Aklı Havada – Up in The Air

“UP IN THE AIR-AKLI AVADA”

“Başkalarına Yardım Etmeden Önce, Kemerlerinizi Bağlayın.”

“Juno”nun Oscar adayı yönetmeni Jason Reitman’dan “Aklı Havada,” Ryan Bingham’ın (Oscar ödüllü GEORGE CLOONEY) zamane gezginliği. Şirket küçültme konusunda uzman olan Ryan, yıllardır bir şehirden diğerine dur durak bilmeden uçmaktayken, birden kendisini biriyle gerçek bir bağ kurmaya hazır hisseder.
Ryan, Amerika’nın bir ucundan diğer ucuna havalimanlarında, otellerde ve kiralık arabalarda geçen özgür yaşam tarzından oldukça memnun. İhtiyacı olan her şeyi bir valize sığdırabiliyor. Var olan tüm uçuş mili programlarının seçkin ve el üstünde tutulan bir üyesi. Üstelik hayatındaki en önemli amaç olan 10 milyon uçuş miline ulaşmasına da az kalmış durumda. Fakat Ryan’ın hayatında elle tutulur bir şey yok.
Sempatik yol arkadaşına (VERA FARMIGA) vurulduğunda, Ryan’ın müdürü (JASON BATEMAN), genç bir verimlilik uzmanının (ANNA KENDRICK) etkisinde kalarak, Ryan’ı ebediyen yollardan çekmekle tehdit eder.  Bu ihtimalle karşılaşınca, yere inmekten başta korkan Ryan, insanın bir evi olmasının aslında ne demek olduğunu düşünmeye başlar.
Paramount Pictures, Cold Spring Pictures ve DW Studios işbirliğiyle: Montecito Picture Company Yapımı, Rickshaw Productions ve Right of Way Films ortaklığıyla, George Clooney, Vera Farmiga ve Anna Kendrick’in rol aldığı “Aklı Havada” filmini sunar.  Filmin yönetmeni Jason Reitman.  Senaryo Jason Reitman ve Sheldon Turner’dan. Filmin hikâyesi Walter Kirn’ün kitabına dayanmaktadır. Yapımcılar Ivan Reitman, Jason Reitman, Daniel Dubiecki ve Jeffrey Clifford.  Sorumlu yapımcılar Tom Pollock, Joe Medjuck, Ted Griffin ve Michael Beugg.   Görüntü yönetmeni Eric Steelberg.  Prodüksiyon tasarımcısı Steve Saklad.  Kurgucu Dana Glauberman, A.C.E.  Kostüm tasarımcısı Danny Glicker.  Müzik Rolfe Kent.  Müzik süpervizörleri Randall Poster ve Rick Clark.  Film henüz değerlendirilmedi.

KALKIŞ

Jason Reitman ilk iki sinema filminde, kışkırtıcı anti kahramanları (“Thank You for Smoking”de tütün lobicisi ve Oscar ödüllü “Juno”da hamile bir yeniyetme) alıp, bu numaracı karakterlerin beklentilere kafa tuttuğu oldukça insancıl, komik ve tatlı hikâyeler anlatarak kendine has yeteneğini sergiledi. Ryan Bingham’ın zamanlaması iyi yapılmış hikâyesinde, yeteneğini sergilemeye aynı şekilde devam ediyor. Ryan’ın küçülme yoluna giden şirketlerde çalışanları işten kovmak gibi son derece kötü bir işi var.
Ve dahası, Ryan’ın hikâyesi aynı zamanda anında insanın dikkatini çeken bir adam hakkında. Hız, teknoloji, konfor, kişisel hırs ve önemli yan ödemelerle dolu dünyamızı bağrına basan çekici, dürüst bir adam. Sorunsuz, zevkli bir hayat süren bir adam. Her şeye sahip olan ve buna rağmen hayati bir şeyin eksik olduğunu fark eden bir adam. Hikâyesi merak uyandıran soruları beraberinde getiriyor:  küresel seyahatlerin ve makine destekli iletişim çağında, bir zamanlar Amerikan toplumlarını devam ettiren gerçek, kalıcı bağları nasıl kurarız?  Ve bu bağlardan kaçınırsak neler olur?
Bu sorular “Aklı Havada” senaryosunun temelinde yatıyor. Senaryonun ilk taslağı Sheldon Turner’a ait, Reitman bunu yeni bir boyuta taşıdı. Ryan Bingham’ın hikâyesi teknolojik gelişmeler ve iletişimsel bozuklukların kesiştiği bir dönemde artık nasıl yaşadığımızı yansıtıyor.
“Hayatının eksiksiz olduğunu düşünse de, çok önemli bir şeyi, daha büyük bir şeyin bir parçası olma sorumluluğunu görmezden gelen bir adamın bu gerçekle yüzleşmesine dair bir hikâye olarak gördüm.” dedi Reitman. “Ryan Bingham bir topluma dahil olmanın sorumluluklarından öyle çok korkuyor ki bunun değerini görmezden geliyor.”
Reitman açıklamalarına şöyle devam etti:  “Bence bu bir toplum olarak şu an keşfettiğimiz bir şey.  Hepimiz cep telefonlarımızı kullanıyoruz, arkadaş sitelerine üyeyiz, mesajlaşıyoruz ve görünüşte hiç olmadığı kadar birbirimize bağlıyız. Ancak gerçekte, insanlar artık pek fazla birbirinin gözlerine bakmıyor ve daha az gerçek ilişkimiz var. Ryan’ın havalimanlarındaki hayatı bunun bir benzetmesi. Dünyanın herhangi bir yerindeki bir havalimanına gidebilirsiniz ve anında her şeyin yerini biliyor olursunuz; aynı mağazalara sahipler, aynı restoranlara sahipler, aynı gazetelere sahipler. Her yerde rahatız, her ne kadar hiçbir yer eve benzemese de. O kadar küreselleştik ki yerel halk olma mefhumumuzu kaybettik.”
Reitman’ın ”Aklı Havada” fikri Walter Kirn’ün romanıyla başladı. Reitman kitabı kendi yolculuğu etrafında gelişen senaryosunun çıkış noktası olarak kullandı. “Kitap birçok kademede benimle konuştu.” dedi Reitman. “Walter’ın dilini çok seviyorum, bu dili oldukça çokça kullandım. Fakat senaryoyu yazarken kendi hayatım değişti. Karımla tanıştım, âşık oldum ve bir çocuğum oldu. Ve bu süreçte, Ryan Bingham da olgunlaşmaya başladı ve hayatta daha fazlasını aramaya başladı. Senaryo günlük hayattaki ilişkilerimizin ne kadar mecburi oldukları yönünde gelişti.”
