“5 No’lu Cezaevi”

5 NO’LU CEZAEVİ BELGESELİ 7 OCAK’TAN İTİBAREN YEŞİLÇAM SİNEMASI’NDA

46. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde, 42. SİYAD Ödülleri’nde ve 21. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde “en iyi belgesel film” seçilen ‘5 No’lu Cezaevi’ 7 Ocak 2011 Cuma gününden itibaren Yeşilçam Sineması’nda gösterilecek.

Yönetmenliğini Çayan Demirel’in üstlendiği film, 12 Eylül askeri darbesinden sonra yakın tarihimizin en vahşi devlet terörünün uygulandığı Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde yaşananları gözler önüne seriyor. Belgesel tutuklu ve hükümlülerin çoğunun Kürt olduğu bu cezaevinde tüm tutuklulara, devlet tarafından ne tür akıl almaz sistematik işkencelerin yapıldığını ve nasıl Türkleştirme politikalarının uygulandığını gösteriyor.

Dönemin askeri yetkilileri cezaevini bir ‘askeri okul’ olarak nitelerken, tutuklular o dönemi ‘vahşet yılları’ olarak hatırlıyor. Onlara göre bu vahşetin zincirlerini kırabilmenin tek yoluysa direnmek veya kendini feda etmek… ““5 No’lu Cezaevi”” yazısını okumaya devam et

İki Tutam Saç: Dersim’in Kayıp Kızları

“İki Tutam Saç-Dersim’in Kayıp Kızları”
Belgesel Filmi Sinemalarda…

1937 – 38 Dersim harekâtıyla birlikte ailelerinden alınarak rütbeli askerlere verilen kızlar, yıllar sonra bir belgesel film aracılığıyla aileleriyle buluştu. Nezahat ve Kazım Gündoğan’ın üç yıl boyunca 20 ilde yaptığı araştırmalar sonucunda bugün 80’li yaşlarını süren Huriye ve Fatma’nın askerler tarafından alınışlarını, suskunluklarını, travmalarını ve ailelerine kavuşma süreçlerini anlatan belgeselde, halen köklerini arayan başka kızlar ve kızlarını arayan başka ailelerin duyguları da kardeşlerine miras kalan iki tutam saçla perdeye
yansıyor…
Filmde evlatlık verilen kızlarla yapılan röportajların yanı sıra, şimdiye kadar gün yüzüne çıkmayan pek çok gerçek, belge ve fotoğraf da yer alıyor. Müziğini Mikail Aslan’ın yaptığı, metnini Sema Kaygusuz’un yazdığı belgeselde seslendirmeyi oyuncu Jülide Kural yaparken, Şevval Sam da kendi bestesi olan “Yol Türküsü” ile yüreklere bıraktığı ince sızı ile yer alıyor. “İki Tutam Saç: Dersim’in Kayıp Kızları” yazısını okumaya devam et

Nene Hatun

Nihayet beklenen an geldi.

NENE HATUN DESTANI YENİDEN YAZILIP SİNEMAYA TAŞINIYOR

Snopsis

ÖNCE VATAN SAĞ OLSUN !!!!

Üniversite Kız kayak takımı 2011 Kış olimpiyatlarına hazırlık çalışmalarını sürdürmektedir. İçlerinden bir vardır ki bölgenin kızı olması nedeni ile bu spora oldukça yatkındır ve ondan çok şey beklenmektedir. Suna okuldaki başarısı ve kişisel özellikleri ile de herkesin takdirini toplamaktadır, fakat tam bu sırada  büyük bir talihsizlik yakasına yapışır, abisi ölümcül bir hastalığa yakalanmıştır ve hayattaki her şey altüst olmuştur. Hocası bu problemin üstesinden gelmesi için Suna’ya NENE HATUN’u örnek gösterir. En umutsuz durumda bile mücadeleye daha azimli şekilde devam etmenin hayata tutunmak ve başarıya ulaşmak için en doğru yol olduğunu anlatır. “Nene Hatun” yazısını okumaya devam et

Mahpeyker: Kösem Sultan

Mahpeyker

Mahpeyker, çocuk yaşında esir kafilesiyle İstanbul’a getirilip bir ailenin yanına evlatlık olarak verilen genç kızın Osmanlı İmparatorluğu’nu yönetme gücünü elde edecek seviyeye tırmanışının hikayesi.

