Nokta

Bir zamanlar işlediği bir suç yüzünden azap çeken ve çektiği azaptan
kurtulmaya çalışan bir adamın hikayesinin anlatıldığı Nokta 8 Mayıs’ta izleyicisiyle buluşuyor.

Yapımcılığını Baran Seyhan’ın ve Derviş Zaim’in paylaştığı yönetmenliğini ise yine Dervis Zaim üstlendiği;film de Mehmet Ali Nuroğlu, Settar Tanrıöğen, Serhat Kılıç, Şener Kökkaya, Mustafa Uzunyılmaz, Nadi Güler, Numan Acar, Bayazıt Gülercan, Begüm Birgören, Cem Aksakal ve Hikmet Karagöz olağan üstü performanslarıyla göz dolduruyor.

Tuz gölünde tek planda çekimleri tamamlanan Nokta; içeriğinde suç ve ceza, görev ve sorumluluk, kötülük sorunu, gelenekten yararlanma konularının üzerinde tartışma açarken seyir zevki vermeyi de ihmal etmemeye çalışıyor.

Gösterildiği Montreal Film Festivali,Saraybosna Film Festivali,Montpellier Film Festivali, Kahire Film Festivali ile  birçok yerli festivalin de bir çok dalda yarışan film en iyi yönetmen, en iyi film en iyi müzik dallarında toplamda onüç ödül kazandı. “Nokta” yazısını okumaya devam et

Ali’nin Sekiz Günü

Cemal Şan’ın yönettiği ve Serdar Orçin, Begüm Birgören, Ufuk Bayraktar ile Uğur Polat’ın oynadığı Ali’nin Sekiz Günü, 08 Mayıs 2009’da Medyavizyon Film dağıtımıyla Şan Film tarafından vizyona çıkarılıyor.

Cemal Şan’ın Zeynep’in Sekiz Günü ile başlayan “Ruh, Akıl ve Kalp” üçlemesinin üçüncü ve son filmi, “akıl” kavramı etrafında şekillendirilmiş. Filmin kahramanı Ali, her gün aynı şeyleri yapan, hayatını monoton bir varoluşa sığdıran bir bakkaldır. Bu sıradan hayatı, mahalleye taşınan Zeynep ile değişmeye başlar. Zeynep’e duyduğu platonik aşk, hayatına beklenmedik bir heyecan katmıştır. Zeynep’i merakla takip etmeye başlar ve onun hayatında bir başka erkeğin, Mehmet’in olduğunu öğrenir. Bu kez bu çifti izlemeye başlayan Ali, tüm kurallarını yıktığında bile kendisiyle baş başa olduğunu anlayacaktır. “Ali’nin Sekiz Günü” yazısını okumaya devam et

Kelebek

Yusuf, 35 yaşlarındadır. Karısı Zeynep’le mutlu bir hali vardır. Fakat bir gün, karısıyla beraber yanından geçtiği çöp kovasına konan bombanın patlamasıyla hayatı alt üst olur.
Bombadan sonra Yusuf’un mutlu hali gitmiş, yerine yarı ölü-ruh gibi bir adam gelmiştir. Görünürde ciddi bir problemi yoktur, ama gün geçtikçe geçmişinde karanlık bazı noktalar olduğu ve bir takım şeyleri unutmaya çalıştığı anlaşılır. Başlangıçta bunu inkar eder, Yusuf. Ama eskiden devam ettiği Mevlevi tekkesinden İbrahim Dede, onun Amerika’ya 11 Eylül’de terör saldırısı düzenleyenlerden bir terörist ile irtibatı olduğunu ima edince, Yusuf yaşadıklarının izini sürmeye başlar.
Önceleri Yusuf, o terörist ile hiçbir bağı olmadığını iddia eder.Ama teröristin gazetedeki hayatıyla kendi yaşadıklarını karşılaştırdıkça rahatsız edici gerçeklerle karşılaşır ve sonuçta terörist ile arasındaki bağı hatırlar.Dede’yle konuşur ve hali hazırda 11 Eylül’ün Türkiye bağlantılarını araştırmakta olan emniyete gider teslim olur. Sorguda anlatmaya başlarken, biz geçmişte yaşananlara şahit oluruz.
Yusuf ve birkaç arkadaşı Afgan iç savaşı sırasında -yani yaklaşık 5 yıl önce- muhtaç insanlara yardım etmek üzere oraya gitmeye karar vermiştir. Doktor, öğretmen, aşçı, hemşire gibi çeşitli mesleklerden oluşan bu 15-16 kişi, Afganistan’da bir merkez açmışlardır. Bir yandan tıbbi yardım ve gıda desteği vs yaparlarken, bir yandan da çocuklara eğitim-danışmanlık vermektedirler. Yusuf terörist ile bu şekilde tanışmıştır. Bir gün merkeze gelip gitmeleri için öğrenci aramaya çıktıklarında Yusuf, kendine düşen sokaktaki evleri gezerken terörist ile tanışır ve babasının da teşvikiyle teröristi merkeze götürür. Eskiden öğretmen olmak isteyen terörist, El Kaide mensuplarıyla tanıştıktan sonra bu hayalinden vazgeçmiş, onlara meyletmiştir. Yusuf işte tam o günlerde gelip, teröristi ellerinden kurtarır. Baba anlatır bunları Yusuf’a.. Oğlunu kurtarması için adeta yalvarır. “Kelebek” yazısını okumaya devam et

