Tron Efsanesi – Tron Legacy

TRON EFSANESİ

28 Ocak 2011 de ülkemizdeki sinemalarda gösterilmeye başlanacak Olan “TRON EFSANESİ”nin Prodüksiyon Notları:
“TRON: Legacy” (Tron Efsanesi) daha önce beyaz perdede benzeri görülmemiş 3 boyutlu bir dünyada geçen teknoloji dolu bir macera. Yönetmenliğini Joseph Kosinski’nin yaptığı filmin oyuncuları Jeff Bridges, Garrett Hedlund, Olivia Wilde, Bruce Boxleitner, James Frain, Beau Garrett ve Michael Sheen. Yapımcıları; Sean Bailey, Jeffrey Silver ve Steven Lisberger, sorumlu yapımcısı Donald Kushner ve ortak yapımcıları da Justing Springer ile Steve Gaub. Senaryosunu Edward Kitsis ve Adam Horowitz’in yazdığı filmin hikâyesi de Edward Kitsis ve Adam Horowitz ile Brian Klugman ve Lee Sternthal’a ait. Film, Steven Lisberger ve Bonnie MacBird’ün yarattığı karakterler üzerine kurulmuştur.

Disney Dijital 3 Boyutlu™, Real D 3 Boyutlu ve IMAX® 3 Boyutlu’nun sunduğu filmin müzikleri Grammy®  ödüllü elektronik müzik ikilisi Daft Punk’a ait. TRON Efsanesi filminde son teknoloji ürünü efektler ve destansı bir macerayı hayata geçiren set tasarımı mevcut. Görselliği son derece büyüleyici, hayal gücünün de ötesinde bir dijital dünyada geçiyor.

Maceranın merkezinde, hem Sistem’de hem de gerçek dünyada geçen bir baba-oğul hikâyesi yer alıyor: 27 yaşındaki asi Sam Flynn’in (Garrett Hedlund), bir zamanlar dünyanın en ünlü bilgisayar oyunları yapan adamı olan babası Kevin Flynn’in (Oscar® ve Altın Küre® ödüllü Jeff Bridges) gizemli kayboluşu peşini bırakmamaktadır.

Sam; Flynn’s Arcade’den gelen, ancak babasının yollayabileceği tuhaf bir sinyali araştırırken, kendini Kevin’ın 20 yıldır hapsolduğu dünyada bulur. Korkusuz savaşçı Quorra’nın (Olivia Wilde) yardımıyla baba ve –Kevin’ın yarattığı- oğul görsel açıdan çarpıcı bir evrende bir ölüm kalım yolculuğuna çıkarlar. Bu evren daha önce hayal bile edilmemiş araçlar, silahlar, mekânlar ve onların kaçmasını önlemek için hiçbir gücün kendisini durduramayacağı zalim bir kötü adamın da olduğu çok daha gelişmiş bir evren
hâlini almıştır.

1982 yılındaki gösterime giren orijinal “TRON”, Walt Disney Studios’dan çıkmış çığır açan yüksek teknolojili bir filmdi. Filmin ileri görüşlü yazarı/yönetmeni Steven Lisberger “TRON Efsanesi” filminin de yapımcısı. “TRON” filmlerde bilgisayar grafiklerinin, sanal setlerin ve arkadan aydınlatmanın kullanılmasına öncülük etmiştir. 70 mm’lik canlı aksiyon, bilgisayar grafikleri ve elle çizilmiş animasyonların harmanı sinema filmi stüdyoları için bir ilkti. Sonuç olarak “TRON” 25 yılı aşkın bir süre popüler kültürün kült klasikleri arasında kendine yer edindi ve efekt filmleri için bir dönüm noktası oldu.

Günümüzün heyecan verici teknolojik gelişmeleri ikinci bir “TRON” filminin seyirciyle buluşması için heyecan verici olanakları mümkün kıldı. Bugünkü İnternet nesli, küçük bir bilgisayar niteliğinde olan telefonlar ve kablosuz oynanan oyunları, “TRON” çekildiği dönemde ancak hayal edebilirdik.

