Tek Yürek İmalat-ı Harbiye

TEK YÜREK İMALAT-I HARBİYE

İmalat-ı Harbiyeli işçilerin mola vakitlerinde fabrikanın bahçesinde oynamaya başladıkları futbol kısa süre sonra milli bir davanın parçası haline gelir bu topraklarda. Fransızların idaresindeki İstanbul Ligi’nde mücadele ettikleri sırada işgalin başlamasıyla direniş örgütüne dönüşüp memleket için tek yürek olup mücadele eder her bir yiğit. 113 yıl önce başlayan bu şanlı tarihin ve armanın taraftarı olanlar ise aynı ruhla, günümüzde Yiğit için tek yürek olup mücadele eder. Tek hayali Ankaragücü’nde futbolcu olmak olan kanser hastası Yiğit’in ve taraftarın asıl maçı şimdi başlıyordur. İstiklal ateşi yanmıştır bir kere.

‘TEK YÜREK’ olduk geliyoruz!

Heyecanla ve merakla beklenen “TEK YÜREK İmalat-ı Harbiye” sinema filmi 10 Mart’ta seyirci ile buluşuyor.

MKE Ankaragücü Spor kulübünün katkılarıyla hazırlanan film, İmalat-ı Harbiyeli işçilerin 1910’da oynamaya başladıkları futbolun kısa sürede milli bir davaya dönüştüğü olayları ve istiklal savaşında verdikleri mücadeleyi konu ediniyor. Ankaragücü’nün kuruluş hikâyesini de anlatan film hem geçmişte hem de günümüzde geçiyor. “Birlik, dayanışma ve mücadele” değerleri üzerine kurulu olan film, İmalat-ı Harbiyeli futbolcuların geçmişte memleket için tek yürek olup mücadele etmeleri ve taraftarın günümüzde kanser hastası Yiğit için tek yürek olup mücadele etmesini çapraz kurgu yöntemiyle anlatıyor.

“Tek Yürek İmalat-ı Harbiye” yazısını okumaya devam et

Ferahfeza

Ali hayalci bir fırlamadır. 20 yıllık ömrünü, öyle ya da böyle hep tersane ve limanlarda geçirmiştir. Artık büyüyüp adam olduğu için, babası Raif’in yanında tedarikçi olarak çalışır ve sert mizaçlı babasıyla asla anlaşamaz. Ona verilen sorumlulukları gönülsüzce yerine getirirken, mümkün olan her fırsatta işten kaytarıp, etrafı seyre dalar. Ya denize karşı bir köşeye geçip uykuya dalıverir, ya da martıların uçuşlarını, dalgaların çarpmalarını izler.  Ali’nin yapmayı asıl sevdiği tek şey, kendine bu boş zamanları yaratmak ve izlediği ayrıntılardaki tesadüflere anlam yüklemektir.  Onu daha mutlu edecek bir hayata dair işaretler topladığına inanır. Bir süre limanda demirledikten sonra, bir daha dönmemek üzere açılan devasa gemileri özenerek izler. Onlara bakarak uzaklardaki o mutlu diyarlar hakkında hayaller kurar. Bir gece, bir sebepten, bir kulenin tepesine tırmanır. Çevreye bakınırken karşıdaki yıkık duvarda yarım bırakılmış bir gemi grafitisi görür. Gemilerle bambaşka bir duygusal bağı olan Ali, bu çok önemli işaretin anlamını hemen kavrar. Bu resmi yapan kişiyi bulmalıdır!  Bu kişi, ona uzak diyarlara yapacağı yolculukta eşlik edecektir. “Ferahfeza” yazısını okumaya devam et