Neandria – Neandreia

Neandria – Neandreia

Konu:

1- Bir ekolojik olarak sürdürülebilir film yapım girişimi olan Neandria, antik bir kentin yakınlarındaki yoksul bir köyde, annesiyle birlikte yaşayan ve atletizm yarışlarına hazırlanan Suna adlı bir genç kadını odağına alıyor. Köye yeni gelen İmam ile birlikte değişen hayatı da izleyen film; yarışma, avlanma ve kazanma hırsıyla hastalanmış bir dünyada sıkışmış gençlerin, çatlaklarda özgürlüğü ve aşkı arayan isyanlarını anlatıyor.

2- Neandria, geçmişin izleri hayli silinmiş antik bir şehrin yıkıntılarının hemen altında, yoksul bir Ege köyünde geçiyor. Köyde hayat, dünyanın gerisinde yaşanandan hiç de farklı değil: Kıskançlık, hırs ve korku, burada da ele geçirmiş insanları. Yarışma, avlanma ve kazanma hırsının hasta ettiği bu insanların arasında bir tek, 18 yaşındaki Suna, yaşamaya dair can alıcı soruları sormaya cesaret edecektir. İyi ya da kötü olanı kim bilebilir ki? Ve yolun nasıl yürüneceğini kim bize söyleyebilir?

2- Türkiye’nin ekolojik anlamda ilk sürdürülebilir film yapım girişimi de olan film, Neandria antik kentinin yakınlarında, yoksul ve küçük bir köyde yaşayan ve atletizm müsabakalarına hazırlanan Suna adlı genç bir kadının hikâyesini anlatıyor.

“Neandria – Neandreia” yazısını okumaya devam et

Şarkı Söyleyen Kadınlar

İstanbul’un adalarından birinde muhtemel bir deprem nedeniyle adayı boşaltma kararı alınmıştır. İnsanlar akın akın oradan ayrılırlar ancak küçük bir kesim bu karara uymayarak kalmakta ayak direr. Etrafta kıyamet arifesini andıran bir atmosfer hüküm sürerken geride kalanlar için hayat koşulları günden güne zorlaşacaktır.
Film, yaşamları farklı engellerle sıkıştırılmış bir grup kadının, inanç, cesaret ve enerji ile hayatın farklı boyutlarına yaptıkları heyecan verici insani serüvenlerine eşlik ediyor. Trajedilerini, isyan ve hayat şarkılarıyla dönüştüren bu kadınlar, bir türlü çıkamadığı çocukluğuyla erkekliğinde boğulan Adem’i elinden tutmalarıyla, insan olmanın eşsizliğini tattırıyorlar. “Şarkı Söyleyen Kadınlar” yazısını okumaya devam et

Kosmos

“KOSMOS” 16 Nisan’da sinemalarda

Konu:

Kosmos mucizeler yaratan bir hırsızdır. Dağlardan taşlardan, ağlayarak ve sanki birilerinden kaçar gibi gelir bu zaman dışı sınır şehrine. Şehre girer girmez nehirde boğulan bir küçük çocuğu kurtarır ve mucize yaratan insan olarak hemen kabul görür şehirde.

Kosmos sıradan birisi değildir. Kosmos’u hiç yemek yerken ya da uyurken görmeyiz. En büyük ihtiyacı çay, tek besini ise avuç avuç yediği kesme ya da toz şekerdir. Şaşırtıcı maharetlerinden birisi de yüksek yüksek ağaçlara büyük bir kolaylıkla tırmanıp, incecik dallarında bir kuş gibi oturabilmesidir. Kosmos herkesi irkilten bir isteğini açık sözlülükle belirtir: Aşk peşindedir. Kosmos’la dereden kurtardığı küçük çocuğun ablası Neptün arasında tuhaf bir yakınlaşma olur, ağaçlarda damlarda çığlık çığlığa kuş bağırışlarını taklit ederek sanki gölgeleriyle buluşur, oynaşırlar. “Kosmos” yazısını okumaya devam et

Hayat Var

Hayat (14), babası ve yatalak dedesi ile birlikte, nefes kesici güzellikteki İstanbul Boğazı’na açılan bir dere ağzına kurulmuş, derme çatma ahşap bir evde yaşamaktadır. Boğaz güzel olduğu kadar da karanlık ve tehlikelidir. Babası ailenin hayatta kalmasını sağlamak için küçük teknesiyle bu sularda balıkçılık yaparken, bir taraftan da birtakım yasadışı işlere girip çıkar. Hayat bu zorlu, sert ve acımasız dünyada doğmuştur ama yaşama sıkı sıkıya sarılır. Dünyadaki adaletsizliklere karşı cesaretini, dayanıklılığını ve umudunu yitirmez.
Hayat Var Yönetmen Görüşü
Benim için bu projenin en heyecan verici özelliği, filmin İstanbul’a ilk kez denizden yaklaşma ve suların üzerinde bir İstanbul oluşturma isteği.
İstanbul Boğazı’nda ne zaman bir kayıkta yalnız kalmayı düşünsem,kıyılardan 12 milyon kişinin bana baktığını, aynı kayıkta ne zaman yalnız kalmak istemesem, orada olduklarını bildiğim 12 milyon kişinin bana arkalarını döndüğünü hissederim.
İstanbul bütün büyük şehirler gibi sert bir şehirdir.Hele denizden bakıldığında insanı çepeçevre tahakkümü altına alabilen, güzelliğiyle sarhoş edip düşürdüğü melankoliden, zalim bir kayıtsızlıkla tekme tokat fırlatıp atabilen, gaddar bir şehirdir.
Film kendisine denizden bakılan böyle bir İstanbul oluşturmak istiyor. “Hayat Var” yazısını okumaya devam et