Steven Lisberger’ın “TRON Efsanesi” filminin çekilmesinde çok önemli bir rolü var. “Disney’deki görüşmelere yaklaşık 10 yıl önce başladık… Bu yıllar içerisinde birçok Disney yetkilisinin saçının beyazladığına şahit oldum. Filmin kendisi de yıllar içerisinde çok değişikliğe uğradı ve birçok farklı aşamadan geçti. Kısa süre önce tekrar gündeme geldiğinde, galiba nihayet bir şekilde doğru insanların doğru yerlere geldiğini hissetmiştik. Bundan önce de çok yollardan geçtik ama bir süre sonra zamana ayak uydurulamadığını fark ettiler. Ama bu hikâye uyuyordu.”

O zamanlar Idealogy, Inc.’in yapımcısı olan Sean Bailey, hikâyeyi aldı ve ekibi de yaklaşık dört yıl önce geliştirme sürecini hızlandırmak için işe koyuldu. “Disney, 90’larda yazılmış olan birkaç taslak üzerinde oynadı ama kendilerini tatmin eden bir şey bulamadılar. Dolayısıyla onlar da bizim ne yapabileceğimizi görmek istedi. Biz gerçekten de hikâyeyi geliştiriyor, fikirler üretiyor ve başka yazarlarla görüşüyorduk.”

İlk etaplarda yapım süreci pek hızlı ilerlemeyen film, ortak yapımcı Justin Springer’ın yönetmen Joseph Kosinski’nin test makaralarını neredeyse şans eseri görmesiyle farklı bir ivme kazandı. Kosinski’nin pek fazla sinema tecrübesi olmasa da, “Halo”, “Gears of War” ve Nike gibi kampanyaların reklam yönetmenliğini yaparken gösterdiği benzersiz görsel yaklaşımı yeteneğini kanıtlıyordu.

Columbia Üniversitesinden mimarlık diploması bulunan Kosinski, dijital teknolojinin yanı sıra tasarım ve estetik alanıyla da çok ilgileniyor. Bunlar da işine yansıyor. “Film yapma şekilleri tamamen değişiyor. Joe Kosinski’nin de bu devrimin liderlerinden olduğunu düşünüyorum” diyor Bailey.

Sean Bailey, ilk kez yönetmenlik  yapan Joseph Kosinski’yle yaşadığı ilk günleri hatırlıyor: “Joe’yla tanıştım ve o an beni vizyonu, hikâye anlayışı ve kendine güveni etkiledi. Sonra stüdyoya gidip süreçte nasıl ilerlemek istediğimizi konuştuk. Joe’nun aşıladığı güven duygusu sayesinde ilk görsel efekt testini yaptık.”

Kosinski, Bailey ve ekibin geri kalanı, Disney yetkililerini küçük bir model yapma izni vermeye ikna etti. Bu sayede “TRON”un dijital dünyasının ikonik elementlerinin günümüz teknolojisiyle ne hale getirilebileceğini gördük. Bunun örnekleri arasında ışın motorları ve disk savaşları yer alıyor. Sonuç olarak ortaya inanılmaz görüntüler ortaya çıktı ve 2008 San Diego Comic Con katılımcıları büyüdü. Böylece yapımcılar filmin çekimleri için onayı almış oldu.

Alanlarının önde gelenleri arasında yer alan müzik grubu Daft Punk sayesinde, müzikler de elektronik olarak tekrardan yapıldı. 1993 yılında çıkan ilk single’larından itibaren DJ Guy-Manuel De Homem-Christo ve Thomas Bangalter, yaptıkları müziğin öncüleri olarak kabul gördüler. Daft Punk’ın müzikleri; dans, progressive house, funk, elektro ve teknonun bir harmanı. 1997’deki müthiş “Homework”ten sonra ikili iki stüdyo albümü (Discovery—2001, Human after All—2005) ve iki canlı albüm daha çıkardı: (Alive 1997, Alive 2007).