Kirn, romanının ana fikrinin aslında tesadüfen ortaya çıktığını hatırlattı.  Los Angeles’a uçarken, yanındaki koltukta adama nereli olduğunu sormuş.  “Şöyle dedi, ‘Tam buralıyım; aslında bakarsanız tam bu koltukluyum.’  Ne demek istediğini sorduğumda, eskiden bir apartman dairesinin olduğunu ancak yılın 300 günü yollarda olduğu için, kilitli bir dolapla değiş tokuş ettiğini ve uzun süreli konaklama yaptığı otellere artım evim dediğini söyledi. Onu sıkıştırdığımda, ‘Etrafta benim gibilerden çok var.’ dedi. Onunla konuşurken tamamıyla havalimanları, oteller, restoran zincirleri, hediyelik eşya mağazaları ve dergi raflarından oluşan küresel bir hayata kendini adapte ettiğini anladım. Fakat kendini ne kadar yalnız hissettiğini de fark ettim.”
Kirn’ün ana karakteri Ryan Bingham işte böyle doğmuştu. Ryan, seçkin yolcu programları dışında hiçbir gerçek kişisel bağ kurmadan kırklı yaşlarının ortasına kadar gelmeyi başaran ve günlerini tam anlamıyla “insanların gitmesine izin veren” biri olarak geçiriyor.
“Ryan’a başkalarının işlerini elinden alma işini verdim.” diye açıklıyor Kirn.  “Odanıza gelip omuzlarınızı ovarken ofis koltuğunuzu asansöre doğru süren bir masöz gibi. Çalışanların işine son vermek bir sanat oldu ve yasal açıdan tehlikeli bir durum haline geldi, Ryan da bu konuda uzman.”
Bingham, klasik Amerikan satış elemanının biraz farklı bir tiplemesi olarak karşımıza çıkıyor ve ülkenin dört bir yanında kariyerlerine aniden kaybeden insanlara hayaller satıyor. Bu, Reitman’ın ilgisini çekmiş.  “Kapı kapı dolaşmak yerine, Ryan merkezi havalimanlarını dolaşıyor.” dedi senarist/yönetmen.  “Durum böyleyken, orta yaşa gelmiş ve gerçek bir daimi adresi olmayan bir adam fikrinde çok dokunaklı bir şey var.”
Kirn, Reitman’ın filmi yönetmek istediğini duyunca çok heyecanlanmış.  “”Thank You for Smoking” filminin genel tarzı o kadar alışılmadıktı ki, bir tür ortak komplocu olarak hemen ona güvenmemi sağladı.” dedi Kirn.  “Ve senaryoyu aldığımda, Jason’ın beyaz perde için dördüncü bir boyut eklediğini hissettim. Bu kadar iyi yapıldığı ve bende olmayan yeteneklere sahip biri tarafından yapıldığı için başımı saygıyla eğdim.”
Reitman kitabı beyaz perdeye uyarlamanın çok ötesinde bir şey yaptı. Kirn’ün ana karakterini aldı ve etrafında tümüyle özgün bir dizi dramatik durum oluşturdu. Ve Ryan Bingham’ın sağlam örülmüş bireysellik kozasını bozan iki karakter yarattı. Bunlar: Natalie (Anna Kendrick), kanatları altına almak zorunda kaldığı ve kenti hayat tarzını tehdit eden saf, 20 küsur yaşındaki verimlilik uzmanı. Ve Alex (Vera Farmiga), iş seyahatlerinde ruh eşi gibi görünen ve bir başka insana karşı kısa süreli bir ilişkiden daha fazlasını arzu etmesine neden olan kadın.
“Ryan bu filmde ilginç bir deneyim yaşıyor, sürekli peşinde dolaşan Natalie’yle birlikteyken tuhaf bir şekilde babalık rolüne soyunuyor ve bu Alex’le evlenme fikrini düşünmesine yol açıyor.” diye gözlemliyor Reitman.
Reitman yazım aşamasında senaryoyla arasında çok güçlü bir bağ kurdu çünkü büyük ölçüde değişen sadece kendi hayatı değildi, ülkenin ekonomik durumu da önemli ölçüde değişmişti. Senaryo neredeyse bitmek üzereyken, ülke sert ve tehlikeli bir ekonomik gerilemenin ortasındaydı, bu da Reitman’ı hikâyenin altında yatan iş kaybı konusunu daha derinlemesine keşfetmeye zorladı.
Böyle yaparak, senarist/yönetmen alışılmadık bir risk almaya karar verdi. Yeni işsiz kalanın işten kovmalarını ve itiraflarını derlemek yerine, sokağa çıkıp bocalayan bir ekonomide işini kaybetmenin yoğun duygusal deneyimini yeni yaşayan sıradan Amerikalıların gerçek, direkt, senaryolaştırılmamış tepkilerini almaya karar verdi.  Filmin bileşimini insanlık dramı ve komediyi ciddi bir gerçeğe bağlamanın aydınlatıcı ve dokunaklı bir süreç olduğu ortaya çıktı.
Reitman: “İşten kovma sahnelerinin dürüst ve gerçekçi olmasını istedik. O yüzden de şöyle düşündük, ‘neden gerçeğini göstermiyoruz?’ Detroit ve St. Louis’e gittik, geçen yılın en çok iş kaybı yaşanan iki şehrine ve Yardım İsteniyor bölümüne ilanlar vererek, iş kaybıyla ilgili bir film yaptığımızı ve bunun hakkında konuşmak isteyen insanlar aradığımızı söyledik. O kadar çok katılım oldu ki, çok üzücüydü.”
Senarist/yönetmen devam ediyor: “İnsanlar geldiler ve onlardan kovuldukları gün söylediklerini ya da ne söylemiş olmayı dilediklerini söylemelerini istedik. Gerçekliği yakalamak için sürekli oyuncularla çalışan benim gibi biri için şaşırtıcı olan, kamera önünde rahatsız olacaklarını düşündüğüm bu insanların, bu kadar dürüst ve gerçek olmaları. Bu filmin en sevdiğim bölümlerinden biri artık.”
Son olarak, Reitman ekliyor: “Her gün haberlerde işten çıkarılma hikâyeleri görüyorsunuz fakat bunlar genellikle rakamlarla ilgili, bu yüzden de bu insanların kim olduklarını unutmak daha kolay.  En çok gurur duyduğum şey, bu filmin o rakamlara gerçek yüzler koyması.”
Filmin yapımcıları senaryonun bitmiş halini sınıflandırılamaz buldular zira özgün komedi ve derin duygu katılmıştı.  Sorumlu yapımcı Tom Pollock:  “Çok, çok komik olan ciddi bir film bu.  Filmi bu kadar çok sevmemin nedenlerinden biri, türünün çok ötesinde bir film oluşu. Jason için mükemmel çünkü onun yaptığı iş asla sınıflandırılamaz.  İlk iki filmi kesinlikle eşsizdi ve bu da öyle.”
