Hannah Montana: The Movie

Miley,gündüzleri normal bir lise öğrencisi, geceleri ise pop starıdır.Müzik eğlence ve aile bağı hepsi bu filmde.
Walt Disney Pictures, Disney Channel’ın efsane dizisi “Hannah Montana”nın maceraları “Hannah Montana: The Movie” ile sinemaperdesine taşındı.
Miley Stewart (Miley Cyrus), gizli pop-star kimliği ile okulu ve arkadaşları arasında denge kurma mücadelesi vermektedir. Ancak hızla artan şöhreti ve popülerliği özel hayatına egemen olunca herşeyi oluruna bırakır. Bunun üzerine babası (Billy Ray Cyrus), gerçeklerle yüz yüze gelmesi için onu Tennesse’deki Crowley Corners’taki evine çağırır. O andan itibaren Hannah Montana’nın bile hayal edemeyeceği çapta eğlence, kahkaha ve romantizm dolu bir macera başlayacaktır.
Çekimlerinin tamamı Nashville ve Los Angeles’ta gerçekleştirilen “Hannah Montana: The Movie”nin başrollerinde Miley Cyrus, Emily Osment, Jason Earles, Mitchel Musso, Moises Arias ve Billy Ray Cyrus oynadılar. Filmde ayrıca Melora Hardin, Margo Martindale, Barry Bostwick, Peter Gunn, Lucas Till ve Vanessa Williams gibi isimler de yer aldı. Konuk sanatçı olarak da Tyra Banks, Taylor Swift ve country müzik yapan Rascal Flatts üçlüsü kamera karşısına geçti.
Walt Disney Pictures’ın sunduğu “Hannah Montana: The Movie”nin yönetmenliğini, “Serendipity” ve “Shall We Dance?” gibi yapımlardan tanıdığımız Peter Chelsom üstlendi. Senaryosunu Daniel Berendsen’in yazdığı filmin yapımcılığını, portföylerinde “The Mummy: Tomb of the Dragon Emperor”, “Spider-Man 2” ve “Shanghai Noon” gibi filmler bulunan Alfred Gough ile Miles Millar gerçekleştirdi. Bu film, iki yapımcının Walt Disney merkezli olarak kurduğu prodüksiyon şirketi Millar / Gough Ink’in hayata geçirdiği ilk uzun metrajlı sinema filmi oldu.
Filmin görüntü yönetmenliğini David Hennings yaparken prodüksiyon tasarımlarını Caroline Hanania, kostüm tasarımlarını Christopher Lawrence hazırladı. Kurgu editörlüğünü, “P.S. I Love You”dan tanıdığımız David Moritz gerçekleştirdi. Müziklerini “Meet Dave” ve “The Passion of Christ”ten hatırladığımız John Debney besteledi. Koreografilerini ise, “Hairspray”, “Step Up” ve “Step Up 2: The Streets”ten tanıdığımız Jamal Sims hazırladı.
PRODÜKSİYON NOTLARI
Başrolünde Miley Cyrus’un oynadığı Emmy adayı televizyon dizisi “Hannah Montana” sadece iki yıllık süre içerisinde izleyici rekorları kırarken genç oyuncuyu da uluslararası düzeyde starlığa taşıdı. Aynı zamanda şarkıcı da olan Miley Cyrus’un “Breakout” adını verdiği üçüncü albümü en çok satan albümler listesinde zirveye çıkarken ABD’nin 70 kentinde düzenlenen “Hannah Montana” konser turnesinin biletlerinin tamamı satılarak bütün rekorlar kırıldı.
Miley Cyrus’un efsanevi yükselişi, “Hannah Montana” dizisinin 2006 Mart ayındaki sansasyonel açılış gecesinin ardından başladı. 5.4 milyon izleyici ile rating rekoru kıran dizinin hemen sonrasında Miley Cyrus izleyicinin kalbini kazandı. Dizide portresini çizdiği ve ikinci kimliği haline gelen Hannah Montana ve Miley Stewart karakterlerinin popülaritesi hızla artarken Miley Cyrus’un popülerliği de doruğa çıktı.
Filmin yapımcısı Al Gough’un bu konudaki yorumu şöyle: “Miley eşine az rastlanan yeteneklerden birisidir. Şarkıcılık, dans ve oyunculuğu bir arada götürürken espri gücü de yüksektir. Aslında bir filmde doğal olabilmek dünyanın en zor işidir. Miley bunu hiç yapmacık davranışlara başvurmadan başarabildi. Bu filmi yaparken onun oyunculuğunun gelişimini yakından görmek büyüleyici bir deneyim oldu.”
