The BFG – The Big Friendly Giant

“DÜNYA HAYAL EDEBİLECEĞİNİZDEN DAHA DEVDİR”
Dünya vizyonundan 1 gün önce, 30 Haziran 2016 tarihinde THE BIG FRIENDLY GIANT adlı filmimiz Türkiye’de vizyona girecek. Usta yönetmen Steven Spielberg’in yeni filmi; Amblin Entertainment’tan ve kendisinden direkt alınan özel izinle bu takvimde vizyon imkanı bulacak.
Charlie’nin Çikolata Fabrikası, Matilda gibi dünyaca ünlü çocuk kitaplarının yazarı Roald Dahl’ın beyazperdeye uyarlanan yeni filminde fantastik bir dünyanın kapıları açılıyor.
THE BFG insanları yemekten vazgeçen bir devin, yetimhanede yaşayan Sophie adındaki küçük kızla yaşadığı cesaret, dostluk ve macera dolu hikayesini konu alıyor.
Ayrıca sinema tarihinde yine Spielberg’in imzasıyla tüm dünyada büyük ilgi ile takip edilmiş E.T’nin senaristi de bu filmde karşımıza çıkıyor.
Steven Spielberg, 40 yılı aşkın süredir hikâyelerini dünya çapında bir kitleyle paylaşıyor, kültüre muazzam karakterler tanıtıyor ve nesilleri vaktiyle muhteşem, korkutucu, etkileyici ve elle tutulur derecede gerçek dünyalara götürüyor. Roald Dahl’ın genç bir kız ve gizemli bir dev arasındaki ufuk açıcı dostluk hikâyesi, yönetmenin kendi çalışmalarına da çok uyuyordu. Sophie ve BFG’nin günün birinde Spielberg’in eline geleceği kaderlerinde varmış gibi görünse de, yolculuk kitap basıldıktan yıllar sonra başladı. Dahl’ın BFG’si ilk 1982 yılında yayımlandı, Spielberg’in alışılmadık ve hayat değiştirici dostluk hikâyesi E.T. The Extra-Terrestrial’ın, hem çocukların hem de büyüklerin hayal gücünü yakaladığı yıl.
Üç Oscar ödüllü Steven Spielberg’İn yönetmenliğini yaptığı film, yönetmeni, E.T. The Extre-Terrestrial’da birlikte çalıştığı Oscar’a aday olmuş ve çocuk kitapları yazarının bu zamandan bağımsız macerasını beyazperdeye uyarlayan Melissa Mathison’la tekrar bir araya getiriyor. The BFG’nin yapımcılığını Spielberg, Frank Marshall ve Sam Mercer, baş yapımcılığını da Kathleen Kennedy, John Madden, Kristie Macosko Krieger ve Michael Siegel üstlenmiş.Filmde üç Tony, iki Olivier ve bir de Oscar ödülü kazanmış Mark Rylance, İyi Kalpli Dev rolünde, onunla arkadaş olan ve birlikte azgın devler dünyasına gittiği Sophie rolünde yeni oyunculardan Ruby Barnhill, kraliçe rolünde Penelope Wilton, Devler Diyarı’nın en korkulan devi Teklokmadayutan rolünde Jemaine Clement, kraliçenin yardımcısı Mary rolünde Rebecca Hall, kraliçenin kâhyası Bay Tibbs rolünde Rafe Spall ve Devler Diyarı’nın ele avuca sığmaz bir başka devi Kızgınyürekli rolündeyse Bill Hader var. Yaratıcı ekipteyse Spielberg’in uzun zamandır birlikte iş birliği yaptığı kişiler var. Bunlardan bazıları şöyle: İki Oscar ödüllü görüntü yönetmeni Janusz Kaminski, iki Oscar ödüllü yapım tasarımcısı Rick Carter, üç Oscar ödüllü kurgucu Michael Kahn ve Oscar adayı olmuş kostüm tasarımcı Joanna Johnston’la beş Oscar’lı, Spielberg’in yönetmenliğini yaptığı bir filmde 24. kez film müziklerini yapan John Williams. Onlara yapım tasarımcısı olarak iki Oscar ödüllü Robert Stromberg ve Peter Jackson’ın kurduğu görsel efekt şirketi Weta Digital’dan, dört Oscar ödüllü Joe Letteri de görsel efekt süpervizörü olarak katılıyor.