Yapımcı olarak sahneye Pollock’un Montecito Picture Company’deki ortağı geliyor, Jason Reitman’ı muhtemelen herkesten daha iyi tanıyan biri, takdir edilen bir yönetmen, babası Ivan Reitman (“Ghostbusters”).  “Hem yapımcı hem de baba olarak konuşuyorum, okuduğum en iyi senaryolardan biriydi bu.” dedi.  “Walter Kirn’ün uçmayı seven ve geçimini insanları işten kovarak sağlayan adam fikrini almak, şu anda olanlarla çok eşzamanlı yepyeni bir hikâye ortaya çıkarmak. Jason’da ilginç olan şey, gerçekten ciddi, duygu yüklü hikâyeleri benzersiz komik bir eğilimle anlatması.  ”Aklı Havada” filminin günlük bazda etrafımızda olup biteni görmemizi sağlayan yeni bir mizah anlayışı var. Gerçekten eşit oranda beyninden ve kalbinden gelen bir film yaptı.”
İki Reitman arasındaki yaratıcı birliktelik prodüksiyonun benzersiz bir unsuru oldu.  Pollock şöyle açıklıyor:  “Jason hiçbir şekilde babasının gölgesinde yaşamadan kendi olmak için bir yol buldu.  İki adam çok farklı türde filmler yapıyorlar fakat karşılıklı gurur ve saygı dolu bir iş ilişkileri var.”
İki Reitman’a “Juno” ve “Thank You for Smoking”in yapımcılığını birlikte yaptıkları Jason’ın uzun süredir ortağı olan Daniel Dubiecki ve The Montecito Picture Company için prodüksiyonu yöneten Jeffrey Clifford yapımcı olarak eşlik ediyor.
Clifford senaryoda onu etkileyenin “insanların hayatta gerçekte nasıl davrandıklarını, kişisel özelliklerini, jestlerini, dillerini ve çok belirgin olarak nasıl düşündüklerini Jason’ın keskin bir şekilde kavrayabilmesi. Onu bu kadar ilginç yapan şey, bunları belli bir konuyu anlatmak için kullanabilmesi ve aynı zamanda birçok insanla kolayca bağlantı kurması.”
Dubiecki ekliyor: “Jason insanların konuşmak istediği zor şeylere eğlence ve tarz getiriyor. “Aklı Havada” hafif bir havası olan ancak hikaye ilerledikçe derinleşen sofistike bir yapım.”

UÇUŞ YÜKSEKLİĞİ

Önceki iki filminde olduğu gibi, Jason Reitman “Aklı Havada” filminin çekici, etkili ve özdeşleştirilebilir olması gereken bir adam olan kurnaz ana karakterinin eksenine bağlı olacağını biliyordu. Aynı zamanda kendine güven havasının ve sözde “bagajsız yolcu” olma keyfinin arkasında bilinmeyen bir boşluk hissi saklayan bir adam.”
Bu nedenle, başından beri senaryo, Oscar ödüllü George Clooney düşünülerek yazıldı. “Eğer insanları kovarak geçimini sağlayan ve yalnız yaşamak isteyen bir adamla ilgili bir film yapacaksanız, adamın kesinlikle çekici bir oyuncu olması iyi olur. Ve bu konuda George Clooney’den daha iyisi gerçekten yok.” dedi Reitman. “Rol onun için yazılmıştı ve muhtemelen hayatımın en heyecanlı anlarından biri senaryoyu okuyup bitirdikten sonra bana, ‘Jason, bu harika,’ demesi.”
Clooney geniş bir rol yelpazesiyle kendini kanıtladı: Coen kardeşlerin tuhaf müzikal komedisi “O Brother, Where Art Thou?”daki şık mahkûm Ulysses’den, Steven Soderbergh’ün gişe rekorları kıran “Oceans Eleven” ve devam filmlerindeki soygun uzmanı Danny Ocean’a ve Oscar’a aday gösterilen Tony Gilroy’un gerilim filmi “Michael Clayton”daki hukuk firması için “iş bitirici” rolüne kadar.
Reitman, Clooney’nin, güldürüye kaçmadan karakteri esrarengiz bir biçimde komik tutan bir merhametle oynadığını, bunun da Ryan Bingham’a tonlama çeşitliliği getirdiğini söylüyor. “Çok kısa bir sürede, ister duygusal olsun ister komik, George her tür sahneye geçiş yapabilir.” dedi. “George’la benim çok benzer bir komedi anlayışımız var. İkimiz de komedinin dürüstçe ele alınması gerektiğini, bir şeyin komik olması için uğraşmamak gerektiğini düşünüyoruz. Senaryo komik olmalı fakat oyunculuk dürüst olmalı.”
Clooney aynı zamanda tüm yapıma bir tür heyecan getirdi. “Sette olması gereken sevimli bir adam o.” diye özetliyor Reitman. “İnsanlar bunu çok söyler ve siz de bunun abartılı olduğunu düşünürsünüz fakat değil. O gerçekten böyle ve insanları rahat ettiriyor.  Bu müthiş değerli bir özellikti.”
Ivan Reitman ekliyor: “George olağanüstü çekici biri ve kendiyle dalga geçebiliyor, böylece kendini çok ciddi durumlarda bulan bu adamı alıp onu oynayacağı doğru tonlamayı buluyor.  Hem karizmatik bir film yıldızı olabiliyor hem de daha önce hiçbir filmde olmadığı kadar taşıyabildiği tüm yükü taşıyabiliyor.  İnsanların göreceği çok heyecan verici bir kombinasyon bence bu.”
Pekçok kişi senaryoyla Clooney’nin konuşma tarzı arasındaki kimyaya vuruldu.  “Jason, keskin ve sert ancak gerçek bir ruhu olan diyaloglar yazabiliyor, George da tam böyle biri.” dedi Jeffrey Clifford.
Başrolde Clooney’nin oynamasıyla, Reitman, Ryan’a daimi bir başına buyruk olarak geleceğinin sınırlarını sorgulatan iki sıra dışı kadın üstüne yoğunlaştı. Elit uçuş bilgisi Ryan’ı baştan çıkaran, aynı zamanda da gerçek bir paylaşım arzusunun tetiğini çeken hayati Alex rolü için, Martin Scorsese’nin “The Departed” filmindeki rolüyle tanınan ödüllü aktris Vera Farmiga’ya yöneldi.
“Alex rolü ustalık isteyen bir rol.” dedi Reitman. “George Clooney’nin kalbini çalan kadın bu ve aynı zamanda da benzersiz bir kadın sinema karakteri.  Vera mükemmeldi, çekiciliği, güzelliği ve açık konuşmak gerekirse, mil performansıyla sizinle flört ederken gösterdiği cesarete âşık oluyorsunuz. Bu karakterlerde ve Vera dahil oyuncuların onları canlandırmasında hoşuma giden şey, onları yargılamıyor olmamız. Onlar gerçek insanlar.”
Farmiga hem hikâyeye hem de Reitman’la çalışacak olmasına bayılmıştı.  “Bu senaryodaki yazı bir raptiye kadar keskindi ve karakterler heyecanlı ve espriliydi.” dedi aktris. “Bir Jason Reitman filmindeki kadın kahramanlar diğer pek çok filmin kadın karakterlerinden daha hızlı, daha keskin, daha zeki ve daha uçuk. Beni Alex’e çeken de bu oldu. Film aynı zamanda çok dokunaklı ve inanılmaz bir sosyal anlamlılığı var.”