Joseph Kosinski, “TRON: Legacy,” (TRON Efsanesi) için görev başına geldiğinde; müziklerini “TRON”dan etkilenerek yapan Daft Punk grubunun projeyle ilgilendiğini öğrendi. Hollywood’da edilen bir kahvaltıda üçlü, Kosinski’nin film vizyonu hakkında görüştü.

Aynı yaratıcı zihniyetteki üç sanatçı, film sürecinin çok başında filmin müziği üzerinde çalışmaya başladı. Müzikler, üç yıl içinde şekil aldı ve farklı sesleri bir araya getirerek benzersiz bir kombinasyon ortaya çıkardı.

İkili, yapımcılarla yalnızca film müziği üzerinde yakın çalışmakla kalmadı, ses tasarımında da birlikte hareket etti. Özellikle de ses tasarımı ve oda seslerinin bir araya geldiği noktalarda. Bu, çok sofistike bir müziksel yaklaşımdı. Müzik ve ses arasındaki çizgi çok ilginç bir şekilde harmanlanmıştı. Kosinski şöyle diyor: “Filmde, 100 dakikadan fazla müzik var. Çok erken bir zamanda müzikler yapıldığı için görüntülerle de çok bağlılar. Bu filmi, müziksiz hayal edemiyorum.”

Tüm yeni teknolojiler “TRON Efsanesi”  ileri teknoloji görüntüyü ve hissi veriyor çünkü film ekibini kısıtlayan çok az şey vardı. Ama bu görsel avantajlara rağmen film ekibi, Lisberger’ın hayalini gerçekleştirmek için çok çabaladı.

Bunu gerçekleştirmek için filmde, günümüzde mümkün olan en sofistike sinema teknolojisi kullanıldı. Hatta “Avatar”da kullanılan kameralardan daha gelişmiş kameralar, bilgisayar grafikleri ve tatbiki setler kullanıldı.

Yetenekli yaratıcı tasarımcıların ve ileri görüşlü sinemacıların eline verilen bu teknoloji sayesinde “TRON Efsanesi” son teknoloji tasarım ve stereoskopik 3 boyutlu teknoloji tarafından zenginleştirilen çarpıcı görsel efektleri ortaya koyuyor. Film; canlı aksiyon ve fotogerçekçi bilgisayar animasyonları öyle kullanıyor ki, eskiden olsa bunlar ancak hayal edilebilirdi.  Yapımcı Jeffrey Silver’ın dediği gibi: “80’lerin çığır açan filmi olan ’TRON’un ardından, 21’inci yüzyılda en az onun kadar çığır açan bir devam filmi gelmesi gerekiyordu. “TRON Efsanesi” doğru bir şekilde yapacaksak, sınırları zorlamamız gerekiyordu. Biz de zorladık.”

HİKÂYENİN EVRİMİ

1982 yılında  Kevin Flynn (Jeff Bridges), Sistem’den canlı çıkıp, uzun zamandır arkadaş olduğu ve iş ortağı Alan Bradley (Bruce Boxleitner) ile ENCOM’un kontrolünü tekrar ele geçirdiğinde , herkes popüler oyunlar yapmanın Kevin’a yeteceğini düşündü.

İşler görünürde öyleydi. Kevin, evlendi. Sam adında bir oğlu oldu ve Alan’la birlikte ENCOM’u bir bilgisayar oyunu tesisine gönüştürürken babalığın tadını çıkardı. Ama insanlar şunu bilmiyordu: Kevin hâlâ ışınlanma deneyleri yapıyordu. Flynn’s Arcade’deki gizli laboratuvarından sık sık Sistem’e gidip geliyordu. Sonra bir gün Kevin ortadan kaybolduğunda Sam, babasız ve cevapsız kaldı.

Ve bunun 20 yıls sonrasında “TRON: Legacy” (TRON Efsanesi) başlıyor.

