Devlerin Günahı
(There Be Dragons)
Pişmanlık en üzücü, aşk en güçlü histir..
Bağışlamaktan daha büyük bir hediye ise olamaz…
Ve azizlerin bile bir geçmişi vardır…
Filmin yönetmenliğini ve senaristliğini The Mission (Misyon ) ve The Killing Fields (Ölüm Tarlaları) filmleriyle iki kez Oscar’a aday gösterilen Roland Joffé üstleniyor. 1936-39 yılları arasında İspanya Sivil Savaşında geçen bu büyüleyici hikaye muhteşem görüntüler ve epik bir anlatımla sinemaya aktarılmış.
Filmin başrollerini; Wes Bentley (American Beauty, Ghost Rider), Charlie Cox (Stardust, Casanova), Olga Kurylenko (Quantum of Solace 007 James Bond kızı , Max Payne) Emmy Ödüllü oyuncu Derek Jacobi (Gladiator, The Golden Compass), Dougray Scott (Mission Impossible II, Ever After) ve Rodrigo Santoro (300, Che) paylaşıyorlar.
Londra’lı gazeteci Robert Torres (Dougray Scott) 1982 yılında İspanya’yı ziyaret ettiğinde Katolik bir grup olan Opus Dei’ye ait bir kitap hakkında araştırma yapmaktadır. Robert araştırmasının bilgilerini aldığı babası Manolo Torres (Wes Bentley) ile konuşurken acılı bir hikayenin kahramanları ile tanışır. Manolo’yu Opus Dei’ye bağlayan kaynak grubun kurucusu Josemaría Escrivá (Charlie Cox)’dır. Hikaye yirminci yüzyılın başlarında iki çocukluk arkadaşı olan Manolo and Josemaría’nın hayatlarının yollarının ayrılması ile başlamıştır.
Josemaría’nın sevgi dolu ailesi trajik bir şekilde ölünce kilise tarafından yetiştirilir ve vizyon sahibi genç bir papaz olur. Manolo ise soğuk karakterli zengin bir endüstri devinin oğludur. İspanya’nın iç savaş ile ikiye bölündüğü günlerde Manolo Nasyonalistler ile birlik olur ve Cumhuriyetçilerin içine bir ajan olarak sızar. Ajanlık yaptığı bu iki taraflı hayatında genç ve güzel bir Macar olan İldiko’ya (Olga Kurylenko) duyduğu derin aşk ve kıskançlık herşeyi daha da karmaşık hale getirecektir. İldiko ise cumhuriyetçilerin cesur lideri Oriol (Rodrigo Santoro) ile aşk yaşamaktadır. Bu sırada Madrid’de bir yerlerde genç rahip Josemaria bir grup katolk idealist genci bir araya getirmiştir. Cumhuriyetçi çeteler kiliseleri ateşe verip, sokaklarda rahipleri vuruyorlardı… Zor günlerdi ve yolları kesişecekti….
Oscar Ödüllü ® Eugenio Zanetti (Restoration, What Dreams May Come) sanat yönetmenliğini, Oscar Ödüllü ® Yvonne Blake (What Dreams May Come) kostüm tasarımını, Oscar Ödüllü ® Michele Burke (Quest for Fire, Dracula) makyaj tasarımını ve yine Oscar Ödülü adaylığı olan ® Richard Nord (The Fugitive)filmin kurgusunu
üstlenmiş.Filmin Görüntü yönetmenliğini Gabriel Beristain (Caravaggio) yapımcılığını ise Ignacio Gómez- Sancha, Roland Joffé ve Ignacio Núñez üstlenmişler.
Yönetmen ROLAND JOFFÉ’den
There Be Dragons benim bir ağaç olarak saldığım köklerin yolunda bir değişiklik yaptı mı? Çok emin değilim fakat hayat birbirini takip eden ilmeklerden oluşuyor ve Josemaria karakterini düşündüğümde benim hayatıma dönüş yapan ilmekler olduğunu görüyorum.
Evren bilimciler ve fizikçiler varlıkların yapıları ile ilgili araştırma yapan bilim adamları evrende bizlerin de birer parçası olduğumuz şekiller ve yapılar olduğunu söylüyorlar. Bunların arasında en büyük yapının ise sevgi olduğunun üzerinde duruyorlar. Sevgisizliğin ise en korkutucu form olduğunda hem fikirler. Sevgi
gittiğinde geriye korku, nefret ve umutsuzluğu bıraktığı bir gerçek. Bunun olduğunu kendi gözlerimle görmek için yeterince uzun yaşadım. Ve sevginin tüm bunları yok ettiğine şahit oldum. Dünyaya sevgiyi getiren bir hikaye inşa etmek istedim. Bağışlamanın dünyanın en rahatlatıcı duygusu olduğunu ve onun sayesinde umuda yer açıldığını gördüm. Fakat tüm bunların bedeli ağırdı; çok fazla efor, disiplin gerekiyordu.
Sivil savaş olgusu bu hikayeyi oluşturmak için çok çekiciydi. Çünkü dünyada hala kan davası denen bir olgu canlıydı ve aileler arasında yaşanıyordu. Sivil savaşlarda da benzer bir şekilde aile bireyleri farklı taraflara geçerek bölünüyorlardı. Ve bu durum nefret hissini yaratıyordu. İşte bizim günlük yaşamımızda yarattığımız nefret hisleri de bizim Sivil Savaşlarımızın başlangıcı luyordu. There Be Dragons iki türlü sivil savaştan da
bahsediyor. Bu filmi izleyenler kendi hayatlarının da içinde adaletsizlikler, reddedişler, yaralar ve tum bunlara rağmen suskun kaldıkları zamanlar olduğunu görecekler. Ve tüm bunlara ayak direyip içlerindeki ejderhaları fethedip sevgiyi hayatlarına katmak gerektiğini fark edecekler. (Roland Joffé, 2010).
İngiltere doğumlu Oscar Ödülüne aday gösterilmiş olan yönetmen Roland Joffé öncelikle Josemaría Escrivá’nın biyografisini senaryolaştırmak ve filmini yönetmek fikrinden yola çıkmıştı. Bu fikrini belirten bir mektup yazarken kendisine Escriva’nın Opus Dei’nin kurucusu olduğuna dair bir DVD ulaşır. Bu Josemaría küçük topluluklarla yaptığı toplantıların görsellerinin olduğu bir DVD’di.
Joffé: “Videoda gördüklerime hayran olmuştum. DVD’yi kapattım ve mektup yazmayı bırakıp senaryo yazmaya başladım. Yazdığım sahneyi filmde mutlaka kullanmak istiyordum. Fakat birden fark ettim ki eğer filmi yapamazsam bu sahnede olmayacak ve benim gördüklerimi kitleler görmeyeceklerdi. Bu filmi yapmalıydım.’”
YAPIM HAKKINDA
Filmin çekimlerinin büyük kısmı İspanya’da tamamlanmış. Bazı sahneler Roma, Londra gibi şehirlerde çekilirken yapım tasarımcısı Eugenio Zanetti özellikle Arjantin’de çekilen sahneler için oldukça mutlu olmuş. Aslen Arjantinli olan sanatçı Joffe’nin kendisiyle çalışmak istediğini öğrendiğinde Arjantin çekimleri için minnettar olduğunu söylüyor.
Zanetti filmin en büyük özelliklerinden birinin filmin renklerinin ve temposunun , setlerin büyüklüğünün , oranlarının, kostümlerin renklerinin beş duyuya hitap edecek şekilde tasarlandığını söylüyor.