Ayrıca filmi çok komik buldu.  “Jason komediyi biliyor, genlerinde var.” dedi. “Ona güvenmek zorundaydım çünkü ironiden çok korkarım fakat mizahın nasıl yapılması gerektiğini iyi biliyor.”
Elbette, George Clooney’yle hararetli bir aşk yaşamaya karşı değildi ancak bunun ötesinde, Farmiga aslında ilişkilerinin izlediği yolun onu heyecanlandırdığını kabul ediyor. “Ryan eşini Alex’te bulduğunu düşünüyor, onun için endişelenmesi gerekmeyen bir kadın, yaşadıkları ilişkinin daha fazlasını istemeyecek bir kadın. Bağlanmak yok felsefesine çok uygun bir kadın ancak bağlanan kendi oluyor.”
Clooney’yle çalışmaya gelince, şöyle özetliyor: “George tam ihtiyacım olan partnerdi çünkü daha önce hiç bu roldeki kadar kendimi güvensiz hissetmedim.  İlk kostüm provamdan sadece iki hafta önce ilk çocuğumu doğurdum.  Gerçekten bir dosta ihtiyacım vardı ve o tek kelimeyle muhteşemdi.  Onda insanı en çok çeken şey, zekâsı. Kendini rolüne veriyor, alaycı, akıllı, klâs, bağımsız bir adam ve mutlu.  Ve de kusursuz bir centilmen, inanılmaz nazik ve sevimli.  Ve sette bolca kahkaha vardı.”
Ryan Bingham Alex’le tanışır tanışmaz, başka bir kadın hayatına girer – Ryan’ın şirketine sadece onun hayat tarzı özgürlüğünü tehdit etmek için gelen, genç hesap canavarı Natalie Keener. Ryan’ın ve iş arkadaşlarının yollara düşmeden, görüntülü konferans sistemiyle çalışmalarını gündeme getiren, Natalie’nin bütçe kısıtlama fikri. Ryan’ın hayatını değiştirecek, zorlaştıracak ve aynı zamanda işten çıkarma sürecini iyice makineleştirecek bir hamledir bu. Ancak Ryan işin püf noktalarını göstermek için Natalie’yi bir seyahate çıkarır. Birini işten çıkarmanın ne kadar üzücü ve zor olduğunu gördüğünde, durumu anlar ve beklediğinden daha çok etkilenir.
Natalie’yi Anna Kendrick canlandırıyor; Broadway’de yeniden sahnelenen “High Society” adlı oyundaki Dinah rolüyle, Tony Award Best Featured Actress in a Musical ödülüne aday gösterilen en genç ikinci oyuncu. O zamandan beri çok çeşitli filmlerde rol aldı, ilk filmi “Rocket Science”tan “Twilight” film serilerine kadar.
“Bilinmeyen şey Natalie’yi gerçekten Anna Kendrick için yazmış olmam.” diye itirafta bulunuyor Reitman. “Onu “Rocket Science” filminde izledim ve onun tek kelimeyle inanılmaz olduğunu, yaşıtı oyunculardan çok farklı olduğunu düşündüm. Ve ”Aklı Havada”nın seçmelerine geldiğinde bunu kanıtladı. Onu kendi kuşağından ayıran benzersiz bir sesi var.”
Şöyle devam ediyor: “Natalie’nin karakteriyle gurur duyuyorum, bence o birçok genç kadın karakterden farklı. Genelde yirmili yaşlarında genç bir kadın karakteriniz varsa, romantik başroldedir. Fakat Natalie romantik değil, çalışma heveslisi, inatçı bir genç kadın. Eşim dahil çok sevdiğim birkaç kadından birini hatırlatıyor bana.”
Kendrick de Natalie’den aynı şekilde hoşlanmıştı. “Jason’la rol hakkında ilk konuştuğumda, odadaki en zeki kişi oldukları için kösteklendiklerini hisseden tanıdığı birkaç kadına dayandığını söyledi. Natalie zeki fakat aynı zamanda gergin, kendi içinde rahatsız ve sosyal açıdan beceriksiz. Artık, odadaki en zeki kişi olduğumu düşünmüyorum ancak işin kontrol manyağı tarafıyla bağ kurdum ve gerçekten çok beceriksiz biriyimdir.” diye güler.
Kendrick, Natalie’nin çalışanları benzer bir şekilde rahatlıkla kovabilen bir adamda kendini bulmaya çalışmasına şaşırdığını söylüyor. “Natalie çok komik bir karakter fakat o komik biri olduğunu düşünmüyor ve komik biri olduğunun hiç farkında değil.” diye açıklıyor.  “Her şeyin kontrolü altında olmasını çok istiyor ve hiçbir şeyin kontrolü altında olmadığı bir yere atılıyor. Muhtemelen ilk kez kendini tamamen kaybolmuş hissediyor ve bu işi gerçekten yapamayacağını düşünmeye başlıyor.”
İşten çıkarma sahnelerinde, hikâyenin gerçekliği oyuncuyu derinden etkiledi. Şöyle anlatıyor, “İşten kovma sahnelerinden birini çekiyordum ve karşısında oturduğum kadın, bana gerçekten de işini yeni kaybettiğini söyledi.  Çok rahatsız ediciydi ve ona ne diyeceğimi bilemedim. Bunun birçok insan için bir gerçek olması insanı can evinden vuruyor.”
Karakterinden her ne kadar keyif alsa da, bu özel filmde rol olmanın Kendrick için ironisi, havalimanlarını kişisel cehennem olarak görmesi. “Havalimanlarından nefret ederim ve uçmaktan hiç zevk almam. Durmadan havalimanlarında çekim yapacak olmamız benim için komikti. Bana göre bu kişisel kontrolün kaybedilmesidir.”
George Clooney’yle çalışma konusunda da endişeleri de varmış fakat bunlar hemen geçmiş.  “Çok korkuyordum, heyecanlıydım ve gergindim. Sadece o George Clooney olduğu için değil, yine de bu oldukça göz korkutucu. Ancak aynı zamanda rol için çok heyecanlıydım ve tüm samimiyetimle rolü çok iyi oynamak istiyordum. Sonra onunla tanıştım ve neden herkesin beni sakinleştirmek için, ‘İyi olacaksın. O harika bir adamdır.’ dediğini anladım.”
Daha önce “Juno”da doğmamış bir çocuğu evlat edinen kararsız bir babayı canlandıran Jason Bateman, Ryan Bingham’ın müdürü Craig Gregory rolüyle Reitman’la tekrar bir araya geldi. “Senaryoyu okur okumaz, Craig Gregory karakterini oynamanın müthiş olacağını biliyordum.” dedi Bateman. “Pantolon askıları olan tipik bir satıcı o, nefret ettiğim adam tipi. Kim olduğunu her diyalogda çok net belirtiyor, çoğu senaryoda sadece isim kullanılırken, Jason ismini ve soy ismini kullanmış. Onun için çalışmak istemeyeceğiniz prototip biri o, bir tür ruhsuz Darth Vader.”