“Hannah Montana”yı büyük ekrana taşımak, Cyrus’un çok katmanlı yetenek gelişiminin doğal bir adımıydı. İzleyiciler de çok sevdikleri Miley Stewart ve Hannah Montana karakterleri hakkında daha çok şey bilmek isteyince “Hannah Montana”nın beyazperde serüveninin başlaması kaçınılmazdı.
Filmin Konusu:
Miley Cyrus bu filmde şarkı söyler, dans eder ve 13 şarkı söyler. Bunların bir kısmını Hannah Montana kimliğiyle, bir kısmını da Miley Stewart kimliğiyle söylediğini görürüz. Miley Stewart’ın gündelik hayatında artık Hannah Montana kişiliği daha çok yer tutmaya başlamıştır. Durum böyle olunca genç kız artık günlük sorumluluklarını yerine getiremez hale gelir. Bunun üzerine babası Robby Ray bu gidişe müdahale etmeye karar verir ve herşeyi yoluna sokmaya çalışır.
Miley / Hannah’ın babası Robby Ray Stewart rolünde, Miley Cyrus’un gerçek hayattaki babası Billy Ray Cyrus kamera karşısına geçti. Billy Ray Cyrus, filmin mesajı hakkında şunları söylüyor:
“Filmin Los Angeles’taki başlangıcında Miley’i yoğun baskı altında görürüz. Ekranda çizdiği Hannah Montana karakterinin ağırlığı altında adeta ezilmektedir. Tennesse’li bu genç kendi kimliğini kaybetmiş gibidir. Robby Ray bu durumun en iyi ilacının eve dönüş olduğuna karar verir. Babam bana, çevremizin ve hayatın neresinde bulunduğumuzun farkında olmamızın önemli olduğunu söylerdi. Tabii ki her zaman ileriye bakmalıyız; nereye gitmek istediğimizi bilmeliyiz. Ancak daha önemlisi, nereden geldiğimizi asla unutmamalıyız. Filmde verilmek istenen mesajın bu olduğunu düşünüyorum.”
Miley Cyrus’un bu konudaki yorumu şöyle: “Bu filmde, kim olduğumuzun ve nereden geldiğimizin farkına varmak için mutlaka zaman ayırmamız gerektiği gösterilir. Kendi hayatımda da bunu yapmam gerektiğini biliyorum. Nashville’deki evime geri dönmek bende harika duygular uyandırır ve gerçek kimliğimle kendimi daha rahat hissederim. Doğup büyüdüğümüz yerin şu anki kimliğimiz ve ileride olgunlaşınca geleceğimiz nokta üzerinde yansımaları vardır. Tıpkı filmde olduğu gibi bazen bir adım geri çekilip, gerçek dünyaya dönmemiz gerekir ki, gerçek kimliğimizden uzaklaşmayalım.”
Miley’ın evine geri dönüşü, büyükannesi Ruby’nin (Margo Martindale) doğum günü partisi sırasında gerçekleşir. O sadece uzun bir aradan sonra Tennesse’ye geri dönmekle kalmamış; aynı zamanda kendi ailesini, arkadaşlarını ve evinin anlamını yeniden keşfetmiştir. Kariyerinde ulaştığı başarının ardından bu geri dönüş daha da büyük anlam kazanır. Filmde Miley Stewart’ın eve dönüş yolculuğuna yer verilirken herşeyin başladığı ve Hannah Montana efsanesinin doğduğu yere izleyici davet edilir.
Senaryo yazarı Dan Berendsen bu konudaki düşüncesini şöyle anlatıyor: “Televizyon dizisinde Hannah Montana karakterinin kökenlerini asla göremezsiniz. Bu filmde Hannah Montana efsanesinin nasıl doğduğunun tam kapsamlı öyküsü anlatılır.”

HANNAH MONTANA EFSANESİNİN KÖKENLERİ

2006 yılında başlayan “Hannah Montana” dizisi, kısa sürede pop kültürü fenomenine dönüşürken çok sayıda TV Oscar’ı Emmy adaylığı elde etti, rating listelerinde 1 numaraya çıktı, sürekli gelişip büyüyen sadık hayran kitlesi edindi. Starlık düzeyine yükseldiği halde bundan etkilenmeden normal bir hayat yaşamak isteyen genç kız pop starı fikri, izleyiciler arasında geniş beğeni kazandı. Amerikan kablolu televizyonlarında yayınlanan dizi, ilk iki yılı boyunca 6 – 14 yaş grubuna yönelik yapımlar arasında 1 numaraya yerleşti.
