Ayin – The Rite

AYİN “The Rite”

“Aziz Başmelek Mikail’in ana görevi olan, Şeytan’a karşı sürdürülen savaş, bugün hâlâ devam ediyor; çünkü Şeytan hâlâ sağ ve dünyada faaliyetlerine devam ediyor.”
~Papa II. John Paul

“The Rite/Ayin” Şeytan’ın Dünya üzerindeki en kutsal yerlere bile ulaşabildiğini ortaya çıkaran doğaüstü bir gerilim.
Gerçek olaylardan esinlenen film, çok tartışılan şeytan çıkarma uygulaması ve kendi inancı hakkında şüphe duymasına rağmen şeytan çıkarma ayinlerini incelemesi için Vatikan’a gönderilen ilahiyat fakültesi öğrencisi Michael Kovak’ın (Colin O’Donoghue) öyküsünü anlatıyor. Şüpheciliğini bir zırh gibi kuşanan Michael, ele geçirilme vakalarının ardında iblisleri değil, psikiyatrik öğeleri aramaları konusunda üstlerine meydan okur.
Ancak alışılmışın dışında yöntemler uygulaması ve yaptığı binlerce şeytan çıkarma ayini ile tanınan Peder Lucas’ın (Anthony Hopkins) yanına gönderildiğinde, Michael’ın zırhı çatlamaya başlar. Peder Lucas’ın bile becerilerinin yetersiz kaldığı bir vakayla karıştığında, açıklayamadığı veya denetleyemediği bir olaya ve inandığı her şeyi sorgulamasına neden olacak kadar şiddetli ve korkutucu bir kötülüğe tanık olur.

Yönetmeniğini Mikael Håfström’ün (“1408”) yaptığı, “The Rite/Ayin”in başrollerinde Oscar® ödüllü Anthony Hopkins (“Silence of the Lambs/Kuzuların Sessizliği”), ilk başrolünü oynayan Colin O’Donoghue, Alice Braga (“Predators”), Toby Jones (“Frost/Nixon”), Ciarán Hinds (“Harry Potter and the Deathly Hallows – Part 2/Harry Potter ve Ölüm Yadigârları – Bölüm 2”), ve Rutger Hauer (“Batman Begins/Batman Başlıyor,” “Blade Runner/Bıçak Sırtı”) yer alıyor.
Beau Flynn ve Tripp Vinson (“The Exorcism of Emily Rose/Şeytan Çarpması”) sahibi oldukları Contrafilm markası altında filmin yapımcılığını üstleniyor. Matt Baglio’nun kitabını temel alan senaryo Michael Petroni (“The Chronicles of Narnia: The Voyage of the Dawn Treader/Narnia Günlükleri: Şafak Yıldızı’nın Yolculuğu”) trafından yazıldı. Richard Brener, Merideth Finn ve Robert Bernacchi yürütücü yapımcı, Mark Tuohy ortak yapımcı olarak yer alıyor.
New Line Cinema, bir Contrafilm yapımı olan Mikael Håfström yönetimindeki, “The Rite/Ayin”i sunar. Film dağıtımı, bir Warner Bros Entertainment Şirketi olan Warner Bros. Pictures tarafından yapılacak..

www.ayinfilm.com

YAPIM HAKKINDA

“Şeytan’a inanmamayı seçmek, seni ondan korumaz.”
~Peder Lucas

Şeytan çıkaranlar ve onların tanık olduğu karanlık, inanca ya da geçmişe bakılmaksızın uzun süredir herkesin ilgi odağı olmuştur. Yönetmen Mikael Håfström şöyle diyor: “Şeytan çıkarma ayinine karşı evrensel bir ilgi söz konusu. Bu ilginin büyük bölümü dini kökenli olsa da, 70’li yıllarda konuyla ilgili en bilinen örneği, “Exorcist/Şeytan” filmini ortaya çıkaran popüler kültürün payı yadsınamaz. Kanıtlanamamasına ya da tamamen anlaşılamamasına rağmen –belki tam da bu nedenle— dünyanın her yanından insanlar konuyla ilgilendi. Ne kadar ayrıntılı incelerseniz, yanıt almanın kolay olmadığını o kadar net görüyorsunuz.”
Anthony Hopkins, bir oyuncu olarak, özellikle de “The Silence of the Lambs/Kuzuların Sessizliği”nde canlandırdığı Hannibal Lecter rolüyle kötülüğün doğası konusunda deneyim sahibi. Usta oyuncu, “The Rite/Ayin” hakkında şunları söylüyor: “Filmde süren bir tartışma var. Şeytan’ın işi mı? Gerçekten böyle bir varlık mevcut mu? Yoksa psikoloji mi? Bu işin çözümü Freud’da mı, Tanrı’da mı? Kim bilir?”