Bateman’ın rolünü farklı şekilde oynaması Reitman’ı heyecanlandırmıştı.  “Jason birçok yapmacık rol oynadı ancak Craig Gregory’de yeni bir yaklaşım yakaladı.” dedi.
Buna karşılık Bateman, tüm oyuncu kadrosunun yanı sıra, karakterini Reitman’ın dram-komedi birleşimi prizmasıyla keşfettiğini belirtiyor.  “Jason’ın dramı komedi doludur ve aynı şekilde bunun tam tersi çünkü gerçek sorunları olan gerçek insanlarla ilgilenir.” şeklinde özetliyor Bateman.  “Onunki çılgın ama dokunaklı bir mizah türü. Bunu yapmasını bilen az insan var ve Jason kesinlikle onlardan biri.”

KEMERLERİNİZİ BAĞLAYIN

Ryan Bingham’ın yolu, kız kardeşinin Wisconsin’deki düğününe davet edilmesiyle gerçekten sarsılmaya başlar. Düğün onu, erişkin hayatı boyunca fazlasıyla ihmal ettiği ailesiyle karşılaşmaya ve daha derin bir şeye duyduğu beklenmedik açlığı reddetmeye zorlar.
Jason Reitman, Ryan’ın ailesiyle karşılaşmasını filmin hem mizahı hem de dramı için çok önemli olduğunu söylüyor. “Walter Kirn’ün kitabında hep hoşuma giden unsur, Ryan’ın kız kardeşinin düğününe gitmek zorunda olmasıydı. Şahsen düğünlerden nefret ederim, bu nedenle düğüne gitmek istememesi konusunda Ryan’la empati kurdum. Ancak aynı zamanda, bunun Ryan’ın değiştiğini göstermesi, daha fazlasını istediğini ve bağlanmaya hazır olduğunu göstermesi için bir fırsat olduğunu düşündüm.”
Yönetmen özellikle Binghamları kadroya dahil etmekten büyük keyif almış. “Komik fakat çok dürüst ve garip bir şekilde yürek burkan karakterlere ihtiyacım vardı. Ve bunu özellikle Ryan’ın kız kardeşini canlandıran Melanie Lynskey’de buldum. Filme fazlasıyla dürüstlük, mizah, üzüntü ve sevimlilik kattı. Ryan ona, ’seninle yürümemi istiyor musun?’ diye sorduğunda, hayır demeden önce bunu gözlerinden okuyabiliyordunuz. Bu sahneyi her izlediğimde üzülüyorum.  Ve Danny McBride, onu “All the Real Girls” filminde izlediğimden beri birlikte çalışmak istediğim biri. O kadar komik ki insanlar onun sade oyunculuğunun ne kadar iyi olduğunu unutuyor. Bu nedenle ona komik olmayacağı bir rol vermek heyecan vericiydi.”
Son olarak kendi HBO komedi dizisi “Eastbound and Down”da oynayan oyuncu ve senarist McBride, konuya hemen bağlandı. “Senaryonun tonuna bayıldım. Çok olgundu. Jason’ın çok klâs bir tonu ve tarzı var.” dedi. “Hem “Thank You for Smoking” hem de “Juno” çok komik filmler, aynı zamanda özünde inanılmaz duygusal ve beni çeken komedi türü de budur işte.”
Mutlulukla nişanlanan karakterinin yaptığı sürpriz de çok hoşuna gitmiş.  “Jim, küçük bir kasabadan, 30’lu yaşlarında, hayatı evlenmek, ev almak ve bir aile kurmak olarak algılayan tipik biri. Sonra, düğün gününün sabahında, çıldırıyor.” dedi McBride. “Sadece Jim için değil, Ryan için de önemli bir an çünkü Jim’in korktuğu şeylerden kendisinin de korktuğu ortaya çıkıyor. Jim’e söyleyecek doğru şeyleri bulmaya çalışırken, Ryan kendi hayatının bir başka yönünü görür.”
Yeni Zelanda doğumlu Lynskey, televizyon dizisi “Two and a Half Men”deki rolüyle tanınıyor. Ve son zamanlarda rol aldığı filmler arasında, Sam Mendes’in “Away We Go” ve Steven Soderbergh’ün “The Informant!” yer alıyor. O da filmin karakterlerine karşı koyamamış. “Bu filmde olmayı gerçekten, gerçekten çok istedim ve cast yönetmeni bana, ‘Jason’ın Yeni Zelanda aksanın olduğunu bilmesine izin verme. Bir şey söyleyeceksen, Amerikan aksanıyla söyle.’ dedi. Maalesef kendim olarak konuştuğumda bu konuda çok başarılı değilim.  O yüzden de sahneler dışında hep sessiz kaldım. Benden ek bir sahne oynamamı istedi ve ben de sadece başımı salladım.  Sonuçta, işe yaramıştı.”
Çok büyük bir aileden gelen Lynskey, ablası Julie’yi çok az tanıyan Ryan’la kendini özdeşleştirebildiğini söyledi.  “İlgimi çeken de bu oldu çünkü ailelerin gerçekte nasıl olduğuna dair çok dürüst bir portre çiziyordu.” diye açıkladı. “Birine bağlı bile olsanız, aranızda büyük bir mesafe olduğunu hissettiğiniz o acayipliğe karşılık verdim.”
Reitman başından beri, Julie ve Jim’in düğünlerini ve resepsiyonlarını, sanki çiftin düğünlerini kaydetmesi için tuttuğu biri gibi çekmek istedi. Resepsiyon dahil tüm sahne videoyla filme alındı. Bir gece önce oyuncularla kıyafetli bir prova yapıldı. Gerçek bir düğün organizatörü ve bir papaz, Jason ve oyunculara, sahnenin gerçekmiş gibi çekilmesinde yardımcı oldu.
Sonuç Lynskey için gerçeküstüydü. “Danny çok komikti ve o gün çok tuhaftı. Birden bire birbirimize bakıp şöyle dedik, ‘Vay canına, gerçekten evleniyormuşuz gibi hissettim kendimi.’ Muhtemelen hayatlarımızın sonuna kadar bu tuhaf olayı unutmayacağız.  Filmlerde daha önce de evlendim, gerçek hayatta da öyle fakat Danny’nin ilk evliliğiydi ve çok komikti.”
McBride da düğün havasına girmiş. “Her şey kusursuzdu.” diye güldü.  “Nişanlımı arayıp St. Louis’e kaçabilir mi diye sormak istedim, böylece kendi düğünümüzü aradan çıkarmış olurduk. Melanie’nin elbisesine büyük ihtimalle sığardı. Harika olurdu.”