Bir gün bir çağrı sinyali, artık yetişkin olan Sam’i (Garrett Hedlund), Flynn’s Arcade’e götürüyor ve Sam, 20 yıldır babasının kapana kısıldığı Sistem’e ışınlanıyor. Böylece hem kendisinin hem de uzun süredir ortada olmayan babasının hayatını değiştirecek bir yolculuğa çıkıyor.

“En başından beri Sean [Bailey] ve ben, stüdyoya bu filmin bir baba-oğul hikâyesi olacağını söyledik. ‘TRON: Legacy’ (TRON Efsanesi) filminin merkezinde yatan da bu.”
—Joseph Kosinski, yönetmen

“Görsellik bir yana, bir baba/oğul hikâyesine odaklanmak bizim için çok önemliydi. Bu, babasını kaybetmiş, artık yetişkin bir adam olmuş ve bu olaylardan çok yara almış bir çocuk. Daha sonra babasının ortadan kayboluşunun ardında başka şeyler olduğunu ve ilişkilerini baştan kurmanın bir yolu olduğunu öğreniyor” diyor yapımcı Sean Bailey.  “Amacımız, hikâyemize elimizden geldiğince hizmet etmek. Görseller, efektler, müzik ve performanslar da bunu desteklemek için” diye ekliyor.

Baba ve oğul arasındaki yabancılaşma ve daha sonra birbirlerini yeniden keşfetme durumu, öykünün duygusal giriş noktası. “Bu müthiş noktaya gelince insane birinin bunu tecrübe etmesini istiyor. Sam’in karakter gelişimine yaklaşımımız buydu. Sistem’i ve Flynn’i Sam’in gözlerinden keşfediyorsunuz” diyor Adam Horowitz. Horowitz, senaryoyu Edward Kitsis’le birlikte yazdı. (Hikâye Edward Kitsis ve Adam Horowitz ile Brian Klugman ve Lee Sternthal’a ait. Karakterler Steven Lisberger ve Bonnie MacBird’e ait).

Steven Lisberger, filmdeki teknik ögeler kadar hikâyenin de önemine inanıyor. “Görseller kadar öykü ve karakterleri de çok önemsiyorum. Flynn’in hâlâ hayatta olması ve baba-oğul öyküsü, filmde çok ikna edici. Hayran kitlesi bunu benimseyecektir. Ama ilk filmi izlemeyenler için de bir şey fark etmez – onlar da hikâyeyi benimserler” diyor.

Kevin Flynn rolüyle bir kez daha izleyici karşısına çıkan Jeff Bridges şöyle diyor: Hikâyenin altında yatan ögelerden biri de teknoloji. Yapabileceğiniz onca şey olduğunu bilmek çok  heyecan verici. Ama teknoloji çok hızlı geliştiği için bununla birlikte gidecek etiklerimiz de yok, bu teknolojinin yaratacağı sonuçlar hakkında bilgimiz de yok. Film, bunu da ele alıyor.”

“TRON: LEGACY”
(TRON EFSANESİ’NİN) YAPIMI)

Joseph Kosinski “TRON: Legacy” (TRON EFsanesi) ile ilgili yaklaşımı konusunda çok netti. “Amacım, filmin gerçek hissiyatı vermesiydi. Kameraları alıp, filmi TRON dünyasında çekmişiz gibi bir his oluşmasını istedim. Dolayısıyla mümkün olduğunca çok set yaratmak istedim. Materyallerin de gerçek olmasını istedim: cam, beton, çelik… Böylece filme gerçekçi bir özellik katacaklardı.

“TRON: Legacy,”nin (TRON Efsanesi) ikonik ve heyecan verici görünümünü elde etmek için Kosinski, farklı dallardan çeşitli sanatçıları bir araya topladı. “Mimari, otomotiv tasarım dünyasından, daha önce filmlerde hiç çalışmamış kişileri bir araya getirdik. Dünyanın her yerinden insan getirdik” diyor Kosinski.

