Uyuyana Kadar – Before I Go to Sleep

Uyuyana Kadar uluslararası Bestseller J Watson’ın kitabından bir uyarlama olarak beyazperde de seyirciyle buluşuyor. Christine Lucas (Nicole Kidman) geçmişinde yaşadığı travmatik bir kazadan dolayı her sabah hayatına dair hiçbir şey hatırlamadan uyanmaktadır. Bu durum bir gün son bulacaktır;çünkü Kristine etrafında bulunan herkesi sorgulamaya başlayacak ve korkunç gerçeklerle yüzleşecektir.

FİLM TANITIMI
Bizi insan yapan özellikler nedir? Hafızamızın birleşmesinden mi oluşuyoruz sadece? Bütün hafızamız silince geriye ne kalır? Bu sorular yazar J. Watson’ın aklını uzun yıllar kurcalamış.
Watson’ın romanı Uyumadan Önce (Before I Go To Sleep) dünya çapında tam 30 ülkede yayımlandı. Amerika çok satanlar listesinde 7. Sırada uzunca bir süre yerini korudu. J. Watson bugüne kadar J. K. Rowling’den sonra en iyi sıraya yerleşen İngiliz yazar olma özelliğiyle de oldukça adından söz ettirdi. “Uyuyana Kadar – Before I Go to Sleep” yazısını okumaya devam et

Ayı Paddington – Paddington

Ayı Paddington
(Paddington)

Konu: Harry Potter serisi ve Gravıty’nin yapımcısından sevimli bir ayıcığın birbirinden komik maceraları.

Perulu genç bir ayı olan Paddington, ailesinden uzakta, teyzesi Lucy tarafından büyütülmüştür.

Teyzesinin Emekli Ayılar Evi’nde yaşamaya başlamasının ardından, bir geminin cankurtaran botuna binip kendisine bir yuva bulmak için. Londra’da Paddington istasyonuna vardığında kaybolur ve şehir hayatının hiç de beklediği gibi olmadığını anlar. Onu tesadüfen bulup, boynuna asılı “Lütfen bu ayıya iyi bakın. Teşekkürler.” yazısını okuyan Brown ailesi, geçici olarak yuvalarını açar ve ayıcığın adını da, onu buldukları bu istasyonun adı olan “Paddington” koyarlar. Sevimli ayıcığın şansı tam da iyiye giderken, onun ender görünen bir ayı türü olduğunu fark eden müzede görevli bir hayvan doldurma sanatçısının dikkatini çeker. O andan sonra işler karışacak ve Paddington yabancısı olduğu bu yerde, birbirinden komik ve heyecanlı maceralara atılacaktır. “Ayı Paddington – Paddington” yazısını okumaya devam et

Monako Prensesi Grace – Grace of Monaco

Nicole Kidman Tim Roth Frank Langella
19 EYLÜL’DE SİNEMALARDA

HİKAYE HAKKINDA
“Yüzyılın Düğünü”den altı yıl sonra, 1962’deki sette 20. Yüzyılın ikonik prensesi Monako Prensesi’nin 1 yıllık hayatına odaklanıyor. Grace Kelly geçmişi ve o anki hali ile uzlaşmaya çalışıyor; beyaz perdeye olan özlemi ve iki çocuk annesi, monarşik Avrupa Prensliği ve Prens III. Rainier’ın eşi görevleri arasında sıkışıyor. Alfred Hitchcock Grace’in Hollywood’taki kariyerine dönme projelerinin tasarılarını hazırlarken o kendini kişisel bir krizin içinde bulur. Rainer’ın hasta Monako için düşündüğü modernleşme ile birlikte Monako üstünde Fransız vergisi uygulamayla tehdit eden ve prensliğe el koymak isteyen Fransa Başkanı Charles de Gaulle ile iletişim iki yönlü kesildi. Tamamen kontrolden çıkmış uluslararası bir kriz ve Fransa’nın yaklaşan işgali sadece ailesi, evliliği ve ülkesi için değil ama aynı zamanda Grace’in özel hayatı için de kriz sebebiydi. “Monako Prensesi Grace – Grace of Monaco” yazısını okumaya devam et

Geçmişin İzleri – The Railway Man

Oscar Ödüllü Nicole Kidman ve Colin Firth
GEÇMİŞİN İZLERİ’NDE

“Death Railway (Ölüm Demiryolu) olarak bilinen Tayland/Burma Demiryolu inşaatında çalışıp haytta kalmayı başaranların birçoğu savaş sırasında yaşadıkları konusunda sessiz kalmışlardır. Yani en azından gündüzleri sessiz kalmışlardır. Geceleri ise öfke ve kabuslarla geçmiştir. Yıllar sonar Eric Lomax sessizliğini bozmuştur. Askerlik günlerine dönüp hem psikolojik hem de gerçek zebanileri ile yüzleşmiştir. Eric, olağanüstü bir kadının yardımlarıyla kendisine yapılan sorgu ve işkencelerde hazır bulunan subay Takashi Nagase’i arar, bulur ve yüzleşir. Şaşırtıcı hayat hikayesini “The Railway Man” isimli kitapta anlatmıştır. Bu şaşırtıcı hayat hikayesi aslında tuhaf bir ironi etrafında dönmektedir: Eric’in küçük bir çocukken Edinburgh Waverley Gar’ına giren ve çıkan buharlı trenlerden büyülenmesi ile genç bir askerken Ölüm Demiryolu’nda işkence görmesi ve arkadaşlarının demiryolu inşaatında ölümüne çalışmalarına tanık olması. “Geçmişin İzleri – The Railway Man” yazısını okumaya devam et

Lanetli Kan – Stoker

Bir PARK CHAN-WOOK filmi
STOKER – LANETLİ KAN

İntikam Üçlemesi’nin yönetmeni Güney Koreli sinemacı Park Chan-wook’ın Amerika’da çektiği ilk film olan STOKER/ LANETLİ KAN, 32. Uluslararası İstanbul Film Festivali’ndeki gösterimlerinin ardından, 26 Nisan’da vizyona giriyor.
Babasının ölmesiyle annesiyle bir başına kalan India’nın ilk kez tanıştığı gizemli amcasıyla arasında korku ve öfkeden doğan garip ilişkiyi anlatan filmin kadrosunda Nicole Kidman, Mia Wasikowska ve Matthew Goode’yi başrollerde yer alıyor. Lanetli Kan’ın sıra dışı senaryosu ise Wentworth Miller’a ait.
India Stoker (Mia Wasikowska) çok sevdiği babası ve en iyi arkadaşı Richard’ı (Dermot Mulroney) 18. doğum gününde trajik bir trafik kazasında kaybeder. Babasının uzun zamandır kayıp olan kardeşi Charlie’nin (Matthew Goode) beklenmedik bir şekilde cenazeye gelmesi, India’yı duygusal açıdan dengesiz olan annesi Evie (Nicole Kidman) ile kalmaya zorunlu kılar. India başlangıçta şüphelendiği büyüleyici ama gizemli olan amcasıyla ne kadar çok ortak noktası olduğunu zamanla fark edecektir. “Lanetli Kan – Stoker” yazısını okumaya devam et