Sahtekarlar / Duplicity

Yedi dalda Oscar’a aday gösterilen “Michael Clayton – Avukat”ın yönetmeni Tony Gilroy’un yeni romantik macera filmi “Duplicity-Sahtekarlar”da Oscar ödüllü Julia Roberts (Charlie Wilson’s War, Ocean’s Eleven, Closer) ile Clive Owen (Inside Man, Sin City, Closer) ikinci kez bir araya geldiler.
Julia Roberts ile Clive Owen ikilisi, bu filmde gizliden gizliye bir aşk ilişkisi yaşayan casus kökenli iki şirket görevlisi rolünü üstlendi. “Duplicity-Sahtekarlar”ın baş karakterleri kendilerini şirketler arası bir savaşın karşıt taraflarında bulunca, işlerinin en zor kısmının sevdiği insana ne kadar güvenebileceğine karar vermek olduğunu keşfederler.
CIA ajanı Claire Stenwick (Julia Roberts) ile MI6 ajanı Ray Koval (Clive Owen), hükümete bağlı istihbarat dünyasından ayrılarak özel sektöre geçmişlerdir. Artık birbiriyle kıyasıya rekabet halindeki iki dev şirkette çalışmaktadırlar. Bu iki şirket arasında yüksek kazanç elde etme amaçlı soğuk savaş hüküm sürmektedir. Peki, Claire ve Ray’in görevleri nedir? Patentini ilk alan şirkete servet kazandıracak yeni bir ürünün formülünü elde etmek için kıyasıya mücadele.
Claire ile Ray’in patronları olan endüstri devi Howard Tully (Tom Wilkinson) ile CEO Dick Garsik’in (Paul Giamatti) her ikisi de sınır tanımayan işadamlarıdır.Claire ile Ray’in en büyük sorunu ise, birbirleriyle nasıl oynamaları gerektiğini bilememektir. Önlerine çıkan engelleri teker teker aşmaya çalışırken hazırladıkları büyük soygun planını tehlikeye atacak tek şeyin bir türlü uzak duramadıkları aşk olduğunu keşfedeceklerdir.
Universal Pictures’ın sunduğu “Duplicity-Sahtekarlar”ın Tony Gilroy üstlendi. Yapımcılığını Jennifer Fox (Michael Clayton, Syriana), Kerry Orent (Michael Clayton, Definitely Maybe) ve Laura Bickford’un gerçekleştirdiği filmin senaryosunu da Tony Gilroy yazdı. Başrollerinde Julia Roberts, Clive Owen, Paul Giamatti, Tom Wilkinson, Denis O’Hare ve Rick Worthy kamera karşısına geçti.
Filmin kamera arkasında Gilroy’un daha önce “Michael Clayton” adlı filminde görev almış isimler çalıştı. Görüntü yönetmenliğini Oscar ödüllü Robert Elswit (There Will Be Blood, Syriana) üstlenirken, prodüksiyon tasarımlarını Kevin Thompson (Birth, Stranger Than Fiction) gerçekleştirdi. Kurgu sorumluluğunu ve ortak yapımcılığını John Gilroy üstlendi. Müziklerini ünlü besteci James Newton Howard (The Dark Knight, Defiance) besteledi. Kostüm tasarımlarını çifte Oscar ödüllü efsanevi tasarımcı Albert Wolsky (Bugsy, All That Jazz) hazırladı.

PRODÜKSİYON NOTLARI

Sırlar ve Yalanlar: “Duplicty-Sahtekarlar”ın Çıkış Noktası
Yönetmenlik kariyerine 2007 yılında “Michael Clayton” ile başlayan ve eleştirmenlerin övgüsünü kazanan yazar / yönetmen Tony Gilroy, şirketler arenasının kirli rekabet dolu dünyasına yeniden geri dönmeye karar verdi. Ancak bu kez bunu romantizm aracılığıyla yapacaktı. Mucize bir ürünü piyasaya rakibinden önce sürebilmek için rekabet eden iki dev şirket arasındaki kıyasıya mücadeleyi arka plan olarak kullanarak ilginç dönüşümlerle dolu bir hikaye yazdı. Bu hikayenin odak noktasında şirketler arası mücadelenin karşıt taraflarında kalmış olan iki sevgili arasındaki duygusal savaş ön plandaydı.
