Malefiz – Maleficent

MALEFICENT (3D)
DISNEY

Disney, 1959 klasiği “Uyuyan Güzel”in en ikonik kötü karakterinin anlatılmamış hikâyesi olan “Maleficent”ı sunar… Görkemli siyah kanatlara sahip güzel, saf ve genç bir kadın olan Maleficent, barışçıl bir orman krallığında büyüdüğü için sakin bir hayata sahiptir; ta ki bir gün insanlardan oluşan istilacı bir ordu gelip, toprakların uyumunu tehdit edene kadar… Maleficent, topraklarının koruyucusu olur ama acımasız bir ihanete uğrar ve bu yüzden o saf kalbi taşa dönüşür. İntikam hırsıyla dolan Maleficent, insanların kralıyla destansı bir savaş verir ve sonuç olarak yenidoğan çocuğu Aurora’yı lanetler. Çocuk büyüdükçe Maleficent, Aurora’nın krallıkta başarıyı ve Maleficent’ın gerçek mutluluğunu sağlayacak anahtar olduğunu fark eder. “Malefiz – Maleficent” yazısını okumaya devam et

Başkanların Hizmetkarı – The Butler

“BUTLER” / “BAŞKANLARIN HİZMETKARI”

SİNOPSİS
Lee Daniels’ın “Başkanın Uşağı” Amerika’nın 20. yüzyıldaki politik çalkantısı üzerine kurulmuş bir film. Akademi ödül adayı yönetmenin epik draması, hayali beyaz saray uşağı Cecil Gaines (Forest Whitaker)’in, saraydaki 1957-1986 arası çalıştığı dönemler üzerine kurulu. Film 1926’da daha iyi bir hayat için Cecil’in Güney’den ve zorbalıktan kaçışıyla başlıyor. Büyüme yolculuğu sırasında paha biçilemez beceriler öğrenip, Beyaz Saray’a hizmetkar olarak gelmesiyle, sivil hak hareketleri sırasında, oval ofisin çalışma yöntemini kendi gözleriyle izleme şansını elde ediyor. Eşi Gloria evde iki oğlunu yetiştirirken, Cecil’in beyaz saraydaki işi, onların orta sınıf bir hayat yaşamasına olanak sağlıyor ama Cecil’in ”ilk ailesine” olan bağlılığı evde gerginlik yaratıyor. “Başkanların Hizmetkarı – The Butler” yazısını okumaya devam et

Asabi Adam – The Angriest Man in Brooklyn

“ANGRIEST MAN IN BROOKLYN” / “ASABİ ADAM”

SİNOPSİS
Komedi esintileri taşıyan bir drama. THE ANGRIEST MAN IN BROOKLYN, en hafif tabirle mutsuz bir adam olan Henry Altmann’la (ROBIN WILLIAMS) başlar. Aşırı huysuz dış görünümüne karşın, Henry’nin bu sertliğinin ardında kesinlikle başka sebepler var. Bu “yaşam içinde bir gün” hikayesinde Henry Altmann’ın günü kötüleşmek üzere. Bir araba kazasının ardından kendini bir çılgınlığın içine soktuktan sonra, Henry bir doktorun muayenehanesinde sabırsız bir şekilde otururken, kendisi de kötü bir gün geçirmekte olan Doktor Sharon Gill (MILA KUNIS) onu kabul eder. Fazla çalışmış, duygusal açıdan tükenmiş ve doktorluğun gerçeği yüzünden hayal kırıklığına uğramış olan Sharon, Henry’de beyin anevrizması olduğunu açıklar. “Asabi Adam – The Angriest Man in Brooklyn” yazısını okumaya devam et

Kan Bağları – Blood Ties

“Blood Ties – Kan Bağları”

SİNOPSİS: New York 1974… 50 yaşındaki Chris hapishaneden iyi halinden dolayı salıverilir. Başarılı bir polis olan kardeşi Frank kapıda onu beklemektedir. Chris ve Frank her zaman farklı olmuştur ve babaları Leon, ilginç bir şekilde Chris’e bağlıdır. Kardeşinin bu sefer değişebileceğine inanan Frank ona evini açar, bir iş bulur ve eski karısı Monica ve çocuklarıyla görüştürür. Ancak Chris yeni bir başlangıç yapamadan tekrar suç işlemeye başlar. Frank bu durum karşısında Chris ile tüm ilişkisini keser ancak aralarındaki kan bağı buna sonsuza dek izin vermeyecektir… “Kan Bağları – Blood Ties” yazısını okumaya devam et

Son Şans – The Congress

SON ŞANS / THE CONGRESS

Şehirdeki kadınların yarısını doyuma kavuşturmak güç olsa gerek ve elbette en sıra dışı icatlar da güçlüklerden doğar. Victoria dönemi Londra’sında geçen ve benzersiz bir oyuncu kadrosunun yer aldığı bu arsız romantik komedi, dünyanın ilk vibratörünün nasıl icat edildiğini anlatıyor. Sene 1880. Meslektaşlarının ortaçağdan kalma uygulamaları karşısında hayal kırıklığına uğrayan genç doktor Mortimer Granville, özel el hizmetleriyle kadınların “histerilerini” tedavi eden Dr. Dalrymple hesabına çalışmaya başlar. Bu hizmete talep o kadar artar ki Mortimer durumla başa çıkamaz hale gelir. Arkadaşı Edmund ile birlikte vibratörü icat ederler ve bu icat inanılmaz başarı kazanır. Bu sırada Mortimer, Dr. Dalrymple’ın güzel ve fevkalade aykırı kızı Charlotte’a âşık olur. Tanya Wexler’in yönettiği Mutlu Et Beni, 31. İstanbul Film Festivali’nin Akbank Galaları bölümünde seyirciyle buluşmuştu. “Son Şans – The Congress” yazısını okumaya devam et