Filmin başrollerini Hopkins’le paylaşan İrlandalı oyuncu Colin O’Donoghue, öykünün açıklanamayan olayları nasıl karşıladığımıza dair evrensel sorular sorduğunu söylüyor. “Bir sava göre olayın kökeni psikolojik—ele geçirilme olayının nedenleri ve sonuçları, bir akıl hastalığından kaynaklanıyor— bir sava göre ise iblisler ve ele geçirme gerçek. Bu tartışma, binlerce yıldır yapılıyor. Film epey rahatsız edici senaryolar barındırıyor; gerçek hayattan esinlenilmiş olması ise gerçeklik payı olduğunu düşünmenizi sağlıyor.”
“The Rite/Ayin”in öyküsü, Roma’da yaşayan bir gazeteci olan ve Vatikan’ın 2007 yılında şeytan çıkarma ayinini yeniden tanıyacağını ve dünya çapındaki her piskoposluk bölgesine bir şeytan çıkarma görevlisi atayacağını açıklamasından ilham alan Matt Baglio’nun kitap önerisi olarak başladı..
Baglio’nun 10 sayfalık taslağı ellerine ulaştığında, yapımcılar çok heyecanlandı. Yapımcı Beau Flynn, “Matt Vatikan’da bir şeytan çıkarma okulu açıldığını duymuş ve konuya büyük ilgi göstermiş. Araştırma sırasında, eğitim alan Amerikalı bir rahiple tanışmış. Böylece Matt bir makale yerine kitap yazmaya karar vermiş,” diyor.
Sonuç, filme esin kaynağı olan olayları anlatan The Rite: The Making of a Modern Exorcist oldu. Baglio, “Şeytan çıkarma ayini, çok az kişinin vakıf olduğu bir şey,” diyor. “Sadece kendim anlamak istemekle kalmadım, başkaları için de bu gizemi çözmek istedim. Şeytan çıkarma eğitimi alarak uzman olmak için Roma’daki Regina Apostolorum Din Okulu’na gelen, Peder Gary Thomas adında Amerikalı bir rahiple tanıştım. Onun deneyimleri, senaryodaki Michael Kovak karakterinin oluşmasını sağladı.”
Yapımcı Tripp Vinson şöyle diyor: “Böyle bir film yaptığınızda, konuya ciddi bir şekilde ve saygıyla yaklaşmanız gerekiyor. İyilik ve kötülük gibi büyük temaları işlerken, çok fazla süsleyip püslemeniz gerekmiyor. Gerçek, uydurabileceğimiz her şeyden daha çekici.”
Yapımcılar, Baglio kitabı yazarken konuyu senaryoya uyarlaması için senaryo yazarı Michael Petroni’yi görevlendirdi. Petroni, “İnsanların ele geçirilme fikriyle bu kadar ilgilenmesinin nedeni, bunca zamandır yanıt bulunamamış olması,” diyor. “Öykü, rahiplerle yapılan söyleşiler ve gerçek olaylar üzerinden iyice araştırıldı; tanık oldukları şeyler gerçekten korkutucuydu.”
Filmde danışman olarak görev alan, şimdi Kuzey Kalifornia’da papaz ve şeytan çıkarma uzmanı olan Peder Gary şöyle açıklıyor: “Şeytan çıkarma ayini 1614 yılından beri yapılıyor. Yine de,  pek çok piskopos ve rahip Şeytan’la ilgisi olması dışında bir şeytan çıkarma ayininde neler olacağını bilmiyor. Roma’da aldığım eğitim bana konuyla ilgili sağlam bir temel kazandırdı; deneyimli bir şeytan çıkarma uzmanının yanında çalıştım ve konuya açıklık getiren sorular sordum. Bu konuya eğilmemin nedeni, bunun bir iyileştirme kurumu olması ve benim gibi rahiplerin acı çekenlere yardım etme fırsatını sağlaması oldu..”
Håfström, şeytan çıkarma kavramını gerçeğe dayalı sağlam temellerle işleme fikrinden etkinlendiğini söylüyor. “Bu düz bir korku filmi değil,” diyor. “Çok gerçekçi ve yaşanmış olaylara dayanan bir kurgu. Senaryoyu okuduğumda, şeytani ele geçirme konusuna daha önce görmediğimiz bir açıdan baktığını gördüm; insanı bu dünyaya heyecanlı, güçlü ve eğlenceli bir şekilde çekiyor.”

“THE RITE/AYİN”İN ÖYKÜSÜ VE KARAKTERLERİ
Şüphecilerin ilginç yanı, daima kanıt aramaları.
