127 Saat – 127 Hours

“127 HOURS / 127 SAAT”

“Slumdog Millionaire”le Oscar kazanan;  kült olarak adlandırılan filmi “Trainspotting” ile akıllara kazınan başarılı yönetmen Danny Boyle’un yeni filmi “127 HOURS”un başrolünde Altın Küre sahibi oyuncu James Franco yer alıyor. Dağcı  Aron Ralston’ın büyük bir kaya parçasının arasında 5 gün boyunca kaldığı ve kolunu kör bir çakıyla keserek kurtulduğu süreci anlattığı “Between a Rock and a Hard Place” kitabından uyarlanan “127 SAAT” 18 Şubat 2011 de vizyona giriyor. Film En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo ve En İyi Müzik dallarında Altın Küre adayı oldu.

Konu:
Genç bir dağcı olan Aron, Utah yakınlarında büyük bir kaya parçasının arasına sıkışır ve 5 gün boyunca hayatta kalma mücadelesine giren Aron Ralston’un gerçek hikayesi… 5 gün boyunca kolu kayaya sıkışmış, susuz ve aç kalan Aaron, arkadaşlarını, sevgilisini(Clémence Poésy), ailesini ve yolda kazadan tam önce karşılaştığı iki dağcı kızı (Amber Tamblyn ve Kate Mara) hatırlamaktadır. 5 gün boyunca yaralı halde sıkışıp kalma hali ve içsel sorunlarıyla karşılaşmak zorunda kalan Aron aynı zamanda cesareti ve kendisini metrelerce derinlikteki bu beladan kurtarmaya yarayacak tüm yönleriyle de yüzleşir ve sonunda kurtulur. Dinamizmini hiç kaybetmeyen film, izleyiciye daha once hiç yaşamadıkları bir yolculuk vaad ederken hayattaki seçimlerimizle ilgili sıradışı bir hikaye sunuyor. “127 Saat – 127 Hours” yazısını okumaya devam et

Çalgı Çengi

Çalgı Çengi

Konu:
Salih ve Gürkan, düğün, kına gecesi gibi organizasyonlarda müzisyenlik yaparak hayatını kazanan Ankaralı iki teyzeoğludur. Gürkan (daha solist ve jön fakat aynı zamanda klarnet icra eden) ve Salih (sesi ve fiziğiyle değil, her parçayı çalabilen piyano – orguyla müzisyenlik peşinde) bir ikili olarak, sıra altı bir organizatörün kendilerine pasladığı virane işlerle ekmek doğrultmaya çalışmaktadırlar. Teyzeoğulları, alışık oldukları üzere yine Bağcılar – Güneşli hattında bir yerlerde ve muhtemelen yer altındaki bir düğün salonuna doğru yola çıkarlar. Gittikleri yerde kendilerini karşılayan düğün sahibinin, hazırlanmaları için kendilerini evin kömürlüğüne bırakması, o güne kadar itilip kakılmaya alışmış kardeşler için bile ciddi hayal kırıklığıdır, fakat bu sefer ‘kulis’te davetsiz misafirleri olacaktır. Aynı saatlerde, iki maföz tip, yakaladıkları banka güvenlik görevlisini gözden uzak bir yerde sorgulamak üzere bu izbe mahalle köşesinde bulabildikleri en kuytu mekân olan kömürlüğe tıkmışlardır. Güvenlik görevlisinin dengesiz mafya elemanına diklenmesi sonucu öldürülmesi, kardeşlerin müzisyenlik hayatını kaydırır. Artık cesedi sahiplenmekle, kendi cesetlerini teslim etmek arasında bir seçim yapmak durumundadırlar. Maföz tipler vurdukları adamın cesedini sabaha dek ortadan kaybetmelerini isteyince, teyzeoğulları en akıllıca fikir olarak ancak cesedi sırtlayıp eve götürmeyi bulurlar. Evlerinde bir cesetle ikâmete başlayan teyzeoğullarının bu misafirperverliği, cesedin kapalı kaldığı yerde fena halde sıkılması ile kısa sürecektir. “Çalgı Çengi” yazısını okumaya devam et

