Evdeki Düşman – Orphan

4 Eylül 2009’da sinemalarda.

Doğmamış çocuklarının trajik ölümü Kate (Vera Farmiga) ve John’u (Peter Sarsgaard) perişan etmiş, hem evliliklerini hem de Kate’in kırılgan ruh halini olumsuz yönde etkilemiştir çünkü Kate kabusların ve geçmişinden gelen iblislerin pençesindedir. Hayatlarını bir nebze de olsa normale döndürmeye çalışan çift bir çocuk daha evlat edinmeye karar verir. Gerek John,gerek Kate yöredeki bir yetimhanede Esther (Isabelle Fuhrman) adındaki küçük bir kıza adeta çekildiklerini hissederler… ama Esther göründüğü gibi değildir. Ailesinin güvenliğinden endişe eden Kate, John’a ve diğerlerine Esther’ın sevimli maskesinin ardındaki yüzünü göstermeye çalışır. Ama uyarılarına kulak asılmaz ve belki de herkes için çok geç olana dek bu durum devam eder.  Jaume Collet-Serra’nın (“House of Wax/Mumya Evi”) yönettiği “Orphan/Evdeki Düşman”ın senaryosunu David Leslie Johnson, hikayesini ise Alex Mace kaleme aldı. Filmin başrollerinde Vera Farmiga (“The Departed”), Peter Sarsgaard (“Flightplan”), Isabelle Fuhrman (“Hounddog”), CCH Pounder (TV dizisi “The Shield”) ve Jimmy Bennett (“Star Trek”) yer alıyor.
Joel Silver, Susan Downey, Jennifer Davisson Killoran ve Leonardo DiCaprio’nun yapımcılığını üstlendiği filmin, ortak yapımcıları Richard Mirisch, David Barrett ve Erik Olsen, yönetici yapımcıları ise Steve Richards, Don Carmody ve Michael Ireland.
“Orphan/Evdeki Düşman”ın kamera arkasındaki yaratıcı ekibi görüntü yönetiminde Jeff Cutter, yapım tasarımında Tom Meyer, kurguda Tim Alverson ve kostüm tasarımında Antoinette Messam’dan oluşuyor. Filmin müzikleri John Ottman’ın imzasını taşıyor.
Warner Bros. Pictures, Dark Castle Entertainment işbirliğiyle bir Appian Way yapımı olan

“Orphan/Evdeki Düşman”ı sunar.

Filmin dünya çapındaki dağıtımını bir Warner Bros. Entertainment kuruluşu olan Warner Bros.
Pictures gerçekleştirecek.

