“Yes Man/Bay Evet”te Carl Allen (Jim Carrey) hayatı hiçbir yere varmayan biridir ta ki bir gün çok basit bir şeye, her şeye ama her şeye “evet” deme ilkesine dayanan bir kendi kendine yardım programına katılana dek. Böylece “EVET”in gücünü açığa çıkaran Carl’ın hayatı beklenmedik ve harika bir şekilde değişmeye başlar: İşte terfi almakla kalmaz, yeni bir aşka da yelken açar. Ama her fırsata kucak açma hevesi biraz fazlaca iyi bir şeye dönüşmeye adaydır.
“Yes Man/Bay Evet”i Peyton Reed (“The Break-Up”, “Bring It On”) yönetti. Nicholas Stoller, Jarrad Paul ve Andrew Mogel filmin senaryosunu Danny Wallace’ın aynı adlı kitabından uyarladılar. Yapımcılığını Oscar® ödüllü yapımcı Richard D. Zanuck (“Driving Miss Daisy”, “Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street”) ile David Heyman’ın (the “Harry Potter” filmleri, “I Am Legend”) gerçekleştirdiği “Yes Man/Bay Evet”in yönetici yapımcıları ise Marty Ewing, Dana Goldberg ve Bruce Berman.
“Yes Man/Bay Evet”in diğer başrol oyuncuları ise: Zooey Deschanel (“Bridge to Terabithia”), Bradley Cooper (“Wedding Crashers”), John Michael Higgins (“Fred Claus”) ve Terence Stamp (“Get Smart”). Filmde yardımcı rolleri ise Rhys Darby, Danny Masterson, Fionnula Flanagan, Sasha Alexander, Molly Sims, Brent Briscoe, Rocky Carroll, John Cothran ve Spencer Garrett paylaştılar.Görüntü yönetimini Robert Yeoman’ın üstlendiği filmde yapım tasarımı Andrew Laws’un, kurgu Craig Alpert’in, kostüm tasarımı Mark Bridges’ın, müzik ise Lyle Workman ile Mark Oliver Everett’in imzasını taşıyor.
“Yes Man/Bay Evet”in dünya çapındaki dağıtımını bir Warner Bros. Entertainment kuruluşu olan Warner Bros. Pictures, seçilmiş bölgelerde ise Village Roadshow Pictures gerçekleştirecek.
YAPIM HAKKINDA
Evet Kaçkınları
Carl Allen bir rutin içindedir. Çalıştığı bankada kredi başvurularını geri çevirmediği zamanlarda, arkadaşlarının davetlerini geri çevirmekte, evde koltuğuna gömülüp tek başına televizyon seyretmektedir. Etkin şekilde bir “Bay Hayır” olmuştur.
Carl rolünü üstlenen Jim Carrey, “O adam oldum. O durumda olup da hayatı görmezden gelen pek çok insan tanıyorum. Görmezden Gelme Birleşik Devletleri’nde yaşıyorum. Bana göre, bu film hayata katılmayı seçmekle ilgili. Beni ona çeken de bu oldu. Bazen bir şeye hayır demek, bir başka şeye, önünüze çıkacak daha büyük bir şeye evet demektir. Bazen de bir davete hayır demek koltukta oturup patates cipsi yemeye evet demektir. Kendiniz için doğru olanı yapın” diye öğütleyen Carrey, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ama genellikle pişmanlık duyduğumuz şeyler evet dediklerimiz değildir; hayır dediğimiz şeylere dönüp bakar ve, ‘Ah keşke biraz daha uzun yaşayabilseydim’ deriz”.
Carl’ın yaşamı isteksizce katıldığı bir kendi kendine yardım semineriyle beklenmedik ve köklü bir şekilde değişir. Seminerin lideri, katılımcıları daha çok evet diyerek hayatlarını değiştirmeleri konusunda yüreklendiren bir “Evet” gurusudur. Başta şüpheci yaklaşan Carl her şeye evet diyerek kendini anın akışına bırakır. “Filmde, Carl bir sıçrama tahtasına ihtiyaç duyan sıradan bir adam. Seminer işte bu sıçramayı sağlıyor” diyor yönetmen Peyton Reed ve ekliyor: “İlk başta biraz yolunu şaşırıyor ama sonra seminer sayesinde kendine geliyor ve hayatı tekrar yaşamaya başlıyor”.
“Malzemenin pozitif enerjisi ve birinin hayata gerçekten sıkı sıkıya sarılması, hele hele bizim durumumuzda bunu çok tesadüfi bir şekilde yapması fikri kesinlikle çok hoşuma gitti” diyor Reed ve ekliyor: “Carl gibi bir adamın bu durumlara düşmesi çok komik. Carl’ı Jim Carrey canlandırdığı takdirde, komedi olasılıklarının sonsuz olacağını biliyordum. Jim’in fiziksel komedi yeteneği ve sunumu filmin mizahını bambaşka bir düzeye taşıdı”.
