Şey – The Thing

THE THING “ŞEY”

HER ŞEYİN BİR BAŞLANGICI VARDIR
14 EKİM 2011

ŞEY, John Carpenter’in 1982 yapımı aynı isimli filminin öncesini anlatıyor.
Paleontolog Kate Lloyd (Mary Elizabeth Winstead) Antartika’da araştırma yapmak için yola koyulur.Buzulların içine gömülmüş bir uzay gemisi bulan Norveçli bilim adamlarına katılır.Kate, çok uzun zaman önce çarpışmanın etkisiyle ölen bir yaratık bulur.Ancak buldukları ŞEY uyanmak üzeredir.Basit bir deney ŞEY’i buzlarından kurtarınca,Kate takımın hayatını kurtarmak için pilotu Carter’la (Joel Edgerton) işbirliği yapar.Ancak ŞEY,dokunduğu her şeyi taklit edebilmekte ve insanları birbirine düşürmektedir.Bilim adamları gibi o da hayatta kalmak ve hatta çoğalmak istemektedir. “Şey – The Thing” yazısını okumaya devam et

Oğul

Uluslararası festivallerde büyük beğeni toplayan
“Oğul” filmi 14 Ekim 2011 de vizyonda

Yönetmenliğini Atilla Cengiz’in, yapımcılığını Canan Evcimen’in yaptığı “Oğul” filmi 14 Ekim 2011 de izleyicileriyle buluşacak.
“Oğul”, ülkenin  politik durumunun farkında bile olmadan doğudaki sevgilisinin peşine düşen Karadenizli bir çocuğun babası ile  doğudaki küçücük bir dağ köyünde  yalnız  yaşayan ve  tüm çabalarına  rağmen   oğlunun  dağa  çıkmasını engelleyemeyen  umutsuz  bir babanın öyküsü.
“Oğul”, iki farklı çoğrafyadan birbirlerinin yüzünü bile görmemiş iki gencin, hayatın hiçbir noktasında kesişmeyen hikayesini, bu iki gencin babalarının dramı üzerinden anlatmaktadır.
Yaşananlar sonrasında, karşılaştığı baskıdan dolayı Karadenizli gencin ölüsünü  “kendi oğlum” diye gömen, ancak kendi oğlunun ölüsünün gelmesiyle tekrar yıkılan doğulu babanın trajedisi, tesadüfen sahiplenilen “ölü oğul”un babasının da dağ köyüne gelmesiyle farklı bir anlam kazanır. Artık kimin nerede yattığının bir önemi kalmamıştır. Sıkışmışlık, çaresizliğe, çaresizlik toprak altında “isimlendirilemeyen” iki ölü oğula dönüşmüştür.
Hindistan’ın Uluslararası Chennai Film Festivali ve Bombay Film Festivaline davet edilen  “Oğul” Montreal’de düzenlenen Monde Film Festivali’nde dört kez gösterildi.. “Oğul” yazısını okumaya devam et

Üç Silahşörler – The Three Musketeers

Üç Silahşörler – The Three Musketeers

Alexandre Dumas’nın ünlü eserinden uyarlanan film, Üç Silahşörler hikayesine farklı bir bakış açısı getiriyor. Yönettiği Event Horizon, Resident Evil, Alien vs. Predator, Death Race gibi filmlerle bilimkurgu ve aksiyon arasında mekik dokuyan, şiddeti filmlerinin birincil öğesi haline getirmekten hoşlanan Paul W.S. Anderson’ın klasik hikayeye yeni bir soluk getireceği açık. Filmin oyuncu kadrosu da ağızları sulandıracak cinsten. Logan Lerman, Luke Evans, Milla Jovovich, Orlando Bloom, Juno Temple, Christoph Waltz, Mads Mikkelsen ve Til Schweiger gibi isimlerden oluşan bu uluslararası kadro filmle olan beklentiyi bir kat daha arttırıyor.