“Duplicity-Sahtekarlar”ın fikrinin ortaya çıkışı, Gilroy’un endüstriyel casusluk alanındaki entrikalara ilgi duymasıyla başladı. Robert Ludlum romanlarından uyarlanan Matt Damon’lı “Bourne” serisinin senaryosunu yazarken yaptığı geniş araştırmalar esnasında istihbarat dünyasında görev yapan çok sayıda insanla tanışma fırsatı bulmuş; birçoğunun sonradan devlet görevinden ayrıldığını, artık özel sektörde çalıştığını öğrenmişti. Hemen harekete geçerek, konusu casusların dünyasında geçen ve klasik soygun filmlerinin ani değişimleriyle tuhaflıklar üzerine komedilerin unsurlarını bir araya getiren çok çarpıcı bir senaryo taslağı yazdı.
Yönetmen, yaptığı araştırmalar ve hikayesinin esin kaynağı konusunda şunları söylüyor: “Şirketlerin bilgi hırsızlıklarıyla ilgili istatistiklere bakarsak, her yıl 50 ile 100 milyar dolar arasında bilgi hırsızlığı olduğunu görürüz. Dünya üzerinde her büyük şirketin rekabetçi bir istihbarat departmanı olduğunu bilmeyen yoktur. Oluşturulan bu departmanlar, savunma veya saldırganlık amaçlı bilgi toplama konusunda odaklanmıştır ki, sözünü ettiğim bu durum temelde casusluğun ta kendisidir.”
Yönetmen Tony Gilroy bu noktada iki dev şirket arasında bir soğuk savaş tasarladı. Soğuk savaştaki casuslar aslında kendi işverenlerini enayi yerine koyarak aldatıyorlardı. Rakip işadamları arasında bir entrikalar ağı oluştururken bu karışımın içerisine eski devlet ajanlarını yerleştirdi. Ajanların aşkı o kadar büyüktü ki, en az şirketler dünyasındaki entrikalar kadar üst düzeydeydi.
Gilroy’un yarattığı ikilinin bir tarafında eski CIA ajanı Claire Stenwick, diğer tarafında ise eski MI6 (İngiliz istihbaratı) ajanı Ray Koval yer aldı. Bu iki eski ajanın kişisel gönül ilişkilerinin görevlerini daha da karmaşık hale getirdiğini; sürekli ihanetler zinciri yüzünden hangisinin hangi tarafta durduğunu anlamanın zorlaştığını kaydeden Gilroy, “Onlar asla gerçeği söylemezler. Herkes herkesle kumar oynar, aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir” diyor.
Claire ve Ray karakterleriyle ilk tanışmamız, geçmişteki ilişkilerinin izini süren flashback’ler aracılığıyla gerçekleşir. Dubai’de 2003 yılında ilk tanışmalarından başlayarak bugüne; Manhattan’daki büyük soygun planlarına kadar geliriz.
Bu çifti hayal ederken beyninde sürekli olarak tek bir sorunun dolaştığını söyleyen Tony Gilroy, fikrin gelişimini şu sözlerle aktarıyor: “Kendime hep şu soruyu sordum: Akrepler nasıl aşk yapar? Birbirine aşık olan iki insanın profesyonel birer yalancı olması halinde sonucun ne olacağını merak ettim. Aslında bu durum ikisi için de çok zordur. İkisinin ortak özelliği profesyonel yalancı olmalarıdır.”
Tanıştıkları ilk günde CIA ajanı Claire’in o zamanlar MI6 ajanı olan Ray’i gözüne kestirdiğini görürüz. Dubai konsolosluğundaki bir partide onu baştan çıkarır; ilaçla uyuttuktan sonra odasında kapsamlı bir arama yaparak Mısır Hava Savunma şifrelerini çalar.
Gilroy’un prodüksiyon ortağı olan yapımcı Jennifer Fox’un bu konudaki yorumu şöyle: “Claire istediğini aldıktan sonra Ray’i terk eder. Ray çok ama çok sinirlenmiştir. Kendisini tuzağa düşüren bu kadın ajana kafayı takar. Tek isteği onu bulmaktır. Roma’da yeniden karşılaşırlar. Harika bir hafta sonu geçirirler. CIA ve MI6’daki görevlerinden ayrılarak özel sektöre geçmeye ve beraber çalışmaya karar verirler. İkisinin de tek isteği çok büyük, çok esaslı bir vurgun yapmaktır.”