KABİN İÇİ HİZMET

”Aklı Havada” tıpkı başrol oyuncusu gibi gezgin bir film; şehirden şehre, merkezden merkeze, havalimanından havalimanına. Neredeyse hiç yere inmeden, daima bilinmeyen bir yöne hızla ilerleyerek. Jason Reitman, konu filmin görünüşüne gelince, ilginç bir tasarım problemi olduğunu söylüyor. “Birçok insanın zor bir prodüksiyon tasarımı dendiğinde 17. yüzyıl İngiltere’sinde geçen bir filmi düşünüyorlar bence. Ancak gerçekçi olmak gerekirse, sıradan bir insan bir asır geriden gitseniz bile bunu anlayamaz. Diğer taraftan bunun gibi bir filmde her şeyin kusursuz olması gerekir.” diyor. “Filme bakıyorsunuz ve o an inanıp inanmamanız gerektiğini biliyorsunuz. Burası gerçekten doğduğun şehir mi, burası gerçekten oturduğun şehir mi?  Ofisin gerçekten böyle mi?”
Devam ediyor: “Beş şehirde çekim yaptık fakat 20 şehri canlandırdık.  Ve prodüksiyon tasarımcımız Steve Saklad, kimi zaman beş şehri bir tek binada kurabilecek kadar dahiydi. Kattan kata, sahneden sahneye giderken, tüm kıtayı geçiyorduk. Aynı zamanda, Ryan ne zaman yeni bir yere inse farklılıkların gerçekten hissedilmesini istedim. Bir an Miami’de denizdesin, bir sonraki an Detroit’te karlar arasındasın. Bu iklimlerin fark edilmesini istedim, havayı kokladığını hissetmelerini istedim, o yüzden de her şey şehirden şehre değişmek zorundaydı: ışık, prodüksiyon tasarımı ve kıyafetler, hepsi değişti.”
Ryan Bingham’in içindeki değişiklikleri yansıtan daha büyük bir görsel değişim de var.  “Filme başladığımızda, her şey bakir. Bir havalimanına giriyorsunuz, kusursuz, pırıl pırıl, tüm insanlar iyi giyimli ve daha güzel bir yer düşünemiyorsunuz.” dedi Reitman. “Fakat filmin sonuna doğru, Ryan’ın hayatı değiştikçe, havalimanlarına bakış açısı da değişiyor ve birden bire her şey portatif, düzensiz ve karışık oluyor.”
Daniel Dubiecki: “Ryan hafif bir şekilde değişmeye başladığında, bunu filmin her unsurunda görebiliyorsunuz, renklerde ve dokularda.  Değişiklikler sadece karakterde ve diyaloglarda olmuyor. Müzik de değişiyor. Prodüksiyon tasarımı da değişiyor. Kostümler de değişiyor. Işık da değişiyor. Değişiklikler Jason’ın genel vizyonunun bir parçası.”
Ryan Bingham’ın “kariyer değişikliği danışmanlığı” yapmak için gittiği şehirler titizlikle seçildi. Geçtiğimiz aylarda küçülmenin, iflasın ve hacizlerin en çok yaşandığı şehirler tercih edildi.  Bunlar; Detroit (otomobil sanayisinin merkezi), Phoenix (sağlık sigortası merkezi), St. Louis (şişeleme merkezi) ve Wichita (sosyal güvenlik finansman şirketleri).
Reitman prodüksiyon ekibini bir araya getirirken, daha önce kendisiyle birlikte çalışan bir ekip kurdu. Bunların arasında: görüntü yönetmeni Eric Steelberg, prodüksiyon tasarımcısı Saklad ve kostüm tasarımcısı Danny Glicker da vardı. Mekân sorumlusu John Latenser’la da tekrar bir araya geldi; mekânları inatla arayıp bulma yeteneği “Thank You for Smoking” filminde gözler önüne serildi. “Daha çok iş anlamına gelse de, Jason’ın gerçekçi yerlerde çekim yapmaktan hoşlanmasını seviyorum.” diyor Latenser.  “Gerçekçi bir yerde film yapmak, sahnede taklit edilemeyecek bir gerçekçiliği beraberinde getirir.”
Latenser’ın öncelikle ana mekânları sınırlandırması gerekti. Araştırmalar, prodüksiyon üssünü St. Louis, Missouri olarak gösterdi çünkü mimari çeşitliliği genişti. Detroit, Omaha, Miami ve Las Vegas sonradan dahil edildi. Bu 5 şehir, Phoenix, Wichita, Chicago, Houston ve Waupaca, Wisconsin’in yerine de geçecekti. St. Louis civarındaki pek çok yer Chicago ve Omaha’daki yerlere benziyordu, prodüksiyon da şehirdeki 30 farklı yerde çekildi. Buna ilaveten, filmde değişik havalimanları ve uçaklarda geçen 50’den fazla sahne yer alıyor.  “Normalde bir film şirketi gürültü bir yerde çekim yapmaktan kaçınır.  Ancak Jason çekimi gerçek havalimanlarında çekmeye önceden karar vermişti.” dedi Latenser.
11 Eylül saldırısından bu yana, havalimanlarında film çekmek iyice zorlaştı. “Ekipman ve ekibin havalimanına nasıl getirileceği dahil, her şeyin planlanmış olması gerekiyordu.” dedi Latenser. “Ekibin her üyesinin havalimanı güvenliğinden geçmesi gerekiyordu ve öncesinde geçmişleri kontrol ediliyordu. Ve havalimanının normal ritmini engellemememiz gerekiyordu.”
Neyse ki, prodüksiyon American Airlines’la bir ortaklık yaptığı için, aksamalar en az düzeyde oldu. Çalışanların pek çoğu ve yolcular, karşılarında gülümseyen ve el sallayan George Clooney’yi görünce şaşırıyor ve seviniyorlardı.
Prodüksiyon, Detroit Metropolitan Havalimanı’nda başladı. Film şirketi üç gün boyunca McNamara Terminali ve Berry Terminali’nde sanat departmanının diğer havalimanları için kullanılabileceği çekimler yaptı. Prodüksiyon için gereken pek çok değişimden sadece biriydi bu. Saklad: “O tek tesiste, Orta Batı’nın dört bir yanında olduğuna inanacağınız 5 havalimanını canlandırmayı başardık.”
Prodüksiyon St. Louis’de, şehir merkezindeki altı katlı boş GenAmerica binasını aldı, bina Ryan’ın genel merkezinin iç mekânı olarak kullanıldı. Phoenix’te Sun Casualty, St. Louis şişeleme şirketinde, pencereden şehrin ünlü Batıya Açılan Kapı görülüyor. Atlanta konferans salonundan telefon eden Alex. Bina, Ballpark Hilton’un bitişiğindeydi, bazı sahneler burada çekildi.
Saklad, her şehirdeki ofislerin tonunu, belirgin renkler ve kimliklerle oluşturdu. Örneğin, Phoenix’te toprak ve güney batı renkleri var. Wichita’da sarı renkler hâkimdi, Detroit’da ise griler, kırmızılar ve maviler vardı. “Çok sağlam bir iskelet oluşturmalıydık ki izleyici mekândan mekâna geçişi hissedebilsin.” diye açıkladı tasarımcı.