Asıl soru ise, kanıtı bulursak ne yapacağız?
~Peder Lucas

Anthony Hopkins, Tanrı’ya hizmet yolunda ruhunun en karanlık köşelerine yolculuk etmesiyle bilinen, tartışmalı şeytan çıkarma uzmanı Peder Lucas’ı canlandırıyor.  “Peder Lucas ruhban sınıfında kötü bir üne sahip,” diyor Vinson.  “Binlerce şeytan çıkarma ayini yapmış ve Şeytan’a karşı verilen savaşta yıllardır yer almış. Kesinlikle ortalama bir rahip değil. Onda bir belirsizlik ve tehlike havası var. Bazılarına göre delinin biri ama aynı zamanda içten gelen bir sıcaklığa ve kibarlığa sahip. Anthony Hopkins bu ikilemi dahiyane bir şekilde canlandırıyor.”
Hopkins, “Beni role çeken, Peder Lucas’ın teoloji dünyasında kendi yerinin ne olduğunu merak etmesi oldu,” diye yorumluyor. “Bir Cizvit ama çok boyutlu biri. Michael onunla tanıştığında, ne yapacağını bilmiyor çünkü ihtiyar rahip huysuz ve sabırsız biri. Bu genç adam inançlarına meydan okuduğunda, Peder Lucas ‘Şüphelerinin tadını çıkar. Onları besle. Şüphelerinle arkadaş ol; çünkü onlar devam etmeni sağlayacaklar’ diyor. Peder Lucas’ın da başına korkunç şeyler gelmeye başlayana dek kendine özgü şüpheleri var.”
Peder Lucas rolünde, Hopkins öykü ve karakterler için muazzam bir ağırlık merkezi oluşturdu. Håfström “Kesinlikle çok şey katıyor,” diye onaylıyor. “O, filmin yüreği ve ruhu. Peder Lucas karakteri, kim olduğunu ya da inançlarını; basit bir hokkabaz mı yoksa gerçek mi olduğunu bilmediğimiz için merak uyandırıyor. Pek çok farklı yönü var; Anthony de hepsini çok güzel bir şekilde yansıttı. Onun gibi büyük bir oyuncuyla birlikte çalışma fırsatını bulmak inanılmaz oldu.”
Her ne kadar Peder Lucas’ın yanına inancının karanlık yanını daha iyi anlamak için gönderilmiş olsa da, Michael’ın inancı şeytan çıkarmadan çok psikiyatriye yönelik gibidir.  “Etkili bir şeytan çıkarma uzmanı olmak için, arkanızda muazzam bir güçle savaşa gireceğinizden kesinkes emin olmanız gerekir,” diyor Vinson. “Bu, yalnız başa çıkabileceğiniz bir şey değil. Bu nedenle, Michael şeytan çıkarma dünyasında Peder Lucas’ı izlerken, onu kendi içine bakmaya ve inancını yeniden gözden geçirmeye zorlayan, çok korkunç ve habis şeylerle karşılaşıyor.”
“The Rite/Ayin” şeytan çıkarmanın gizemli yanlarını bir ustanın ve bir çırağın gözlerinden anlatıyor. Karakterlerin ilişkisi, Michael Kovak rolünde ilk sinema rolünü oynayan Colin O’Donoghue ve deneyimli Hopkins’inkiyle paralellik gösteriyor.
Drogheda, İrlandalı genç oyuncunun sinema deneyimi yoktu; ancak yine de yapımcılara bir deneme kaydı gönderdi. “En iyi arkadaşımın evinin bahçesinde yaptığım bir kaydı gönderdim ama kimsenin izleyip izlemeyeceğini bilmiyordum. Tanrı’ya şükür ki izlediler,” diyor gülümseyerek. “Bu, benim için bir hayalin gerçekleşmesiydi; çünkü Michael Kovak’la gerçekten bağlantı kurduğumu hissettim. Tanrı’ya veya yüce bir güce inanıp inanmadığınız, her şeyin önceden mi yazıldığı yoksa mutlak denetimin bizde mi olduğu—tüm bunlar, Michael’ın kafasında yer eden sorular.”
Yönetmen, “Bence Colin hemen güvenebileceğiniz biri, bu nedenle filmin dünyasına girerken bulabileceğiniz en iyi rehber,” diyor.
