Son Umut – The Walter Divine

SON UMUT

Oscar ödüllü aktör Russell Crowe’un başrolünü ve yönetmenliğini üstlendiği; Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz ile birlikte rol aldığı SON UMUT filminin basın toplantısı ve ön gösterimi 5 Aralık’ta Zorlu Center’da gerçekleştirildi

Russell Crowe, başrolünü ve yönetmenliğini üstlendiği SON UMUT filminin Avrupa prömiyeri için Türkiye’ye geldi. Oscar ödüllü aktör, SON UMUT filminde birlikte kamera karşısına geçtiği Olga Kurylenko, Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz’la birlikte 5 Aralık’ta Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Stüdyo’da düzenlenen basın toplantısına katıldı. Filmin başrol oyuncuları, filmle ilgili merak edilen soruları yanıtladı. “Son Umut – The Walter Divine” yazısını okumaya devam et

Ayı Paddington – Paddington

Ayı Paddington
(Paddington)

Konu: Harry Potter serisi ve Gravıty’nin yapımcısından sevimli bir ayıcığın birbirinden komik maceraları.

Perulu genç bir ayı olan Paddington, ailesinden uzakta, teyzesi Lucy tarafından büyütülmüştür.

Teyzesinin Emekli Ayılar Evi’nde yaşamaya başlamasının ardından, bir geminin cankurtaran botuna binip kendisine bir yuva bulmak için. Londra’da Paddington istasyonuna vardığında kaybolur ve şehir hayatının hiç de beklediği gibi olmadığını anlar. Onu tesadüfen bulup, boynuna asılı “Lütfen bu ayıya iyi bakın. Teşekkürler.” yazısını okuyan Brown ailesi, geçici olarak yuvalarını açar ve ayıcığın adını da, onu buldukları bu istasyonun adı olan “Paddington” koyarlar. Sevimli ayıcığın şansı tam da iyiye giderken, onun ender görünen bir ayı türü olduğunu fark eden müzede görevli bir hayvan doldurma sanatçısının dikkatini çeker. O andan sonra işler karışacak ve Paddington yabancısı olduğu bu yerde, birbirinden komik ve heyecanlı maceralara atılacaktır. “Ayı Paddington – Paddington” yazısını okumaya devam et

Aşk-ı Sûzan

Aşk-ı Suzan

“Sinopsis”: Yusuf (Yasef), 19 yaşında, ketum, bir o kadar aksi, kendisiyle ve hayatla bir türlü barışamayan, çevresini sürekli sorgulayan ve bu sorgulama neticesinde Tanrı inancını da yitirmiş üniversite öğrenimi gören bir gençtir. Hırçın, olmadık yerde parlayan Yusuf, Jacklin’in de oğludur. Onu ailesine ve çevresine hırçın yapan tek sebep ise bu zamana kadar babasız büyümesidir… Annesi Jacklin babasızlığını bunca yıl Yusuf’a hissettirmemeye çalışsa da, Yusuf’un babasız büyümesi, Yusuf’un içinde hep bir kanayan yara olarak kalmış ve Yusuf bir şekilde babasızlığın vermiş olduğu acıları hep kendinde hissetmiştir. Annesi Jacklin babasının öldüğünü söylese de, Yusuf bilinçlendiğinde ölmediğini anlamış ve kendisini bu zamana kadar hiç arayıp sormayan babasını hiç affetmemiş, bir fotoğrafı bile olmayan babasına bu yaşına kadar hep hınç beslemiştir. “Aşk-ı Sûzan” yazısını okumaya devam et

İki Gün ve Bir Gece – Deux Jours, Une Nuit – Two Days, One Night

İKİ GÜN VE BİR GECE

Bir Dardenne Biraderler filmi.

FİLMİN KONUSU:     30 yaşındaki Sandra işten atılması karşılığında iş arkadaşlarının yüklü bir bonus alacaklarını öğrenir. Kocasının yardımıyla iş arkadaşlarını bu bonustan vazgeçirmek ve işini korumak için yalnızca bir haftası vardır.

YÖNETMEN
Luc Dardenne’den üç yıl önce 1951 yılında doğan Jean-Pierre Dardenne, kariyerinin büyük bir bölümünde kardeşiyle ortak çalışmıştır. Belçikalı kardeşler, ilk olarak doğdukları kasaba Wallonia’da işçiler hakkında küçük videolar çekerek işe giriştiler. Armad Gatti ve Ned Burgess ile tanışmalarının ardından sinema sektörüne adım atan ikilinin ilk çalışması, ’78 tarihli Belçika’daki Nazi direnişini konu alan bir belgeseldi. “İki Gün ve Bir Gece – Deux Jours, Une Nuit – Two Days, One Night” yazısını okumaya devam et

İnsanları Seyreden Güvercin – En Duva Satt på en Gren Och Funderade på Tillvaron – A Pigeon Sat on a Branch Reflecting on Existence

İNSANLARI SEYREDEN GÜVERCİN
(EN DUVA SATT PÅ EN GREN OCH FUNDERADE PÅ TİLLVARON – A PIGEON SAT ON A BRANCH REFLECTING ON EXISTENCE)

Konu: İsveç sinemasının usta yönetmenlerinden Roy Andersson’un “İkinci Kattan Şarkılar” ve “Siz, Yaşayanlar” filmlerinin ardından çektiği “yaşayanlar” üçlemesinin son filmi İnsanları Seyreden Güvercin, geçtiğimiz ay Venedik Film Festivali’nde büyük ödülü alarak bütün dikkatleri üzerine çekti. Çağdaş zamanların Don Kişot ve Sanço Panza’sı gibi iki gezgin satıcıyı izleyen film, günümüzün, geçmişin ve geleceğin karmakarışık dünyasına absürd ve bir o kadar da gerçekçi bir bakış atıyor. Film, bize yaşamın ihtişamını, insanoğlunun kırılganlığını, içimizdeki mizahı hatırlatıyor; tıpkı bir ağacın dalına tünemiş ve bizleri seyreden bir güvercin gibi. “İnsanları Seyreden Güvercin – En Duva Satt på en Gren Och Funderade på Tillvaron – A Pigeon Sat on a Branch Reflecting on Existence” yazısını okumaya devam et