Olayların geçtiği yedi farklı otel odası da vardı. Saklad’a yardım eden şey, daha öncesinde Hilton Hotel zinciriyle bir anlaşma yapılmış olmasıydı, bu da bazı tahmin işini üstünden aldı. Yine de, Saklad ve Reitman çok özel bir şey istiyorlardı. “En güncel, en çağdaş otel tasarımlarını reddettik.” dedi Saklad.  “İstediğimiz şey daha zamansız ve klasik bir şeydi çünkü Ryan geniş bir görsel hayal gücü olan bir adam değildi.”
Hikâyenin konusunda rol oynayan otel odalarının psikolojik bir unsuru da vardı.  “Jason şöyle bir şey istedi: Ryan anahtar kartını kapıya soktuğu anda, odaya girebilecek ve ışıkları açmadan, dolabın, bornozların, valiz rafının ve banyo ışıklarının düğmesinin yerini bilebilecekti. Ryan’ın dünyasının çok kısıtlı bir görüntüsünü yakalayabilmek için ortak çaba gösterdik.” dedi Saklad.
Filmin ilk bölümü boyunca, Saklad şunu gözlemledi; filmin mekânlarının neredeyse tamamı prefabrik ve imal edilen alanlardı, özel ve kişisel yerler değildi. “Ryan ortak alanlardan, otellerden, havalimanlarından ve ofislerden geçiyor. Evindeki eşyalar bile otel odasındakilere benziyor. Sanat departmanı için tam anlamıyla zorlu bir işti.” dedi.
Düğün çekimleri için Waupaca, Wisconsin’e geçildiğinde, tasarım 180 derecelik bir dönüş yaptı. “Waupaca düğününü gösterirken çok eğlendik.” dedi Saklad.  “Orada, renk ve yoğun emek vardı. Set dekorasyon departmanı tasarım ve masa dekorasyonları için saatler harcadı. Ev yapımı düğün pastamız bile vardı. Çok eğlenceliydi.”
Tüm bu kontrastları yakalamak görüntü yönetmeni Eric Steelberg’ün işiydi: Jason Reitman’la ilişkileri liseye dayanıyor ve daha önce “Juno”yu çekmişti. “Eric çok özenli bir şekilde güzel, çekici görüntülerden, nötr, belgesel tarzı görüntülere geçişler yaptı.
Steelberg, Reitman’la ilk konuşmalarında onun kendisine, “iş seyahatini romantikleştirecek bir film istediğini söyledi. Ona, yollarda olmaya bayılan, otellerini seven, uçaklarda olmaktan çok hoşlanan bu adamı anlattı – çoğu insanın seyahat etmekle ilgili sevmediği şeyler. Jason bizden tüm bu dünyayı Ryan’ın gözünden görmemizi istedi ve bunun çok seksi ve çekici olmasını istedi.  Biz de seyahati yıllar önce olduğu gibi gösterdik, insanların uçağa binmek için giyinip kuşandığı yıllar gibi.  Çok güzel veya yeni bir havalimanı olmasa bile, onu romantikleştirmenin bir yolunu bulmaya çalıştık.”
Filmin gerçek mekânları zorlukları artırdı.  “Havalimanlarında ve iş için açık olan otel lobilerinde çekim yapmak zor. Aslına bakarsanız, bir uçak içi çekim dışında, hiçbirini sette çekmedik. Bir sahneyi, hangardaki gerçek bir American Airlines 757 uçağında çektik ve orada bile kısıtlamalar vardı.” dedi.
Nerede çekim yaparsa yapsın, Steelberg’ün ışığı Bingham’ın karakter olarak gelişimini izledi. Steelberg’ün dediğine göre izleyiciler karakterle ilk kez karşılaştığında, görüntü biraz şık ancak hikâye gerçeğe yaklaştıkça, görsel yaklaşım değişiyor. “Başlangıçta sert, kontrast ışık kullandık. İlerledikçe, ışık yumuşadı, daha sıcak bir ışık oldu, tıpkı Ryan gibi. Bizim için en önemli olan şey, çekimi ve ışığı izleyiciyi filmin içine gerçekten çekecek gibi yapabilmekti.”
Tasarım ekibini tamamlayacak kişi, kostüm tasarımcısı Danny Glicker’dı. Bu yılın başlarında “Milk” filmindeki başarısıyla Oscar’a aday gösterildi ve daha önce Reitman’la “Thank You for Smoking” filminde çalıştı. “Glicker çok neşelidir, çok da zeki.” dedi Reitman. “Ondaki kıyafet gözü benzersizdir. Onsuz bir film yaptığımı düşünemiyorum. Bu film, ana karakterin her sahnede aynı takımı giydiği bir film ve dahası hep özgün görünüyor. Ayrıca Ryan seyahat ettikçe, kiminle karşılaşırsa karşılaşsın, kendi şehirlerini gerçekten temsil etmeleri çok önemliydi ve Glicker bunu başardı.”
Glicker senaryo ve yönetmene duyduğu hayranlıkla başladığını söyledi:  “Jason’ın hem komik hem eğlenceli olan karmaşık bir hikâye anlatma şekli var. Bu izleyiciyi zorlar. Jason tüm filmi kafasında gerçekten canlandıran bir yönetmen. Kamerada ne göreceğini her zaman bilir.”
Ryan Binghan’ın gardırobunun mantığını çözmek Glicker’ın ilk ve en büyük sorunuydu. Özetle, Ryan Bingham bir tek valizle yaşama uzmanı olmuştu, diyor Glicker.  “Herhangi bir bağlılıktan o kadar yoksun ki, her şeyi bir çantanın içinde seyahat ediyor, ben de bu fikri vurgulamak istedim.” dedi.  “George Clooney ve Jason’la yakın çalışarak, çok dikkatlice gözden geçirilmiş bir gardırop seçmek istedim. Öyle ki hepsi o küçük çantanın içine sığmalı ve bu adamı yolculuğuna çıkarmalıydı. Ryan için neredeyse 60’ların tarzını benimsedik. 60’lı yıllarda neredeyse herkesin bir blazer ceketi ve iki pantolonu olurdu, böylece yolculuklarında dönüşümlü olarak kullanacağı iki benzer takım elbisesi oldu.”
Hikâye, oyuncu George Clooney’nin geleneksel siluetini de değiştirdi.  “İnsanlar onu İtalyan takım elbiseleri içinde görmeye alışık.” dedi Glicker.  “Filmin Amerikan iş gücüyle çok bağlantılı olduğunu düşündüm ve görünüşünün belirgin bir şekilde Amerikalı olmasını istedim; bakımlı, klasik Brooks Kardeşler silueti.”
Bingham’ın karakterinin minimalist giyimi detaylara dayanıyordu.  “Giydiği her gömlek ısmarlamaydı ve hep aynı gri tonu kullanıldı, böylece onu hangi mekâna koyarsanız koyun çok güzel bir görüntü verecekti. Paltosu satın alabileceğiniz en iyi kaşmirden yapılmıştı çünkü ışığı çok güzel bir şekilde yansıtıyor ve arka planla mükemmel bir uyum sağlıyordu. Moda seçkisi olmadan her zaman çok bakımlı ve profesyonel görünmesi için çok çalıştık.”