Yapımcı Al Gough’un bu konudaki yorumu şöyle: “Hannah Montana dizisinde karakterin kendisi bir konsepttir. Bu yüzden onu filme uyarlamak kolay oldu. Temel olarak genç kızlar için bir süper kahraman filmidir. Buradaki Miley karakteri gündüzleri normal bir lise öğrencisi, geceleri ise pop starıdır. Bu yüzden kimlik, aile ve ilişkilerle ilgili sorunlarla ilgilenmek zorundadır. Benzeri sorunlarla boğuşan çocuk ve gençlerin çoğu, yeteri kadar güçlü olmadıkları duygusuna kapılır. Bu yüzden de güçlü kişiliği olan süper genç kız fikrinin gençlerin bu arzusunu doyuran işlevi olduğuna inanıyorum.”
“Hannah Montana” dizisinin yaratıcıları olan Michael Poryes ile Steve Peterman, 13 yaşından beri bu rolü oynayan ve günümüzün karizmatik starının çevresini birbirinden güçlü oyuncularla yapılandırdılar. Bunlar arasında bilge düşünceli dul baba rolünde rolünde Billy Ray Cyrus; pek o kadar da bilge düşünceli olmayan ağabey Jackson rolünde Jason Earles; güvenilir ve gerçek arkadaş Lilly rolünde Emily Osment gibi oyuncular başı çekti.
MILEY VE ROBBY RAY: TENNESSE’YE DÖNÜŞ
Televizyon dizisini kaynak alan bir filmin yapımı fikrinin tartışıldığı günlerde Miley ile babasını Tennesse’ye geri döndürmek, karakterlerin büyük ekrandaki öykü çizgileri için en ideal ve doğal çözümdü.
Yapımcı Gough, “Hannah Montana” öyküsüyle ilgili düşüncesini şöyle açıklıyor: “Uzun metrajlı filmdeki öykünün dış mekanlara açılmasını, nefes almasını istedik. Senaryoyu geliştirirken önümüze iki kural koyduk. Birincisi, televizyon dizisindeki setlerin hiçbirisini kullanmayacaktık. İkincisi ise, filmi gerçek mekanlarda çekecektik. Bunlar da Nashville, Malibu, Santa Monica Pier ve Beverly Hills’ti.”
Gough’un yapımcı ortağı Miles Millar şunları ekliyor: “Yapımcılar olarak hedefimiz, daima insanları şaşırtacak bir film yapmak oldu. Sanırım insanlarda sitcom tarzı bir komedi beklentisi vardı. Ancak biz tam tersini yaparak bu filmin geniş ölçekli, yürekli, doğaya açık, güzel görüntülü, dans figürleri ve fenomen müziklerle dopdolu olmasını istedik. Bu filmde bu saydıklarımın hepsi var.”
Filmin açılışında Miley Stewart karakterinin hayatı dengelerini yitirmiştir.Güzel ve heyecanlı tanıtımcısı Vita’nın (Vanessa Williams) kanatları altındaki Miley, Hannah Montana’nın kendi hayatına egemen olmasına izin vermiş gibidir. Hannah Montana kariyerinin başlangıçta neden gizli yaratıldığını unutmaya başladığı açıkça ortadadır.
Hannah Montana’nın bir çift özel tasarım ayakkabı için Tyra Banks ile yaptığı kavganın paparazziler tarafından yakalanması üzerine genç kızın babası sessizce kontrolü eline alır. Kızının itirazlarına kulak asmayan Robby Ray, onun New York’a gideceğini ve orada konser vereceğini zannetmesini sağlar. Aslında niyeti kızını Los Angeles’tan alıp Tennessse’deki baba evine götürmektir.
Miley’in çifte hayatı, Tennesse’ye bağlı Crowley Corners kasabasında daha karmaşık hale gelir. Süper star Hannah Montana’nın baba evine gittiğini her nasılsa haber alan bir gazeteci de (Peter Gunn) bu olayın izini sürmektedir. Bölgeye gelen gazeteci yerel halkı soru yağmuruna tutmaktadır. Ayrıca eski çocukluk arkadaşı Travis Brody (Lucas Till) ile karşılaşır ve kısa zamanda ilk ciddi aşkını yaşamaya başlar. Travis’i etkileyebilmek için Hannah Montana’nın yakın arkadaşı olduğunu anlatır. Ancak kasaba yakınındaki el değmemiş Crowley Çayırları’nı o bölgeye inşaat yapmak isteyen girişimcilerden kurtarmak için gereken parayı toplamak amacıyla konser vermeye kalkışmasıyla ikinci benliği yeniden su yüzüne çıkar. Bir kere daha boyundan büyük işlere kalkışan Miley, kendisine yardım etmesi için en yakın arkadaşı Lilly’i aramak zorunda kalır. Lilly’nin Hannah Montana kimliğiyle Crowley Corners’a gelmesi ile birlikte herşey kontrolden çıkacaktır.
