Zoraki Kral – The King’s Speech

ZORAKİ KRAL
(THE KING’S SPEECH)

Babası 5.George’un (Michael Gambon) ölümünün ardından ağabeyi Edward’ın (Guy Pearce) Amerikalı Wallis Simpson’a olan skandal aşkı yüzünden tahttan feragat etmesi üzerine, Bertie (Colin Firth) istemeye, istemeye Krallık görevini devralmak zorunda kalır. Aile içinde “Bertie” adıyla bilinen Albert, çocukluğundan beri büyük zorluklar yaşadığı, alay konusu olduğu kekemeliği yüzünden Krallık görevinden, yapmak zorunda kalacağı konuşmalardan dehşete düşmektedir. Savaşın eşiğinde olan ve acilen bir lidere ihtiyaçları olduğunu bilen eşi Elizabeth (Helena Bonham Carter) Kraliyet düzeninin zorunlu kurallarına aldırış bile etmeyen Avustralyalı çılgın konuşma terapisti Lionel Logue’u (Geoffrey Rush) takdim eder. Başta hiç uyuşamayan ikili daha sonra büyük bir aşama kaydedecektir. Terapistin, ailesinin, hükümetin ve Winston Churchill’in (Timothy Spall) desteğiyle Kral, kekemeliğinin üstesinden gelir ve radyodan bir konuşma yaparak ülkesindeki insanlara güven vererek, savaş için onları birleştirir.

Kral 6. George’un gerçek hikâyesine dayanarak yapılan bu filmde, Kral olmaya itilen korku içindeki bir adamla, onu Kral olabileceğine ve kekemeliğini yenebileceğine inandırmaya azmeden çılgın terapistin hikâyesi anlatılmaktadır. “Zoraki Kral – The King’s Speech” yazısını okumaya devam et

127 Saat – 127 Hours

“127 HOURS / 127 SAAT”

“Slumdog Millionaire”le Oscar kazanan;  kült olarak adlandırılan filmi “Trainspotting” ile akıllara kazınan başarılı yönetmen Danny Boyle’un yeni filmi “127 HOURS”un başrolünde Altın Küre sahibi oyuncu James Franco yer alıyor. Dağcı  Aron Ralston’ın büyük bir kaya parçasının arasında 5 gün boyunca kaldığı ve kolunu kör bir çakıyla keserek kurtulduğu süreci anlattığı “Between a Rock and a Hard Place” kitabından uyarlanan “127 SAAT” 18 Şubat 2011 de vizyona giriyor. Film En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo ve En İyi Müzik dallarında Altın Küre adayı oldu.

Konu:
Genç bir dağcı olan Aron, Utah yakınlarında büyük bir kaya parçasının arasına sıkışır ve 5 gün boyunca hayatta kalma mücadelesine giren Aron Ralston’un gerçek hikayesi… 5 gün boyunca kolu kayaya sıkışmış, susuz ve aç kalan Aaron, arkadaşlarını, sevgilisini(Clémence Poésy), ailesini ve yolda kazadan tam önce karşılaştığı iki dağcı kızı (Amber Tamblyn ve Kate Mara) hatırlamaktadır. 5 gün boyunca yaralı halde sıkışıp kalma hali ve içsel sorunlarıyla karşılaşmak zorunda kalan Aron aynı zamanda cesareti ve kendisini metrelerce derinlikteki bu beladan kurtarmaya yarayacak tüm yönleriyle de yüzleşir ve sonunda kurtulur. Dinamizmini hiç kaybetmeyen film, izleyiciye daha once hiç yaşamadıkları bir yolculuk vaad ederken hayattaki seçimlerimizle ilgili sıradışı bir hikaye sunuyor. “127 Saat – 127 Hours” yazısını okumaya devam et

Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak

SINYORA ENRICA İLE İTALYAN OLMAK, 18 Şubat 2011 DE SİNEMALARDA

KONU: Yıllar önce, oğlunu da arkasında bırakarak kendisini terk eden kocasından sonra hiçbir erkeği kapısından bile içeri sokmayan Sinyora Enrica (Claudia Cardinale – Fahriye Evcen), bu özelliğiyle ün salmıştır. Enrica, evindeki boş odaları kız öğrencilere kiralamakta, ek iş olarak da terzilik yapmakta ve bir pazarda çalışmaktadır.
Yıllarca bozmadığı bu kuralı, yağmurlu bir gecede, bir yanlış anlama sonucunda evine gelen Türk öğrenci Ekin (İsmail Hacıoğlu) için bozacaktır. Önceleri evinin kapılarını bu yabancıya açmak istemeyen Sinyora Enrica, daha sonra sadece evini açmakla kalmayıp, yıllarca kilitli tuttuğu kalbini de bu Türk gencine açacaktır. Filmin oyuncularından Giovanni rolündeki Teoman Kumbaracıbaşı da Sinyora Enrica’nın tek oğlu ve babası henüz çok küçük yaşlarda terk ettiği için sorunları olan bir kişiliktir. Giovanni’nin annesine karşı haksız davranışları Ekin’de Sinyora Enrica’ya karşı bir koruma duygusuna dönüşecek ve böylece aralarında bir gönül bağı oluşacaktır. Bir dil okulu için İtalya’ya giden Ekin için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve hayatı tümden bir değişime uğrayacaktır. “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak” yazısını okumaya devam et

Şampiyon – Secretariat

“Secretariat-Şampiyon” 11 Şubat 2011 de Türkiye Sinemaları’nda Gösterilmeye Başlanıyor

“Hikaye
kalple ilgili. Secretariat’ın ve onun sahibi olan kadının kalbiyle.
İkisi de kimsenin hayal edemeyeceği kadar harikaydı”.
— Randall Wallace, Yönetmen

Herkesin
bir kahramana ihtiyacı vardı. Onların iki tane oldu. Biri,arkadaşları ve ailesi tarafından Big Red olarak adlandırılan ama ileride herkesin onu Secretariat olarak tanıyacağı muazzam, kestane rengi bir at. Diğeri ise kendi tanımıyla daha az tanınan ama atı kadar cesur ve karizmatik Denver’lı bir ev hanımı. O kadının adı Penny Chenery Tweedy ve bu ata duyduğu güven ulusu coşturacak, at yarışı dünyasında devrim yapacak ve
sonunda da onun hayatının gidişatını tamamen değiştirecek.
Dikkat çekici gerçek bir hikayeye dayanan “Secretariat”, 1973 Triple Crown yarışı birincisinin muhteşem yolculuğunu anlatıyor. Ev hanımı ve bir anne olan Penny Chenery (Diane Lane), at yarışı konusunda fazla bilgisi olmamasına rağmen, hasta babasına ait Virginia’daki Meadow Ahırları’nın yönetimini devralmaya karar veriyor. Chenery tüm olumsuzluklara karşın, deneyimli eğitmen Lucien Laurin’in (John Malkovich) yardımıyla erkek egemen bir işe yön vermeyi başarıp, son 25 yılın ilk Triple Crown şampiyonunu ve belki de tüm zamanların en harika yarış atını yetiştiriyor. “Şampiyon – Secretariat” yazısını okumaya devam et

Dövüşçü – The Fighter

THE FIGHTER
DÖVÜŞÇÜ 11 ŞUBAT 2011

Yönetmen: David O. Russell, Yapımcı: Dorothy Aufiero, David Hoberman, Todd Lieberman, Paul Tamasy Görüntü Yönetmeni: Hoyte Van Hoytema Senaryo: Paul Attanasio & Lewis Colick
Türü: Dram Oyuncular: Christian Bale, Mark Wahlberg, Amy Adams, Melissa Leo
Dicky Ecklund (Christian Bale) zamanın efsane boksörlerindendir. Ancak yeteneğini boşa harcamış ve gözden düşmüştür. Micky Ward (Mark Wahlberg) Dicky’nin daha yolun başında olan üvey kardeşidir. Tüm hayatını abisinin gölgesinde geçirmiştir.
Bir zamanlar “Lowell’in Gururu” olan Dicky, Sugar Ray Leonard ile olan maçı kaybettikten sonra zor zamanlar yaşamış ve teselliyi uyuşturucuda aramıştır. Bu arada küçük kardeşi Micky ailenin boksörü olmuştur. Ancak ne kadar çalışırsa çalışsın ardı ardına dövüşler kaybetmektedir. Annesi Micky’nin kariyerini yönetirken üvey abisi de onun boks eğitimiyle ilgilenmeye çalışmaktadır. Son dövüşünde neredeyse canından olacak olan Mickey, yeni kız arkadaşının tavsiyesine uyar ve ailesiyle bağlarını koparır. Böylece uyuşturucu bağımlısı üvey abisi olmadan kendi çalışmaya başlar. Dünya Şampiyonası’nda bir şans yakaladığında sorunlu ailesi yeniden hayatına girer. Ancak bu sefer gerçek anlamda bir aile olabilmeyi başarmaları gerekmektedir. “Dövüşçü – The Fighter” yazısını okumaya devam et