JOHNNY ENGLISH’IN DÖNÜŞÜ
Özet: Rowan Atkinson bir komedi casus gerilim filmi olan Johnny English’in Dönüşü (Johnny English Reborn) ile korku ve tehlike nedir bilmeyen gizli ajan rolüne geri dönüyor. Son macerasında, Majestelerinin Gizli Servisi’ndeki bu beklenmedik istihbarat ajanının bir grup uluslararası katili, bir dünya liderini ortadan kaldırmadan ve global bir kaosa yol açmadan durdurması gerekiyordu.
MI7’nin en başarılı casusu parmaklıklar ardından kayıplara karıştığından beri, Asya’nın gözden uzak bölgelerinde eşsiz yeteneklerini bileyliyor. Ama üstleri Çin başkanına düzenlenmesi planlanan bir suikast girişimini haber aldıklarında bu sıradışı ajanın da peşine düşüyorlar. Dünya ona bir kez daha ihtiyaç duyarken Johnny English yeniden işinin başına geçiyor.
Yaptıklarını telafi etmesi için tek bir şansı olan Johnny English’in, KGB, CIA ve hatta MI7 arasındaki komplo ağını çözebilmek için ileri teknolojiye sahip âletlerle çalışması gerekiyor. Devlet başkanları konferansı boyunca, birinin hepimizi korumak için hiçbir hileyi gözünden kaçırmaması gerekiyor. Johnny English için felaket bir seçenek olabilir ama başarısızlık asla.
FİLMİN SİNOPSİSİ
Milyonların sevgilisi Gizli Ajan Johnny English (Rowan Atkinson), 8 yıl önceki utanç verici Mozambik faciasından sonra Ting Wang’in (TOGO IGAWA) yönettiği bir tibet manastırına çekilmiştir. Fakat English, MI7’den sadece kendisinin üstesinden gelebileceği bir görevi yönetmesi için telefon alınca hemen görevinin başına geçer.
Londra’ya geri dönen English, yokluğunda MI7’nin çok değişmiş olduğunu fark eder. Pegasus adıyla da bilinen Pamela Thornton (Gillian Anderson) tarafından tanınmayacak kadar değişmiş ve siyasal olarak doğru bir şekilde yönetilmektedir. Thornton, kahramanımızı eski ve lakayt yöntemleri kullanmaktan vazgeçirmeye çalışır. English ise geri döndüğünde ve idolü Ajan Ambrose, nam-ı diğer Ajan 1’le (Dominic West) ve tekerlekli sandalyeye bağlı Quartermain’le (TIM MCINNERNY) yeniden bir araya geldiği için çok mutludur. Nihayet güzel davranış psikoloğu Kate Summer’la (Rosamund Pike) tanıştırılır.
Pegasus, English’e önemli görevini açıklar: Hong Kong’a giderek Çin Başbakanı Xiang Ping’e (LOBO CHAN) yaklaşmakta olan Anglo – Çin görüşmeleri esnasında suikast düzenleneceğine dair istihbarat almış olan eski CIA ajanı Fisher’i (Richard Schiff) bulacaktır. Pegasus, protokolün doğru bir şekilde izlendiğinden emin olmak için çömezler çömezi Ajan Tucker’ı (Daniel Kaluuya), yani Yılın Ajanı’nı English’in yanına verir.
Peşindeki Tucker’la birlikte Hong Kong’a giden English’in takip ettiği ipuçları onu Fisher’in saklandığı otele götürür. Fisher, başbakanı öldürme planının arkasında Vortex adlı bir grubun olduğunu söyler. Vortex’in gizli bir silahı vardır. Fisher, English’e bir anahtar gösterir. Bu, birlikte kullanıldığında dünyanın en güçlü silahına erişim sağlayan 3 anahtardan biridir. Fisher, Vortex’in 3 üyesi olduğunu söyler. İçlerinden biri de kendisidir ve hayatı tehlikededir.
English, Mozambik Başbakanı Chambal’ın (WALE OJO) ölümünün arkasında da Vortex’in olduğun keşfeder. Verdiği bilgiler sızdırıldığı anda Fisher, Temizlikçi Katil (PIK SEN LIM) adındaki bir suikastçı tarafından vurularak öldürülür. English, Tucker’la birlikte kurnaz suikastçının peşine düşer ama Temizlikçi kaçmayı başarır. Temizlikçi Katil’in suç ortağı Ling (WILLIAMS BELLE) Fisher’ın odasına girerek cesedin üzerindeki anahtarı alır. English son derece çevik olan Ling’i çatılarda, sürat teknelerinde ve dubaların üzerinde takip eder ve anahtarı geri almak için kung fu bilgisini kullanır.
English ve Tucker Londra’ya döner. Pegasus’un lüks dairesinde giden English, Pegasus’la Dışişleri Bakanı’na rapor verir. Ancak iş anahtarı göstermeye geldiği zaman çalınmış olduğunu fark eder. Kulağı çekilen English, Vortex üyelerini bulmak için elinden geleni yapması söylenerek yeniden göreve gönderilir. Tek başına kalan English Pegasus’un annesini (JANET WHITESIDE) yanlışlıkla Temizlikçi Katil’le karıştırır. Rezil olan English serada otururken Kate onu terapi seansına davet eder.