Saddamın Askerleri:Kara Güneş

Cine Group dağıtımıyla Sanat 7 Sinema tarafından vizyona çıkarılacak olan Gani Rüzgar Şavata’nın yönettiği ve Gani Rüzgar Şavata, Tuba Özay, Yalçın Dümer ile Yusuf Özpolat’ın oynadığı Saddamın Askerleri: Kara Güneş, 01 Mayıs 2009’da vizyona çıkıyor.
Film, Kuzey Irak’ta Saddam Hüseyin döneminde Peşmerge köylerinde yapılanları çarpıcı görüntülerle ve diyaloglarla anlatıyor.
Askerler robot değilse, emperyalizm, siyonizm ve faşizmin yandaşlarına piyon olmuşsa, kendi kimliğini arayan insanlara yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi bile tanımıyorsa işte bu Saddamın Askerleri’dir.

Güneşi görmeyenler askeri sorguladı.
Hangi pencereden bakarsan bak güneşi görürsün,
Ancak baktığın pencereye göre ışıklar başka türlü yansır. Güneşi görmesen de…
Zulüm eden asker, mazlum halk…
Askeri kendi halkından ayıran üzerindeki üniforma mı ?
O zaman asayiş kimden sorulur?
Vazife eziyet, işkence, zulüm ve soykırım ise askeri de birbirinden ayırmak gerekmez mi? “Saddamın Askerleri:Kara Güneş” yazısını okumaya devam et

Benim ve Roz’un Sonbaharı

SERT GERÇEĞİN BÜYÜLÜ MASALI 1 MAYIS 2009’DA VİZYONDA
BENİM VE ROZ’UN SONBAHARI…

Sular altında kalan Hasankeyf, Hasankeyf’e parelel herkesin kendi suyunun altında kalma hikayesi… Vahşi güzelliğiyle Roz, Sonbaharını bu coğrafyada geçirmeyi tercih etmiş eski dansöz Tijen, Hem Hasankeyf’i hem kendi yaşamını sulardan kurtarma mücadelesi veren gazeteci Metin ve Roz ile birlikte ilkbahar ve yazı atlayarak hayata Sonbahar’dan başlamış  Doğu’nun zeki ve cesur çocuğu Şoreş… Benim ve Roz’un Sonbaharı sahiciliğiyle hepimizi sarsmaya aday.

Hasankeyf, Batman ve Mardin’de çekilen BENİM VE ROZ’UN SONBAHARI adlı sinema filmi 1 Mayıs 2009’da vizyona giriyor.
Senaryosunu ve yönetmenliğini Handan Öztürk’ün yaptığı film yaklaşık iki yılda tamamlandı.

Serkan Altunorak’ın başrolünü  oynadığı filmde Öznur Kula, Serra Yılmaz, Zerrin Arbaş, Leyla Batgi, Bahar Ün, Abdullah Tapkan, Tevfik Yapıcı, Murat Batgi, Aytaç Ağırlar, Osman Xunaw, Zelal Gündüz, Gıyasettin Şehir, Faruk Acar, Mürsel Emektar gibi oyuncular yer aldı. Görüntü yönetmenliğini Ulaş Zeybek ve Ferhan Akgün’ün, Müziklerini Ulaş Özdemir ve Erdem Doğan’ın, animasyonlarını Marifet’in yaptığı BENİM VE ROZ’UN SONBAHARI’nın dağıtımını Özen film yapıyor. “Benim ve Roz’un Sonbaharı” yazısını okumaya devam et