İz Peşinde – True Grit

”TRUE GRIT-İZ PEŞİNDE”

7-9 Ocak 2011 haftasonunda Kuzey Amerika sinemalarında en çok hasılat elde eden film olan ”TRUE GRIT-İZ PEŞİNDE” 25 Şubat 2011 de Türkiye sinemalarında gösterilmeye başlanıyor

True Grit, Oscarlı yönetmenler Joel ve Ethan Coen tarafından çekilen bir intikam ve kahramanlık öyküsünün anlatıldığı Western macera filmi. Hikâye, Charles Portis’in açık sözlü mizah, ve hoyrat güzelliğin birbiriyle harmanlandığı, bir Amerikan klasiği olan romanına dayanıyor.
Tarih 1870’ler, mekân İç Savaş sonrası Amerika, hikâyenin anlatıcısı ise 14 yaşında babası soğukkanlılıkla öldürülmüş ve bunun için adaletin peşinde Fort Smith, Arkansas’a doğru yola çıkan Mattie Ross. Oyuncu kadrosunda Oscarlı oyuncu Jeff Bridges (Çılgın Kalp), Oscar adayı Matt Damon (Yenilmez), Oscar adayı Josh Brolin (Süt), Barry Pepper (Er Ryan’I Kurtarmak) ve edebiyatın en cesur kadın kahramanlarından biri rolünde sinemanın taze kanı Hailee Steinfield yer alıyor. True Grit’in senaryolaştırılması ve yönetmenliği Joel ve Ethan Coen’e ait. Filmin yapımcıları Ethan Coen, Joel Coen ve Scott Rudin iken baş yapımcılık görevini Steven Spielberg, Robert Graf, David Ellison, Paul Schwake ve Megan Ellison üstleniyorlar.
Mattie Ross (STEINFIELD), Kızılderili Toprakları’na kaçak olarak geçmeden önce iki altın için babasını öldürdüğü söylenen korkak Tom Chaney’in (BROLIN) peşinden, onu aramak üzere ailenin tek temsilcisi olarak Fort Smith’e gelir. Chaney’i takip etmeye ve onun asıldığını görmeye ant içen Mattie, Birleşik Devletler’in en acımasız askeri olarak tanınan sorumsuz ve sarhoş Rooster Cogburn’ü birkaç kez itiraz etmesine rağmen (BRIDGES) Chaney’i yakalaması için ikna eder ve yardımını almayı başarır. Ama Chaney çoktan, katili yakalayıp Texas’a götürdüğünde büyük bir ödül almayı amaç edinen Texas polisi LaBoeuf’ün (DAMON) hedefi hâline gelmiştir. Böylece bu üçlü  kovalamacanın peşinde bir araya gelir. Her biri inatçı, dediğim dedik, kendi ahlâk değerlerinin izini süren bu ilginç ekip, öngörülemez bir hesaplaşmanın peşinde koşarken bir anda bir efsanenin içine düşerler: kötülük ve zalimlik, cesaret ve hayal kırıklığı, azim ve saf aşk.
Filmin seçkin yapım ekibi, içinde Oscar’a aday gösterilmiş görüntü yönetmeni Roger Deakins, ASC, BSC (Orada Olmayan Adam, Neredesin Be Birader?) yapım tasarımcısı Jess Gonchor (Capote, İhtiyarlara Yer Yok) ve kostüm tasarımcısı Mary Zophres’in de (Sıkıysa Yakala, Neredesin Be Birader?) bulunduğu eski Coen Kardeşler projelerinde yer almış başarılı isimler bulunuyor. Filmin editörü Roderick Jaynes, bestecisi ise Carter Burwell.

YAPIM HAKKINDA
“İnsanlar genç bir kızın kış zamanı evini terk edip babasının intikamını alacağına itimat etmezler, ama bu gerçekleşti.”
— Charles Portis’ten TRUE GRIT