Talihin kendisini Topkapı Sarayı’na sürükleyip Sultan 1. Ahmet’le karşılaştırdığı Emine, saray geleneklerine aykırı olmasına, padişahın annesi Handan Sultan ve Topkapı Sarayı Haremi’nin tek hakimi olan Büyük Valide Safiye Sultan’ın muhalefetine rağmen 1. Ahmet’in kararından vazgeçmemesi neticesi nikahlanır ve Ahmet’in taktığı Mahpeyker adını alır. Safiye ve Handan sultanlar evlilikten duydukları hoşnutsuzluk nedeniye Mahpeyker’i ‘ Saray adetlerine alışsın, yol yordam öğrensin’ gerekçesiyle padişahın yanından uzaklaştırır ilgisini kendi buldukları Mahfiruz’a yönlendirip Mahpeyker’i unutturmaya çalışırlar.

Ahmet’in ne zaman sorsa ‘ Eğitimi devam ediyor’ cevabını aldığı süreçte Mahpeyker haremin iki güçlü kadının emriyle hırpalanır, ezilir ve Mahfiruz, Sultan Ahmet’in doğan ilk çocuklarının annesi olarak haremde itibar kazanır. Ümitsizliğe kapılan Mahpeyker’in talihi bir kez daha saraydan kaçmaya kalkışıp yakalandığı an tersine döner. Sultan Ahmet, Mahpeyker’le bir araya gelmesini büyükanne ve annesinin engellediğini öğrendikten sonra kendisine söylenenlere inanmakla hata yaptığını anlayıp ayrılmamak üzere Mahpeyker’le bir araya gelir… “Mahpeyker: Kösem Sultan” yazısını okumaya devam et

Arabia

MacGillivray Freeman’s

Arabia 3D ile Altın Çağ’a Yolculuk

MacGillivray Freeman’ın insanı düşünmeye zorlayan 3 boyutlu Arabia 3D filminde şaşırtıcı gizemiyle insanlığın altın çağının yaşandığı efsane dolu bir ülke ve coğrafya anlatılıyor. Arabia 3D filmi 11 Ağustos 2010’dan itibaren AFM İstinyePark IMAX 3D ve AFM ANKAmall IMAX 3D sinemalarında gösterime giriyor.
Arabia 3D’de Arap Yarımadası insanlarının bilgiye olan açlığı, ticaretten gelen zenginlikleri ve inançlarına olan bağlılıkları sayesinde günümüz dünyasının en güçlülerinden biri olmasına rağmen çok az anlaşılan bölgelerinden biri olmasına yol açan zorlu bir çöl ortamının öyküsü anlatılıyor. Arabia 3D sayesinde izleyiciler Arap Yarımadası’nın daha önce hiç girilmemiş coğrafyalarındaki gizemleri keşfedecekler.
Arabistan’ın bu renkli portresinde, modern günlük yaşamdan çağdaş görüntüler, eski medeniyetlere dair tarihsel canlandırmalar ve 3 boyutlu dijital görsel efektlerle, öykülerde anlatılan geçmişi ve geleceği ele alınıyor. Bu görsel ve teknik üstünlük sayesinde izleyiciler bir deve kervanıyla kum tepelerini aşacaklar, hazinelerle dolu Kızıl Deniz’e dalacaklar, görkemli bir kayıp şehrin harabelerini ilk kez keşfedecekler.
En büyük buluşların gerçekleştiği İslam dünyasının altın çağına bir anlamda geri dönüşler yapan filmde; her yıl hacca giden 3 milyon Müslümana eşlik etmenin yanı sıra yarının dünyasını şekillendiren Arap gençlerini ve üniversitelerde giderek daha fazla eğitim almaya başlayan Arap kadınlarını tanıyacaklar.
Bir belgesel diline de sahip olan Arabia 3D filmi buluşlarla dolu gizli kalmış bir dünyaya şaşırtıcı bir yolculuk olarak kalmayıp farklı kültürler arasında da bir köprü oluşturacak. “Arabia” yazısını okumaya devam et