Harry Potter ve Melez Prens

HARRY POTTER ve MELEZ PRENS
15 Temmuz 2009, Çarşamba günü sinemalarda.
“Harry Potter and the Half-Blood Prince/Harry Potter ve Melez Prens”te Voldemort hem Muggle hem de büyücüler dünyasındaki kıskacını daraltmaktadır ve Hogwarts artık bir zamanlar olduğu güvenli liman değildir. Harry tehlikenin kalenin içinde bile olabileceğinden şüphelenirken, Dumbledore da Harry’yi hızla yaklaşmakta olduğunu bildiği nihai savaşa hazırlamaya her zamankinden kararlıdır. Birlikte, Voldemort’un savunma hattını kırmanın yollarını ararlar. Bu amaçla, Dumbledore eski bir dostu ve meslektaşı olan, çok önemli bilgilere sahip olduğunu düşündüğü Profesör Horace Slughorn’u görevlendirir. Profesör iyi bağlantıları olan, iyi yaşamayı seven, saf bir insandır.
Bu arada, öğrenciler bambaşka bir rakibin kuşatması altındadırlar: Gençlik hormonları zirveye tırmanmaktadır. Harry, Ginny’ye gitgide daha çok aşık olmaktadır; ama Dean Thomas’ın da durumu aynıdır. Lavender Brown ise kendisi için doğru kişinin Ron olduğuna karar verir. Hesaba katmadığı şey ise Romilda Vane’in çikolatalarıdır! Diğer yandan Hermione da kıskançlıktan çatlamaktadır ama duygularını göstermemeye kararlıdır. Romantizm dallanıp budaklanırken, bir öğrenci tüm bunların dışında kalır. O, karanlık bir şekilde de olsa ismini hafızalara kazımayı kafasına koymuştur. Havada aşk kokusu vardır ama trajedi kapıdadır ve Hogwarts bir daha asla aynı olamayabilir. “Harry Potter ve Melez Prens” yazısını okumaya devam et

Despero / The Tale Of Despereaux

Bir zamanlar çok uzaklardaki Dor krallığında büyüleyici güzellikte bir hayat vardı. Her tarafta neşe dolu kahkahalar duyuluyor, insanlar ağızları sulandıracak kadar nefis çorbalar içerek keyfine bakıyordu. Ancak meydana gelen müthiş bir kaza sonucunda ülkenin Kral’ının kalbi kırılırken Prenses acılara boğuldu, ülke halkı umutsuzluğa sürüklendi. Güneş ışığının üzerinden çekildiği topraklarda her yer kasvetli gri renge büründü.Desperaux Tilling doğuncaya kadar da böyle devam etti…
Cesur ve yetenekli bir fare olan Desperaux’un küçük cüssesine kıyasla çok büyük hayalleri vardı. Kocaman kulaklarıyla kıyaslandığında vücudu küçücük kalsa da, çaresizlik ve korku dolu bir hayat sürmeyi kabul etmedi. O kaderinin bir noktasında, taparcasına sevdiği şövalye masallarındaki gibi kutsanmış bir yaşam olduğuna inanmaktadır. “Despero / The Tale Of Despereaux” yazısını okumaya devam et