DOĞRU YÖNETMENİ BULMAK
“Hannah Montana” öyküsünü uzun metrajlı versiyonda anlatmaya soyunan yapımcılar, sitcom dizisi duvarlarından çıkarak Miley / Hannah’ın dünyasını geniş ekran gerçekliğine taşıyacak bir yönetmen istiyorlardı. İki yapımcı Millar ve Gough’un performans orijinli bir yönetmene ihtiyacı vardı. Bulunacak yönetmen geniş kapsamlı müzik, komedi ve drama boyutlarını yakalayıp geniş ölçekli bir film yapabilmeliydi. Hepsinden önemlisi de, kendi gerçek benliğini arayan genç kızın sade ve samimi öyküsünü anlatabilmeliydi.
Yapımcıların görüş birliğine vardığı yönetmen Peter Chelsom oldu. Yapımcı Gough bu tercihin sebebini şu sözlerle açıklıyor: “Peter Chelsom’un bugüne kadar yaptığı filmlerine bakarsanız, komedi, aile, müzik ve duygu gibi katkı maddelerinin hepsinin yer aldığını göreceksiniz. Daima performans alır, daima performansa öncelik verir. Özellikle Miley Cyrus olmak üzere tüm genç oyunculardan en iyi performansı alacak bir yönetmene ihtiyacımız vardı. 10 yıl boyunca The Royal Shakespeare Company, The Royal National Theatre gibi ciddi kuruluşların yanısıra televizyon ve film alanında çalışmış bir aktör olduğu için aktörlerin dilinden ancak o anlayabilirdi. Geniş vizyonu ve deneyimiyle tam aradığımız isimdi.”
Peter Chelsom’un performans orijinli bir yönetmen olmasının yanısıra çok önemli bir artısı daha vardı. Belki tuhaf gelecek ama kendisinin televizyon dizisi ve gizli pop-star efsanesi hakkında neredeyse hiç bilgi sahibi olmaması, yapımcılar tarafından önemli bir artı olarak değerlendirildi.
Yapımcı Millar bu duruma şu sözlerle açıklık getiriyor: “Hannah Montana olayını daha önce hiç duymamış. Aslında böylesi daha iyi oldu, çünkü eldeki materyale yepyeni bir açıdan bakmak istiyorduk. Senaryo üzerinde çalışırken o dizi hakkında bilgisi olmayan çok yetenekli bir yönetmenle çalışmak daha verimli bir yöntem olacaktı. Peter olayın içine girdikten sonra kendisini Hannah Montana dizisinin bölümlerini seyretmeye verdi ve sonunda Hannah Montana uzmanı olup çıktı.”
Yönetmen Peter Chelsom’un bu konudaki yorumu şöyle: “Bu film bana 60’lı yıllarda tüm aile bireylerinin hep birlikte giderek keyifle seyrettiği Walt Disney filmlerini hatırlattı. Disney yetkilileri istediğim filmi yapmama izin verdiler. Hannah Montana üzerine yapılacak bir filmin alışveriş, partiler, müzik gibi bazı olmazsa olmazları vardır. Bunların hepsini sinema filmine koyduk. Klasik Walt Disney aile filmlerini hatırlatacak güzellik ve zenginlikte samimi bir film yapmak için gerçekten çok sıkı çalıştık.”
İKİNCİ DİL OLARAK MÜZİK
“Hannah Montana” dizisinde müzik hep vardı ama bu filmde müzik bambaşka bir boyuta taşındı. Stewart ailesinin Los Angeles’tan Tennesse’ye uzanan yolculuğu boyunca izleyiciler, bu ailenin kökenlerine müziğin ne kadar derinden işlediğini keşfedecekler.
Yapımcı Gough bu konuda şöyle konuşuyor: “Peter Chelsom bu filmdeki Stewart ailesini ikinci dili müzik olan çok dilli bir aile olarak tanımladı. Bence bu çok doğru…”
Yönetmen Chelsom ise, filmdeki çeşitli şarkıların öykü dokusu içerisine sıkıca örüldüğünü, böylelikle film müzikal olmadığı halde izleyenlere müzikal tadı verdiğini belirterek yaklaşımını şu sözlerle anlatıyor:
“Dans boyutunu müzikal geleneğine uygun olarak sürekli olarak kullandık. Ancak müzikalden çok daha entegre bir yapısı oldu. Şarkılar da konusundan ayrı kalmayacak şekilde filmin içerisine yerleştirildi. Kimi zaman müziğin varlığını dahi hissetmeyeceksiniz. İşlevi sadece öyküyü ilerletmek olacak.”