Yönetmen Gilroy şunları ekliyor: “Dubai’den sonra birbirlerini uzun süre görmezler. Çok sıradışı koşullar altında yeniden bir araya gelmişlerdir. Filmin tamamında ikisinin de kararsız olduğunu görürüz. Birbirlerine gerçekten aşık olup olmadıklarından, güvenip güvenemeyeceklerinden, şirketler arasındaki şiddetli casusluk savaşının tam göbeğinde zengin olup olmayacaklarından emin değildirler.”
Gilroy ayrıca iki önemli karakter daha yarattı. Bunlar, ilaç şirketleri dünyasının dev şirketlerinden Burkett & Randle’in başkanı Howard Tully ile rakip şirket Omnikrom’un başkanı Dick Garsik karakterleriydi. İkisinin ortak özelliği, son derece hırslı ve tutkulu olmaları; birbirlerinden kıyasıya nefret etmesiydi.
Gilroy bu karakterleri şu sözlerle tanımlıyor: “Bu hikayede olup biten herşeyin çıkış noktası, Tully ile Garsik arasında var olan kan davası benzeri düşmanlıktır. Bu filmde iki ülke arasındaki soğuk savaş yoktur. Onun yerini Park Avenue’da faaliyet gösteren iki dev holding arasındaki soğuk savaş almıştır. İki taraf arasında keskin ve karmaşık bir savaş sözkonusudur.”
“Duplicity-Sahtekarlar”da anlatılan konunun akla yakın olmasını hedefleyen Gilroy, karakterler için belirlenen çıtanın da soğuk savaş ortamını yansıtacak kadar yüksek olması gerektiğini biliyordu. İlaç piyasasındaki şirketlerin patent yarışını tasarlaması bu yüzdendi. Rekabetin kızıştığı bir ortamda patent yarışının çok önemli olduğunun farkında olduğu için tercihini bu yönde yaptı.
Gilroy bu konudaki yaklaşımını şu sözlerle özetliyor: “Herkesin peşinde koştuğu birşeye ihtiyacımız vardı. İlaç piyasasında çıtaların çok yüksek olduğunu düşünecek olursak, yeni bir ilacın patentini ele geçirmek, finansal açıdan herşeyi değiştirecek bir kutsal kaseden farksızdı.”
Soygunun Oyuncularını Bulmak
Gilroy ana karakterlerini yaratırken birbirlerine karşı hiçbir konuda, özellikle de duyguları konusunda dürüst olamayan iki sevgili hayal etti. Bundan sonrasında, romantik karmaşa yaşayan bu sevgililerin portresini inandırıcı şekilde çizecek oyunculara ihtiyacı vardı.
Gilroy’un kafasındaki mükemmel çift, Julia Roberts ile Clive Owen ikilisiydi. Julia Roberts projeye davet edilirken Burkett & Randle bünyesindeki karşı istihbarat direktörünün, bilgileri gizlice Omnikrom’a sızdıran asistanı Claire Stenwick rolünü oynaması talep edildi. Clive Owen ise Claire’in Omnikrom’da iletişim kurduğu eski MI6 ajanı Ray Koval rölünü üstlendi.
Filmin başrolünde Julia Roberts gibi filmleri hasılat rekorları kırmış, milyarlarca insanı büyülemiş ve büyülemeye devam eden, güzeller güzeli, Oscar ödüllü süper bir yıldızın oynamasından biraz tedirgin olduğunu kabul eden Tony Gilroy, bu konudaki duygularını şu sözlerle dile getiriyor:
“Sürekli olarak aklımda hep, ‘Oh, karşımda Julia Roberts var ve ben onunla birlikte çalışıyorum’ cümlesi vardı. Rolünü yaparken onu seyretmek başlıbaşına bir keyifti. O kadar usta ve profesyoneldi ki, her sahneyi kolayca oynarken kamera karşısında rol yapmanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu.”
