Wolverine – The Wolverine

Tüm dünyada fenomen olan Wolverine 26 Temmuz’da 3D seçeneğiyle vizyona giriyor.

Dünyaca ünlü çizgi roman serisinden uyarlanan bu destansı macera, X-Men aleminin en bilinen karakteri Wolverine’i günümüz Japonya’sına götürüyor.  Wolverine bu hiç bilmediği dünyada, beklenmedik düşmanlara karşı ölüm kalım savaşı verirken sonsuza dek değişiyor.Hayatında ilk defa fiziksel ve duygusal zorlamalara karşı bu kadar kırılgan bir halde, sadece samuray kılıçlarına karşı değil, aynı zamanda kendi ölümsüzlüğüne karşı da savaşıyor. Gelmiş geçmiş en büyük macerasında Wolverine’i her zamankinden daha da güçlü göreceğiz. Aksiyon ve heyecanın dozu bir saniye bile düşmeyecek. “Wolverine – The Wolverine” yazısını okumaya devam et

Karanlık Cinayetler – The Frozen Ground

Nicolas Cage ve John Cusack “Con Air”den 16 yıl sonra tekrar bir araya geliyor!

“Se7en” tarzı gerilim filmlerinin izinden giden “KARANLIK CİNAYETLER / THE FROZEN GROUND” 17 kadını kaçırıp öldürmek suçundan 461 yıl hapse mahkum edilen Amerika’nın en azılı serili katillerinden biri olan Robert Hansen’ın gerçek hikayesinden yola çıkıyor. Emekliliğine haftalar kalmış dedektif Jack Halcombe son iki yılda 8 kadının benzer şekilde ortadan kaybolmasının ardında bir seri katil olduğundan şüphelenmektedir. Ancak ortada tek sağlam bir ipucu bile yoktur. Fakat bir gün Cindy isimli genç bir kız arkasında iz bırakmayan katilin elinden son anda kurtulmayı başarır. Dedektif Jack, Cindy ile görüşüp kanıtlar toplamaya çalışmaktadır katil ise Cindy’nin peşindedir. Katili yakalamak için her türlü tehlikeyi göze alan Jack kendini zamana karşı bir yarışın içinde bulur. Filmin başrollerinde ünlü aktörler Nicolas Cage ve John Cusack’e Hollywood’un yeni gözdesi Vanessa Hudgens eşlik ediyor. “Karanlık Cinayetler – The Frozen Ground” yazısını okumaya devam et

Son Konser – A Late Quartet

SON KONSER

Kahramanlarımız son konserlerinden önce duygusal çalkantılar yaşayan bir klasik müzik dörtlüsü; onları canlandıranlar ise Hollywood´un en parlak oyuncuları.
Dünyaca ünlü yaylı çalgılar dörtlüsünün sevilen viyolonsel sanatçısı acımasız bir hastalığa yakalanınca grup dengesini kaybeder; bastırılmış duygular, çarpışan egolar ve kontrolden çıkmış tutkular yıllardır süren dostluk ve uyumu tehdit etmeye başlar. 25. yıldönümleri için verecekleri konser yaklaştığından, müzisyenler, sorunlarını çözüp birlikteliklerini korumak ile sonsuza dek ayrılmak arasında seçim yapmak zorundadır. Beethoven´ın Opus 131 Yaylılar Dörtlüsü adlı olağanüstü eserinden esinlenen ve bu yapıt etrafına örülen Son Konser oda müziğine ve New York kültür dünyasına saygı duruşunda bulunuyor. “Son Konser – A Late Quartet” yazısını okumaya devam et

Sanal Hayatlar – Disconnect

DISCONNECT – SANAL HAYATLAR

SİNOPSİS: Rich Boyd (Jason Bateman; Horrible Bosses, Up In The Air, Juno) elinden cep telefonunu düşürmeyen bir avukattır. Hayatında sadece işine yer vardır. bağımlı bir hayat sürmeye başlamıştır. Filmdeki bir başka karakterimiz, eşini kaybetmiş, tek çocuk babası bir polistir. Ergenlik dönemindeki oğluyla başa çıkmayan baba despot tavırlarıyla onun internet kullanımını sınırlandırmaktadır. Diğer taraftan hırslı bir kadın gazeteci, keşfettiği bir porno sitede çocuk yaştaki fahişelerin peşine düşmüştür. İş ilişkileri, sevgiyi ve ilgiyi yabancılarda bulma umudu, kopuk aile ilişkileri… Hepsinin birbirinden apayrı hayatlarında tek bir ortak noktaları vardır; gerçeklerden kaçmak için sığındıkları yalan dünyaları…
“Sanal Hayatlar” modern teknolojinin insanlar üzerindeki etkileri üstüne bir drama sunuyor. Filmde Jason Bateman dışında, Hope Davis (About Schmidt, Mildred Pierce-Tv Serial), Frank Grillo (Gangster Squad, The Grey), Paula Patton (Precious, Mission Impossible-Ghost Protocol), Micheal Nyqvist (The Girl With The Dragon Tattoo) gibi isimler de bir araya geliyor. “Sanal Hayatlar – Disconnect” yazısını okumaya devam et

Camille Claudel 1915

Camille Claudel 1915

1915’te, kış ayazında, Camille Claudel eğilip yerdeki bir taşı alır ve dikkatle inceler. Sanki işine yoğunlaşmış bir heykeltıraştır izlediğimiz; zihninde basit bir taşı yepyeni bir şeye dönüştürüyor gibidir. Ama sonra taşı atar, bir daha da sanata dönmez. Ailesi akıl hastanesine kapatılmasının hayrına olacağına karar kılmıştır. Film boyunca Camille’in bir sanatçı olarak kabul görmeyi, anlayışla karşılanmayı ummasını izler, sevgili yazar kardeşi Paul Claudel’in onu ziyaret etmesini beklediğine tanık oluruz. Bruno Dumont’un İsa’nın Yaşamı, İnsanlık ve Flanders gibi yetkin filmlerinin ardından gelen ve Berlin’de prömiyerini yapan bu dram, gelmiş geçmiş en yetenekli kadın heykeltıraşlardan birinin içsel karmaşasını inceliyor. “Camille Claudel 1915” yazısını okumaya devam et