Chelsom’un sözünü ettiği yaklaşımın bir örneği “The Climb” adlı şarkıdır. Arkadaşı Lilly, erkek kardeşi, babası, büyükannesi ve sevgilisi Travis ile sorunlar yaşayan Miley, gizlemek zorunda olduğu sırrının sevdiği insanlarla ilişkilerine zarar verdiğini fark etmeye başlar. Kafası iyice karışıp pişmanlık hissine kapılınca duygularını “The Climb” adlı bir şarkı yaratarak ifade etmeye karar verir.
Yapımcı Gough bu şarkının özelliğini şu sözlerle açıklıyor: “Bu şarkı aslında Miley’in duygusal yolculuğudur; filmde öğrendiği derslerdir. Jesse Alexander adlı Nashville’li bir bestecinin ortağı John Mabe ile beraber yazdığı epik bir şarkıdır. Miley’in yolculuğunu ve filmin mesajını içinde barındıran son derece güçlü bir balladdır.”
Miley / Hannah bu filmde totalde 12 yeni şarkı yorumladı. Bunlar arasında “Let’s Get Crazy”, “Butterfly Fly Away” ve “You’ll Always Find Your Way Back Home” gibileri yer aldı.
Filmdeki yenilikçi müzik karışımında pop, rock, country, hip hop, hatta çok tanıdık Hawaii temalı bir melodi bile olduğunu ifade eden Chelsom, “Bunun, müzikle birlikte ilerleme; güncelleme, daha sofistike kılma ve Miley’in yaşına uyum sağlama fırsatı olduğunun farkına vardık. Bundan önce hiçbir filmde daha iyi bir müzikal deneyim yaşamamıştım” diyor.
Dans etmeyi çağrıştıran bir başka şarkı ise, film yapımcıları tarafından “Miley’s Macarena” takma adı verilen “Hoedown Throwdown”dır. Miley Stewart’ın sahneye çıktığında söylediği ve seyircisine şarkı sözleriyle birlikte dans adımlarını da öğrettiği bu şarkı, hip hop country fusion türündedir.
Dans adımları şarkı olduğu; şarkı da dans adımı anlamına geldiği için müzikal parçaları yaratmak, geniş çaplı işbirliği gerektirdi. Besteciler, koreograf (Jamal Sims), Miley ve film yapımcıları arasındaki işbirliği süreci her aşamada devam etti. Miley Stewart’ın Los Angeles’ta söylediği tarzla country müzik kökenlerini birleştirmek isteyen Chelsom’un kararlılığı sonucunda ortaya zaman içerisinde “Hoedown Throwdown” gibi bir şarkıyı üreten improvize dans parçaları çıktı.
KURGU İLE GERÇEK ARASINDAKİ ÇİZGİYİ AŞMAK…
Kendilerini yeniden yuvaya dönerken bulan karakterler sözkonusu olduğunda genellikle klasik öyküleme mantığı kullanılır. “Hannah Montana: The Movie”de bu konu anlatıldığı halde, kurgu ile gerçek arasındaki çizgiyi aşan bir film oldu. Miley Stewart ve Hannah Montana karakterlerinin her ikisini de Tennesse’ye götüren film, aynı zamanda bu iki rolde oynayan Miley Cyrus ile babasını da Cyrus ailesinin gerçek memleketine geri götürdü. Böylece Miley Cyrus, iki yıldır devam eden starlığının hemen sonrasında, doğup büyüdüğü yerlerde bir kez daha bulunma şansını elde etti.
“İnsanın kendisine, ailesine ve gerçek kimliğine sadık kalmasını çok önemli görüyorum. İzleyici bu filmden çıkarken kendisini benim evime gelmiş gibi hissederse çok mutlu olacağım. Nashville’i çok iyi anlayacaklarını umuyorum, çünkü Nashville benim herşeyimdir. Nashville benim gerçek kimliğimdir” diyor Miley Cyrus…
Hannah Montana öyküsünün önemli bir kısmında Tennessee eyaleti vardır. Aynı durum Cyrus ailesinin kökenleri için de geçerlidir. Dolayısıyla filmin oradaki mekanlarda çekilmesi hayati önem taşıyordu. Sonuçta tıpkı Los Angeles gibi, Tennessee eyaleti de filmde başlıbaşına bir karakter haline gelirken Miley ve Hannah’ın hem gerçek, hem de kurgusal kökenlerini temsil etti.
