Mahşerin Dört Atlısı / The Horsemen

20 Mart 2009’da sinemalarda
GEL VE GÖR
Aidan Breslin (Dennis Quaid), eşinin ölümünden sonra oğulları Alex (Lou Taylor Pucci) ve Sean (Liam James)’dan giderek uzaklaşmış, katı bir polis dedektifidir. Kendisini İncil’de geçen Mahşerin Dört Atlısı’nı temel alan sapık seri cinayetleri araştırırken bulur: Aldatma ustası ve fethetmek için her şeyi yapmaya hazır, beklenmedik bir lider olan Beyaz Atlı; masumiyeti alev alev bir öfkeyi gizleyen, İnsanları birbirine düşürme amacına sahip keskin zekâlı bir savaşçı olan Kızıl Atlı; dengesiz ama daima bir adım ileride, insanları yönlendiren ve karanlık bir tiran olan Kara Atlı ve ölümü bir cerrah titizliğiyle yaymaya kararlı, karşı konulmaz güce sahip Solgun Atlı.
Breslin davada açığa çıkan her yeni bilgiyle boğuşurken, yavaş yavaş kendisi ve dört şüpheli arasındaki sarsıcı bağlantıyı keşfeder.
Dört Atlı. Birbiriyle bağlantısı olmayan dört kurban. Dört acı verici sır. Gelin ve Görün. “Mahşerin Dört Atlısı / The Horsemen” yazısını okumaya devam et

Gölge

Müzisyen, ressam ve yönetmen Mehmet Güreli’nin uzun zamandır beklenen ilk uzun metrajlı filmi Gölge, Türk edebiyatının önemli yazarlarından Peyami Safa’nın intihar, şüphe, kıskançlık, dostluk ve aşk hakkındaki, “kara film bahçelerini binlerce defa arşınlamış” Selma ve Gölgesi romanından uyarlanmış. “Selma ve Gölgesi, bizim coğrafyamızda, bizden yola çıkılarak yazılmış, enfes kurgusuyla göz dolduran, düşündürüp heyecanlandıran bir hikâye. Gizemli bir kadının planlarını gizlice uygulamasını ustaca anlatan, aynı zamanda da iki yakın erkek arkadaşın nasıl olup da birbirini yok edecek birer canavara -usulca, bilinçsizce ve yumuşak bir şekilde- dönüştüğünü gösteren bir yapıt”. “Gölge” yazısını okumaya devam et

Yedi Yaşam / Seven Pounds

“Tanrı, 7 günde dünyayı yarattı. Ben 7 saniyede kendi dünyamı yıktım.”
— Ben Thomas, Seven Pounds/Yedi Yaşam
Pursuit of Happyness/Umudunu Kaybetme’nin yönetmeninden, başrolünde iki kez Akademi Ödülü® adayı olan Will Smith’in yer aldığı, geçmişinde peşini bırakmayan sırrın kefaretini ödemek için tamamen yabancı yedi kişinin hayatlarını kökten değiştirmeye çalışan bir adamın öyküsü geliyor. Planı hayata geçtiğinde,hiçbir şey onu durduramaz. En azından Ben Thomas böyle düşünmektedir.Ama Ben Thomas’ın asla beklemediği şey,bu yabancılardan birine aşık olması ve aşık olduğu kadının onu değiştirmeye başlaması idi.
Bir gizem ve şaşırtıcı bir aşk öyküsü sunan Seven Pounds/Yedi Yaşam,hayat ve ölüm, pişmanlık ve bağışlama, yabancılar ve dostluk, aşk ve kefaret üzerine kışkırtıcı sorular soruyor ve insanların kaderlerini şaşırtıcı biçimde birbirine bağlayan şeyleri takip ediyor. Her şey yedi isimden oluşan bir listeyle başlıyor: Ben Thomas, Holly Apelgren, Connie Tepos, George Ristuccia, Nicholas Adams, Ezra Turner ve Emily Posa. Tek ortak noktaları, her birinin bir dönüm noktasına ulaşmış ve umutsuz derecede –maddi, manevi ya da tıbbi—yardıma muhtaç olmalarıdır Hiçbiri, Ben’in kefaret planını uygulamak için her birini teker teker seçtiğinden haberdar değildir. “Yedi Yaşam / Seven Pounds” yazısını okumaya devam et

Güneşi Gördüm

KIRMIZIGÜL’ÜN FİLMİ ‘GÜNEŞİ GÖRDÜM’ 12 MART 2009’DA SİNEMALARDA…
Yaptığı ilk filmiyle geçtiğimiz yılın en fazla izlenen film olma rekorunu elinde bulunduran Mahsun Kırmızıgül’ün yeni filmi ‘Güneşi Gördüm’, 12 Mart 2009’da beyazperdede sinemaseverlerle buluşuyor. Çekimleri  Türkiye, Danimarka, Norveç, İsveç, Bulgaristan ve Yunanistan’da yapılan ve tamamlanan film, sinema severler tarafından merakla bekleniyor.
Ali Sürmeli, Ali Tutal, Alper Kul, Altan Erkekli, Buğra Gülsoy, Cemal Toktaş, Cezmi Baskın, Cihat Tamer, Demet Evgar, Deniz Oral, Emre Kınay, Erol Demiröz, Erol Günaydın, Gülhan Tekin, Hande Subaşı, Itır Esen, Kamil Sönmez, Macit Sonkan, Mahsun Kırmızıgül, Menderes Samancılar, Murat Ünalmış, Nurseli İdiz, Sarp Apak, Cem Aksakal, Şerif Sezer, Yıldız Kültür, Yiğit Özşener, Zafer Ergin ve çocuk oyuncular olarak da Serhat Çağlayan, Aleyna Kala, Aslıhan Kapanşahin, Cansu Aktay ve Tuğse Gökhan’ın rol aldı. “Güneşi Gördüm” yazısını okumaya devam et

Gran Torino

Clint Eastwood’un yönettiği ve başrolünü üstlendiği “Gran Torino” adlı dram, oyuncunun Oscar® ödüllü filmi “Million Dollar Baby”den beri perdede göründüğü ilk film. Eastwood değişen bir dünyada yaşayan ve göçmen komşuları tarafından uzun süredir güttüğü önyargılarıyla yüzleşmeye zorlanan, demir gibi bir iradeye sahip katı bir Kore Savaşı gazisi olan Walt Kowalski’yi canlandırıyor.
Emekli otomobil işçisi Walt Kowalski günlerini evde yaptığı tamirat, bira ve berberine yaptığı aylık ziyaretlerle geçirmektedir. Ölen karısının son arzusu kilisede günahlarını itiraf etmesi yönünde olsa da M-1 piyade tüfeğini temiz ve hazır bulunduran, hayata küsmüş bir Kore Savaşı gazisi olan Walt için itiraf edecek hiçbir şey yoktur ve köpeği Daisy’den başka kimseye içini dökecek kadar güvenmemektedir.
Bir zamanlar komşusu olarak adlandırdığı kişilerin hepsi taşınmış ya da vefat etmişler, yerlerini nefret ettiği, Güneydoğu Asya kökenli Hmong göçmenlerine bırakmışlardır. Gördüğü hemen her şeye kızmaktadır: sarkık yağmur olukları; fazla büyümüş çimler; etrafını saran yabancı yüzler; mahallenin kendilerine ait olduğunu sanan amaçsız Hmong, Latin ve Afrika-Amerika gençlerinden oluşan çeteler; büyüyüp birer yabancı olan çocukları… Walt artık  vadesinin dolmasını beklemektedir. “Gran Torino” yazısını okumaya devam et