Melankoli – Melancholia

MELANCHOLIA – MELANKOLİ

Konu: Neredeyse çektiği her film olay yaratan Lars von Trier’in merakla beklenen bu son yapıtı yönetmenin kendi sözleriyle “dünyanın sonu hakkında güzel bir film”. Melankolia, iki kız kardeşin hikâyelerini anlatıyor: Justine ve ablası Claire. Melankoliye dalan Justine depresyonda, kıyamet gününü aklından çıkaramayan hayatı bir drammış gibi yaşayan bir kadınken Claire, güya “normal” olandır. Justine’in düğün günü geldiğinde bütün aile şatafatlı tören için malikânede bir araya gelir. Parti ilerlerken von Trier’in bildik aile arızaları ortaya çıkmaya başlar. Üstelik Melankolia adı verilen bir gezegen, güneşin arkasında görülmediği yerden çıkmış dünyaya doğru gelmektedir. Yaklaşan kıyameti herkes kendine göre karşılayacaktır. “Melankoli – Melancholia” yazısını okumaya devam et

Demir Leydi – The Iron Lady

DEMİR LEYDİ (The Iron Lady)

13 OCAK 2012’DE SİNEMALARDA

DEMİR LADY, erkek egemen bir dünyada sesini duyurabilmek için cinsiyet ve sınıf engellerini yerle bir eden Margaret Thatcher’ın zorlu hikayesini anlatır. Film,iktidar ve onun için ödenen bedel üzerine kuruludur; hem sıra dışı hem de karmaşık bir kadının şaşırtıcı ve içten hikayesi…

Özet
Artık 80’lerinde olan eski Başbakan Margaret Thatcher, Londra, Chester Meydanı’ndaki evinde kahvaltı etmektedir. Kocası Denis öleli birkaç yıl olmasına rağmen henüz onun dolabını boşaltmamıştır, sonunda bunu yapmaya karar verir ve anıları canlanmaya başlar. Gerçekten de, o gün kocasını görür, tıpkı eskisi gibi sadık, sevgi dolu ve muzip.

Margaret’ın hizmetkarları Carol Thatcher’a annesinin geçmiş ve şimdiki zaman mefhumunun kalmadığını söylerler. Hele bir akşam verdiği yemek davetinde yine misafirlerini büyülerken, 60 yıl önce Denis’le tanıştığı yemeğin hatıraları onu ele geçirince iyice endişelenmeye başlarlar.
Yemek bittiğinde Margaret yatağına gider ancak uyuyamaz. Kalkıp eski filmleri karıştırır ve bunları izlerken kariyeri için özel hayatından ne kadar çok fedakarlık yaptığını düşünür. “Demir Leydi – The Iron Lady” yazısını okumaya devam et

Zenne

“ZENNE”,
CESUR DANSIYLA 13 OCAK’TAN İTİBAREN
VİCDAN YOKLAYACAK!

Ön hazırlıkları 3 yıl süren ve uluslararası bir ekiple çekilen “ZENNE”; büyük yankı uyandırdığı festivallerin ardından nihayet beyazperdedeki dansına başlıyor. 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden en çok ödülle dönen film “ZENNE”; 13 Ocak 2012, Cuma günü 16 şehirde, 41 sinema salonunda gösterime giriyor.

Antalya’da biletleri günler öncesinden tükenen ve hıncahınç dolu bir salonda dakikalarca ayakta alkışlanan ilk gösteriminden bu yana, konusunun cesareti, farklı görsel anlatımı ve mesajlarıyla çok konuşulan “ZENNE”; M.Caner Alper ve Mehmet Binay’ın ilk uzun metraj filmi. Alper ve Binay’ın 2007 yılında sayıları iyice azalmış zenneler üzerine belgesel yapmak için yola çıktıkları proje; aynı yıl, yakın arkadaşları Ahmet Yıldız’ın, cinsel kimliğini açıkladığı için babası tarafından öldürülmesiyle yön değiştirdi. Arkadaşlarına karşı vicdan borcu taşıyan yönetmenler; anısını yaşatmak ve sesini duyurmak üzere projeyi Yıldız’ın yaşam öyküsünden esinlenerek Zenne’nin renkli dünyası ve Alman savaş fotoğrafçısı Daniel’in Türkiye’ye dışarıdan bakan gözüyle kurgulayarak “ZENNE” filmini beyazperdeye taşıdılar. “Zenne” yazısını okumaya devam et