Detaylara gösterilen dikkat Clooney’nin ayaklarına kadar indi, diyor Glicker.  “Ryan’ın hızlı ve etkili olan her şeye bir takıntısı var ve hiçbir şey makosen ayakkabılardan daha etkili değildir. Ayakkabıları kesinlikle havalimanına uygun ve metal detektöründen hızla geçmesini sağlıyor.”
Ryan’ın çok değer verdiği eşyalarından biri, Reitman’ın için de çok önemli: kompakt, oldukça etkili Travelpro valizi.  “Çekmeli bir valizim var ve içine aldıklarıyla haftalarca yaşayabilirim.” diye itiraf ediyor yönetmen. “Güvenlikten girip çıkmanın, valizi açıp kapatmanın ne kadar sürdüğünü hesapladım, yani o sahneler benim gerçek hayatımdan çıkma.”
Vera Farmiga’nın canlandırdığı Ryan’ın kadın benzeri Alex’in görünüşü için, Glicker benzer bir tatlı başarı kokusu kullandı.  “Alex zarif, duygusal ve zeki.” diyor.  “Neyse ki, Vera vücudunun içinde kendini evinde hissedebilen ender oyunculardan biri.  Kıyafetlerin duygusallığını güçlü bir şekilde ifade edebiliyor. O korkusuz bir oyuncu ve aksesuarlar konusunda, onları kıyafetler üstünde denemektense, performansını nasıl etkileyeceklerini keşfetti.”
Glicker devam ediyor: “İpek şarmöz bluzları ve yumuşak kesimli Armani takımları çok kullanıyor. Takım elbisesindeki çizgiler koyu renk olsa bile, daha dişi bir şekilde giyiliyor. Ayrıca çok güzel mini siyah elbiseleri var. Kıyafetleri baştan çıkarıcı ancak aynı zamanda bir iş kadınının valizine kesinlikle uygun kıyafetler.”
Anna Kendrick’in Natalie’sini giydirmek Glicker için Alex’in tam tersiydi.  Yeni mezun olmuş çoğu genç profesyonellerde olduğu gibi, çok az kıyafeti var çünkü fazla parası yok. “Yaptığım şeylerden biri, ona daima üç parça kıyafet vermek oldu. Böylece eğer takım elbise giyiyorsa bir blazerı, eteği ve pantolonu oluyordu. Gömleklerinin tümü kusursuzdu, şık küçük iş gömlekleri. Üç parçalı takımlar profesyonel bir gardıroba giriş yapmak adına onun için bir çıkıştı, özellikle de yeni mezun birinin kısıtlı bütçesi düşünüldüğünde.” dedi.
Saklad gibi Glicker da özellikle düğün sahnesi kıyafet tasarımından çok keyif aldı. “Düğün Ryan’ın hikâyesinde çok önemli bir yer tutuyor, burada Ryan’ın nereden geldiğini öğreniyoruz.” dedi. “Yaptığım ilk iş, Julie’nin bütçesi gibi bir bütçe koymak oldu. Beyaz perdede izlediğiniz insanların sadece yabancılar değil, tanıdığınız insanlarmış gibi bir havası olmasını istedik.”

İNİŞ

Prodüksiyon bittiğinde, Jason Reitman işleri için olmazsa olmaz olarak gördüğü uzun süredir iş arkadaşı olan biriyle tekrar bir araya geldi: Dana Glauberman, hem “Juno” hem de “Thank You for Smoking”in kurgusunu yaptı. Reitman işbirlikleri için şöyle diyor: “Kurgu odasını Dana’dan daha çok paylaşmak isteyebileceğim birini düşünemiyorum bile. Nasıl çekim yaptığımı anlıyor, görsel dilimi anlıyor ve hem tonda hem de tarzda istediğim şeyi anında doğru bir şekilde kavrayabiliyor.”
Yardımcı kurgucu olarak Ivan Reitman’ın bazı filmlerinde de çalışan Glauberman, Jason’ı lise yıllarından beri tanıyor, arkadaşlıkları derin bir yaratıcı güvene götürmüş onları. “”Aklı Havada” filminin senaryosunu okur okumaz âşık oldum. Çok fazla Jason-ism vardı, harika karakterler ve müthiş duygular.  Bu filmde diğer filmlerinden daha çok dram var ve duygular farklı bir boyutta.”
Kurgu işi anlatı yapbozunun parçalarını bir araya getirmek gibiydi, diyor Glauberman, özellikle Reitman’la yaparken eğlenceli bulduğu bir işlem. “Jason’la birlikte o kadar yakın çalıştık ki, birbirimizin aklını okuduğumuz ve birbirimizin cümlelerini bitirdiğimiz zamanlar oldu. Harika bir yönetmen-kurgucu ilişkisi çünkü birbirimizi ve birbirimizin tarzını gerçekten anlıyoruz.  Bu filmde bir sürü zorluk vardı, karakterin her seviyesini dengelemek gibi ve ortaya çıkardığımız işten çok gurur duyuyorum.”
Glauberman, gerçek insanların işlerini kaybetmelerine verdikleri tepkilerin çekimlerini elerken çok duygulanmış. “Bunu izlerken gözlerimizden yaşlar akar çünkü gerçekten çok dokunaklı.” dedi. “Sadece bir işiniz olduğu için değil, sevdiğiniz bir kariyeriniz olduğu için de kendinizi şanslı hissettiriyor.”
Reitman, ”Aklı Havada”nın son rötuşlarını tek tek seçtiği şarkılardan oluşan bir film müziğiyle yaptı. “Benim için film müziği, filmdeki karakterlerden biri.” dedi.  “Müziği ilk başlarda düşünmeye başladım ve senaryoyu yazarken, kullanmak istediğim tüm şarkıları bir iTunes arşivinde topladım. Sonunda gerçekten bu filmin doğasına hitap eden on şarkıya indirdim.”
Film, Sharon Jones ve the Dap-Kings’in söylediği, Woody Guthrie’nin işçi sınıfı Amerikan klasiği “This Land Is Your Land” şarkısının modern cover’ıyla başlıyor, hikâyeyi harekete geçiriyor. Reitman: “Amerikan topraklarıyla ilgili bu filmin yolculuğuna gerçekten çok hoş, çok duygulu bir giriş.”
Reitman’ın Ryan Bingham’la birlikte katıldığı o yolculuk. Şöyle özetliyor: “Üç film yaptım ve her filmde, kendime sorduğum bir soruyla başladım. İlk film kendi kişisel politikalarımla ilgiliydi.  İkincisinin baba olmak ve büyümekle ilgilisi vardı. Ve bu, soruların en büyüğüyle ilgiliydi: hayatımızı nasıl yaşamalıyız, insanlarla birlikte mi yalnız mı, kaçmalı mıyız kaçmamalı mıyız? Ve bu filmi yaparken içimde yanan fikirler doğrulanmış oldu – hayat yanında birileri varken daha iyi, kimseye ihtiyacınız olmadığını düşünseniz bile.”

Bir yanıt yazın