KIZ KARDEŞİMİN HİKAYESİ / “MY SISTER’S KEEPER”

Sara ve Brian Fitzgerald çiftinin genç oğulları ve iki yaşındaki kızları Kate’le sürdürdükleri hayat, Kate’in lösemi hastası olduğunu öğrendiklerinde sonsuza kadar değişir. Ebeveynlerin tek umudu, Kate’in hayatını kurtarmak için bir çocuk daha doğurmaktır. Bazıları için, böylesi bir genetik mühendislik ahlaki sorular doğururken, Fitzgerald çifti, özellikle Sara için Kate’i hayatta tutmak için ne gerekiyorsa yapmaktan başka çare yoktur. Ve gereken şeyin adı, Anna’dır.
Kate (Sofia Vassilieva) ve Anna (Abigail Breslin) pek çok kız kardeşten daha güçlü bir bağı paylaşmaktadırlar: Kate daha büyük olsa da kız kardeşine gereksinim duymaktadır—aslında, hayatı Anna’ya bağlıdır.
Genç hayatları boyunca, kız kardeşlerin katlanmak zorunda kaldığı çeşitli tıbbi işlemler, birbirine sıkı sıkıya bağlı ailenin normal yaşamının bir parçasıdır. Kızına bakmak için avukatlık kariyerinden vazgeçmiş sevecen bir eş ve anne olan Sara (Cameron Diaz), bazen Kate’i kurtarmak için dönüştüğü sabit fikirli hastabakıcı kimliğinin içinde kaybolmaktadır. Güçlü, destekleyici kocası Brian (Jason Patric) karısının gücü ve kararlılığıyla güçsüz ve pasif bir duruma düşmektedir. Tek oğulları Jesse (Evan Ellingson), Kate ve Anna’nın ilgi odağı olmasıyla neredeyse unutulmuştur.
Ta ki şimdi 11 yaşında olan Anna hayır diyene dek. Tıbbi açıdan özgürlük isteyen Anna, bir avukat (Alec Baldwin) tutarak aileyi bölen ve Kate’in hızla tükenen vücudunu kaderin ellerine teslim edebilecek bir dava açar.
Jodi Picoult’nun çok satan kitabından uyarlanan “Kız Kardeşimin Hayatı/My Sister’s Keeper” insanın aile sevgisi ve sadakat anlayışı konusunda ezber bozan ve iyileşme sözcüğüne yeni bir anlam kazandıran şaşırtıcı gerçekleri ortaya çıkarıyor.
Nick Cassavetes’in (“The Notebook”) yönettiği “Kız Kardeşimin Hayatı/My Sister’s Keeper”ın başrollerinde Cameron Diaz (“What Happens in Vegas”), Akademi Ödülü® adayı Abigail Breslin (“Little Miss Sunshine”), Akademi Ödülü® adayı Alec Baldwin (“The Cooler,” TV dizisi “30 Rock”), Jason Patric (“In the Valley of Elah”), Sofia Vassilieva (TV dizisi “Medium”) ve iki kez Akademi Ödülü® adayı olan Joan Cusack (“In & Out”, “Working Girl”) yer alıyor. Jodi Picoult’un çok satan kitabından uyarlanan senaryo Jeremy Leven (“The Notebook”) ve Nick Cassavetes, tarafından yazıldı.
Filmin yapımcılığını Mark Johnson (“The Chronicles of Narnia” filmleri), Chuck Pacheco (“Alpha Dog”) ve Scott L. Goldman (Lifetime yapımı “The Tenth Circle”) üstlendi.  Diana Pokorny, Stephen Furst, Mendel Tropper, Toby Emmerich, Merideth Finn ve Mark Kaufman yürütücü yapımcı; Hillary Sherman ve Steven Posen ortak yapımcı olarak görev aldılar.
Kamera arkası yaratıcı ekibi oluşturan isimler arasında defalarca Akademi Ödülü® adayı olmuş görüntü yönetmeni Caleb Deschanel (“The Passion of the Christ,” “National Treasure”), prodüksiyon tasarımcısı Jon Hutman (“The Holiday”), Akademi Ödülü® sahibi editör Alan Heim (“All That Jazz,” “Alpha Dog”), editör Jim Flynn ve kıyafet tasarımcısı Shay Cunliffe (“He’s Just Not That Into You”) yer alıyor. Filmin müzikleri Aaron Zigman (“Sex and the City”) tarafından hazırlandı.
New Line Cinema bir A Mark Johnson/Curmudgeon/Scott L. Goldman yapımı olan Nick Cassavetes Filmi, “Kız Kardeşimin Hayatı/My Sister’s Keeper”ı gururla sunar. Filmin ulusal ve seçilmiş bölgelerde uluslararası dağıtımı Warner Bros. Pictures tarafından yapılacaktır.
“Sahile gitmek istiyorum. Dalgaları görmek istiyorum.” —Kate

