Lorna’nın Sessizliği / Le Silence De Lorna

Bir eroinmanla anlaşmalı evlilik yaparak Belçika vatandaşlağınıda geçen Lorna, yaptığı anlaşma gereği bu evliliği sona erdirip Belçika vatandaşlığına geçmek isteyen bir Rus ile evlenecektir. İlk bakışta plan Lorna için kabul edilebilir görünse de, iş Lorna’nın ilk kocasını öldürerek ortadan kaldırmaya gelince Lorna’nın dünyası alt üst olur. Dardenne kardeşler, Lorna’nın Sessizliği’mde oyunculuğundan, dramatik yapısına kadar son derece özgün ve tutarlı bir başyapıta imza atıyorlar.
Yönetmen: Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne
Senaryo: Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne
Yapımcı: Denis Freyd
Oyuncular: Hiam Arta Dobroshi, Jérémie Renier, Fabrizio Rongione “Lorna’nın Sessizliği / Le Silence De Lorna” yazısını okumaya devam et

Gomorra

İtalya’da organize suç, savaş üreten bir kurumdur. Otuz yıllık süreçte 10.000’in üzerinde insanın ölümünden sorumludur. Resmi kaynaklara göre, İntifada’nın başlangıcından bu yana İsrail – Filistin çatışmasında bile daha az ölüm kaydedilmiştir. Bu “kurum”, yılda tahmini 150 milyar Euro’yu bulan iş hacmiyle, hem İtalya’nın hem de Avrupa ekonomisinin en güçlü aktörlerinden biridir. Tüm FIAT Grubu’nun global iş hacmi bile yılda 58 milyar Euro ile sınırlıdır. Son otuz yılda, sadece Camorra tarafından öldürülen insanların sayısı 4.000’i bulmaktadır. Bu rakam, tüm diğer suç örgütlerini ve terörist grupları aşmaktadır. Camorra, tüm İslami terör örgütleri, IRA, ETA ve hatta Sicilya mafyası Cosa Nostra’dan bile daha fazla insan öldürmüştür. “Gomorra” yazısını okumaya devam et

Osmanlı Cumhuriyeti

Kurtuluş Savaşı olmasaydı, ülkemiz düşman çizmesinden kurtulmasaydı,Cumhuriyet kurulmasaydı ne olurdu?.. Osmanlı Devletinin devam ettiği,yabancıların ülke topraklarını paylaşması ve birçok tarihi olaylar “Osmanlı Cumhuriyeti” filminde hicvediliyor. Yapımcılığını Şükrü Avşar’ın yaptığı Gani Müjde’nin senaryosunu yazdığı Ata Demirer,Sezen Aksoy,Ali Düşenkalkar ve Sümer Dilmaç’ın başrollerini paylaştığı film 21 Kasım 2008 de vizyona giriyor.
PRODÜKSİYON NOTLARI:
Film, 1888 yılında başak tarlasında koşan ve sonra Atatürk olduğu anlaşılan çocuğun bir ağaca tırmanıp, kafesteki bülbülü alırken kafasının üzerine düşmesiyle başlıyor. Ardından filmin kararması ile 2007 yılına geliniyor. Filmde Atatürk’ün hiç lider olmaması, Kurtuluş Savaşı’nın yapılmamasıyla cumhuriyet değil Osmanlı Cumhuriyeti’nin günümüze uyarlanmış devamı anlatılıyor. Türkiye Cumhuriyeti yerine Osmanlı Cumhuriyeti’nin devam etmesi, ülkede yabancıların toprakları paylaşması, Ankara’nın başkent olmaması, padişahın olması, hükümetin AB yanlısı olması, tabelaların, plakaların hem Türkçe, hem Arapça olması, padişahın sürgüne gönderilmesi, padişahın kaftanının altında takım elbise olması gibi trajikomik hikayeler ve ayrıntılar yer alacak. Filmin ikinci yarısında ise Atatürk’ün var olduğu bir cumhuriyet anlatılıyor. “Osmanlı Cumhuriyeti” yazısını okumaya devam et

Destere

Bu ‘Destere’ nefesleri kesecek
Bir seri katil peşlerine düştü

Komedi ile korku aynı filmde harman olur mu? Gülmek ile korku gibi iki zıt unsur yan yana olabilir mi? Olursa nasıl olur? ‘Destere’, Türk Sineması’nda daha önce bir örneğine rastlanmayan bir tarzda, korku ile komediyi aynı havanda karıştırdı.

“Oyun üüyle oynanmaz, büüyle oynanır” sloganıyla 20 Kasım’da gösterime girecek olan ‘Destere’de başrolleri Peker Açıkalın, Önder Açıkbaş, Tuna Orhan, Volkan Demirok, Ceyhun Fersoy, Ali Çatalbaş, Selin Denizli ve Erol Günaydın  paylaşıyor. ‘Destere’nin yapımcısı Şenol Zencir. Yönetmenlik koltuğunda iki isim oturuyor. Ahmet Uygun ile Gürcan Yurt.

Kariyerinin 10. sinema filmi için kamera karşısına geçen filmin başrol oyuncusu Peker Açıkalın, izleyiciye kahkahayı da korkuya garanti ediyor. Açıkalın’ın garanti ettiği bir başka vaat ise kan olmadan da korkunun zirvesine ulaşılacağı.  “Destere” yazısını okumaya devam et

Gitmek: Benim Marlon ve Brandonum

İKİ DİL, İKİ ÜLKE, İKİ SINIR ARASINDA; KÜRT VE TÜRKÜN AŞKI
İstanbul’da yaşayan tiyatrocu Ayça ile Kuzey Irak’lı tiyatrocu Kürt Hama Ali, Türkiye’de çekilen bir film setinde tanışır ve âşık olurlar. Film çekimleri bittikten sonra Hama Ali Irak’a Ayça ise İstanbul’daki rutin yaşamına geri döner. Irak’ta savaşın patlamasıyla birbirlerine ulaşmaları adeta mucize halini alır. Ailesiyle, tiyatro çevresi ve kendisiyle mücadele eden Ayça, herkes Irak’tan kaçmaya çalışırken Hama Ali’ye ulaşmak için adeta tersine bir yolculuğa çıkar. İki sevgili savaşın acımasız şartlarında buluşabilecek midir?

İnsan haklarına vurgu yapan filmleriyle tanınan ödüllü yönetmen Hüseyin Karabey “Gitmek” adlı ilk uzun metraj filminde aşkı uğruna zorlu bir yolculuğa çıkmayı göze alan bir kadının hikâyesini anlatıyor. Filmin konusu, gerçek bir aşk öyküsüne dayanıyor. Filmde başrolleri paylaşanlarsa gerçek yaşamdaki kendi rollerini oynuyorlar. “Gitmek: Benim Marlon ve Brandonum” yazısını okumaya devam et