O’Donoghue’un sahip olduğu bu özellikleri—yaşından beklenmeyecek bir derinlik ve içedönük doğası—gören yapımcılar, Hopkins’le birlikte deneme çekimine katılması için onu uçakla Los Angeles’a getirdiler. Beğenilen oyuncuyla oluşturduğu kimya, son noktayı koydu. “Bu, Colin’in ilk filmi; ve çoğu büyük Anthony Hopkins’in karşısında olmak üzere neredeyse her sahnede yer alıyor. O nedenle ilk gün endişeli olması anlaşılır bir şeydi,” diye anımsıyor Håfström. “Ama Anthony—kişi ve oyuncu olarak—Colin’e cömert davrandı ve pek çok konuda ona yardımcı oldu. İyi dost oldular; bu çok önemliydi çünkü bu film, bir bakıma genç rahiple yaşlı rahip arasındaki dostluğu anlatan bir film. Aralarında ayrıca bir baba oğul dinamiği söz konusu. Aynı zamanda, ilişkideki uyumsuzluğu hissedebileceğimiz bir durum yaratmak da önemliydi. Bence iki oyuncu da bu gerilimi harika bir şekilde oluşturdu.”
Hopkins, “Bence Colin olağanüstü,” diyor. “Onunla çalışmak muhteşemdi. O sıra dışı bir oyuncu ve çok iyi biri.”
Michael’ın Roma’da muhatap olduğu tek kişi Peder Lucas değildir. Şeytan çıkarma okulundaki ilk gününde bir başka ziyaretçinin, Vatikan’ın yeni kararını araştıran bir muhabir olan Angeline’in dikkatini çeker. “Angeline, Michael’ı çok çekici buluyor çünkü bir gazeteci olarak olaylara öznel olarak bakacak şekilde eğitilmiş,” diyor Vinson. “Angeline duyduğu her şeyi kabullenecek, inançlı biri sayılmaz. O nedenle Michael’ın bu konuları sorguladığını duyduğunda, benzer bir ruhla karşı karşıya olduğunu ve çalışmasında kendisine yardım edebileceğini biliyor.”
Yapımcılar bu rol için uykusuz geceler geçirmesine neden olsa da senaryoyu elinden bırakamadığını söyleyen Brezilyalı aktris Alice Braga’yı seçti. “Okuduktan sonra uyuyamaz oldum,” diyor. “Bu film bir kurmaca ama anlattığı olay gerçek; karakterler ise olanları anlamaya çalışırken daha da derine iniyorlar. Ne isim vereceğini bilmese de herkes ele geçirilmekten korkar. Canlandırdığım Angeline karakterine aşık oldum çünkü güçlü ve dobra bir kadın. Bir şeytan çıkarma okulunda neyin yanıtını aradığı netlik kazanırken keşfetmeye başladığınız amaçları var.”
Flynn, “Alice pek çok yapımda rol aldı ama çıkış yaptığı film, bağımsız ‘City of God/Tanrıkent’ oldu; o filmdeki performansını asla unutamadım,” diye belirtiyor. “Bu filmde, Colin’le romantik olmayan bir yakınlık kurması gerekiyordu; Alice bunu hayranlık uyandırıcı şekilde yansıtacak karmaşıklığa ve sıcaklığa sahip. O çok yetenekli bir oyuncu.”
Michael gibi, Angeline de tanık olduğu şeyler tarafından kendi şüpheleri ve korkuları ile yüzleşmeye zorlanır. Braga “Bu yolculuk sayesinde Michael gibi o da kendini keşfediyor,” diyor. “Bu, din hakkında konuşmanın çok ilginç bir yolu çünkü farklı insanların bakış açılarından görüyorsunuz.”
Michael’ın kendi içine dönüşü, karmaşık duygularının kaynağı olan babası, Macar göçmeni Istvan’la geçirdiği çocukluğuna götürür. Istvan rolünü canlandıran Rutger Hauer, gözlemlerini şöyle aktarıyor: “Baba çok çalışıyor; çok dindar, biraz da katı. Oğlunun aile mesleğini devralmasını isteyen bir cenazeci. Elbette ki oğlu kelimenin tam anlamıyla dışarı çıkmak için ölüyor. Aralarında zor olsa da güçlü bir ilişki var. Belki de oğul babasından biraz nefret ediyor.”
Håfström, Istvan Kovak figürünün, oğlunun Roma’da yaşadıkları boyunca oğlunun zihnini gölgelediğini ve bunun nedeninin büyük oranda Hauer’in performansından kaynaklandığını söylüyor. “Rutger’in muazzam varlığı, perdede göründüğü sınırlı süre içerisinde karaktere büyük katkı sağladı.”