Ejderha Dövmeli Kız – The Girl With The Dragon Tattoo

Ejderha Dövmeli Kız
“The Girl With The Dragon Tattoo”

SİNOPSİS

Akademi Ödülü®-adayı yönetmen David Fincher (The Social Network/Sosyal Ağ), The Girl with the Dragon Tattoo/Ejderha Dövmeli Kız’da Steig Larsson’un dünya çapında olay yaratan macera romanını beyazperdeye getiriyor.
Öykünün bir labirentten farksız yapısında cinayet, yozlaşma, aile sırları ve 40 yıllık bir gizemin peşinden koşan iki beklenmedik ortağın iç mücadeleleri yer alıyor. Mikael Blomkvist (Daniel Craig), yalan haberle suçlandıktan sonra şerefini kurtarmaya karar veren bir finans muhabiridir. İsveç’in en zengin sanayicilerinden olan Henrik Vanger (Akademi Ödülü® adayı Christopher Plummer) tarafından, geniş ailesinin bir üyesi tarafından öldürüldüğüne inandığı sevgili yeğeni Harriet’ın uzun zaman önceki kayboluşunu araştırmakla görevlendirilen gazeteci, başına geleceklerden habersiz bir şekilde, donmuş İsveç kıyılarının açığındaki bir adaya doğru yola çıkar.
Aynı anda, Milton Güvenlik hesabına çalışan alışılmadık ama becerikli bir araştırmacı olan Lisbeth Salander (Rooney Mara), Blomkvist’in geçmişini araştırmakla görevlendirilir. Bu görev, genç kadını Harriet Vanger’ı kimin öldürdüğünü araştıran Mikael’e katılmasına yol açar. Lisbeth kendini sürekli ihanete uğradığı bir dünyadan saklanmayı seçmişse de, hacker’lık becerileri ve sabit fikirliliği paha biçilmez birer özellilk haline gelmiştir. Mikael ağzı sıkı Vanger’larla yüz yüze gelirken, Lisbeth kablolu dünyanın gölgelerinde gezinir. Birlikte geçmişten günümüze bir cinayetler zincirini takip ederken, çağdaş suç dünyasının en azgın dalgalarına çekilirken tutunacakları, kırılgan bir güven bağı kurarlar. “Ejderha Dövmeli Kız – The Girl With The Dragon Tattoo” yazısını okumaya devam et

Tutku Günlükleri – The Rum Diary

RUM DIARY
TUTKU GÜNLÜKLERİ 06 OCAK 2012

Hunter S. Thompson’ın ilk romanlarından biri olan “The Rum Diary”den uyarlanan “Tutku Günlükleri”, seyyah gazeteci Paul Kemp’in (Johnny Depp) akıl almaz hikayesini anlatıyor. New York’un karmaşasından, gürültüsünden ve Eisenhover dönemi Amerikası’nın ezici teamüllerinden sıtkı sıyrılan Kemp, soluğu saf ve bozulmamış bir ada olarak gördüğü Porto Riko’da alır. Burada ezik bir editör olan Lotterman (Richard Jenkins) tarafından yönetilen “San Juan Star” gazetesinde çalışacaktır. Adanın romla dolu yaşam tarzına hemen adapte olan Paul, bir süre sonra Sanderson’ın (Aaron Eckhart) dünyalar güzeli nişanlısı Chenault’ya (Amber Heard) abayı yakar. Karanlık ve şaibeli müteahhitlik projeleri geliştiren bir işadamı olan Sanderson, adayı Amerika’nın zenginlerine hizmet veren kapitalist bir cennete çevirmeye çalışan ve sayıları gün geçtikçe artan uyanık “yatırımcı”lardan sadece biridir. Sanderson çirkin planlarını hayata geçirmek için Kemp’in yazılarını kullanmaya çalıştığında,gazetecinin önünde iki seçenek vardır: kelimelerini bu namussuz işadamlarına rant sağlamak için kullanmak ya da hepsinin ipliğini pazara çıkarmak. “Tutku Günlükleri – The Rum Diary” yazısını okumaya devam et