Geçtiğimiz birkaç yılı çocuklarını büyüterek geçiren ve sadece kalabalık kadrolu birkaç filmde yardımcı rollerde oynayan Julia Roberts, “Duplicity-Sahtekarlar”daki rolüyle başrollerine yeniden dönmüş oldu. Claire rolünün kendisini büyülediğini söyleyen Julia Roberts, görevine odaklanmış bir kadının romantik açıdan zayıf olmasından da etkilendiğini itiraf ediyor. Ünlü oyuncunun bu rolü kabul etme sebeplerinden birisi de, “Closer”daki rol arkadaşı Clive Owen ile yeniden birlikte çalışma fırsatı oldu.
Julia Roberts bu rol için kendisini motive eden unsurları şu sözlerle açıklıyor: “Bu filmde yer almamı ilk teklif eden Clive Owen oldu. Sonra Tony Gilroy’dan bir mektup aldım. Bana senaryo taslağını göndermişti. Aslında Claire rolünün bana teklif edilmesi gururumu okşadı diyebilirim. Güvenilmez ve sevimsiz bir karakter olması hoşuma gitti. Ancak şu da var ki, güvenilmez bir kadın olmasına rağmen sözün bittiği yerde yüreğinin sesini dinliyor olması ilginç geldi. Normal kadınlardan biraz daha fazla karmaşık ve anlaşılmaz bir kadının portresini çizmenin harika olacağını düşündüm.”
Julia Roberts’ın “Duplicity-Sahtekarlar”daki rolü, bugüne kadar oynadığı diğer rollerden bir farklılık gösterir. Gilroy’un yazdığı senaryoda Claire ve Ray karakterlerinin çeşitli zaman dilimlerini yaşayan farklı şehirlerde kısa romantik kaçamaklarına tanık oluruz. Konusu Roma, Dubai, Cleveland ve Zürih gibi çeşitli mekanlarda geçen bir filmde süper bir casusu oynamak Julia Roberts için de çarpıcı bir deneyim oldu. Üstelik bu çılgın yolculuk sırasında yanında Clive Owen gibi eski bir dostu vardı.
Bu sezon oynadığı “The International”dan geçen yılların “Inside Man” ve “The Bourne Identity”e kadar Clive Owen’ın en kaydadeğer rollerini aldığı filmler gerilim ve maceralardı. Ünlü aktörün “Duplicity-Sahtekarlar” projesine katılışı, Julia Roberts’ın bir başka başrol arkadaşı George Clooney ile dostluğu sayesinde oldu. Clive Owen’ı geçen yıl oynadığı “Michael Clayton”un yönetmeni Gilroy ile tanıştıran George Clooney, Ray Koval rolü için onu teklif etti.
Yapımcı Jennifer Fox’un “Cary Grant cazibesi ve karizmasıyla dopdolu” sözleriyle tanımladığı Clive Owen, senaryoyu okuduktan sonra projede çalışmaya istek duyduğunu belirterek şunları anlatıyor: “Senaryonun son sayfasını okur okumaz hemen telefona sarılarak menejerimi aradım ve ‘İşte budur. Aradığım senaryo bu’ dedim. Bu filmde oynamak için çok şiddetli bir isteğim vardı. Yazım tarzının son derece zekice olduğunu düşündüğüm için projeyle ilgilendim.”
Clive Owen sözlerine şöyle devam ediyor: “Kaynak materyali yazmış olan Tony Gilroy tarafından yönetilmek benim için önemliydi. Ayrıca Julia Roberts ile bir kez daha çalışma fırsatı, sanki önüme uzatılmış bir havuç gibiydi. Senaryodaki diyalogları Julia ile karşılıklı hayata geçirme fırsatı benim için çok cazipti. Eğer senaryo iyi yazılmışsa, aktör olarak çok zor kararlar vermek zorunda kalmazsınız. Kendinizi konforlu,güvenli ve rahat bir otomobilin direksiyonunda oturur gibi hissederseniz. Çünkü tüm ritmler yerli yerine konulmuştur. Julia Roberts ile sahnelerimizi oynarken aynen böyle hissettim.”
Genç aktör filmde portresini çizdiği Ray karakterinin Claire ile ilişkisini de şu sözlerle yorumluyor: “Bu filmde izleyeceğiniz herşey çok neşeli, sıradışı ve kaygısız bir havada gelişir. Ortada birbirine aşık iki kişi vardır. Ancak çok fazla tartışırlar ve birbirlerine güven duymazlar. Buna rağmen yine de birbirleri için çıldırırlar. Böylesinin izleyici için gerçekten eğlenceli bir deneyim olacağını düşünüyorum.”