Michael din okulunda Toby Jones’un canlandırdığı Peder Matthew’u akıl hocası olarak görür. Ruhban sınıfında giderek düşen rakamlarla başa çıkmaya çalışan çağdaş bir rahip olan  Peder Matthew, öğrencisinde sıra dışı bir potansiyel olduğunu fark eder. “Peder Matthew, Michael’ın fikirleriyle ve inandığı şeylerle mücadele içinde olduğunu biliyor ama içinde daha da büyük bir şey barındırdığını, belki de Tanrı’nın dokunuşuyla şereflendiğini hissediyor,” diyor Flynn. “Ama Michael kendinde bunu görmüyor; o nedenle Peder Matthew bir ayna tutarak Michael’a kutsanmış olduğunu göstermeye çalışıyor. Toby tüm bunları insani ve zeki bir şekilde vermeyi başardı.”
Jones, “Peder Matthew, Michael’ın gayet sıra dışı davrandığı bir kazaya tanık olduğunda, şeytan çıkarma uzmanları gereksinimini karşılayacak potansiyele sahip olduğunu anlıyor,” diye ekliyor. “Michael’ın kişiliğinde ve geçmişinde, Matthew’un anladığı bir şeyler var.”
Jones’un canlandırdığı Peder Matthew, karakterin zıttı olan, Ciarán Hinds’in oynadığı Peder Xavier’la dengeleniyor. Şeytan çıkarma konusunda denenmiş ve görülmüş yöntemleri devam ettirmek, çalışmalarının psikiyatri bilimi ve papazlıkla ilgili yönleri arasında dengeyi bulmak Peder Xavier’ın işidir. Hinds, “Aralarında süren şey bir irade savaşı değil,” diyor. “Bence Peder Xavier, Michael’ın kiliseye sunacak çok şeyi olduğunun farkında ama şüpheleriyle baş edilmesi gerekiyor. Sonunda, Michael’ın Peder Lucas’ı görmesi gerektiğini; Peder Lucas’ın Michael’a şeytani ele geçirme olaylarının geleneklere aykırı yanını gösterebileceğini söylüyor. Birlikte inanılmaz bir yolculuğa çıkıyorlar.”
Ciarán Hinds “Bu projeyi kabul etmemin nedeni, öykünün boş ve anlamsız olmamasıydı,” diyor. “Sadece korkutucu olmaya çalışmıyor. Hepimiz için çok daha büyük bir şey—sadece endişelerimiz, şüphelerimiz veya inancımız değil, karanlıkta kalan taraf ve oradan savaşarak nasıl çıkabileceğiniz— hakkında bir öykü.”
Michael, Peder Lucas’ı ziyaret etmek için Roma’nın eteklerindeki küçük papaz evine yollandığında, şeytan çıkarma uzmanı, Rosaria adlı hamile genç bir kızın süregelen vakasıyla meşguldür. Lucas kızın şeytani ele geçirmeye uğradığına kanaat getirmiştir. Bu önemli rol,  21 yaşındaki yeniyetme oyuncu Marta Gastini’nin omuzlarındaydı. Håfström  “Marta filmin fiziksel açıdan belki de en zorlu rolünü oynuyor,” diyor. “Çok az deneyimi olan genç bir oyuncu, tamamen yeni bir yüz. Bence muhteşem bir iş çıkardı.”
Yönetmen, dublör koordinatörü Charlie Croughwell ve Gastini’nin kendisiyle birlikte büyük önem taşıyan şeytan çıkarma sahnelerinin koreografisi üzerinde çalıştı. “Her şeyin fiziksel olarak mümkün olmasını ve büyük çaresizlik içindeki birinin başına gelebilmesini istedim,” diye belirtiyor.
Yapabileceği hareketleri anlamak için çekimlerden önce Gastini’yi test eden Croughwell, “Marta’nın varlık tarafından ele geçirilmiş bir kızı canlandırması gerekiyordu,” diyor. “Her hareketinin tamamen fiziksel, bir yandan da görmekten ziyade hissedeceğiniz kadar sade olması gerekiyordu. Bu büyük miktarda güç gerektiriyordu; Marta’nın performansı tüylerimi diken diken etti.”
Rosaria’nın Peder Lucas’la olan ana etkileşimi, genç aktris için hem bir sınav hem de neşe kaynağı oldu. “Ço mutluydum çünkü bana göre sadece yaşayan en iyi oyuncu olduğunu değil, harika biri olduğunu da anladım. Kameranın görüş alanı dışındayken bile aynı enerjiyle rol yapıp bana yardım etti. Ona büyük hayranlık duyuyorum. Onunla çalışma fırsatı bulmak inanılmazdı.”