Sanctum

Sanctum

Yapım Notları

Üç Oscar® ödüllü yönetici yapımcı JAMES CAMERON’ın (Avatar, Titanic) yönetici yapımcılığını üstlendiği, 3 boyutlu sualtı macera filmi Sanctum, dünyanın en büyük, en güzel ve ulaşılması en güç mağara sistemlerindeki tehlikelerle dolu bir keşif gezisi yapan bir sualtı mağara keşif ekibinin öyküsünü anlatmaktadır. Bir tropik fırtına, ekibi yeraltı mağaralarının derinliklerine sürükleyince, bir yandan azgın sularla, ölümcül yeraltı şekilleriyle ve ellerini ayaklarını birbirine dolayan panikle boğuşurken, bir yandan da denize ulaşacak, henüz bilmedikleri bir çıkış yolunu aramaktadırlar.
Tecrübeli dalgıç Frank McGuire (Moulin Rouge!, Görevimiz Tehlike – II filmlerinde de oynayan RICHARD ROXBURGH), Güney Pasifik’te yer alan Esa’ala mağaralarını aylardır araştırmakta ve keşfetmektedir. Ani bir su baskınıyla çıkış yolu kapanınca, Frank’in ana ekibi – 17 yaşındaki oğlu Josh (Siyah Balon, Broken Hill’de oynayan RHYS WAKEFIELD) ve finansörü Carl Hurley (Fantastik Dörtlü serisinde ve W. filmlerinde oynayan IOAN GRUFFEDD) de ekiptedir – planlarını kökten değiştirmek zorunda kalır. “Sanctum” yazısını okumaya devam et

Tron Efsanesi – Tron Legacy

TRON EFSANESİ

28 Ocak 2011 de ülkemizdeki sinemalarda gösterilmeye başlanacak Olan “TRON EFSANESİ”nin Prodüksiyon Notları:
“TRON: Legacy” (Tron Efsanesi) daha önce beyaz perdede benzeri görülmemiş 3 boyutlu bir dünyada geçen teknoloji dolu bir macera. Yönetmenliğini Joseph Kosinski’nin yaptığı filmin oyuncuları Jeff Bridges, Garrett Hedlund, Olivia Wilde, Bruce Boxleitner, James Frain, Beau Garrett ve Michael Sheen. Yapımcıları; Sean Bailey, Jeffrey Silver ve Steven Lisberger, sorumlu yapımcısı Donald Kushner ve ortak yapımcıları da Justing Springer ile Steve Gaub. Senaryosunu Edward Kitsis ve Adam Horowitz’in yazdığı filmin hikâyesi de Edward Kitsis ve Adam Horowitz ile Brian Klugman ve Lee Sternthal’a ait. Film, Steven Lisberger ve Bonnie MacBird’ün yarattığı karakterler üzerine kurulmuştur.

Disney Dijital 3 Boyutlu™, Real D 3 Boyutlu ve IMAX® 3 Boyutlu’nun sunduğu filmin müzikleri Grammy®  ödüllü elektronik müzik ikilisi Daft Punk’a ait. TRON Efsanesi filminde son teknoloji ürünü efektler ve destansı bir macerayı hayata geçiren set tasarımı mevcut. Görselliği son derece büyüleyici, hayal gücünün de ötesinde bir dijital dünyada geçiyor.

Maceranın merkezinde, hem Sistem’de hem de gerçek dünyada geçen bir baba-oğul hikâyesi yer alıyor: 27 yaşındaki asi Sam Flynn’in (Garrett Hedlund), bir zamanlar dünyanın en ünlü bilgisayar oyunları yapan adamı olan babası Kevin Flynn’in (Oscar® ve Altın Küre® ödüllü Jeff Bridges) gizemli kayboluşu peşini bırakmamaktadır. “Tron Efsanesi – Tron Legacy” yazısını okumaya devam et

Kurtlar Vadisi Filistin

Gazze’ye insani yardım malzemeleri götürmeye çalışan gemilere yapılan kanlı baskın üzerine Polat Alemdar ve arkadaşları Filistin’e gitmiştir. Yapılacaklar bellidir: Bu baskının askeri planlayıcısı ve yürütücüsü olan İsrailli komutan ele geçirilmelidir.

Filistinlilerle kurulan ilk temaslar sayesinde hedefine adım adım yaklaşmaya çalışan Polat Alemdar’ı bazı sürprizler beklemektedir. Hedeflerindeki kişi olan Moşe Ben Eliezer’in kural tanımaz gaddarlığı ve teknolojik imkânları işleri zorlaştırmaktadır. Polat, Moşe’ye ulaşmaya çalışırken, Filistin’de masum insanların nasıl öldürüldüklerini görür. Moşe, köyleri yıkmakta, çocukları öldürmekte ve Polat’a yardım eden herkesi hapse atmaktadır.

Ancak teknolojik imkânlar ve kural tanımazlık, Moşe’yi kurtarmaya yetmeyecektir. “Kurtlar Vadisi Filistin” yazısını okumaya devam et