok “Zindan Adası”nın senaryosu akla, Otto Preminger’in kimlik-değişimi gizemini konu alan Laura ve Sam Fuller’ın akıl hastahanesi filmi Shock Corridor gibi bir dizi klasik Hollywood filmini getiriyordu.  Senaryonun hakkını vermek için derin sinema bilgisine ve sonsuz bir psikolojik etkileşim sevgisine sahip bir yönetmen gerekeceği belliydi.

Fischer’ın aklına ilk gelen isim Oscar ödüllü yönetmen Martin Scorsese oldu.  Phoenix yetkilileri çalışma takvimi daima dolu yönetmene teklif götürürken En İyi Yönetmen Oscar’ını henüz aldığı The Departed-Köstebek’ten hemen sonra Zindan Adası’nı kabul etmesinin çok zor olduğunu düşünüyordu. Ancak zamanlamaları daha iyi olamazdı. Scorsese’yi Zindan Adası’nın biçemi ve temaları heyecanlandırmıştı. Varoluşsal- karmaşık dehşetin modern bir versiyonunu çekmek istiyordu. Fischer bu konuda şunları söylüyor:” Gölge ve gizemle örtülü Gotik bir korku öyküsü yapma fikri Marty’e cazip geliyordu. Bu fikrin üzerine atladı ve heyecanı en başından itibaren muazzamdı.”

Fischer şöyle devam ediyor: “Senaryonun bende olduğu gibi Marty’de de Alman korku filmi The Cabinet of Dr. Caligari’yi çağrıştırdığını öğrenmek müthişti. Marty’nin hayran olduğu ve çekimler boyunca gönderme yaptığı pek çok filmden biri. O noktadan itibaren işler  çok hızlı gitmeye başladı.”

Scorsese Zindan Adası senaryosunu ilk okuduğunda etkilendiğini söylüyor. Hikayedeki kara film havasından  korku türüne kadar klasik gerilim türleri karışımı ile arasında hemen bir bağ kurmuş. Bunu şöyle açıklıyor yönetmen: “Seyretmeyi sevdiğim film türü, okumayı sevdiğim öykü biçimi bu. Bu tür öykü beni her zaman kendine çekmiştir. Bana ilginç gelen öykünün ve olayların gerçekliğinin sürekli değişmesi ve en son sahneye kadar her şeyin gerçeğin algılanış biçimiyle ilgili olması.”

Scorsese, şöyle devam ediyor: “Ama öykünün anlatılış biçiminden ya da geçtiği yerden çok beni asıl çeken Teddy karakterinin başına gelenler ki bunu çok sürükleyici buldum. Duygusal bağ buydu.”

Scorsese’in yaklaşımı karakterlerin daha derin mikrodinamiklerine ve psikolojik hilelerine ulaşmak için Kalogridis’in uyarlamasının kara film benzeri yüzeylerini kullanarak, seyirciyi Teddy Daniels’la birlikte heyecanlı ve hassas bir  kenara çekmek oldu. Zengin sinemasal görselleri altta yatan duygularla birleştirdi. Yapımın en başından itibaren yönetmen, oyuncuları ve teknik ekibi geceleri bir sürü film izlemeye teşvik etti. Hem efsanevi hem de pek tanınmayan, ama Zindan Adası’nda örülü tema ve biçemlere yakın filmlerdi bunlar.

Bunlar arasında önemli bir belgesel de vardı: Frederick Wiseman’ın akıl hastası suçluların kaldığı bir hastahanede hastalara yapılan kötü muameleleri anlatan tartışmalı ve bir ara yasaklanan Titicut Follies adlı 1967 yapımı filmi. Film oyuncu kadrosu ve teknik ekip için 1950’ler ve 1960’larda, çağdaş reformlarla koşulların iyileşmesinden ve hasta haklarının öncelikli hale gelmesinden önce akıl hastahanelerinin nasıl olduğuna ilişkin yürek parçalayan bir bakıştı. Bridgewater’daki  Massachusetts Akıl Hastası Suçlular Islahevi’nde geçen film halk arasında öyle büyük bir tepki topladı ki, Bridgewater aleyhinde açılan kamu davası ülke çapında devlet ıslahevlerinin idaresinde kalıcı değişiklikler yapılmasına yol açtı.

Web Sitesi: http://www.shutterisland.com

Bir yanıt yazın