YAPIM HAKKINDA

Sır saklayabilir misin?
Evliliklerindeki zorlukların doğmamış çocuklarının kaybıyla doruğa ulaşmasının ardından, bir
kızları ve bir oğulları olan Kate ve John Coleman yaralarını sarmanın en iyi yolunun hayatlarına bir kişi daha almak olduğuna karar vererek dokuz yaşındaki Esther’i evlat edinirler. Esther önceki bakıcı ailesini evde çıkan yangında kaybetmiş, kendi de güçlükle kurtulmuştur.
Daha önce yapımcılar Joel Silver ve Susan Downey’yle “House of Wax/Mumya Evi” adlı korku filminde birlikte çalışan yönetmen Jaume Collet-Serra, Esther’ı “çok gizemli ama aynı zamanda çok zeki ve yaratıcı olduğu anlaşılan bir kız” diye tanımlıyor ve “Onu evlat edinen Kate ve John özel bir çocuk istiyorlar. Evlat edindikleri çocuğun çok ama çok özel olduğuna hiç şüphe yok” diyor gülerek.
Fakat, neredeyse yuvalarının kapılarını Esther’a açar açmaz yaşanan bir dizi trajik olay  Kate’in bir şeylerin doğru olmadığına inanmasına neden olur: Küçük bir meleği andıran bu kız belki hiç de göründüğü gibi bir çocuk değildir.
“Bence böylesi bir kötü karakteri izlemek ilginç” diyor yapımcı Joel Silver ve ekliyor: “Onu gerçek hayatta görmek istemezsiniz ama bir filmde görmek eğlenceli. Küçük bir kız çocuğunda vücut bulmuş, asla durmak bilmeyen, gerçek bir psikopat”.
Aslında, Esther’da gerçekten yanlış bir şeyler olduğunu anlamak için uzun bir süre geçmesi gerekmez.
Yapımcı Susan Downey bu konuda, “Kate ve John hayatlarını yoluna koymaya hazırlar ve yaşça büyük bir çocuk evlat edinmeye karar veriyorlar. Kendi çocuklarıyla uyuşabilmesi için oğullarından küçük, kızlarından büyük bir çocuk evlat edinerek beş kişilik mutlu bir aile olmayı hayal ediyorlar” diyor. Ama Esther hakkında bilmedikleri bir şey vardır.
John onu ilk gördüğünde, Esther tatlı tatlı şarkı söyleyerek güzel bir resim çizmektedir. Kate de onlara katılır ve çift çok geçmeden Esther’ın zekasından ve kendine özgü bakış açısından derinden etkilenirler. Tutucu ve utangaç bu küçük kızın benzersiz bir karakter olduğu açıktır. Bir müzisyen olan Kate ve bir mimar olan John bu istisnai çocuğun, trajik geçmişine rağmen –ya da belki bu yüzden– ailelerine kolayca uyum gösterdiğini görürler.
Collet-Serra bu konuda şunları söylüyor: “Aile Esther’a kucak açıyor ama gelişinin üzerinden çok geçmeden onun göründüğü kadar masum olmadığını anlıyoruz. Bir filmde, kötü şeyler yapan şeytani bir çocuk varsa, sıradan bir korku filminde olduğundan daha küçük ve incelikli adımlarla ilerlersiniz. Ufak tefek şeyler olmaya başlar ve bir de bakarsınız siz daha farkına varmadan evinizde bir düşman, herkesi parmağında oynatan küçük bir çocuk vardır”.
Coleman ailesinin mevcut durumu oynatılmaya çok müsaittir. Hâlâ kaybının üzüntüsünü atlatmaya çalışan Kate tedavi görmüş bir alkoliktir. Geçmişte, bu sorunu yüzünden, kendi gözetiminde olduğu sırada kızı Max’in boğulmasına ramak kalmış ve trajedinin eşiğinden dönülmüştür. John yaşanmış olan bu olay için karısını suçlama arzusunu bastırmak için mücadele etmektedir. Çiftin evliliğindeki çatlaklar oldukça derindir ki bu durum onları kırılgan bir hâle getirmekte ve Esther’a fırsatlar sunmaktadır.
Appian Way’in ortağı ve filmin yapımcılarından olan Leonardo DiCaprio, “Proje için muazzam bir heyecan duyuyorduk çünkü klasik bir korku filminden çok daha fazlasına sahipti. Türe özgü tipik korku öğelerinin dışında karmaşık bir psikolojik drama barındırması filmi daha da cazip kılıyor”.
Kate rolünü üstlenen aktris Vera Farmiga şunları söylüyor: “Bu hikaye türe yeni bir boyut getiriyor. Ortalığı kan götürmesinden ibaret değil; gerçek sorunları olan gerçek insanların başına feci olayların gelmesinden oluşuyor. Bunlar sizi sarsan ve, ‘Şükürler olsun, bunlar benim başıma gelmiyor!’ dedirten olaylar”.
Kate’in kocası John rolündeki Peter Sarsgaard da hikayenin gerçekçi dayanaklarından övgüyle söz ediyor: “Özünde, kırılmış bir aile var. Kate, Max’in geçirdiği kazadan, alkolik olmaktan ve hatta doğmamış çocuğunun ölümünden ötürü muazzam bir suçluluk duyuyor. Tüm bunları aşmaya çalışmasına karşın, John hâlâ eşine güvenip güvenemeyeceğini bilmiyor ve hatta kendini suçluyor. Esther yaydığı ışıltıyla tüm bu sıkıntıları gölgede bırakıyor ve bunları kendi avantajına kullanıyor. Bence en iyi korku filmleri insanî durumların altını çizer; korkularla ve çoğumuzun hayatında karşı karşıya kaldığı sorunları konu alır”.
Appian Way’den Alex Mace’in yazdığı hikayeyi David Leslie Johnson senaryolaştırdı.
“David’in senaryosu hikayeye hakkını verdi” diyor Silver ve ekliyor: “Öyküyü ve karakterleri tam olarak hayata geçirdi”.
Johnson için bu bir sevgi işiydi. “‘The Bad Seed’i izlediğimden beri bu türü severim” diyen Johnson sözlerini şöyle sürdürüyor: “Korkunun alt türü olarak, kötü kalpli çocuk en sevdiklerimden biri. Bunda çok organik bir şey var. İster şeytanın kontrolüne girmiş ister sadece kötü bir çocuk olsun, izleyicilerin tepkisi yoğun oluyor… çok istemsiz bir şekilde tepki veriyoruz. Ve ben de filmi daha önce yapılmamış bir şekilde yapmak istedim. Konuya farklı bir bakış, farklı bir yaklaşım getirmek istedim. Sona sürpriz bir öğe, bir sır koydum ve oradan geriye doğru gittim”.
“David’in senaryosu harikaydı” diyor Collet-Serra ve ekliyor: “Karakterler çok iyi geliştirilmişti. Gerçekten, tüm öğelere, harika oyunculuklara, harika bir atmosfere, gerilime ve elbette korku unsurlarına sahip bir film yapma potansiyeli gördüm.

