Güzel Günler Göreceğiz

Güzel Günler Göreceğiz

Konu

“Güzel Günler Göreceğiz” bir gün içerisinde İstanbul’da geçer. Beş farklı karakterin günlük hayatta kesişen yolları ve farkında olmadan birbirlerinin hayatına müdahalelerini anlatır. Film, doğrusal olmayan kurgusu ile bütün hikâyeleri iç içe geçirerek anlatır. Bir günlük zaman dilimi; geriye, şimdiye ve ileriye atlanarak “Güzel Günler Göreceğiz” yazısını okumaya devam et

Yangın Var

YANGIN VAR 9 ARALIK’TA SİNEMALARDA…

Sezonun merakla beklenen  filmi ‘Yangın Var’, 9 Aralık’ta sinema izleyicisiyle  beyazperdede buluşuyor.  Türkiye’nın en pahalı yol filmi olan komedi-macera türündeki ‘Yangın Var’da Osman Sonant, Koşman adlı itfaiyeciyi, Nesrin Cavadzade Asya’yı Yavuz Bingöl ise Diyarbakır Belediye Başkanı’nı canlandırıyor…
Sinema izleyicileri arasında fenomen olan  ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’a göndermeler yapan ‘Yangın Var’da her yangın sönüyor, bir tek aşk yangını sönmüyor. Karadeniz’in Çayırbağı beldesine hibe edilen itfaiye komyonunun teslimi sırasında Koşman Asya’ya vuruluyor. 1.000 km yolculukta Koşman’a eşlik eden Asya, zaman içinde bu sempatik itfaiyeciye aşık oluyor. Her izleyeni kahkahalara boğacak olan ‘Yangın Var’, romatik hikayesiyle insanın kalbinin derinliklerine de dokunacak ve filmin sonunda izleyiciler koltuklarından kalkamayacak.  Murat Saraçoğlu’nun yönetmen koltuğunda oturduğu bu sıcak hikayenin yapımcılığını ise Koray Çalışkan / Yol Sinema üstleniyor.

‘Yangın Var’da Nesrin Cavadzade, Osman Sonant ve Yavuz Bingöl’ün dışında, Erkan Can komik bir cami imamını, Şerif Sezer tipik Karadenizli bir kadını oynuyor. Filmde ayrıca, Reha Özcan, Gaffur Uzuner ve Metin Yıldız gibi ünlü oyuncular da kamera karşısına geçti. “Yangın Var” yazısını okumaya devam et

Acı

“ACI” 2 EKİM DE VİZYONDA
SON YILLARIN ARANAN SENARİST VE YÖNETMENİ CEMAL ŞAN’DAN MUHTEŞEM BİR FİLM DAHA GELİYOR.

Ünlü senarist ve  yönetmen Cemal Şan çok ses getirmiş olan aşk üçlemesinin ardından “Acı” isimli sinema filmiyle oldukça iddialı…
“ACI ”İnsana yakışır bir şekilde yaşamak için insanca olmayan her şeye “hayır” demek gerektigini anlatmaya çalışan,insana,hayata ve evrene dair bir hikayedir…
Erzincan’ın iki bin metre yüksekligindeki bir dag köyünde,olaganüstü zor kosularda çekilen filmde;Cemal Şan’ın “fetiş” oyuncum dedigi en iyi kadın oyuncu ödüllerine doymayan “Dilber’in sekiz günü”filmiyle Moskova’nın en ünlü ve dünya çapında ödüllü yapımcı,senarist ve yönetmeni Nikita Mihalkov’u dahi kendine hayran bırakan Nesrin Cavadzade ve yılların deneyimli oyuncusu, “sürü” filminin unutulmaz agabeyi Erol Demiröz başrolde..
Filmde,iki apayrı insan,iki apayrı oyunculuk anlayışı,iki apayrı dünya bir araya geliyor ve filmde anlatılmaya çalısılan dede torun ilişkisi,kuşak çatışmaları olaganüstü bir gerçeklikle ortaya konularak. iki kişilik bir dünya yaratılıyor…
Hava muhalefeti ve imkansız koşullara ragmen akılalmaz bir gayretle filmi tamamlamayı başaran Cemal Şan ve ekibi sonuçtan oldukça memnun… “Acı” yazısını okumaya devam et