Roald Dahl ve Walt Disney, aslında Nisan 1943’te birkaç projeyi konuşmak için bir araya gelmiş. Bunlardan biri de Dahl’ın ilk hikâyelerinden biri olan The Gremlins’miş. Film en sonunda rafa kalkmış ama daha sonra Disney ve Random House tarafından kitap olarak çıkartılmış ve elde edilen gelir Kraliyet Hava Kuvvetleri Yardım Fonuna gitmiş. Kitap, 1984 yapımı Gremlins filmine ilham kaynağı oldu ve tesadüf eseri, o filmin yapımcılığını da Spielberg üstlendi. Sinemacılar, The BFG’nin klasik bir Disney filmi ve Amblin Entertaintment (Spielberg, Kennedy ve Marshall’ın 1981’de kurduğu yapım şirketi) filminin bir harmanı olduğunda hemfikirdi, dolayısıyla stüdyo 2015 ilkbaharında filme yeşil ışık yaktığında çok mutlu olmuşlardı, The BFG, Steven Spielberg’in yönetmenliğini yaptığı ilk Walt Disney filmi oldu. Kennedy şöyle diyor: “Walt Disney hayranları ve seyircilerinin belli bir beklenti seviyesi var. Filmin bir stüdyoya bağlı olmasından gurur duyuyoruz.”
Steven Spielberg, uzun zamandır hikâye anlatımı ve teknolojinin kesiştiği noktada kendine bir yer edinmiş durumda. Hem geleneksel sinemacılık uygulamalarını muhafaza eden, hem de yeni film teknolojilerinin, hikâye anlatımı hayal gücünü, sinema seyircilerinin bir çok jenerasyonu için hayata geçiren araçların şekillendirilmesinde, öncülerinden biri olmuştur.Hem canlı hem de hareket yakalama unsurlarının film süresince anlık yakalanmasının en iyi yolunu belirlemek ve onları kusursuz bir şekilde harmanlamak için, yapım ekibi daha çekimler bile başlamadan filmin tamamının önceden canlandırılmış bir versiyonunu oluşturdu. Spielberg yaratıcı ekibinden bir iki kişiyle, yapım asistanlarından bazılarını, doğudaki yazlığının garajında topladı ve dijital dünya dâhilinde her sahnenin koreografisini yaptı ve bu sahneleri çekti. Küçük bir elde taşınır sanal kamera cihazı kullanarak, hareket yakalama kostümlerindeki hareketler alınıp ham animasyona dönüştürüldü ve bu düşük çözünürlükteki görüntüler, 3D’ye aktarıldı, böylece bittiği zaman parça parça analiz edilebilecekti. Spielberg şöyle diyor: “Film için prototipim oldu ve hikâyeyi anlamama, onu anlatmamın en iyi yolunu belirlememe yardımcı oldu. En değerli prova egzersizlerinden biri buydu, hikâyenin en derindeki yapısını anlamama yardımcı oldu.”
The BFG’nin ana çekimleri, 2015 ilkbaharında, Vancouver’ın dışında, kocaman karanlık alanların, setlerin kurulduğu bir sahneye dönüştürüldüğü eski bir depoda başladı.The BFG’yle yapım ekibi, hikâye anlatımının ufkunu genişletmek üzere yepyeni bir yaklaşım tasarladı. Canlı aksiyonun doluluğu ve canlılığıyla, günümüz dijital teknolojilerinin sınırsız olasılıkları arasında bir köprü kurmak. Bu, Spielberg’in hikâyeyle ilgili ne anlatmak istediği üzerinden gerçekleştirilecek bir süreçti.Performans detaylarını ayrı ayrı yakalayıp, sonra post-prodüksiyonda insan ve dijital performansları birleştirmek yerine, Weta Digital’dan Joe Letteri ve yetenekli çizim ekibinden destek aldılar ve canlı aksiyon seçimlerine olabildiğince yakın olan, yeni bir süreç tasarlamalarını istediler.Sonuç olarak The BFG’deki yapım, karma bir sinemacılık tarzı oldu: Canlı aksiyon ve hareket yakalama tekniklerinin harmanı kullanılarak hikâyenin hayali karakterlerine, sadece film için yapılan gerçek setlerde can verildi. Spielberg’le tanışıklığı 1993 yılına ve Jurassic Park’ta bilgisayar grafik sanatçısı olarak çalıştığı günlere dayanan Letteri (Batman vs. Superman: Dawn of Justice, Avatar) şöyle anlatıyor: “Steven’ın, Steven olarak çalışmasına izin vermek istedik, sürece kattığı her unsuru faydalı hâle getirmek istedik: Yaratıcı ekibini, canlı aksiyon setlerini, ışıklandırma ve kostümleri. Aynı zamanda simültane olarak da sanal bir dünya yaratmak istedik.”Şöyle devam ediyor: “Filmin büyük kısmında Sophie, devlerin yaşadığı bu hayal diyarında küçük bir kız ama biz Steven’a filmi, sanki tamamı canlıymış gibi çekebilme becerisini verdik. Sanal dünyalar ve dijital dünyalar arasındaki boşluğa bir köprü kurduk.” Hareket yakalama teknolojisinin kullanıldığı Avatar ya da The Adventures of Tin Tin gibi önceki filmler, oyuncuların etrafındakileri hayal etmek zorunda kaldığı, kısıtlı bir sette çekilmişti.Yönetmen aynı zamanda, yönetmen James Cameron’ın Avatar’da yarattığı bir fikir olan Simulcam’e de bel bağlamıştı. Simulcam, gerçek oyuncuları ve setleri, bilgisayarla yaratılan oyuncu ve setlerle harmanlama sürecidir. Letteri şöyle anlatıyor: “Simulcam’le bir performansı önceden kaydedip sonra kamera monitörüyle tekrar oynatabiliyoruz, böylece kamera operatörleri sanal performansı, canlı aksiyon sahnesini çekerken gerçek zamanlı olarak görebiliyor. Bu ikisini harmanlayarak karar verebildiler ve hatta sanal dünyada olanlara dayanarak hareketlere yön verdiler.Bu yeni süreç sayesinde yönetmen, hareket yakalayıcı kıyafetler giymiş oyuncuları, filmin insan karakterleriyle aynı sette çekme fırsatını buldu ve Spielberg için özellikle Ruby Barnhill ve Mark Rylance’ın birbiriyle etkileşim içinde olması çok önemliydi.