‘Orphan/Evdeki Düşman’, hakikaten, korku filmine dönüşen bir psikolojik gerilim. Dümdüz bir korku filmi değil. Tüm hikaye bir sırrın etrafında dönüyor. Benim için sonu tamamen sürpriz olan bir senaryo okumak çok ender olan bir şey. Hikaye öyle inandırıcıydı ki. Beni projeye çeken şey bu oldu”.
Silver izleyicilerin Esther’da farklı bir şey olduğunu sezeceklerini söylüyor, ama “Hiç beklemedikleri bir şeyin ortaya çıkmasıyla şoke olmalarını istiyorum. Sinemadan ayrılırken bizim senaryoyu okuduğumuz zaman üzerinde konuştuğumuz şekilde konuşmalarını arzu ediyorum” diyor.
Downey’nin bu konudaki yorumu ise şöyle: “David gerçekten bağ kurabileceğimiz karakterler yarattı. Kate ve John bence insanların özdeşleşebileceği bir karakter çünkü kusurları var. Fakat arka hikayeleri kırıntı gibi serpiştirilmiş ya da karakterlere derinlik katsın diye uydurulmuş hikayeler değil. Bana göre senaryoyu diğerlerinden ayıran öğe buydu; yakınlık hissettiğimiz, inandığımız ve parçalanmakta olan bu insanların gerçekçi yanlarıydı. Ayrıca gerçekten beklenmedik bir de sürpriz var…”
Yapımcı Jennifer Davisson Killoran bu görüşe katıldığını şu sözlerle dile getiriyor: “Oluşumundan itibaren bu hikayenin olağanüstü eğlenceli olduğunu düşündüm. Sürekli tahminlerde bulunmanızı sağlıyor ve tam sırrın ne olduğunu anladığınızı düşündüğünüzde ortaya bir başka çeldirici çıkıyor ve emin olamıyorsunuz”.
Killoran, filmdeki gerilimin yanı sıra, olayların merkezindeki anne-çocuk ilişkisinin de kendisini çektiğini belirtiyor: “Bence Kate ister kendi çocukları ister evlatlık çocuğu olsun umutsuzca en doğruyu yapmaya çalışan bir kadının harika bir portresi. Onlar için hep en iyisini istiyor”.
Johnson ise, “Bu anne-çocuk ilişkisinde çok temel bir şey var. O yüzden, işlemek ve çarpıtmak için bunun ideal bir ilişki olduğunu hissettim; dünyada en doğal olması gereken bağı alıp, bu bağın öznelerini birbirine düşman edecektim. Anneye sorunlu bir özgeçmiş yazdım ki Esther’da yanlış bir şeyler olduğunu söylemeye başladığında, çok da güvenilir bir insan olmadığı için herkesin ondan şüphe etmek için nedenleri olsun” diyor.
Öte yandan, Johnson yönetmeni överek, “filmi korkutucu yapmakla kalmadı aynı zamanda aile sahnelerine bir tehdit ve huzursuzluk da kattı. Daha en başlarda, olaylar kötüye gitmeye başlamadan önce bile, bunları hissediyorsunuz. Yönetmenimizin filmi çekiş biçimi ve film için seçtiği görüntünün bunda payı büyük” diyor.
“Bir gerilim filminin harika olabilmesi için zekice ve yenilikçi fikirlere sahip olması gerekir” diyor Silver ve ekliyor: “Filmin gerçekten başarılı olması için gerilim yaratması ve izleyiciyi bir serüvene taşıması önemlidir. Jaume bunu çok güzel başardı. O hakikaten çok sabırlı bir hikaye anlatıcı çünkü seyirciyi hikayenin içine çekmek için acele etmiyor”.
Yönetmen Collet-Serra ise, “Hem iyi hem kötü zamanları olan bir aile portresi çizmek istedim. Daha en başından yaralarına dikkat çekmeyi tercih etmedim; neden birlikte olduklarını göstermek ve mutlu sona ulaşmaları için bir şans tanımak istedim” diyor ve ekliyor: “Sonrasında ise, işler gerçekten kötüye giderken, bir anlığına gerçek bir şiddet anına tanık oluyoruz. Benim için kilit nokta bunu kısaca ama çok gerçek bir şekilde vererek hikayeyi ve performansları vurgulamaktı”.

Resimler:

Bir yanıt yazın