“Kız Kardeşimin Hayatı/My Sister’s Keeper” neredeyse tamamen Los Angeles’ta çekildi. Çekim lokasyonları şehir merkezinden Malibu ve Santa Monica sahillerine, San Marino mahallelerine uzanıyordu.
Çekimler Cassavetes’in gerçekçilik isteğine uygun şekilde mümkün olduğunca gerçek mekânlarda yapıldı. Brian Fitzgerald’ın çalıştığı itfaiye istasyonunda geçen sahneler için yapım ekibi gerçek itfaiyecilerin danışman olarak hazır bulundukları, Hollywood’daki Engine 27’ye taşındı. Hastane sahneleri kapanmış Daniel Freeman Hastanesi’nde çekildi.
Görüntü yönetmeni Caleb Deschanel’ın çalışmaları, filmin doğal duygusallığının altını çizdi. Kamera hareketleri az ve performans odaklıydı; Deschanel ve Cassavetes yalnızca bir parçasını kullanacak bile olsalar oyunculuk sürecini desteklemek adına tüm sahnenin oynanmasına izin verdiler.
Saç, makyaj ve kıyafet departmanları da gerçeğe yakın bir çizgi benimsedi. Kriz yaşayan bir kadın olan ve yalnızca çocuğuna odaklanan Sara Fitzgerald’ın görünümü, kişisel bakım ve süse zamanının olmadığını gösteriyor. Diaz’ın sarı saçlarından siyah kökler görünüyor ve filmin büyük bölümünde oyuncuda makyaj yok.
Kıyafet tasarımcısı Shay Cunliffe Fitzgerald ailesini mavi ve gri tonlarını tercih ettiği sade tişörtler, hırkalar ve jeanlerle giydirdi. Sara’nın saç ve makyajına benzer şekilde, aynı kıyafeti sık sık defalarca giyen karakterin daha büyük sorunlarla ilgilendiği yansıtıldı.
Tek “renkli” karakter Abigail Breslin’in canlandırdığı, pembeler, kahve tonları, çizgili ve ekose giyinen Anna’ydı. Anna ailenin yaşamını alt üst eden kişi olduğu için Cunliffe onu özellikle farklı ve biraz da asi giydirdi.
En uçtaki makyaj Kate için saklanmıştı. Hastalığının yarattığı ıstırabı ve acı verici tedavinin etkilerini göstermek için Vassilieva gözlerini kanlı ve bulanık gösterecek kontakt lensler taktı ve cildine ve göz altlarına yapılan hafif, belirsiz makyaj tabakasıyla karakterinin giderek eridiği izlenimi yaratıldı.
Ama role kendini adamışlığın en büyük sınavı, yapım sürecinin başlangıcında uzun sarı saçlara sahip olan genç oyuncunun kafasını ve kaşlarını tıraş etmesi oldu. Aktris dazlak kafasının gerçek kanser hastalarının çektiklerinin yanından bile geçemese de, onları anlamak için bir başlangıç olduğunu söylüyor.
“Kafamı tıraş etmek beni gafil avlayan ve korkutan sıra dışı bir deneyim oldu; sonra Kate’in çok güzel bir karakter olduğunu, kafamı kazımanın yapılması gereken bir fedakârlık olduğunu anladım,” diyor Vassilieva.
Aktris, lösemi atlatmış, sapsarı uzun saçlarıyla 16 yaşında hayat dolu Nicole Schultz’un teknik danışmanlık yapmasının da yardımcı olduğunu ekliyor.
“Nicole çok iyi arkadaşlarımdan biri oldu. Lösemiye karşı verdiği savaş Kate’inkine çok benziyordu ve benim ne zaman desteğe ihtiyacım olduğunu herkesten daha iyi biliyordu. Ben kadamı tıraş ederken bu acı gerçekten kaçmak için ‘Fuzzy Wuzzy bir ayıydı, Fuzzy Wuzzy’nin saçı yoktu’ diye tekerleme söylüyorduk,” diyor gülümseyerek.
Cassavetes “Bir çocuktan film için kafasını ve kaşlarını tıraş etmesini isteyin… Şu kadarını söyleyeyim: Bunu istemekle bile haddimi aştığımı hissettim,” diye anlatıyor. “Ama o çok sağlam bir çocuk” diyor genç oyuncusu hakkında.
Vassilieva televizyon dizisi “Medium”da düzenli bir rolde göründüğü için, yapım ekibi kestiği saçları saçları uzayana kadar dizide takabileceği bir peruk haline getirdi. Genç oyuncu daha sonra peruğu herhangi bir tıbbi durum nedeniyle saç kaybına uğrayan ve mali durumu uygun olmayan çocuklara peruk sağlayan Locks of Love vakfına bağışlayacak. Gerçekten de peruklar çekimler sırasında Sofia’nın rolünde önemli yer tuttu. Çekimler sırasında tüm perukları takip etmek için özel bir peruk takvimi düzenlendi. .