“Duplicity-Sahtekarlar”ın başlangıcında diğer iki önemli karakter olan rakip şirket patronlarını da tanıma fırsatı buluruz. Sürekli rekabet halinde olan patronlardan birisi, endüstri devi Burkett & Randle ilaç şirketinin patronu Howard Tully’dir. Film yapımcıları bu rolde İngiliz aktör Tom Wilkinson’un oynamasına karar verdiler. Daha önce Gilroy ile “Michael Clayton” adlı filmde beraber çalışan ve o filmdeki rolüyle Oscar adaylığı alan Tom Wilkinson’a, “John Adams” filmindeki rol arkadaşı Paul Giamatti eşlik etti ve rakip şirket Omnikrom’un hırslı CEO’su Dick Garsik rolünde oynadı.
Rolüne hazırlanan Paul Giamatti, öncelikle Stanley Kubrick’in 1964 tarihli başyapıtı “Dr. Strangelove” adlı filmi izledi. Giamatti’nin bu nihilistik komediyi seyretmesini kendisinin istediğini söyleyen yönetmen Tony Gilroy, neden böyle bir istekte bulunduğunu şu sözlerle açıklıyor:
“George C. Scott’un o filmde oynamış olduğu General Buck Turgidson rolünü mutlaka görmesini istiyordum. Giamatti’nin kendi rolünü üstlenirken referans noktası oradaki general olmalıydı. Filmimizdeki Dick Garsik karakterinde o generalin güvenli ve kararlı havasının olmasını istiyordum.”
Paul Giamatti, megalomanyak bir karakter olan Dick Garsik’in portresini çizerken setteki deneyimini şu sözlerle aktarıyor: “Çok güçlü bir CEO’yu oynamak, bir Shakespeare oyunundaki kralı oynamaktan farksızdır. Bu yüzden sette kendimi herşeyin hakimi gibi hissettim. Öyle anlar geldi ki, kendimi rolüme iyice kaptırıp çevremdeki insanları umursamadığım zamanlar bile oldu. Sanki ben ne istersem yapmak zorundaymışlar gibi hissediyordum. Gerçek hayata geri dönmek epeyce zor oldu.”
Burkett & Randle şirketinin karşı istihbarat bürosunda Julia Roberts’in Claire karakteriyle beraber çalışan diğer karakterleri şu oyuncular oynadı:
•    Claire’in ajan arkadaşı Jeff Bauer rolünde “Michael Clayton”dan tanıdığımız Tom McCarthy;
•    Claire ile Jeff’in süpervizörü olan eski polis ve FBI ajanı Ned Guston rolünde Wayne Duvall;
•    Şirketin naif ruhlu turizm departmanı uzmanı Barbara Bofferd rolünde Carrie Preston;
•    Bahama adalarındaki bakara masasında yüzbinlerce doları savurmaktan çekinmeyen yatırımcı Ronny Partiz rolünde Christopher Denham.
Omnikrom’un gizli gerilla tarzı casusluk birimindeki elemanları ise şu oyuncular oynadı:
•    Proje lideri Duke Monahan rolünde Denis O’Hare;
•    Şirketin katil ruhlu elemanı Boris Fetyov rolünde Oleg Stefan;
•    Bilgisayar dahisi Dinesh Patel rolünde Khan Baykal;
•    Garsik’in yardımcısı rolünde Dan Daily.
Global Çekimler: Prova, Tasarım ve Mekanlar
Provalar
Çekeceği filmin iki starının makineli tüfek gibi diyalogların temposuna alışmasını hedefleyen Tony Gilroy, bir hafta boyunca Julia Roberts ve Clive Owen ile özel prova yaptı.
Gilroy’un “karakter giydirmesi” adını verdiği ekstra prova sürecini Julia Roberts büyük bir memnuniyetle karşıladı. Ayrıca bu süreçte Claire rolüne hemen girmek yerine, bu rolün provasını daha uzun zamanda yapma lüksünü elde etti.