Kate, bürosunda ileri teknoloji ürünü bir hipnotizma cihazı kullanarak English’in Vortex’in ikinci adamını hatırlamasına yardımcı olur: Karlenko (MARK IVANIR). English, kısa bir süre sonra golf sahasında Karlenko’dan bilgi toplamaya başlar ama Karlenko da Temizlikçi Katil tarafından vurulur. Hastaneye kadar giden yüksek süratli bir helikopter takibinin sonunda Karlenko, English’e ikinci anahtarı verir ve üçüncü adamın MI7 bünyesinde olduğunu açıklar. Ve birdenbire ölür.
Vortex tehdidi yüzünden Anglo – Çin görüşmeleri alelacele İsviçre’ye, Alpler’de bulunan ve içeri girilemeyeceği iddia edilen devlete ait bir kaleye taşınır.
Ambrose ve English birlikte yemek yerken English, Vortex’in üçüncü adamının MI7’nin içinden olduğunu söyler. Yemek esnasında Tucker, English’i bir bahaneyle tuvalete çeker ve köstebeğin Ambrose olduğunu açıklar. English, Tucker’ın kahramanına karşı yaptığı küstahlık karşısında o kadar sinirlenir ki Tucker’ı görevden alır. Ambrose, köstebeğin Quartermain olduğunu ima eder. Yemeğin sonunda English, ikinci anahtarı Ambrose’ye teslim eder.
Kendisini bir pusunun beklediğinden köstebek olmakla suçlandığından habersiz olan English, yeni ipucunu değerlendirmek için Quartermain’i kiliseye kadar takip eder. Suikasttan kıl payı kurtulduktan sonra Quartermain’in tekerlekli sandalyesini kullanarak olay yerinden kurtulur ve kaçarken kendisini bir anda Kate’in evinde bulur. Kaçın kurası Kate, Mozambik’te çekilen CCTV görüntülerini kullanarak English’in masumiyetini kanıtlar.
Sonunda üç anahtarı da ele geçirmiş olan Ambrose, kötü kalpli Madeleine’in de (JOSEPHINE DE LA BAUME) yardımıyla Çin başbakanını öldürmek için 500 milyon dolar ödemeyi kabul etmiş olan Asyalı bir iş adamıyla buluşmadan önce bir bnaka kasasındaki tehlikeli ilacı alır. Neyse ki olay yerine gelen English kimin kötü olduğunu sezgileriyle bulur.
İsviçre’deki Le Bastion’daki görüşmeler sürerken English sıcak takibe girişmeden önce Tucker’dan yardım ister. La Bastion’a giren ikili, güvenlik tarafından yakalanır. English ölü taklidi yapar ve binaya ceset torbasının içinde girer. Ambrose’yi tutuklamaya çalışır ama yanlışlıkla Pegasus için hazırlanmış olan zihin kontrol ilacını içer ve istemeden Ambrose’nin yeni piyonu haline gelir. English çaresizlik içerisinde Çin Başbakanı Xiang Ping’i öldürmeye direnmeye çalışırken Tucker verdiği emirleri hoparlörden yayınlayarak Ambrose’nin gerçek niyetini açığa çıkarır. Ambrose aceleyle kaçarken Kate’in süpersonik öpücüğü English’i kendine getirir. English, Ambrose’yi karlı dağlarda takip eder. Kahramanımız sonunda Ambrose içindeyken teleferik vagonunu havaya uçurmayı başarır. Görev (en azından teoride) tamamlanmıştır.
Buradan Buckingham Sarayı’na geçeriz. Başbakan (STEPHEN CAMPBELL MOORE), English’e şövalye unvanını geri verirken Pegasus ve Kate de gururla seyretmeye hazırlanmaktadır. Ancak English kraliçenin tahtının önünde diz çöktüğünde Kraliçe kılığındaki Temizlikçi Katil tarafından kafasının kesilmesine ramak kalır. Hızlı kılıçtan son anda kurtulan English kötü kalpli kadını takip edip ona saldırır. Maalesef haini alt ettiği sırada Temizlikçi Katil’in bir kez daha kaçmış olduğunu fark eder. Patakladığı kişi aslında Kraliçe’nin ta kendisidir. English’in vatansever yüreği kan ağlamaktadır.
Tür: Komedi casus-gerilim
Yönetmen: Oliver Parker
Senarist: Hamish McColl
Yapımcılar: Tim Bevan, Eric Fellner, Chris Clark
Baş yapımcılar: Debra Hayward, Liza Chasin
Oyuncu Kadrosu: Rowan Atkinson, Gillian Anderson, Dominic West, Rosamund Pike, Daniel Kaluuya
Gösterim Tarihi: 28 Ekim 2011
Resimler: