The Master

Bir PAUL THOMAS ANDERSON filmi
THE MASTER

ÖZET
2000’lerin en iyi filmleri arasında gösterilen 8 Dalda Oscar adayı KAN DÖKÜLECEK / THERE WILL BE BLOOD’un ardından 5 sene sonra yönetmenlik koltuğuna dönen Paul Thomas Anderson’ın merakla beklenen son filmi THE MASTER, II. Dünya Savaşı sonrası Amerikası’nın tutunamayanlarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Hikayede; savaştan sonra ülkesine dönen ama geleceği konusunda kararsız eski donanma subayı Freddie’nin, The Cause tarikatı ve karizmatik lideri Lancaster Dodd’la tanışmasıyla değişen yaşamı anlatılıyor. Scientology tarikatının kuruluşunu anlattığına dair hakkında dedikodular çıkan filmin başrollerinde çok konuşulan performanslara imza atan Joaquin Phoenix, Philip Seymour Hoffman ve Amy Adams bulunuyor.

THE MASTER – PRODÜKSİYON HAKKINDA
II. Dünya Savaşı ardından huzursuz bir Amerika ortaya çıkmıştı. Benzeri görülmemiş bir ulusal büyüme gerçekleşiyordu ama aynı zamanda ülkede aidiyetsizlik ve yavaş yavaş artan bir huzursuzluk hakimdi. Ve birbiriyle çelişen bu kavramların yarattığı arayış ve sorgu kültürü, etkisini 21 yüzyılda da devam ettirecekti. Savaşın akıl almaz karanlığından memleketlerine dönen genç erkekler, tüketim ve iyimserliğin hüküm sürdüğü yeni bir dünya yaratıyordu. Yine de birçoğu hayattan daha fazla şey bekliyor, önemli bir şeylerin özlemini çekiyor, modern dünyanın kaygılarını, şaşkınlıklarını ve vahşiliğini önleyecek bir şey arıyordu.
Paul Thomas Anderson’ın altıncı uzun metraj filmi THE MASTER, bu enerjik hikayeyi 1950’lerin ruhani arayış atmosferi içinde gözler önüne seriyor. Film, Joaquin Phoenix tarafından canlandırılan Freddie karakterinin değişen talihini konu alıyor. Havai bir deniz subayı olan Freddie günlük yaşama ayak uydurmakta zorlanıp, gidişatı belli olmayan hayat yolculuğunda The Cause isminde, yeni ortaya çıkan bir harekete denk gelir. The Cause’a gezgin ve aykırı bir tip olarak gelen Freddie, bir süre sonra hareketin anlı şanlı lideri Philip Seymour Hoffman’ın canlandırdığı Lancaster Dodd’un varisi olacaktır. Hatta, insani duygularda ustalaşmayı esas edinen The Cause hareketine rağmen, Freddie ve Dodd arasındaki dostluk, öfkeli ve kişisel bir çatışmaya dönüşecektir.
Son birkaç on yıldır neredeyse hiç kullanılmayan 65mm filmle çekilen THE MASTER; kendini bu projeye adamış bir oyuncu kadrosu ve ekiple hayata geçirildi. Film, görsel çekiciliğinin yanı sıra, daha iyi bir dünya vizyonu arayışında olan üç kişinin duyguları harekete geçiren portrelerini başarıyla yansıtıyor.
Hikaye
Birçok kez Akademi Ödülleri’ne aday gösterilen Paul Thomas Anderson, bugüne kadar çektiği tüm filmlerde hikayeleri duygusal, ailevi ve tarihi sınırlara dayandırmıştı. İlk filmi HARD EIGHT’te inatçı bir Las Vegas kumarbazının, talihsiz bir kişiyi kanatları altına alışını izlemiştik. Daha sonra çektiği BOOGIE NIGHTS filmi, porno film sektöründe çalışan ve bir arada alışılmadık bir aile gibi olmuş bir grup insan hakkındaydı. Kişisel krizlerin iç içe geçtiği hikayelerin, San Fernando Vadisi’nde büyülü bir gecede bağlandığı MAGNOLIA ve yalnız bir iş adamının aşk ve dehşeti yaşadığı şaşırtıcı tesadüflerin anlatıldığı ayartıcı romantik komedi PUNCH-DRUNK LOVE yönetmenin diğer filmleri. Son filmi THERE WILL BE BLOOD, 20. yüzyıl başında Kaliforniya’da petrol arayan ve bu arayış sırasında hem kendisinin, hem de kasabanın değişmesine sebep olan bir petrol arayıcısının epik hikayesini konu alıyordu.
THE MASTER filmiyle Anderson; II. Dünya Savaşı’nın yarattığı değişiklikte ortaya çıkan alternatif ruhani gruplar ve dinlerle ilgilenen yeni bir tür Amerikan ailesinin doğuşunu konu alıyor bu kez. 1950’lerin başında birçok insan, Doğu çileciliğinden Dianetik’e, kendilerini insanın içindeki potansiyele adayan, halk tabanlı topluluklar oluşturmuştu.
Anderson, kültürel değişiklikler ve ruhani maceraların olduğu bu dönemle ilgili “Dramatik ve insanı alıp götüren bir hikaye anlatmak için verimli bir zemindi” diyor. “Olayların başlangıcına inince, nasıl iyi niyetlerle yola çıkıldığını, bu insanların kendilerini ve çevrelerindeki dünyayı değiştirmek istemelerine sebep olan kıvılcımı görebiliyorsunuz. II. Dünya Savaşı sonrası, insanların geleceğe iyimserlikle baktığı fakat aynı zamanda arka planda yaşadıkları acı ve ölümlerle başa çıkmaya çalıştıkları bir dönem bu.” Ve devam ediyor: “Babam II. Dünya Savaşı’ndan döndükten sonra hayatının sonuna kadar huzursuz yaşadı. Ruhani bir hareket ya da yeni bir din her an doğabilir ama bunun için en
iyi zaman savaştan hemen sonrasıdır derler. Onca ölüm ve felaketten sonra insanlar “nasıl olur?” ve “ölümden sonra ne var?” gibi iki önemli soruyla karşı karşıya kalır.” Bu “neden?” sorusu Freddie’nin ortaya çıkışını sağladı. Freddie, kendisi gibi denizci olan Lancaster Dodd’la tanıştığında, hayatta hiçbir amacı olmayan, giderek zehirli ve yıkıcı bir kayıtsızlığa sürüklenen biridir. Dodd ise, insanlığın en karanlık hayvani güdülerinin üstesinden geleceği bir cevaplar dizisi bulduğuna inanmaktadır. Freddie’nin merkezinde yer
aldığı hikaye, giderek daha kişisel bir hal alacak ve gencin The Cause yolunda ilerleyişini, geri dönüşlerini ve duruşlarını takip edecektir. Bu yol asi ve sadık, umutlu ve yıkıcı, kararsız ve tutkulu bir yoldur; hayaller ve fantezilerle yayılarak anlatının gerçekliğini yavaş yavaş delmeye başlamaktadır.
BOOGIE NIGHTS’dan beri Paul Thomas Anderson’la her filminde çalışan yapımcı JoAnne Sellar, filmin gelişimine nasıl tanık olduğunu anlatıyor. “Paul, savaşın insan üzerindeki etkisi ve 1950 itibarıyla hayatta kendi yolunu bulmak için ülkelerine dönen insanların yaşadığı değişim fikriyle çok ilgileniyordu. Kayıp ruhların cevaplar aradığı ve aralarında Dianetik’in de bulunduğu yeni ruhani grupların ortaya çıkışı Paul’ü çok etkilemişti. Elbette Paul, kurmaca olmayan bir film yapma peşinde değildi, çünkü konuya o gözle bakmıyordu.
The Cause hareketi fikrine araştırmaları sonucu karar vermiş olabilir ama hikaye ondan sonra tamamen farklı bir yöne saptı.”
“Hikaye Freddie’nin masalı haline geldi” diye devam ediyor Sellar. “Bir bakıma Freddie, bir topluluğa karışıp o topluluğu değiştiren klasik bir yabancı. Sonunda ortaya çıkansa Freddie ve Master arasındaki bir tür trajik aşk hikayesi. Freddie kendinden çok daha önemli bir şeylerin parçası olmanın özlemini çekiyor ama kendini bu fikre teslim edemiyor. Diğer yandan Master Freddie’ye hiçbir zaman sahip olamadığı oğlu gözüyle bakıyor ama bu ilişkiyi yürütemiyor.” Anderson, Steinbeck’den L. Ron Hubbard’a o dönemden birçok tarihi okuma yaptığını söylüyor ve ilave ediyor, “kurmaca olmayan bir film ya da biyografi yapmıyorsanız, araştırma ve hayal gücü arasındaki ince çizgi giderek belirsizleşiyor.”
Gerçekten de senaryo ilerledikçe ve çeşitli süreçlerden geçtikçe hayal gücü baskın gelip, The Cause hareketi, kendi özgün varlığı içinde hayat bulup, güç odakları ve kan bağının ince dinamiklerine karşı savunmasız bir aile yaratıyor. Her bir sahnede ana karakterler, rekabet ve sevgi, ilham ve şaşkınlık arasında gidip gelen ikilemler yaşıyor. “Filme şimdi baktığımda, Freddie ve Master’ı, birbirlerine sadık ve bağlantı kurmaya çalışan iki insan olarak görüyorum.” diyor Anderson çift hakkında. “Bence birbirlerindeki gücü görüp, bir diğerinin zayıflığını da gidermek için yardım etme hissiyle doluyorlar.
Kendilerinden bir şey katarken çok farklı yollar izleyen iki cömert insan görüyorum.” Senaryonun son hali ortaya çıkıp, set çalışmalarına geçildiğinde hikayede, bir dizi hararetli savaş sonrası rüyası belirir. Güvenilir bir aile arayışı, inanç, başarı ve yakınlık, daha önce hiç görülmemiş bir bakış açısından anlatılır. Anderson’ın kariyerinin başından itibaren her filminde yer alan yapımcı Daniel Lupi, konuyla ilgili şöyle diyor: “Senaryo birçok yönden BOOGIE NIGHTS’ı hatırlatıyordu, her ne kadar söz konusu film porno endüstrisinden bir kesit sunsa da, alışılmadık bir ailenin üyeleri arasındaki ilişkileri konu alıyordu. The Cause da karmaşık bir aile gibi.”
Yaratım süreci devam ederken destek yapımcı Megan Ellison’dan gelir. Annapurna Pictures’ın kurucusu, Anderson gibi kendine özgü vizyonları ortaya koyan yönetmenlerin filmleriyle sektörde söz sahibi olan Ellison hakkında Sellar, “Megan Ellison bir melek gibi belirip, “Bu projeye bayıldım, hadi yapalım” dedi. İşte o zaman bir şeyler olmaya başladı.” diyor.

Vizyon Tarihi: 09 Kasım 2012
Yönetmen: Paul Thomas Anderson
Oyuncular: Joaquin Phoenix, Philip Seymour Hoffman, Amy Adams
Yapımcı: JoAnne Sellar, Daniel Lupi, Paul Thomas Anderson, Megan Ellison
Senaryo: Paul Thomas Anderson
Görüntü Yönetmeni: Mihai Malaimare Jr.
Kurgu: Leslie Jones, Peter McNulty
Müzik: Jonny Greenwood
Yapım Yılı: 2012
Ülke: A.B.D.
Süre: 144 dk.
Dağıtım: Tiglon
İthalat: Calinos Films
www.facebook.com/calinosfilms www.twitter.com/calinosfilms www.youtube.com/calinosfilms

Bir yanıt yazın