Carrey ise, “Konseptin gerçekten çok sıkı olduğunu düşündüm. Arkanıza yaslanıp, evet dediğiniz takdirde olabilecek şeyleri hayal etmek gerçekten çok verimli şeyleri beraberinde getiriyor” diyor.
Wallace’ın kitabını keşfedip stüdyoya getiren yapımcı David Heyman, yazarın ilk kitabı “Join Me”yi okuduktan sonra büyük bir hayranı oldu. Yapımcı, “Yes Man” için de çok olumlu düşünceler beslediğini şu sözlerle ifade ediyor: “Danny’ye ve eserine yön veren gönül cömertliği bana gerçekten çok hitap eden bir şey. ‘Yes Man’i okudum ve çok sevdim. Evet dediğiniz takdirde önünüze serilen olasılıklar için kapı açmış olacağınız ve başınıza harika şeylerin geleceği düşüncesi çok ilginçti”.
İskoç yazar, mizahçı ve televizyoncu Danny Wallace, anılarını başrolünde Jim Carrey’nin yer alacağı bir filme dönüştürmek istediklerini söyleyen yapımcılarla görüştükten sonra sevincini zorlukla bastırdığını yüzünde bir gülümsemeyle anlatıyor: “Kitabımın bir Hollywood filmine dönüştürülmek istendiğini bildiren telefonu aldığımda çok sevindim ve heyecanlandım. Tabi ki ‘Evet!’ diyecektim. ‘In Living Color’daki performansından bu yana Jim Carrey’nin hayranıydım. Bu filmde görev alan herkes hikayeyi daha geniş kitlelere ulaştırmak üzere ‘Amerikanlaştırırken’ harika bir iş çıkardılar; hikayenin özü tıpatıp aynı kaldı”.
Carrey ise şunları söylüyor: “Ne denebilir ki? Danny olmasa ‘Yes Man/Bay Evet’ olmazdı. Kendisinin kitaptaki yaklaşımı tam bana göreydi. Her zaman gerçekten çok komik olabilecek ama sonradan üzerinde düşünülecek şeyler de sunan projeler arıyorum. Seyirciler ‘Yes Man/Bay Evet’i izledikten sonra eve gidip, ‘Ne kadar sık hayır diyorum? Acaba biraz daha sık mı evet demeliyim?’ diye düşüneceklerdir”.
Gerek Carrey gerek Reed bu kez evet dediklerine memnunlar.“Jim’le çalışmaktan müthiş zevk aldım” diyor Reed ve ekliyor: “Önceden tanışmıyorduk ama gerçekten de sanki bir elmanın iki yarısıymışız gibi hissettim; mizah anlayışımız çok benzer. Ön yapım sırasında da birlikte epeyce vakit geçirdiğimiz için, çekimler başladığında aramızda özel bir dil oluşmuştu ve filmde neleri hedeflediğimizi, Carl’ın nasıl bir karakter olacağını çok iyi biliyorduk”.
Carrey şunları ekliyor: “Peyton’ın doğaçlama geleneğinden geldiğini biliyorum ama yine de, hiç abartısız, sette arkama yaslanıp birinin beni her an güldürmesine izin verdiğim ilk film buydu. Beni yerlere yatırdı. Her oyuncunun en az bir kez yapması gereken şeyler vardır; bence Peyton Reed’le çalışmak bunlardan biri”.
“Git kendini köprüden at!”
“Yes Man/Bay Evet” rolünü üstlenmek için Jim Carrey’nin yeni bazı becerilerde ustalaşması gerekiyordu. Carl’ın “evet” dünyasına sıçrama yapması için bunlar gerekliydi. Carrey’nin, daha önce de gitar çalmış olmasına rağmen, farklı türde bir sıçrama yapması gereken bir karakterle birlikte yer aldığı sahnelerde çalacağı şarkıyı saatlerce prova etmesi gerekti. Carrey’nin müzik yeteneği nasıl mı? “Gitar hocam çok teşvik ediciydi. Bana, ‘İyi bir ritim duygun var; kulağın da iyi. Bu işin üzerine gerçekten düşmelisin’ dedi. Ama aktör kendi sınırlarını biliyor. “Yapım sona erdikten sonra bir daha gitara dokunmadım. Dünyada Eric Clapton gibi insanlar varken neden dokunayım ki?” diyor aktör.
Carrey ayrıca Carl’ın dil becerisini hayata geçirebilmek için şive öğretmeni John Song’la Korece çalıştı. Bu konuda şunu söylüyor: “Sonunda başardığımda insanlar çok etkilendiler. Ama dolu dolu 10 haftayı bunun için uğraşarak geçirdim. Yapmak zorunda kaldığım en zorlu işlerden biriydi”.