The Saturday Evening Post 1968 yılında, derhal büyük ve zaman üstü bir Amerikan efsanesi hissi veren bir seri roman yayınlayarak okuyucuların daha fazlasını istemelerini sağladı. Bu roman, Charles Portis’in babasının intikamını almak için mahvolmuş bir sınır kanun adamı ve dobra bir Texas polisinin yardımıyla katili bulma amacıyla Kızılderili Toprakları’na giden gözüpek bir genç kızın hikâyesini anlatan True Grit adlı romanıydı. İfadesiz bir mizahla bağlanmış, karmakarışık bireysel karakterlerle dolu ve Amerikan konularıyla bezeli bu roman kendine özgü dünyasını yaratmışı.
Mattie Ross gibi, gerçek hayatta yaşanan olayların büyük masallar ve efsanelerle iç içe geçtiği, hem çok satan hem de bir edebiyat klasiğine dönüşen roman, yıllar boyunca, okuyucudan okuyucuya, yazardan yazara geçmiştir. Kitap, kısa bir süre sonra okullarda okutulmaya başlandı ve 1969 yılında baş rolünü John Wayne’in oynadığı, başlığının dilin en temel öğeleriyle bezendiği bir filme dönüştürüldü.
“True grit” kelimeleri, Amerikan ruhunun çekirdeğini oluşturan,bir insanın anlaşılmaz olaylarda görebileceği tek amaçlılığı, kendinden son derece emin bir cesareti temsil ediyor. Ama Portis’in hikâyesinde cesaretten çok daha fazlası var. Yaşadığı maceranın sonunda tamamen duygusuz bir kız kurusuna dönüşen Mattie Ross’un anlatımıyla bu roman, Amerikalı karakterin tatminsizliğini, macera arzusu ve evinde olma ihtiyacı, haksızlıkları düzeltme isteği ve böylesine bir  intikamın bedende ve ruhtaki bedelleriyle birlikte incelemiştir. Mattie, Rooster Cogburn ve LaBoeuf’ün karakterleri yalnızca birbirleriyle ve peşinde oldukları kanun kaçağı konusunda değil, aynı zamanda evcilleşmemiş ve adil olanın arasında yön değiştiren kalpleriyle de kesişiyor.
Her şeyden önce, romana zaman ötesi oluşunu ve üstün özelliğini veren edebiyatta apayrı bir yerde duran Mattie’nin sesidir. Kitapları çok satan yazar George Pelecanos 1996 yılında NPR röportajında bunu şöyle açıklar: “Mattie’nin alaycı ve kendine güvenen sesi modern düşün en harika eserlerinden biridir. Bu sesi, Huck Finn’inkiyle birlikte apayrı bir yere koyarım ki bu kesinlikle bir abartı olmaz… Daha da önemlisi, bu, farklı yaşlardaki, farklı eğitim seviyelerindeki ve farklı ekonomik temele sahip olan okuyucular tarafından da takdir edeilbilir. Bu, eşitlikçi bir sanat eseridir.”
Portis beş roman yazmıştır (True Grit onun Norwood’dan sonra yazdığı ikinci eseridir). Yıllar içerisinde, okuyucular yazarın kullandığı komik gelenekselliğin ve kaba prototip konularının kimyasal karışımına hayran olmuşlardır. Portis’in eserlerine hayran olanların arasında, günümüzün en merak uyandıran sinema filmlerini yapan ve kariyerlerine Kansız gibi bir kara filmle başlayan ve Raising Arizona, Miller Kavşağı, Barton Fink, Oscar ödüllü Fargo,Orada Olmayan Adam, Neredesin Be Birader, Oscar ödüllü İhtiyarlara Yer Yok ve Ciddi Bir Adam gibi filmlerle devam eden Joel ve Ethan Coen de bulunmaktadır.
“Charles Portis’in kitaplarını okumuştuk ama özellikle bir tanesi filme uyarlanabilirliği açısından bize çok uygun görünmüştü,” diyor Ethan True Grit’i sinemaya nasıl uyarlamaya karar verdiklerini anlatırken.
Kardeşler, Portis’in gaddarlık, ironi ve acımasız gerçeklerle dolu bir romanın merkezine durdurulamayan genç bir kızı koyma cesaretini göstermesinden ve bunun farklı olanı yapma düşüncelerine olan yakınlığından etkilenmişler. Mattie’nin hikâyesinde Coen Kardeşler’in sinema vizyonlarında sıklıkla rastladığımız işlenmemiş insanlık ve kara mizah bulunuyor. Aynı zamanda onlara göre True Grit, en arsız edebî, duygusal ve doğrudan hikâye anlatıcılığını denedikleri için yepyeni bir başlangıç niteliğinde.
“Hikâye, kesinlikle genç insanların maceralarının anlatıldığı o garip türe ait,” diyor Joel.
Ethan ladı kardeşinden devralıyor: “Kitabı bu kadar garip ve komik kılan, muhtemelen, hikâyenin 14 yaşında kendine aşırı güvenen bir genç kız tarafından anlatılması. Ayrıca Alice Harikalar Diyarında’ya da benziyor çünkü kız kendini o zamanlara göre oldukça tuhaf olan bir ortamın içinde buluveriyor.”
Ethan anlatmaya devam ediyor: “Bu da kitabın başka bir özelliği. Dekor oldukça tuhaf ama görünüşe bakılırsa Portis o zamanı ve yeri tanıyor. Dekorun detaylarını o kadar canlı bir şekilde anlatmış ki gerçek olan gerçek dışına dönüşmüş.”
Bunun yanında roman, kesinlikle bir Western, yani Coen Kardeşler’in denemek istedikleri yeni bir tür. Bazıları İhtiyarlara Yer Yok’u bu kategoriye dâhil etse de, Joel ve Ethan için bu film modern bir gerilimden başka bir şey değildi. İki filmin atmosferi birbirinden oldukça farklı. Joel bunu şu sözlerle açıklıyor: “İhtiyarlara Yer Yok Texas’ta çekildi ama günümüze ait bir filmdi. İnsanların taşraya gitmek için hâlâ ata binmelerine saygı duyuyoruz ama artık kimse ata binerek oradan oraya gitmiyor. Bu yüzden biz o filmi hiçbir zaman bir Western filmi olarak görmedik. Kafamızdaki bambaşka bir şeydi.”
Senaryo, Portis’in roman kurgusuna tamamen sadık kaldı; Mattie’yi burada da hikâyenin tam ortasındaki karakter ve ününü yitirmiş Memphis Wild West Show’da Rooster Cogburn’ü arayan zor ve yaşlı bir kadın olarak portreledi. Portis gibi, Coen Kardeşler de Mattie’nin sesini eski bir balad gibi sade, korkusuz ve gür bir biçimde, büyüleyici Rooster Cogburn ve Texas polisi LaBoeuf’ü de onun farkındalığının (ya da umudunun) ışığıyla ekrana yansıtmayı amaçladılar.

Bir yanıt yazın