Vassilieva gibi, kemoterapi sırasında Kate’in tanıştığı Taylor’ı canlandıran Thomas Dekker de kafasını tıraş etti. Dekker bunun özgür bırakan ve aydınlatıcı bir deneyim olduğunu söylüyor. “Bunun en ilginç yanı, filmin dışındaki hayattı. İnsanlar kanser olduğumu varsayıp bana çok farklı davrandılar. Sık sık acıma dolu ya da tuhaf bakışlarla karşılaştım ve bu bana hayatı hasta biri olarak geçirmenin nasıl bir şey olduğu hakkında küçük bir fikir verdi.” Diyor Dekker.
Kate ve Taylor karakterlerini birbirine çeken şeyin bir kısmı birbirlerini anlamalarıydı tabii… Dekker kendisinin, Vassilieva’nın ve Cassavetes’in, Kate ve Taylor’ın ilişkisindeki neşe ve arkadaşlığı vurgulamak istediklerini söylüyor.
“Bence Taylor Kate’in yaşamına ancak kanser deneyimini yaşamış birinin getireceği şekilde mizah ve sevgi katıyor. Birlikte tadını çıkardıkları eğlence ve gülünçlüğü, birbirlerine duydukları sevgiyi vurgulamak istedik. Çünkü hayatınız gerçekten kısaysa, elinizdeki zamanda mümkün olduğunca çok eğlenmeye çalışacağınızı düşündük,” diye açıklıyor Dekker.
Kadronun ve yapımcıların, kanser hastalarının başından geçenler hakkındaki düşüncelerine çoğunlukla aynı kişiler olan figüranlar ve teknik danışmanlar da katkıda bulunuyordu.
Johnson “Gerçekçiliği sağlamak için yaptığımız şeylerden biri, hastanedeki oyuncular ve figüranların gerçekten orada olacak kişilere mümkün olduğunca yakın olmalarını sağlamaktı,” diyor. “Birkaç hasta çeşitli şekillerde bizimle çalıştı ve yaptığımız filmi daha iyi anlamamızda bize yardımcı oldu.”
Yapım süreci boyunca, Ileana Geestman ve organizasyonu, The Desi Geestman Vakfı, kanser hastası çocuklarla hastalığın onları ve ailelerini nasıl etkilediği konusunda bilgi ve öneriler sağladı. Vakfın misyonu “Kanser hastası çocukların ve ailelerinin hayatını daha iyi duruma getirmek. Vakıf duygusal ve ekonomik travmayı atlatabilecekleri destek ortamları sağlıyor.” Vakıf adını Ileana’nın, City of Hope’da nöroblastoma karşı cesur bir savaş veren 12 yaşındaki kızından aldı. Ileana vakfıyla ilişkili çocuklardan bazılarının figüran ve kadro ve çekim ekibine danışman olarak yapımda yer almasını ayarladı.
“Bir gün City of Hope’tan telefon geldi,” diye anımsıyor Geestman, “vakfımızın filmde yer almak isteyip istemediğini ve çocuğumla bunları yaşamış bir anne olarak bazı soruları yanıtlayıp yanıtlamayacağımı soruyorlardı. Bunun sadece yardım etmek değil çocuklara, hastalıklarına ve ailelerine dikkat çekmek için de harika bir fırsat olduğunu düşündüm. Bunu söylemişken, çocukların ve ailelerinin yaşadıklarını düşününce başlangıçtaki tepkim korumacıydı; Onlara iyi bakıldığını, normal çocuklar gibi muamele gördüklerini ve sömürülmediklerini garantilemek istedim.”
Geestman sonuçtan fazlasıyla memnundu. “İstediğim her şey on katıyla gerçekleşti. Nick bana filmi mümkün olduğunca gerçekçi yapmak istediğini söyledi ve bazı çocukların katılıp katılamayacaklarını sordu. Onlara iyi bakılacağını ve saygı gösterileceğini garanti etti. Çocuklar setteki herkesle tanıştıkları ve onlarla birlikte çalıştıkları için çok mutlu oldular. Nick onlara karşı çok yardımsever davrandı ve onlarla bir oldu. Sofia gerçekten çok tatlıydı—hepsi de onun en iyi arkadaşları olduğunu hissettiler. Çocuklar gerçekten filmin bir parçası olmak istediler. Bazılarını hastaneden çıkardık ve onlara bir macera yaşattık. Bu maceralar çok önemli çünkü hastanedeki yolculukları kimi zaman çok yalnız olabiliyor. Onların filme dahil olması hayatlarına büyük renk kattı,” diyor Geestman.