Ünlü oyuncunun rolüne hemen başlamamasının film konusu açısından da önemi vardı. Claire ve Ray karakterleri bu soygun için yıllarca hazırlık yapmışlardı. Bu yüzden soygun sırasında her nüansı, dakika bazında detayları hesaba katmak zorundaydılar. 40 milyon doları riske atacak hiçbir şey yapmamaya kararlıydılar. İki oyuncuya ekstra prova süreci tanınması, portresini çizdikleri iki karakterin soygun için yaptığı uzun hazırlık sürecini de yansıtmış oldu. Ayrıca Gilroy’un senaryosunda kaleme aldığı ışık hızındaki zeki replikleri de yeterince çalışma fırsatı buldular.
Ayrıca Dick Garsik rolünde oynayan Paul Giamatti için de çok özel bir uygulama yapıldı. Bu oyuncu, New York’un Upper East Side bölgesinde genellikle işadamlarının tercih ettiği lüks bir kuaför salonuna gönderildi. Yapımcı Jennifer Fox bu konuda şu bilgiyi veriyor:
“Çok zengin bir işadamından beklenen lüks ve şımarıkça yaşamı orada tatmasını istedik. Aslında Paul kendi halinde bir insandır. Böyle şeyleri yapacak adam değildir. Bu yüzden o kuaför salonuna giderek manikür yaptırmasını, zengin işadamlarına özgü traş olmasını hedefledik. Kendisinden beklenen şirket yöneticisi havasını ancak o hayatı tadarak verebilirdi.”
Tasarım
Yönetmen Tony Gilroy için rakip şirketlerin binalarının farklı görünüme sahip olması çok önemliydi. Burkett & Randle şirketinin binasında temiz ve sade bir kurumsal kimlik tasarımı uygulandı. Böyle olmasının sebebi, bu şirketin karşı istihbarat biriminin yeraltında olmasıydı. Yüksek teknolojiye dayalı casusluk sistemleriyle donatılan karanlık bir mekanda çalışan karşı istihbarat birimi dışarıdan görülmüyordu. Bu nedenle üst katlar temiz ve sade şekilde tasarlandı. Buna karşılık, yeraltındaki karşı istihbarat birimi, bir yeraltı sığınağı hastahanesi şeklinde düzenlendi. Omnikrom şirketinin tasarımında ise tam zıt yöntem uygulanarak doku, şablon ve katmanlar açısından karmaşık bir kolaj şeklinde hazırlandı.
Prodüksiyon tasarımcısı Kevin Thompson, bu adımları film yapımcılarıyla beraber attığını belirterek çalışması hakkında şu bilgiyi veriyor:
“Son derece temel ve ham fikirlerle işe başladık. Örneğin Burkett & Randle şirketinde hakim renk beyaz olacak, minimalist tasarım uygulanacaktı. Tema renkleri ise mavi olacaktı. Buna karşılık Omnikrom ekibinin kırmızı ekip olmasına karar verdik. Beyaz ve mavi renklerin kesinlikle bulunmadığı gri renkli yüksek teknoloji ürünleri kullanacaklardı. Burkett & Randle şirketinin logo rengi mavi olurken, Omnikrom’un logusunun kırmızı olması kaçınılmaz sonuçtu.”
Mekan Çekimleri
Burkett & Randle ve Omnikrom şirketlerinin her ikisinin de ana karargahı Gilroy’un doğup büyüdüğü kent olan New York’tadır. Filmin flashback sahnelerinde ise, Claire ve Ray’in gizli gizli buluştukları kentlere gideriz. Bunlar kronolojik olarak Dubai, Roma, Londra, Miami, Cleveland ve Zürih şeklinde sıralanır.
“Duplicity-Sahtekarlar”ın çekimlerine Manhattan’da başlandı. Ardından bir haftalık çekimler için Bahama adalarında bulunan Atlantis Resort tesislerine gidildi. Daha sonra Claire ve Ray’in birbirine ilk kez aşık olduğu Roma kentine gidilerek final haftası çekimleri orada yapıldı. Tasarımcı Kevin Thompson bu süreç içerisinde dünyanın en ünlü binaları ve mekanlarında set yaratma fırsatı buldu.