Kosinski ve ekibi “TRON” ruhunu “Efsane”de de yakalamak için kullanacakları efekt teknolojisinin sınırlarını zorlamak zorunda olduklarını biliyorlardı. Sonuç olarak Kosinski ve ekibi, mavi ekrandan 3 boyutlu kameralara kadar birçok farklı tekniği harmanladı. Kosinski şöyle diyor “Deneyimden ziyade içgüdüyle hareket ediyorum ama teknolojinin büyük bir kısmı reklamlarda kullandıklarımla aynı. Fakat ilk kez simultane olarak bu ölçekte kullanıyoruz.”

Bailey’ye göre, buradaki itici güç yine de konu. “Daima son teknoloji ürünler kullandık ama mesele yalnızca teknolojiyle kalmıyor. Filmdeki bazı kilit anlar yepyeni bir şekilde yazmamızı sağladı. İki farklı nesilde kendisiyle karşı karşıya gelen bir oyuncunun olduğu ilk film olacağız galiba. Umarım seyirciye ‘ne harika bir efektmiş’ dedirtmekle kalmaz ‘Aklıma hiç gelmemişti bu’ da dedirtebiliriz.”

Teknolojik kompleksliğine ilaveten film bir de 3 boyutlu yapıldı. Bailey şöyle diyor: “3 boyut, teknik açıdan büyük zorluk. Kameralar daha büyük ve ağır, hesaba katmanız gereken daha fazla değişken var. Dolayısıyla süreç yavaşlıyor. Ama bence sinemaya gitmek için de harika bir sebep çünkü bu, evdeki bilgisayarınızda ya da iPhone’unuz da yaratamayacağınız bir deneyim.”

“Bunun gerçek bir üç boyutlu film olması çok önemliydi” diyor Kosinski. “2 boyutlu çekildikten sonra dönüştürülen o kadar çok film var ki… Ama bizim yarattığımız çevre, elde etmeye çalıştığımız atmosfer, gerçek 3 boyutlu kameralarla çekilerek ancak elde edilebilirdi.”

Kosinski devam ediyor, “3 boyutlu çekmenin angaryası daha çok; görsel efektler 3 boyutlu bitiriliyor ki bu da büyük zorluk. İki göz için de farklı görsellik oluşturmak, daha çok iş demek.”
“TRON: Legacy”yi (TRON  Efsanesi) 3 boyutlu çekmek için film ekibi, kendileri için özel olarak yapılmış son nesil kameralar aldı ve birçok farklı teknolojinin harmanı bir 3 boyutlu tekniği kullandı. Karakter devinimleri tamamen dijital olarak yakalandı ve canlı aksiyon kamera sistemi kuyllanıldı.
“TRON: LEGACY” (TRON EFSANESİ’NİN) KADROSU

Film yapımcıları “TRON: Legacy”nin (TRON Efsanesi) vizyonunu hayata geçirecek oyuncular arıyordu. Bu kişiler “kullanıcı” da olabilirdi, “program” da. İlk görev; Jeff Bridges’ı dâhi oyun tasarımcısı Kevin Flynn rolüne dönmeye, genç hâli Clu’nun  karşısında oynamaya ikna etmekti. “Crazy Heart” (Çılgın Kalp) filmindeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu Oscar® Ödülü’nü alan oyuncuyu ikna etmek çok zor olmadı. “Yönetmen Joe Kosinski’den  teklif aldım” diyor ünlü oyuncu. “Ondaki potansiyeli gördüğü için Disney’in hakkını vermek lazım. Akıllılık etmişler çünkü o çok sakin, her şeyi yapabilecek bir adam. Joe, hikâyeye çok güzel bir yön verdi ve bu da benim ilgimi çok çekti. Sonra bana çekimlerini gösterdi ve elinin altındaki teknolojiyi gördüm. İlk filmi çekmeye niye karar verdiysem ikincisini de bu yüzden çekmeye karar verdim: O zaman o film son teknolojiydi, şimdi de bu film böyle. Ayrıca benim hiç tecrübe etmediğim, bambaşka bir film çekme şekli var.”