Yapım ekibi The BFG’yi, Roald Dahl’ın kitabı 1982 yılında çıktığında yapmaya kalksaydı, bambaşka bir film olurdu. Ama günümüzün hareket yakalayıcı teknolojisi ve dijital fotoğrafçılığı sayesinde, yönetmen genç yetim Sophie ve iyi kalpli dev arasında, hak ettiği özel ilişkiyi yaratabildi.Bu büyünün, ekranda bu kadar güzel görünmesinin sebebi, görüntü yönetmeni Janusz Kaminski’nin (Bridge of Spies, Saving Private Ryan) olağanüstü katkıları oldu. Kaminski, canlı sahnelerinin çekildiği tüm setlerin ve kusursuz bir şekilde harmanlanmaları için hareket yakalayıcı teknolojiyle çekilen sahnelerin bulunduğu sanal setlerin ışıklandırılmasında çok önemli bir rol oynadı. iyiydi.”
Gobblefunk, Roald Dahl’ın BFG’ye benzersiz bir ses vermek için yarattığı bir dil. İngilizcede, sıradan kelimeler kullanıldığında güzel olmayacak, bunlara benzer saçma kelimelerden oluşan bir dil.Yapım ekibi ilk başta kelimelerin, seyircilerin karakterlerin diyaloglarını anlamakta zorlanacağından endişelenmişti. Baş yapımcı Kathleen Kennedy anlatıyor: “İnsanların, anlamadıkları için diyalogları dinleyip anlamaya çalışmasını engellemek istemedik. Ama Mark Rylance’ın nasıl konuştuğunu duyunca, daha fazlasını istedik.”
The BFG, Roald Dahl’ın en sevdiği hikâyesiymiş. Dahl, The BFG’yi aslen uyku öncesi bir masal olarak yazmış, Sophie (Ruby Barnhill’in canlandırdığı) karakterİ de adını kız torunundan almış.
2016, Dahl’ın doğumunun 100. yılı.
Roald Dahl’ın The BFG’si, ilk olarak 1982’de, Steven Spielberg’in alışılmadık ve hayat değiştirici dostluk hikâyesi E.T.: The Extra-Terresterial, dünyanın dört bir yanındaki çocukların ve yetişkinlerin kalplerini ve hayal gücünü yakaladığı yılda yayımlandı. İki filmin senaryosunu da Melissa Mathison yazdı.
Sophie’nin Londra’daki yetimhanesindeki kızlar yatakhanesinde bir E.T. pelüş hayvanı var.
BFG (Mark Rylance) 7,5 metre boyunda, neredeyse Sophie’nin (Ruby Barnhill) altı katı. Devler Diyarı’nın en büyük devi Teklokmadayutan (Jemaine Clement), BFG’nin iki katı büyüklükte. (BFG cüce olarak görülüyor)
NBA basketbolcusu, Cleveland Cavaliers forveti, 2.03 metre boyundaki Lebron James, Teklokmadayutan’ın yanında dursa, ayak bileğine gelir. Devler Diyarı’ndaki diğer devler (Kızgınyürekli, Açgözlü, Öfkeli, Kötükokulu, Acımasızkalpli, Doymakbilmez, Hepacıkan ve Oburmide), boyut olarak Teklokmadayutan’a daha yakın.
Roald Dahl da çok uzun boylu biriydi, 1,98 metre boyundaydı.
The BFG, canlı ve hareket yakalama tekniklerinin bir kombinasyonuydu. (Hareket yakalama teknikleri, hikâyenin hayali karakterlerini hayata geçirmek için kullanıldı) Yönetmen Steven Spielberg, oyunculara hareket yakalayıcı kostümler giydirerek, filmin tamamen insan karakterleriyle aynı sette oyunculuk sergilerken çekti çünkü aralarındaki etkileşimi görmek istiyordu.