Şeytan çıkarma sahnelerine hazırlanmak için, Gastini and O’Donoghue Matt Baglio’yla birlikte şeytan çıkarma ayinlerine katıldılar—saygılarından dolayı kapının hemen ardından dinlediler. Gastini, kapının iki yanında olan şeylerin sahip olduğu zıtlığın çarpıcı olduğunu söylüyor. “Dışarıda, dünya dönmeye devam ediyordu; Roma’yı gezen turistler, trafik, her şey… Ama o küçük odada, açıklayamayacağınız bir şey oluyordu.—iyilik ve kötülük arasında güçlü ve korkutucu bir savaş.”
O’Donoghue da eşit derecede etkilenmişti. “Özellikle çarpıcı bulduğum şey, şeytan çıkarma uzmanları için her şeyin somut bir gerçek olmasıydı. Sürekli bununla yüzleşiyorlar. Ama bizim için, sıra dışı bir deneyimdi.”
Flynn, “Şeytan çıkarma ayinleri ve ele geçirme olaylarında, neye inanırsanız inanın inanılmaz bir acı içinde yüzen birini izliyorsunuz,” diyor. “Bunu atlatmakta büyük zorluk çektiler çünkü bir kez bu dünyayı incelemeye başladığınızda—tekrar ediyorum, neye inandığınız önemli değil—yoğun, karanlık ve çok korkutucu olduğunu görüyorsunuz.”

ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİDİR

Evini soyan hırsız ışıkları açar mı? Hayır..
Orada olmadığına inanmanı yeğler. Şeytan gibi.
~Peder Lucas

Roma ve Budapeşte gibi büyük Avrupa şehirlerini kapsayan geniş bir çekime başlamadan önce, ilgili departman yöneticileri Roma’da Matt Baglio’yu ziyaret ederek araştırması sırasında gittiği yerleri gezdiler. Bu yerlerden biri de Vatikan’dı. Prodüksiyon tasarımcısı Andrew Laws, “Eski veya modern, ortam nasıl olursa olsun, bu yerlere girdiğinizde bir gariplik olduğunu hemen hissetmeyeceğiniz bir atmosfer yaratmak istedik,” diyor.
Håfström için, filmin fiziksel alanlarının anahtarı, gerçekçi bir ortamda sıra dışı olayların meydana gelmesiydi. “Etkili olan şeyi kullanıp, kendi gerçekliğimizle örtüştürmek,” diye açıklıyor.
Görüntü yönetmeni Benjamin Davis, “Filmin görünüşü, çekimler sırasında evrim geçirdi,” diyor. “İkimiz de 70’li yılların sinemasına hayranız; Mikael de filmin bu gerçekçi, doğal tarza sahip olmasını istedi. Görüntülerin gerçek hayatı çağrıştırmasını sağlamak istedik.”
Ayrıntılı araştırma ve hazırlığın ardından, prodüksiyon süreci turist mevsiminin en kalabalık zamanındaki Roma’nın kalabalık caddelerinin ve kentin simgelerinin görüntülendiği, 10 günlük çekimle başladı. Çekilen mekânlardan bazıları Piazza della Republicca, Piazza Pio XI; Piazza di Spagna (İspanyol Merdivenleri), Tiber Nehri’ne bakan Ponte Sant’Angelo ve Michael Kovak’ın Vatikan’a geldiği Piazza san Pietro (St. Peter Meydanı) ile bağlanan Via della Conciliazione idi.
Håfström “Roma’daki büyük dış mekânların tümünü çektik; orası çok sinematik bir kent,” diyor. “Dünyanın başka bir yerinde bulamayacağınız bir görünüme ve atmosfere sahip. Ardından set çalışmaları için Budapeşte’ye gittik ve bazı kiliseleri ile parke taşlı sokaklarında ‘Roma’yı bulduk. Bu gayet iyi sonuç verdi.”
Lokasyon amiri Marco Giacalone şunları ekliyor: “Budapeşte’de Roma’dakine çok benzer bir mimarinin yanı sıra büyük ölçekli setlerin kolayca inşa edilebileceği büyük ve boş binalar bulduk.”
Laws’un ekibi Budapeşte’de öyküde yer alan anahtar lokasyonları temsil edecek iç mekânlar inşa etti. Bunların arasında boş Báv mezat evinin içinde oluşturulan Vatikan Meydanı, Damjanch’ta Peder Lucas’ın Mizhael’ı getirdiği harap haldeki apartmanın avlusu ve bir zamanlar askeri akademi olarak kullanılan, şimdi ise şehrin Doğal Tarih Müzesi’ne ev sahipliği yapan, Macaristan’ın tarihi Ludovica binası. Roma’nın ünlü Caffé Santo Staccio’su da San Stefano Bazilikası Meydanı’ndaki bir kafede yeniden oluşturuldu. Dar Sokak adı verilen eşsiz, parke taşlı lokasyon ise yağmurda bir koşu sahnesi için güzel bir ortam oluşturdu.
