Morgan Freeman

Morgan Freeman (d. 1 Haziran 1937, Memphis, Tennessee), Akademi ödüllü ABD’li aktör ve film yönetmeni.

Amerikan Hava Gücüne pilot olarak başvurmuş fakat mekanik kısmında çalışabilmiştir. 1959 yılında Los Angeles’a yerleştiğinde ilk işi daktilo katipliğiydi. Fransızcayı’da akıcı şekilde konuşur. İki evliliğinden iki oğlu ve iki kızı vardır. Oğlu Alfonso Freeman’da babası gibi aktördür. Holywood sinemasının en büyük ödülü sayılan Oscar’a 1988-90-95 ve 2005 senelerinde 4 kere aday gösterilmiş 2005’te ‘Milyon Dolarlık Bebek’ filmiyle ödülün sahibi olmuştur. Özellikle Driving Miss Daisy isimli oyunun film versiyonunda canlandırdığı karakterle bilinmektedir. Şu an Hollywoodun en ünlü ve popüler aktörlerinden biridir ve bir çok türde film yapmaya devam etmektedir.

Freeman, 4 Ağustos 2008 günü ABD’nin Mississippi eyaletindeki Tallahatchie kasabasında bir trafik kazası geçirmiş ve ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştır. Hayati tehlikeyi atlatmıştır. “Morgan Freeman” yazısını okumaya devam et

Antonio Banderas

José Antonio Domínguez Banderas (d. 10 Ağustos 1960, Málaga), İspanyol erkek sinema oyuncusu.

Biyografi

10 Ağustos 1960 günü dünyaya gelen Banderas’ın çocukluğu, faşist Franco’nun baskıcı rejiminin en yoğun hissedildiği yıllara rastladı. Oldukça cana yakın bir çocuk olan Antonio, gelecekte büyük bir insan olmanın hayallerini kurdu. İlk zamanlar iyi bir futbolcu olmayı planlayan Banderas, ciddi bir sakatlık geçirmesi üzerine bu sevdasından erken yaşta vazgeçmek zorunda kaldı. Oyunculuğa olan yatkınlığını, Milos Forman’ın beğeni toplayan filmi “Hair” ( 1979 ) ile keşfeden aktör, ailesinin bütün itirazlarına rağmen daha 10 yaşındayken sahneye çıkmaya başladı. Arkadaşlarıyla birlikte kurduğu tiyatro topluluğuyla birlikte İspanya’yı dolaşarak sokak gösterileri yaptı. 1981 yılında Madrid’e geçtikten kısa bir süre sonra kendini ispatlama fırsatı yakalayan aktör, İspanya Ulusal Tiyatrosu’na girmeye hak kazandı. “Antonio Banderas” yazısını okumaya devam et

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi / The Curious Case of Benjamin Button

“Alışılmadık şartlar altında dünyaya gelmişim”.

İşte F. Scott Fitzgerald’ın 1920’lerde yazdığı ve seksenli yaşlarında doğup, geriye doğru yaşlanan bir adamı konu alan hikayesinden uyarlanan “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi” böyle başlıyor: Benjamin Button hepimiz gibi zamanı durduramayan bir adamdır. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, 1918’de, New Orleans’tan başlayıp 21. yüzyıla uzanan serüveniyle, onun hikayesi herhangi birininkinden daha sıradışı bir hayatı içerir. Film, pek de sıradan olmayan bu adamın yaşadığı serüven içinde karşısına çıkan kişilerin ve yerlerin, bulduğu ve kaybettiği aşkların muazzam öyküsünü, hayatın keyifleri ile ölümün hüznünü ve zamanın ötesine uzanan şeyleri konu alıyor.

Paramount Pictures ve Warner Bros. Pictures bir Kennedy/Marshall yapımı olan David Fincher filmi “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi”ni sunar. Başrollerini Brad Pitt, Cate Blanchett, Taraji P. Henson, Julia Ormond, Jason Flemyng, Elias Koteas ve Tilda Swinton’ın paylaştığı filmi David Fincher yönetti. F. Scott Fitzgerald’ın kısa öyküsüne dayanan hikayeyi Eric Roth and Robin Swicord yazdı, Eric Roth senaryolaştırdı. Filmde Kathleen Kennedy, Frank Marshall ve Ceán Chaffin yapımcı olarak görev aldı.

“Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi”nin kamera arkası ekibi, görüntü yönetiminde Claudio Miranda, yapım tasarımında Donald Graham Burt, kurguda Kirk Baxter ve Angus Wall, kostüm tasarımında ise Jacqueline West’ten oluşuyor. Filmin müziği Alexandre Desplat’nın imzasını taşıyor. “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi / The Curious Case of Benjamin Button” yazısını okumaya devam et

Öldür Beni

Ozan ve Atilla köy köy gezip köy yaşantısı, yöresel yemek tarifleri gibi konuları çekerek TV programı yapan iki arkadaşlardır.

Bir gün Dikilinin gizemli bir köyüne gelirler. Orada Emine Teyzenin esrarengiz şerbetinden içen Ozan’ın hayatı değişir. Bu değişikliğe anlam veremez. Anlamaya çalışırken ölümsüz olduğunu fark eder. Köyü terk etmek isterler ama şerbetin bir etkisi de içenlerin köyü terk edememesidir.

Şerbetten içmemiş olan Atilla arkadaşını orda bırakarak kaçıp gider. Ozan köyde yalnız başına kalır. Köyün muhtarı Hulusi Dede ona yardımcı olur, onu teselli eder.

Bir süre sonra kız arkadaşı Duygu da yanına gelir. Fakat Ozanın ölümsüz olduğunu öğrenmesi yaşadığı olaylara anlam verememesi kafasını iyice karıştırır ve Ozanı terk edip o da köyden gider.

Bir süre sonra tek ölümsüzün kendisi olmadığını, bu köydeki herkesin Emine Teyzenin şerbetinden içmiş olduğunu fark eder. “Öldür Beni” yazısını okumaya devam et

Beşir’le Vals / Waltz With Bashir

66. Altın Küre Ödülleri’nde Yabancı Dilde En İyi Film Ödülü’nü alan WALTZ WITH BASHIR – BEŞİR’LE VALS ülkemizde 6 Şubat’ta vizyona giriyor.

Film, 2008 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan ve en çok ses getiren yapımlarından biri. Yönetmenin otobiyografik çalışması olan animasyon, tarihin önemli bir sayfasına vicdani ve sorgulayıcı biçimde yaklaşıp, savaşın anlamsızlığını derinden hissettiriyor. 2008 Antalya Film Festivali ve Filmekimi’nde gösterildi.

Konu: Bir gece, yönetmen Ari Folman barda arkadaşıyla oturmuş sohbet etmektedir. Arkadaşı, Ari’ye durmadan gördüğü bir kabustan bahseder. Kabusunda 26 tane vahşi köpekten kaçıyordur. Bu kabusun, iki adamın da Lübnan Savaşı’nda yaşadıklarıyla ilgisi olduğu kanısına varırlar. Ari, şaşırtıcı biçimde, hayatının o dönemiyle ilgili pek bir şey hatırlamadığını fark eder. Bu ilginç durum karşısında, dünyanın dört bir yanından dostlarını ve asker arkadaşlarını bulup savaşta yaşananlar hakkında konuşmaya karar verir. O dönemle ve kendisi ile ilgili gerçeği ortaya çıkarması gerekmektedir. Ari bu gizemi deştikçe, hafızası gerçeküstü resimlerle uyanmaya başlar. “Beşir’le Vals / Waltz With Bashir” yazısını okumaya devam et