“Biraz bozuk bir aile düzenimiz olabilir ama herkes birbirini seviyor ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz.” –Anna

Bu genç insanların varlığı tüm oyuncu kadrosunun ve yapım ekibinin geçirdiği günlere de renk kattı.
Cameron Diaz “’Kız Kardeşimin Hayatı/My Sister’s Keeper’ı yapmak yaşadığım en şaşırtıcı ve zevkli deneyimlerden biri,” diye anlatıyor. “Bu çok ciddi bir konu hakkındaki çok ciddi bir filmde ama Nick’in filme verdiği ton, öyküyü anlatış biçimi, bekleyeceğinizin tam tersi yönde. Yürek titreten ya da mendil ıslatan sahnelere sığınmaya çalışmadı hiç; onun yerine hayat dolu, canlı ve ani bir şey yarattı. Bunun ölümle ilgili olduğunu düşünürken, bir anda hayatla ilgili olduğunu anlıyorsunuz. Daha filme başlamadan önce çok güleceğimizi ve iyi vakit geçireceğimizi söyledi,” diyor.
Filmin çekimlerinde yaşadığı deneyimleri anlatan Abigail Breslin “Biliyorsunuz, bazen böyle zor, ağlamaklı sahneleri yapmak zor olur… Bazen üzülürsünüz. Ama bittiğinde sadece bir hikâye anlattığınızı ve iyi olacağınızı bilmeniz gerekir. Setteki herkes o kadar kibar ve eğlenceliydi ki bu, bir film setinde geçirdiğim en iyi zamanlardan biri oldu” diyor.
Yapımcı Mark Johnson “Bu da her şey gibi,” diye değerlendiriyor. “Sizi cezbeden bir öyküyü bu öyküde ve kimlerle özdeşleşebileceğinizi, kimlere tepki gösterebileceğinizi görmek istiyorsunuz. ‘Ben bu durumda olsaydım ne yapardım’ hissi var. Bir an bile bu karakterlerin yaptıklarını yapardım demiyorum. Bu, sıradan insanların sıra dışı durumlar yaşamasına geliyor. Ve bence bu hikâye benim için çok önemli bir şeye sesleniyor. Aileye sesleniyor. Ve ailenin gücünde harika bir yan var“
Nick Cassavetes “Bu tarz şeyler hazır insanların başına gelmez,” diyor. Çoğu zaman, böyle bir şeye hiç de hazır değilsinizdir. Ama insan olarak, kendimize ve sahip olduğumuz bilgiyle doğru kararlar verme kapasitemize güvenmeliyiz. Tıp ilerledikçe daha pek çok ahlaki sorular ortaya çıkacak. Ama bu, çocuklarımızın ve torunlarımızın dünyası ve onu nasıl elimizde tuttuğumuz konusu bu öyküyle ilgilenmeme neden oldu. Bu evrensel bir şey. Bu filmi bu yüzden yaptım.”

14 Ağustos 2009’da sinemalarda.
Dağıtım: Warner Bros.

www.mysisterskeepermovie.com

Bir yanıt yazın