Dilber’in Sekiz Günü

Doğu’nun kıraç topraklarında fakir bir köyde annesi, babası ve kardeşleriyle yaşayan Dilber, çocukluk aşkı Ali ile evlenme hayalleri kurmaktadır. Ali ile birbirlerine aşıktırlar ama Ali’nin Babası, oğlunu bir başka kızla evlendirmek için arkadaşına söz vermiştir. Bu söz her n’olursa olsun tutulmalıdır. Ali, çaresiz babasının verdiği söz nedeniyle çocukluk aşkı Dilber’e bir başkasıyla evleneceğini söyler. Dilber bunu kabullenemez. Eline aldığı orakla Ali’nin evini basar. Ali’nin babası ürkmüştür Dilber’in bu deli halinden. Dilber’in peşinden avluda kendi ailesi ve köy haklıda toplanmıştır. Ali’nin babası durumu Dilber’e de izah etmeye çalışır. Dilber, ikna olmasa da orda kararını verir. Kendisini isteyen ilk adamla evlenecektir. Evin ahırına kendini kapatır. Babası, annesi, kardeşleri bu kararından vazgeçmesi için çok uğraşır ama başaramazlar. Dilber, kararlıdır…
Köye bir topal ağır aksak yürüyerek yaklaşır.. Duymuştur bu köyde bir kız vardır kendini isteyen ilk adamla evlenecektir. Mehmet’tir adı. Kasabada ki okulda hademelik yapmaktadır. Babadan kalma küçük bir evi, küçük de bir bostanı vardır. Şimdiye kadar kaç kez evlenmeye niyetlendiyse de, topal diye kimse kızını vermemiştir. Artık, o kadar çok geri çevrilmiştir kimse Mehmet’le kız istemeye bile gitmemektedir. Bu kez Mehmet kendisi isteyecektir kızı. Ayağını sürüye sürüye köye gelir. Dilber’in evini bulur ve kızı ister. Tüm aile şaşkındır ama Dilber’in inadı devam etmektedir. Dilber’in ailesi çaresiz kızlarını Mehmet’e verir. Mehmet’le birlikte dönüş yolunda artık iki kişidirler. Bir de Dilber’in çeyizinin bulunduğu bavul vardır yanlarında. Mehmet, Dilber’i kasabaya evine getirir. “Dilber’in Sekiz Günü” yazısını okumaya devam et

Gitmek: Benim Marlon ve Brandonum

İKİ DİL, İKİ ÜLKE, İKİ SINIR ARASINDA; KÜRT VE TÜRKÜN AŞKI
İstanbul’da yaşayan tiyatrocu Ayça ile Kuzey Irak’lı tiyatrocu Kürt Hama Ali, Türkiye’de çekilen bir film setinde tanışır ve âşık olurlar. Film çekimleri bittikten sonra Hama Ali Irak’a Ayça ise İstanbul’daki rutin yaşamına geri döner. Irak’ta savaşın patlamasıyla birbirlerine ulaşmaları adeta mucize halini alır. Ailesiyle, tiyatro çevresi ve kendisiyle mücadele eden Ayça, herkes Irak’tan kaçmaya çalışırken Hama Ali’ye ulaşmak için adeta tersine bir yolculuğa çıkar. İki sevgili savaşın acımasız şartlarında buluşabilecek midir?

İnsan haklarına vurgu yapan filmleriyle tanınan ödüllü yönetmen Hüseyin Karabey “Gitmek” adlı ilk uzun metraj filminde aşkı uğruna zorlu bir yolculuğa çıkmayı göze alan bir kadının hikâyesini anlatıyor. Filmin konusu, gerçek bir aşk öyküsüne dayanıyor. Filmde başrolleri paylaşanlarsa gerçek yaşamdaki kendi rollerini oynuyorlar. “Gitmek: Benim Marlon ve Brandonum” yazısını okumaya devam et