Filmin çekimleri sayesinde Tennessee’ye geri dönme ve aile çiftliğinde olma şansını elde eden Billy Ray, Miley’in 13 yaşına kadar yaşadığı ortamlarda bulunmanın mutluluğunu şöyle anlatıyor:
“Miley’in buralarda geçen çocukluğunu hatırladım. Ağaçlara tırmanır, ata binerdi. Buraya yeniden gelince sanki tekrar o küçük kız olup çıktı. Yetenekli kızımla beraber çalışmak benim için müthiş bir deneyim oldu. Kızımla gurur duyuyorum. Sadece özel hayatındaki babası olarak değil; yazdığı şarkıların ne kadar harika olduğunu gören bir müzisyen olarak da gururluyum. Ondaki inanılmaz gelişimi görmek bana heyecan veriyor. Lucille Ball’dan esinlendiği komedyenlikten gerçek derinlikli bir role geçiş yapışını hayranlıkla izledim. Bu filmin onu izleyecek gençlere, hayallerinin peşinden koşmaları, ilgi ve sevgi duydukları uğraşlara yönelmeleri ve asla vazgeçmemeleri konusunda esin kaynağı olacağını umuyorum.”
Başka gençlere örnek olmanın güvenini yaşayan Miley Cyrus ise, bu filmdeki rolü konusunda ilk başta epeyce sinirli ve gergin olduğunu içtenlikle kabul ediyor. Dizide zaman içerisinde oluşan karakteri bu film sayesinde daha da geliştirme fırsatı bulduğunu belirterek şöyle konuşuyor:
“Bence böyle bir filmi yapmanın en güzel yanı, televizyon dizisinde yaratılmış karakterleri daha iyi anlama ve geliştirme fırsatı vermesiydi. Açıkçası filmin çekimlerinin yarısına kadar oldukça endişeliydim. Şunu anladım ki, uzun metrajlı film yapmak, ipe tırmanmayı tekrar tekrar öğrenmek gibiymiş. Çekimler sırasında bir gün yönetmen Peter Chelsom, bana ‘OK, buna inandım’ dedi. ‘Acaba ne demek istedi?’ diye düşündüm. Çok geçmeden o sözünü daha iyi anladım. Oynadığımız televizyon dizisi sadece çılgınlık ve eğlence amaçlı olduğu için daha az gerçekçiydi. Sonuçta çocuklar ve gençler için yapılmış bir sitcomdu. Oysa uzun metrajlı film çok farklıydı. Peter her zaman şöyle diyordu: ‘Sinema perdesindesiniz rolünüzü küçük yapın, çok küçük olsun. Çok fazla şey yapmanıza gerek yok.”
MILEY STEWART’IN İLK AŞKI, İLK HEYECANI…
Miley Stewart karakteri, ilk ciddi aşkını eski çocukluk arkadaşı Travis (Lucas Till) ile yaşar. Sarı saçlı mavi gözlü kovboy gence gönlünü kaptıran Miley, Travis’in daha fazla etkileneceğini ve ilgi duyacağını düşünerek Hannah Montana ismini gündeme getirir ve Hannah ile çok yakın arkadaş olduğunu söyler. Çifte kimliğini bir süre Travis’ten saklamaya çalışan Miley, yakışıklı gencin aslında Hannah’ı değil de, kendisini tercih ettiğini öğrenir.
Film yapımcıları, oyuncu bulmanın en zor olduğu rolün Travis rolü olduğunu söylüyorlar. Genç bir Güneyli erkek olma yolunda hızla ilerleyen bu karakter için adı duyulmamış genç bir aktör bulmak uğruna star isimlerle bile ilgilenmemeye karar verdiler.
Yapımcı Gough o aşamayı şöyle anlatıyor: “Aslında bizim aradığımız ‘Thelma & Louise’deki Brad Pitt’in gençliğine benzeyen bir aktördü. Bir süre sonra Georgia’ya bağlı Atlanta’dan Lucas Till’in bant kaydı geldi. Hemen kendisini çağırarak Miley ile karşılıklı ekran testi yaptık. İkisi çok iyi uyum sağlayınca aradığımız genç aktörün Lucas Till olduğunu anladık.”
Lucas Till filmde portresini çizdiği Travis karakterini şu sözlerle tanımlıyor: “Travis ile benim aramda birçok benzerlik var. Beni bu role çeken unsur da benzerliğimiz oldu. Travis karakteri Güneyli erkeklerin çoğunluğu gibi utangaç ve ağırbaşlıdır. Ben de Güneyliyim ve hem çekingen, hem de içine kapanığım. Duygularımı çok fazla göstermekten hoşlanmam ki, Travis karakteri de duygularını kendisine saklar. Ata binmeyi sever. Ben hiç ata binmemiştim ama öğrenince bundan çok hoşlandığımı fark ettim. Bu nedenlerden dolayı Travis ile epeyce fazla ortak yönümüz vardı.”