Tasarımcı Thompson, çekimlerin Manhattan’da yapılması kararı hakkında şunları söylüyor: “Gerçek New York caddeleriyle klasik New York mekanlarında çekim yapmak önemliydi. Ancak bunu geleneksel Hollywood tarzında yapmamaya kararlıydık. Filmin ilk sahnelerinden birisi, New York’taki Büyük Tren Garı’nda çekildi. İzleyiciye aciliyet duygusu vermesi için oradaki sahneleri yaya yürüyüşü seviyesinden çektik. Rakip şirketlerin ofisleriyle ilgili iç ve dış mekan çekimlerinde New York’un çeşitli tanınmış binaları kullanıldı. Bunlar arasında MetLife Binası ile Rockefeller Center’ın çatısı da vardı. Görüntü yönetmenimiz Robert Elswit ve ekibi, bu sahneleri çıkarken Panavision’un yeni G-Series merceklerini kullandılar.”
Thompson sözlerine şöyle devam ediyor: “Tren Garı önemliydi ama Clive’in sonunda Julia’yı yakaladığı Lord & Taylor mağazasındaki alışveriş sahnesi de bir o kadar önemliydi. Bu sahneyi ünlü Fifth Avenue’da çektik. Ayrıca Central Park, Chase Manhattan Bank Binası, Citicorp binasının çatısı, Lever House, Seagram binası gibi yerlerin hepsi bu kentte sahip olduğumuz en güzel ve en klasik mimari yapılardı. Bunların hepsinde çekim yapma fırsatı bulduk.”
Çekimlerin son durağı İtalya’nın başkenti Roma oldu. Claire ve Ray karakterleri, Dubai’deki ilk tanışmalarından üç yıl sonra bu kentte yeniden bağlantı kuruyorlardı. Çekim öncesinde Roma’ya gönderilen ekipler, ideal mekanları saptamak için aylarca araştırma yaptılar.
Yapımcı Kerry Orent bu süreci şu sözlerle anlatıyor: “Tony Gilroy’un Roma’da seçtiği mekanlar, çok uzun bir tarama süreci sonucunda belirlendi. Kentin tarihi kesiminde film çekebilmek için İtalyan hükümetinden gerekli onayları almamız gerekiyordu. İzinleri almak için İtalyan hükümetiyle ortak çalışma yaptık. Ana çekim mekanlarımızdan birisi, Pantheon’un hemen yanındaki meydan oldu. Ray karakterinin Claire’yi dolaşırken gördüğü sahne için en mükemmel mekan burasıydı. Bu mekan için gereken izni almak uzun sürdü. Turistik merkez konumunda olduğu için burada film çekme izni alıp alamayacağımızdan emin değildik. İtalyan prodüksiyon ekibimizin hükümet yetkilileriyle aylar süren ortak çalışması sonucunda orada çekim yapmak için gerekli izni almayı başardık.”
Kostümler
Filmin kostüm tasarımlarını hazırlama ve karakterleri giysiler aracılığıyla yansıtma görevini çifte Oscar ödüllü kostüm tasarımcısı Albert Wolsky üstlendi. Ünlü tasarımcı, kostümleri hazırlarken nasıl bir yaklaşım uyguladığını şu sözlerle açıklıyor:
“Çağdaş filmlerde çalışma yapmak, birçok açıdan tarihsel filmlerden çok daha zordur. Aslında benim görevim, giysiler aracılığıyla bir hikaye anlatmaktır. Eski zamanlarda bir insanın kim olduğunu, hangi sınıfa mensup olduğunu ve nereden geldiğini kıyafeti aracılığıyla anlatmak daha kolaydı. Ancak günümüzde bu artık çok karmaşık bir iştir. Sadece kıyafetine bakarak kimin fakir, kimin zengin olduğunu söyleyemezsiniz. Kıyafetini hiç beğenmediğiniz birisi çok zengin de olabilir. Ayrıca iyi giyinme kavramı kişiden kişiye değiştiği için kimin iyi giyimli olduğunu dahi söylenemez.”
“Pretty Woman”da Rodeo Drive’daki o unutulmaz yürüyüşünden itibaren Julia Roberts’ın beyazperdede son derece seçkin bir stili olduğu inkar edilemez bir gerçektir. Daha önce “The Pelican Brief”, “Runaway Bride” ve “Charlie Wilson’s War”da beraber çalıştığı Albert Wolsky ile bu filmde yine işbirliği yapınca ortaya son derece güzel ve akıllı bir casusun portresinin çıkması kaçınılmazdı.