Sıra Jeff Bridges’a karşı, Kevin Flynn’in oğlu Sam karakterini bulmaya gelmişti. Umut dolu yüzlerce kişi rol için seçmelere katıldı ama nihayetinde rolü yeni oyunculardan Garrett Hedlund (“Friday Night Lights,”“Four Brothers” (Dört Kardeş) kaptı.

Hedlund, ekstrem sporlarla uğraşan Sam rolünü canlandırmak için motosiklete binmeyi, birebir dövüşü, tel üstünde yürümeyi, savunma sanatı Capoeira’yı ve Parkour’u öğrendi. Ama Bridges, Hedlund’u kanatlarının altına aldı ve genç oyuncuyu böyle efekt ağırlıklı bir filmin gereklerine yerine getirmesi için hazırladı. Hedlund şöyle diyor: “Ona, herkesin çok seveceği bir baba figürü olarak baktım çünkü onun hem çok bilge hem de çok oyuncu bir tarafı var.”

Olivia Wilde (“House,” “Turistas”) Kevin Flynn’in sırdaşı yetenekli savaşçı Quorra olarak kadroya katıldı. Wilde, daha önce fiziksel gereklilikleri bu kadar fazla olan bir rol oynamamıştı ama role hazırlanmak için Hedlund’la birlikte yapmaları gereken hazırlık çalışmalarına hazırdı. “Bu filmdeki gibi fiziksel gereklilikleri fazla olan bir rolü daha önce canlandırmamıştım. Beklediğimden daha çok şey gerektiriyordu, ki bu harikaydı. Neyse ki eğitmenlerimiz inanılmazdı” diyor Wilde.

Wilde; güçlü ve cesur Quorra karakterini oynamaya bayılmış. “Çok güçlü ve becerikli bir kadını oynayabilmek harika” diyor Wilde. “Aslında bu erkek egemen bir film olsa da Quorra  hikâyenin çok önemli bir parçası ve karakter de daha önce oynanmış hiçbir kadın karaktere benzemiyor.”

Wilde ekliyor: “Bence bu film kadınlara ve genç kızlara da hitap edecek. Cadılar Bayramı’nda kızlar Quorra olmak istesin istiyorum. Onun, kendilerini bulabilecekleri bir karakter olduğunu hissetmelerini ve güçlü olmak için onlara ilham vermesini istiyorum.”

Michael Sheen, “Underworld” (Karanlıklar Ülkesi) filmlerinden aslında efekt dünyasına pek de yabancı değil. “TRON: Legacy” (TRON Efsanesi) filminde Sheen, züppe kulüp sahibi Castor’u canlandırıyor.

Karanlık ve aydınlık arasındaki çizgiyi oluştururken Castor, Sheen’e göre ilginç bir olasılık sundu. “Ben, bir programım. Aslında insane değilim. Ama Sistem’in dijital dünyasında programlar, kişiselleştirilmiş olduğu için şu soruyu sormak epey ilginç oluyor: ‘O, ne tür bir program?’ Karakterim, ilk zamanlardan bu yana var, ya da kendisi öyle diyor, dolayısıyla ben de onun TRON dünyasındaki tarihini oluşturmam gerekiyordu.”

Kadronun diğer oyuncuları arasında “TRON”da da canlandırdığı Alan Bradley rolüyle Bruce Boxleitner (“Heroes,” “Babylon 5”) ; Clu’nun sağ kolu rolünde James Frain (“True Blood,” “The Tudors”); ve Sirenler’in lideri rolünde de Beau Garrett (“Criminal Minds,” “Entourage” var.

“TRON EFSANESİ”NİN KARAKTERLERİ

KEVIN FLYNN (Jeff Bridges)

İlk bilgisayar dehalarından biri olan bu oyun tasarımcısı Sistem’in dijital dünyasında yeni bir çığır açtı – ENCOM’u bir bilgi süper gücüne dönüştürdü ve 1989’da ardında iz bırakmadan ortadan kayboldu.

