
Deniz’in, lisenin son sınıfında, hayatına yön vereceği dönemde, karşısına çıkan Rüzgar’a aşık olarak bütün dengesinin bozulmasının hikayesidir. Rüzgar, Deniz’in sesindeki aşkı, tutkuyu ve tadı keşfeder. Önce sesini duyar ve daha görmeden aşık olur. Deniz, 17 yaşında, gözü çok başarılı olduğu dersleri dışında bir şeyi görmeyen, cıvıl cıvıl, neşe dolu bir genç kızdır. Anne babasını çok küçükken kaybeden Deniz, dedesinin hissettirmeden baskılaması ve yönlendirmesi sonucunda kendisini derslerine vermiştir. Oysa Deniz’in en büyük zevki ve yeteneği, şarkı söylemesidir. Fakat dedesi Şükrü, kendi geçmişinde yaşadığı bir travma nedeniyle Deniz’i öyle baskılar ki, Deniz en büyük yeteneğinin bu olduğunu bile fark etmemiştir. Ta ki okula yeni gelen bir rüzgara kapılıp gidene kadar. 18 yaşındaki Rüzgar, elinden gitarı düşmeyen tam bir müzik aşığıdır. Deniz, Rüzgar’a ve müziğe kendini kaptırıp gerçekten yapmak istediği şeyi keşfetme yolculuğuna çıkar.
“Sesinde Aşk Var” yazısını okumaya devam et
Ayşe, çöplerden kazandığını aç kalmak pahasına hayır kurumlarına, camiye, Mehmetçik Vakfı’na bağışlayan bir kâğıt toplayıcısıdır. Ayşe, erkek bedenine tutsak bir kadın ruhudur. Bir gün Ayşe, bir çiftin hayatına girer. Ve bu tesadüf üç insanın kendilerini keşfedip tanıdıkları, kimliklerine ve hayatlarına yön verdikleri bir yolculuğu başlatır.
Kadroda, ‘Cadının Bohçası’ adlı otobiyografik oyunu ile tanınan politik sanatçı Esmeray, sevilen jazz bateristi Şenol Küçükyıldırım, Ferhan Şensoy tiyatrosunun oyuncularından Orhan Ertürk ve Cenk Sözeri yeralmakta.
Güzel Günler Göreceğiz