Yapım ekibi için en zorlayıcı tasarım, belki de Michael’ın Peder Xavier tarafından verilen ilk şeytan çıkarma seminerine katıldığında Vatikan’ı nasıl gördüğünü yansıtmaktı. “Katolik Kilisesi, haklı olarak Vatikan topraklarında çekim yapılması konusunda çok hassas,” diyor Giacalone.
Laws’un ekibi Vatikan’ın Papalık Akademisi’nin eski kısmını ve Peder Xavier’ın ofisini Budapeşte Etnografi Müzesi’nde inşa etti. Law, “Müzenin geleneksel mimarisinin, insanların Papalık’tan beklediği öğeleri çağrıştıracağını düşündük,” diye açıklıyor.
Diğer mekânlarla taban tabana zıtlık gösteren aydınlık ve çağdaş seminer salonu, Kovak’ı gafil avlar. Atriyum ve oditoryum, Budapeşte yakınlarındaki Astra Film Stüdyoları’ndaki bir sette inşa edildi.
Prodüksiyon tasarımcısı, “Vatikan oditoryumu, Michael Kovak için bir örnek oluşturuyor,” diyor. “Roma’ya öğreneceğini düşündüğü şeyler hakkında belli şüpheci beklentilerle geliyor. Oditoryuma girdiğinde, hayal etmediği gibi bir ortamda olduğunu anladığı ilk anlardan birini yaşıyor. Bizim Vatikan Akademi’miz epey modern, güncel, daha bilimsel bir akademi olacak şekilde yapıldı; bu da her şeyin mistik ve tarihle kaplı olacağı konusunda önyargı taşıdığı için onu biraz şaşırtıyor.”
Laws, oditoryumu üst üste binen yapraklar teması üzerine sade renklerle yapılandırdı. “Bizim Vatikan Akademi’mizde, hiçbir şeyin saklanmadığını hissediyorsunuz,” diyor Håfström.  “Çalışmaları açıkça sergileniyor; Alice Braga’nın muhabir karakterinde olduğu gibi, şeytan çıkarma derslerine giriş izni veriliyor.”
Oval şekle sahip oditoryum alanı, modern oturma sıraları, sofistike bir dokunmatik monitör ve Laws’un odanın alamet-i farikası olarak tanımladığı, zarif bir şekilde inşa edilmiş tavanla tamamlanıyor. “Alanı dramatik bir şekilde tamamlamak istedik,” diyor Law. “Söyleyecek bir şeyleri olmalıydı. O yüzden ışık tabanlı bir tavan üzerinde çalıştık ve bu güzel, deniz kabuğu şekli verilmiş ve her kanalın arasında ışık öğesinin olduğu bir tasarımda karar kıldık. Oraya asmak kolay olmadı ama aldığımız sonuca değdi.”
Michael’ın varsayımları, Peder Lucas’ın Roma’nın hemen dışındaki evine ve makamına girdiğinde de sarsılır. Bu anahtar mekân ikiye ayrıldı: Roma’daki Rocca di Papi’yi anımsatan Gül Baba, dışarıdaki sokak için kullanıldı. Avlu, apartman, makam ve şeytan çıkarma odası ise Astra Film Stüdyoları’nda hazırlandı.
Peder Lucas’ın makamında, Michael yaşlı rahbin bir başka yönlerine—avluda üzerinde çalışılan motosikletten kütüphanesindeki küfür kabul edilebilecek kitaplara, evdeki sade ama modern mobilyalara—tanıklık eder.
Peder Lucas’ın kıyafetleri de onun sıra dışı doğasını yansıtmaktadır. Kıyafet tasarımcısı Carlo Pogglioli, Peder Lucas’ın kıyafetlerini tasarlarken başlangıçta daha geleneksel rahip giysilerine göz attı. Ardından Hopkins’le tanıştı. “İlk provaya geldiğinde, ‘bu geleneksel şeyleri daha modern bir şeyle karıştırmak istiyorum,’ dedi ve tamamen haklıydı,” diyor Pogglioli. “Onu eski bir rahip cübbesi içinde görüyoruz; cübbeyi sıfırdan yaptım çünkü o eski kumaşları artık bulmak mümkün değil. Ama bir de bakıyorsunuz ki altında bir tişört, cebinde de cep telefonu var.”
Pogglioli, filmin gerektirdiği rahip kıyafetlerini araştırma fırsatını memnuniyetle değerlendirdi. “Yönetmenimiz Mikael’e gösterilecek en iyi şey, gerçek Vatikan’dı,” diyor kıyafet tasarımcısı. “Halkı huzuruna kabul ettiği sırada Papa’yı görmeye gittik. Bu inanılmazdı çünkü dünyanın dört bir yanından yüzlerce keşiş, rahibe ve rahip gelmişti. Film boyunca kullandığımız referans noktası da bu oldu.”