Dâhi oyun tasarımcısı Kevin Flynn, daima iki dünyanın, yani dijital ve gerçek dünyanın, en iyisini istemişti. Sistem’in görkemli dünyasına giren ilk insane olduktan sonra, bunu başarmanın en iyi yolunun ikisini birleştirmek olduğuna karar verdi. Böylece sofistike Clu 2.0 programını yarattı ve onu, insane ve dijital dünyaların en yüksek ideallerini birleştiren Ütopik bir varlık tasarlamada gizlice kullandı. Gündüzleyin şirketinin harika çocuğu olarak çalışıp, akşamları da Sistem’i inşa etmeye başladı. Sonra 1989 yılında bir gün Kevin Flynn, gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Artık ilk elden “ne istediğine dikkat et” uyarısının ne kadar doğru olduğunu öğrenen Kevin, kendi yarattığı dünyada hapsolmuştur ve yapabileceği tek şey bir şeylerin değişmesini beklemek ve ümit etmek, bir kez daha evine ve oğluna dönme fırsatını bulmaktır.

SAM FLYNN (Garrett Hedlund)

Kevin Flynn’in tek oğlu—27 yaşındaki bu maceracı ve isyankâr delikanlı ENCOM’a sırt çevirmiştir. Babasının kaybolması yüzünden içi içini yemektedir.

Kevin Flynn’in tek oğlu Sam 1983 doğumlu. 1989’da Kevin’ ortadan kayboluncaya kadar baba ve oğul arasında çok yakın bir bağ vardı. Kevin, Sam’in her şeyiydi. O da yerleşmiş geleneklere karşı çıkan babasının izinden gidiyordu. Kevin ortadan kaybolduğunda arkadaşı ve ENCOM’daki partneri Alan Bradley, Sam’e vekil babalık yaptı. Artık aradan 20 yıl geçti. Sam kızgın ve yalnız biri. Takım elbise giyip ENCOM entrikaları içine gireceğine, bir binanın tepesinden atlamayı ya da motoruyla son sürat gitmeyi tercih eder. Bradley, Sam’e baba Flynn’den geldiğine emin olduğu bir mesaj olduğunu söylediğinde Sam, istemeden de olsa babasının eski yerini kolaçan etmeye gider ve 20 yıldır babasını da hapis tutan siber dünyada kapana kısılır. Orada kurumsal yetkililer yerine karşısında hayallerinin ötesinde bir dijital evren bulan Sam’in eline, yıllar önce kendisini terk ettiğini düşündüğü babasını bulup kurtarma fırsatı geçer.

QUORRA (Olivia Wilde)

Kevin Flynn’in sırdaşı olan benzersiz bir programram. Bazen de onun sürgündeki hayatında ayakta kalmasına yardımcı olan bir savaşçı.

Benzersiz program Quorra, Flynn’in kızı gidibidir.  Akıllı, meraklı ve herkesi alt edebilecek bir dövüş yeteneğine sahip bir sırdaştır. Kevin ona dış dünyayı öğretirken, Quorra da ona sonsuz sadakatini sunar. Eğitimi sonucu Quorra, Flynn’in bilgiye olan merakını kapar ve “kullanıcı” dünyasını tecrübe etmek için can atar. Dolayısıyla Sam Flynn’le yolları kesiştiğinde, hem Quorra hem Kevin’ın beklediği insan gelmiştir. Belki ailenin huzurlu ev hayatı patlak verince, kendilerini baba Fylnn’in kendi eseri olan tehlikeli siber dünyada ilerleme mücadelesi verirken bulurlar.

CLU (Jeff Bridges)

Kevin Flynn görünümündeki ana program, bu dijital alanı control etmek amacıyla yaratılmış ama daha sonra kontrolden çıkarak Sistem’i ve  Sistem içindekileri egemenliği altına almıştır.

Kevin Flynn, ilk Clu programını yarattığında amaç, dahinin fikirlerinin kendisine ait olduğunu ispatlamaktı. Kevin, Sistem’den gerçek dünyaya döndüğünde yaratılan ilk Clu hayatta kalamadı. Flynn tarafından yeni geliştirilmiş Clu 2.0 de, insane ve dijitallerin bir arada yaşadığı planlı Ütopya’yı control etmesiydi. Ama diğer bir çok iyi niyetli tasarımlar yüzünden olaylar planlandığı gibi gitmedi. Artık Clu, Flynn’e yardım etmekten memnun değil… O, Flynn’in yok olmasını ve tüm dünyayı ele geçirmek istiyor.