Miley / Hannah için romantizm yaratırken film yapımcılarının hedefi, genç bir kızın ilk ciddi aşkının heyecan ve masumiyetini keşfederek izleyiciye yansıtmak oldu. Yönetmen Chelsom bu konudaki yaklaşımını şu sözlerle açıklıyor:
“Ortada bir romantizm vardır ama bu, iki gencin günbatımına beraber yürüyeceği veya herşeyin mutlu olacağı anlamına gelmez. Biz burada bir aşkın iki yarısının belirli bir yöne doğru hareket etmesini ve birbirini, özellikle de Miley’i etkilemesini istedik. Filmdeki Travis karakteri kaba saba bir genç değildir. Neyi temsil ettiği ve genç kızın ayaklarını yere basmasını nasıl sağladığı önemlidir.”
Lucas Till bu filmdeki Travis rolüne hazırlanırken gitar ve piyano dersleri aldı. Ayrıca çekimler başlamadan önce at binmeye başladı. Provalardan önce hiç ata binmemiş olan Lucas Till, yaşadığı deneyimden zevk aldığını belirterek izlenimlerini şöyle paylaşıyor:
“Sanki hayatım boyunca hep ata binmişim gibi bu durum bana son derece doğal geldi. At binmeye aşık oldum diyebilirim. İşimin bir parçası olarak öğrenmek müthiş bir deneyim oldu.”
Lucas Till’in filmde bindiği dört bacaklı rol arkadaşı, 2003 yılında çekilen ve Büyük Ekonomik Bunalım döneminde efsaneler yaratan bir yarış atının öyküsünü anlatan “Seabiscuit” adlı filmin baş karakterini oynamış olan attan başkası değildi.
MEKAN ÇEKİMLERİ
Filmin çekim çalışmaları, Nashville ile Los Angeles bölgeleri arasında bölünmüş şekilde gerçekleşti. Nashville yakınlarında hayali Crowley Corners kasabası yaratıldı. Burası adeta cennetten bir köşe gibi olan küçük Amerikan kasabası oldu. Los Angeles’ta ise, Malibu ve Santa Monica plajlarıyla, Beverly Hills ışıltısıyla ve Forum’daki stadyum konseriyle Kaliforniya Rüyası yansıtıldı.
Yönetmen Peter Chelsom, mekanlarla ilgili yaklaşımını şu sözlerle dile getiriyor: “Bu filmde birbirinden güzel görüntüler olsun istedik. Öncelikli amacımız, seçilen mekanların aksiyona destek vermesi oldu. Filmin birinci perdesinde yüksek tempo vardır. Acele, acele, hep acele sözkonusudur. Durmak ve nefes almak için şans yoktur. Böyle yaptık, çünkü Miley’in Los Angeles’ta Hannah ve Miley Stewart olarak yaşadığı çifte hayatın doğasında acelecilik vardır. Herşey yüksek tempolu ve çılgındır. Sonrasında Tennessee eyaletine geçilmesiyle birlikte tempo ve görüntüleme tekniği değişir. Orada herşey daha geniş boyutludur. Ufku, gökyüzünü ve manzaraları görebilirsiniz. Herşey önünüzde açılır.”
Nashville şehrinde ve çevresinde kullanılan çeşitli mekanlar arasında Hermitage Oteli, Maury Havaalanı, Franklin Lisesi, Vanderbilt Üniversitesi, Rutledge Şelalesi, Smiley Çukuru, Leiper’s Fork ve Cool Springs’teki Belks Alışveriş Merkezi yer aldı.
Büyükanne Ruby’nin çiftliğiyle ilgili çekimler ise, Nashville’in güneyinde, Cyrus ailesinin çiftliğinden sadece birkaç mil uzakta yer alan 200 dönümlük bir çiftlikte yapıldı.
Ekipler ayrıca Tennessee eyaletindeki Columbia kasabası yakınında da çekim yaptılar. Bu kasabanın tarihi meydanında Crowley Corners adlı senaryo ürünü kasaba yeniden yaratıldı. Columbia’nın belediye binası, Crowley Corners’ın belediye binası işlevini görürken filmin en eğlenceli sahnelerinden birisi burada gerçekleştirildi. Bu sahne, Miley’in Hannah Montana gibi giyinmiş olarak belediye başkanıyla yemek yerken bir yandan da Lucas ile romantik İtalyan lokantasında yiyeceği yemeğe Miley gibi giyinmiş olarak gittiği için iki mekan arasında aceleyle koşuşturduğu sahneydi.
Columbia’nın meydanı ayrıca burada kurulan Pazar yerinde Miley ile büyükannesinin kavun, meyve peltesi ve reçel sattığı sahneye de ev sahipliği yaptı.
MILEY’İN LOS ANGELES’I
Tennessee’deki 10 haftalık çekimi tamamlayan ekipler, 2008 yılı Temmuz ayında Los Angeles’a dönerek Beverly Hills, Paradise Cove, Santa Monica Pier ve Forum stadyumu sahnelerini gerçekleştirdiler.