Yapım: 2011  –  ABD
Tür: 3 Boyutlu,  Aksiyon,  Macera,  Romantik,
Yönetmen: Paul W.S. Anderson,
Oyuncular: Orlando Bloom,  Milla Jovovich,  Logan Lerman,  Matthew Macfadyen,  Christoph Waltz,  Ray Stevenson,  Til Schweiger,  Juno Temple,  Mads Mikkelsen,  Christian Oliver,  Florian Brückner,  Freddie Fox,  Helen George,  Gabriella Wilde,  ısaiah Michalski,  Luke Evans,  Gennadi Vengerov,  Carsten Norgaard,  James Corden, “Üç Silahşörler – The Three Musketeers” yazısını okumaya devam et

Şeytanın İkizi – The Devil’s Double

ŞEYTANIN İKİZİ
DEVIL’S DOUBLE

SİNOPSİS
Liongsgate’in para, iktidar ve heybetli bir çöküş konulu, nefes kesen ve inanılmaz bir öyküye dayanan Şeytanın İkizi filmi, 1987 Bağdat’ının kanunsuz, taşkın ve şiddet dolu dünyasında tehlike dolu bir macera sunuyor. Cepheden Saddam Hüseyin’in sarayına çağrılan Iraklı teğmen Latif Yahya (Dominic Cooper), Saddam Hüseyin’in ehlikeyif, sadist, seks, şiddet ve eğlence düşkünü, “Kara Prens” unvanıyla adı kötüye çıkan oğlu Uday Hüseyin’in (yine Dominic Cooper) ‘fiday’ı, yani dublörü olması emredilince, kendini ‘kraliyet ailesinin’ üst kademelerinde buluverir. Kendisinin ve ailesinin hayatının bahis konusu olması üzerine, Latif Uday Hüseyin gibi yürümeyi, konuşmayı ve davranmayı öğrendikçe, önceki kişiliğinden ödün vermek zorundadır. Ama dünyada hiçbir şey Latif’i Kara Prens’in psikopat, uyuşturucu pençesindeki, hızlı arabalar, düşkün kadınlar ve şiddet dolu hayatının dehşetine hazırlayamazdı. Tek bir yanlış hamlesi bile hayatına mal olacak Latif, Uday Hüseyin’in kendi sırları içinde debelenip duran, şuh metresi Serap’la (Ludivine Sagnier) sahte bir iyi ilişki kurar. Ne var ki, Irak-Kuveyt savaşı patlak verip, Uday’ın yozlaşmış kabadayılık rejimi hepsini mahvetmekle tehdit edince, Latif şeytanın bataklığından kaçmanın ancak olası en büyük bedeli ödemekle mümkün olduğunu anlar.
Dominic Cooper’ın (Aşk Dersi, Mamma Mia), Latif Yahya ve Uday Hüseyin’in ikisini birden canlandırdığı etkileyici oyunculuğunu barındıran Şeytanın İkizi, Latif Yahya’nın kendi yaşamını anlattığı, bir adamın ahlaksızlık ve şiddet yuvasında verdiği cüretkâr var olma savaşına değinen romanına dayanan, hareketli, etkileyici bir uyarlama. Filmin yönetmenliğini Lee Tamahori (Başka Gün Öl, XXX 2), senaristliğini de Michael Thomas (Backbeat, Skandal) üstlendi. “Şeytanın İkizi – The Devil’s Double” yazısını okumaya devam et

Bendeyar

Zalime payanda olmayan bir güç, nefsine yenilmeyen bir irade, baba şefkati ile dolu onurlu bir kahraman…
Bilgi ve tecrübesini genç nesillere aktaran savaşçı bir bilge…
Zulmün emrinde olmanın çelişkisini yaşayan güçlü bir ajan…
Masum ama bilinçli, kendini yalnız bırakan, kaderini azme dönüştüren baba özlemi ile tutuşan bir genç kız…
Asr-ı saadet özlemi içinde ama öfkesine yenik düşen radikal bir genç, kendisine sunulan sevgi ile hatalarından kurtulan bir delikanlı…
İffeti ve sevgisi birbirine uyumlu nazenin, ama nefsine tavizsiz. Sevgisi asilce bir genç kız.
Asaletli bir kadın, kendine yapılan zulmü öfkeye değil merhamete dönüştüren bir anne…
Kasabalı, saf ama pratik zeka, kasabalı ama esprileri çok ince, saf görüntüsünün altında, cesur, vefalı Anadolu insanı…
Gençliğini Rasullullah’ın yoluna adayan örnek aksiyon gençler.
Gençlerin hal ve davranışları ile özenecekleri örnek gençler… Aksiyon çağın savaşçıları…
Ve yarınlar için umut, umut, umut… “Bendeyar” yazısını okumaya devam et