Kostüm tasarımcısı Albert Wolsky, Tony Gilroy’un başrol oyuncuları için hedeflediği klasik görünüme nasıl ulaştığını şu sözlerle açıklıyor:
“Tony filmin genel görünümünün görkemli ve seksi olmasını istedi. Ancak Julia Roberts’ı böyle bir filmde askısız gece elbiseleriyle dolaştıramazdık. Tony’nin istediği genel görünümü sağlamanın bir yolunu bulmamız gerekiyordu. Julia’nın kıyafetlerini tasarlarken şık görünümlü ve vücudunu saran kıyafetler olmasına özen gösterdik. Çok yüksek topuklu ayakkabılar giymesi gerektiğini hissediyordum. Julia da bunu kabul etti. Yüksek topuklar ona bambaşka bir duruş getirirken daha da seksi olmasını sağladı.”
İzleyicinin karakterleri gördüğü ilk anda o karakterin üzerindeki kıyafetin çok önemli olduğuna inanan Albert Wolksy, bu konudaki düşüncesini şu sözlerle aktarıyor:
“İzleyicinin kıyafete dikkat ettiğini bildiğim için öncelikle, ‘İlk önce ne görüyorsun?’, ‘Kim bu insanlar?’ gibi soruları kendime sorarım. Julia’nın oynadığı karakter kelimenin tam anlamıyla bir kariyer kadınıdır. Filmin başlangıcında oldukça karanlık bir figürdür. Clive’in oynadığı karakter ise gri tonlarda takım elbise ve kravat giyer. Filmin başlangıcı gri ve siyahlarla dopdoludur. Tom Wilkinson’ın oynadığı karakter de siyah giyer ve tüm dünyası gri renkten ibarettir.”
Gilroy ile Wolksy arasında doğru renk paleti seçimiyle ilgili tartışmalar sık sık yaşanırken bu tartışmalara prodüksiyon tasarımcısı Thompson da katıldı. Rakip şirketlerle ilgili renk şemaları bu görüş alışverişleri sonucunda ortaya çıktı.
Thompson bu konuda şu bilgiyi veriyor: “Film karelerindeki renkleri ve kontrollü renk kullanımını tartışırken Albert ile koordineli bir çalışma yaptık. Karakterlerin ne giydiği, duvarların nasıl olacağı, birbirimize hangi alanlarda yardım edebiliriz gibi konularda konuştuk. Bazı özel sahnelerde renkleri sınırlamayı, bazısında ise daha belirgin yapmayı tartıştık. Böylece sahnelerin hepsinde belli bir disiplin oldu.”
Clive Owen’in giydiği özel kesimli Armani kıyafeti gibi kıyafetlerdeki renkler, sadece mekana bağımlı değildi. Aynı zamanda -flashback veya günümüz şeklinde anlatıma paralel olarak- o sahnenin geçtiği zaman dilimine de bağlıydı. Wolsky’nin bu konudaki yorumu şöyle:
“Flashback sahnelerinden birisinde, Claire ile Ray’in Roma’da buluştuğu sahnede çok renklilik istedim. Sonra filmin hikayesi günümüze yönelince gri, siyah ve beyazlar hakim oldu. Filmin bir başka flashback sahnesi olan Dubai sahnesi de renk doludur. Açık renkler, bronz, bej ve yaz renkleri hakimdir. Kısacası elimizdeki öykünün akışı bana renkler üzerinde daha çok kontrol sağladı.”
20 Mart’ta Türkiye Sinemalarında gösterilmeye başlanıyor
Yönetmen: Tony Gilroy
Oyuncular: Julia Roberts, Clive Owen, Paul Giamatti, Tom Wilkinson, Denis O’Hare, Rick Worthy
Senaryo: Tony Gilroy
Yapımcılar: Jennifer Fox, Kerry Orent, Laura Bickford
Görüntü Yönetmeni: Robert Elswit, Prodüksiyon Tasarımı: Kevin Thompson
Kostüm Tasarımı: Albert Wolsky, Kurgu: John Gilroy
Sanat Yönetimi: Steve Carter, Özgün Müzik: James Newton Howard
Universal Pictures / UIP Filmcilik

Web Sitesi: http://www.duplicitymovie.net/

Resimler:

Bir yanıt yazın