Malibu’nun kuzey ucundaki Paradise Cove adlı özel plaj, filmin içerisindeki müzik videosu ve rüya sahnesinin çekimlerinde arka plan olarak kullanıldı. Prodüksiyon tasarımcısı Caroline Hanania ile kostüm tasarımcısı Christopher Lawrence, bu sahnelerin çekimi için eğlenceli bir nostaljik ortam yarattılar. Bunu da rengarenk vintaj mayolar ve surfboard’lar, klasik sörf tahtaları ve plaj partisini cankurtaran kulübesinden izleyen adaleli cankurtaranlar gibi detaylarla sağladılar.
Beverly Hills’teki çekimlerde ise, Miley Cyrus ile Vanessa Williams’ın ünlü Rodeo Drive’a inmesiyle birlikte hayran kitleleri yüzünden caddedeki trafik resmen durdu. Bu cadde üzerinde Miley’in Tyra Banks ile tutuştuğu ayakkabı kavgasının dış mekan çekimleri yapıldı. Asıl kavganın da yer aldığı iç mekan çekimleri ise daha önceden Tennessee’deki alışveriş merkezinde gerçekleştirilmişti.
Filmin son çekimleri ise, Kaliforniya’nın Inglewood kesimindeki Forum stadyumunda yapıldı. Eskiden Los Angeles Lakers ve L.A. Kings basketbol takımlarına ev sahipliği yapan ve günümüzde yüzlerce konserin verildiği bu dev salonda “Hannah Montana: The Movie”nin açılışındaki konser sahneleri çekildi. Miley Cyrus’un hit şarkılarını söylediği konser sahnesinin çekimlerine 1.000’den fazla figüran katıldı.
Yapımcı Miles Millar’ın “Hannah Montana: The Movie” ile ilgili son sözleri şöyle: “Bu filmi izleyecek olan hayranları, Hannah Montana’nın büyüdüğünü; şarkılarının da onunla birlikte olgunlaştığını görecekler. O artık TV dizisine başlayan oyunculuk ve şarkıcılık deneyimi olmayan kız değildir. Tıpkı oynadığı karakter gibi Miley Cyrus, hayalinin peşinden koşmak ve gerçekleştirmek için küçük kasabadan çıkıp gelen bir kızdır. Bu filmde, tıpkı hayranları gibi onun nasıl olgunlaştığını, nasıl büyüdüğünü göreceksiniz.”
Yönetmen: Peter Chelsom
Oyuncular: Miley Cyrus, Billy Ray Cyrus, Vanessa Williams, Lucas Till, Emily Osment,
Margo Martindale, Taylor Swift, Tyra Banks
Senaryo: Daniel Berendsen
Yapımcılar: Alfred Gough, Miles Millar, Billy Ray Cyrus
Görüntü Yönetmeni: David Hennings, Prodüksiyon Tasarımı: Caroline Hanania
Kostüm Tasarımı: Christopher Lawrence, Kurgu: David Moritz
Sanat Yönetmeni: Elliott Glick , Özgün Müzik: John Debney
Walt Disney Pictures

“HANNAH MONTANA: THE MOVIE” TÜRKÇE SESLENDİRENLER:

MILEY/HANNAH                            AYSUN TOPAR
ROBY                                             BOĞAÇHAN SÖZMEN
RUBY                                             TÜLAY BURSA
TRAVIS                                          ARDA AYDIN
VITA                                              GÜLSEREN GÜLTUNCA
LORELAI                                        FULYA ERGÜNEŞ
BRADLEY                                       MAZLUM KİPER
LILY                                              ÖZLEM ÖZBAY
JACKSON                                      SERCAN GİDİŞOĞLU
OLIVER                                         ANIL KIRKYILDIZ
OSWALD                                       UĞUR TAŞDEMİR
TYRA BANKS                                BERNA BAŞER
MAYOR                                        AZİZ GÜNGÖR
LUSINDA                                     YEŞİM KOPAN
RICO                                           NURHAN YILMA

YARDIMCI ROLLERİ SESLENDİRENLER:

ERHAN ABİR
UFUK BİGAY
TUĞBEY İSTANBULLUOĞLU
SEVAL TUFAN
ÖZGÜR ŞEVKİ ÖZTÜRK
SELEN ÖZTÜRK
TALHA SAYAR
ENVER GÜÇLÜ
NURHAN YILMA
ALİ HEKİMOĞLU
ZAMİRE KASAPOĞLU
SUZAN ACUN
MURAT ERGÜR

Resimler:

Bir yanıt yazın