Michael Kovak için, Pogglioli filmin başında Amerika’ya has, yolculuk devam ettikçe daha koyu ve ciddi tonlara bürünen bir görünüm yarattı. “Bu muhtemel şeytani ele geçirme olayıyla karşılaşmaya başlarken zihninden geçenleri bire bir görüyoruz,” diye açıklıyor Pogglioli. “O nedenle, memleketi Illinois’de parlak renklerle başlıyor, Roma’da daha soğuk renklere geçiş yapıyoruz.”
Ortamdaki soğukluk hissi, Michael’ın Peder Lucas’la birlikte çıktığı karanlık yolculukla birlikte her şeyin içine işliyor. Görüntü yönetmeni Davis, “bu filmde güneş nadiren parlıyor,” diyor. “Öykü karanlıklaştıkça, gün ışığı daha soğuk bir his veriyor, sanki hiç ısıtmayacakmış gibi. Daima soğuk ve bunaltıcı bir his veriyor. Dışarı çıktığınızda gündüz mü gece mi olduğunu anlayamadığınız, yağmurlu bir Kasım öğleden sonrasını hayal edin. Filmin tonunda vermek istediğimiz his buydu.”
Şeytani ele geçirme vakası hızlanırken ve Michael sıkı sıkıya tutunduğu inançlarının denetimini kaybetmeye başladığında, kelimenin tam anlamıyla dünyası yıkılır. Sonraki sahneler için, yönetmen şeytani ele geçirmenin, dokunduğu her şeyden enerji emen bir kara deliğe benzemesini istedi.
“Eşyaların havada uçması gibi abartılı doğa üstü efektlerden kaçınmak istedik; ama film ilerledikçe ortamda değişiklikler oluyor; yağmurda artış, mimaride çürüme, duvarlarda küf ve mantar artışı,” diyor Andrew Laws. “Bunu, şeytani ele geçirme olayının sonucunda bir bozulma olarak gördük; bir insanın, içinde bulundukları bir ortamın veya hayatlarının bozulması.”
Şeytan çıkarma odası, bu etkinin dip noktasını simgeliyor. Göz hizasının çok yukarısında bulunan, perdeli iki tavan penceresi ile kuşatılmış yuvarlak bir pencereden Davis’in bu ıssız alana verdiği ışık, hayal edilebilecek en soğuk ışıktı. “Burada gerçek neşe ya da keyif bulmanın mümkün olmadığı fikrini vermek istedik,” diyor görüntü yönetmeni..
Yönetmenin şeytan çıkaranlara ve iblislere ait bu dünyaya hayat verme konusundaki bilinçli ama duygusal yaklaşımı, oyuncu kadrosunda ve çekim ekibinde büyük etki uyandırdı. Hopkins, “Mikael hiçbir şeyi abartmıyor,” diyerek yönetmenden övgüyle söz ediyor. “Güpegündüz bir ortamda her şeyin normal olduğunu gösteriyor ama bu normalliğin altında korkunç bir şey meydana geliyor. Mikael kamerayı odada çok sessiz bir şekilde dolaştırarak, izleyicinin olaya tanık olduğu hissini veriyor.”
“Bence hepimiz tuhaf görünen ve ne olabileceğini sorguladığımız bir iki şeye şahit olmuşuzdur,” diyor Matt Baglio. “Aydınlık ya da karanlık, ruhani bir şeyle temas kurduğumuzu hisssettiğimiz veya verdiğimiz kararların denetiminin elimizde olup olmadığını sorguladığımız bir an. Bence çoğu insan bu konuda atalarından gelen bir birikime sahip. Köklerimize uzanan,daha iyi anlamaya ve yaşamımızın denetimini elimize almaya çalıştığımız bir şey.
Kadro ve ekibin büyük bölümü gibi Håfström için de “The Rite/Ayin”i yapmak bir bakıma baş karakterin yolculuğuyla paralel bir yolculuğa çıkmaktı. “Hepimiz hayatta belli arayışlar içindeyiz; bir sinemacı olarak, konuları eşsiz bir şekilde araştırma fırsatı buluyorsunuz,” diyor. “Tarihten bir an veya özel bir yer de olabilir, şeytan çıkarma gibi gizemli bir olay da. Bu keşif yolculuğu, beni gitgide daha da kendine çekti. Bu, benim için bu büyüleyici dünyaya adım atmanın bir yoluydu.”

Bir yanıt yazın