CASTOR (Michael Sheen)

Sistem’deki En of Line Kulübü’nün işletmecisi uyarlanabilir, şaşalı program

Castor program, sürekli değişken ortamlara ayak uydurup burada hayatta kalabilecek bilgi zenginliğine sahip şekilde tasarlanmış. Bu özellikler harmanını bünyesinde barındırması onu, bar sahibi olmak için kusursız bir program yapıyor. Böylece doğal olarak Sistem’e bakan en yüksek tepedeki End of Line Kulübü’nü işletiyor. Gösterişi seven, utanmaz ve biraz da hilebaz olan Castor, hemen hemen yaptığı her şeyden kâr etmek için her tarakta bezi olmasını isteyen biri. Dost mu düşman mı? Bu, sizing sunabileceklerinizin ne kadarını istediğine bağlı.

ALAN BRADLEY (Bruce Boxleitner)

Şirketin altın yılları zamanında Kevin Flynn’in ortağı, artık rafa kaldırılmış bir ENCOM yöneticisi. Kevin kaybolduktan sonra Sam’e kol kanat germiş

İş dünyasında gelecek söz konusu olduğunda en iyisi dikkatli olmaktır çünkü dün dâhi olan biri, bugün popülerliğini yitirebilir. Yaklaşık 30 yıl önce, Alan Bradley gelecek vadeden bir bilgisayar programcısıyken ENCOM’un eş başkanı oldu. Ama Kevin Flynn’in ortadan kayboluşundan sonra Alan, yönetim kurulu üzerindeki kontrolünü yitirmeye başladı. Artık o, kurul için rahatsız edici biri. Benzer bir şekilde özel hayatında da, genç Sam Flynn onun dediklerine önem verirken bugünün yetişkin Sam’i onun tavsiyelerini dikkate almıyor. Sam’in olduğu kadar kendi iyiliği için de Bradley Flynn’s Arcade’den aldığı sinyalin, Kevin Flynn’in dönüşünü sağlamasını umuyor.

JARVIS (James Frain)

Clu’nun esas adamı – istihbarat toplamakta çok başarılı bir program

Sistem’in yeni düzeninde –muhtemelen her dünya düzeninde olduğu gibi- bilgi; güç demektir ve Clu’nun krallığında da bilgi, sağ kolu niteliğindeki program ve baş istihbarat subayı Jarvis tarafından sağlanmaktadır. Bilgi toplayıp bunları Clu’ya rapor etmesi için tasarlanan Jarvis, kendi gündemi olan fakat Clu’nun önünde kendisine son derece bağlı izlenimi veren bir program. Dolayısıyla bir başkasının düşünceleriyle ilgili bir muhakeme yapmadan önce o program diskind yazan tüm bilgileri iki kez control etmek en iyisi.

SiRENLER / GEM (Beau Garrett)

Gem, birkaç Siren programının en önemlisi – Yunan mitolojisinin Sirenleri kadar güzel – Sistem’deki gladyatör oyunlarında dövüşmeleri için prograları hazırlıyor

Gem programı, Sirenler olarak bilinen bir gruba ait.  Amaçları Sistem’deki dövüşlere programları hazırlamak, onlara zırh ve disk vermek. (Sam’in durumundaki gibi) Onlar, muhtemelen oyunlarda bir talihsizlik yaşadıkları takdirde programların görebileceği son kibar yüz. Güzel programlar daima göze hoş geldikleri için, Gem ve kız kardeşleri Castor’un kulübünün de daimi konukları arasında. Az konuşan bu kadınların güzelliği sadece yüzeysel mi, yoksa başka bir şeyin peşindeler mi?

Bir yanıt yazın