Yönetmenin yorumu ise farklı: “Jim’le çalışırken, her yeni gün yeni bir macera çünkü hikaye onun pek çok değişik şey yapmasını gerektiriyor: Motosiklete biniyor, Korece öğreniyor, gitar çalıyor, ‘Dance Dance Revolution’ı çalıyor, vücut pateni yapıyor ve bir köprüden bungee-jumping yapıyor! Jim her şeye var; bu filme de çok iyi hazırlandı. Bunlar benim işimi çok kolaylaştırdı”.
Carrey motosiklet binmedeki yeteneğini daha önceki filmlerde göstermişti; özellikle de “Dumb and Dumber”da. “Yes Man/Bay Evet”te ise iki tekerlek üzerindeki marifetini, Ducati motosikletinde sergiledi… üstelik hastane elbisesi giymişken.
Gülerek, “Kıskançlıktan çatla, Peter Fonda” diyen Carrey, Los Angeles merkezinde çekilen sahneler için Ducati’nin üzerine atlıyor. “Yeni nesil için yeni bir motosiklet filmi: Ducati!” diyor aktör.
Özel efektler teknisyeni bu sekans için özel makaralar geliştirdi. Sekansta, Carl bir arkadaşının Ducati’sini ödünç alıp, Zooey Deschanel’in canlandırdığı Allison karakterini bulmak için caddelerde hızla ilerliyor. Makaralar ise Carrey’ye kamera arabasının arkasında yol alma, ve azami güvenlik amacıyla dikkatle kontrol edilen manevra ve tehlikeli numaraları yapma olanağı tanıyor.
Motosiklet sahnelerinin bazılarında dublörlük yapan Ernie Vigil, “Filmde, Carl ilk kez bir Ducati motosiklete biniyor. 1100 cc.lik motor hacmi ve tonları bulan torkuyla bu araç tam bir canavar” diyor ve ekliyor: “Jim’i o makaraların üzerinde görmek çok hoştu, ama motosiklete binebildiğini bilmiyordum. Sonra Ducati’nin üzerine atladı, gaza bastı ve trafikte tam bir profesyonel gibi manevralar yapmaya başladı. Harikaydı!”
Filmdeki bir diğer aksiyon sahnesi ise az bilinen bir spor olan vücut patenini içeriyordu. Yönetmen bunun ilhamını kendisine gönderilen bir online videodan aldığını söylüyor: “Bir arkadaşım bana bu klipi gönderdi ve, ‘Çok eğlenceli görünüyor, bir bak istersen!’ dedi. Fransız Jean Yves Blondeau’nun klipiydi. Blondeau kendi tasarladığı ve içine paten tekerlekleri monte edilmiş o çılgın ‘vücut pateni kıyafeti’ içindeydi. Zırhlı asker kıyafeti ile ‘Star Wars’ birliklerinin kıyafetlerinin bir karışımıydı! Jim’e ve yazarlara gösterdim. Hepimiz buna bayıldık. Gerçekten çok eğlenceli ve kinetik bir şey gibi duruyordu”.
Evet artık yeni Hayır
“Yes Man/Bay Evet”in özü ve mizahı rutin bir hayat yaşayan sıradan bir adam olan Carl’ın evet diyerek yepyeni bir olasılıklar dünyasının kapısını açma serüveninde yatıyor.
David Heyman şunu belirtiyor: “Dünya ne yazık ki ‘Bay Hayır’larla dolu. Oysa daha çok ‘Bay Evet’ olduğumda hayatın bana iyi davrandığını hissediyorum. Sinema sektöründe yer almak istedim ve 4.000 km. kat edip New York’a taşındım, sonra da 4.000 km. daha kat edip Londra’ya geldim. Delilikti ama benim açımdan işe yaradı”.
Zanuck’un bu konudaki yorumu ise şöyle: “Buradaki ana fikir kişinin yaşamıyla ilgili riskler alması gerektiği. Her şeye hayır dediğinizde, kapıları kapadığınızda, fırsat ayağınıza gelmez. Umarım izleyiciler bu hakikaten komik filmden zevk aldıkları gibi, ardında yatan mesajı da alırlar”.
“Ön yapım ve yazım aşamasında çeşitli zamanlarda, ‘Her şeye evet diyeceğiz’ diye karar verdiğimiz zamanlar oldu” diyen Peyton Reed ise şöyle devam ediyor: “Gerçekten de, biraz daha açık bir insan olduğunuzda, tuhaf bir şekilde kendinizi harika hissediyorsunuz. Filmi yaşayan garip biri gibi görünmek istemem ama film gerçekten hepimizin yaklaşımını etkiledi. Farklı deneyimlere biraz daha açık olmayı konu alıyor filmimiz”.
Carrey’nin son yorumu ise şöyle: “Bazı ‘evet’ anlarım oldu. Birçok kez de, ‘Nasıl oldu da buna evet dedim?’ diye düşündüm. Ama nihayetinde ‘Yaşam böyle bir şey, dostum’ diyorsunuz”.
16 Ocak 2009’da sinemalarda.
www.herseyeevet.com