Yedek Polisler – The Other Guys

YEDEK POLİSLER “The Other Guys” 1 Ekim 2010 da sinemalarda.

New York Polisi dedektifleri Christopher Danson ve P.K. Highsmith (Dwayne Johnson ve Samuel L. Jackson) şehrin en sıkı ve en sevilen polisleridir. Onlar dövme yaptırmaz, başka adamlar onların dövmesini yaptırır. İki masa ilerilerinde ve bir masa gerilerinde oturan detektifler Allen Gamble (Will Ferrell) ve Terry Hoitz’u (Mark Wahlberg), Danson ile Highsmith’in fotoğraflarının arka planında, odak dışında ve gözleri kapalıyken görürsünüz. Onlar kahraman değildir; onlar “Öteki Adamlar”dır. Fakat her polisin günü gelecektir. Çok geçmeden Gamble ve Hoitz başka hiçbir polisin bulaşmak istemediği, görünürde tehlikesiz ama New York şehrinin en büyük suçuna dönüşebilecek bir davaya denk gelirler. Bu onların hayatının fırsatıdır; ama acaba iki adamımız bu işin altından kalkabilecekler midir?

Columbia Pictures bir Gary Sanchez / Mosaic yapımı olan, “The Other Guys/Yedek Polisler”i sunar. Başrollerini Will Ferrell, Mark Wahlberg, Eva Mendes, Michael Keaton, Steve Coogan, Ray Stevenson, Samuel L. Jackson ve Dwayne Johnson’ın üstlendiği filmi Adam McKay yönetti. Will Ferrell, Adam McKay, Jimmy Miller ve Patrick Crowley’nin yapımcı olarak imza attığı filmin yönetici yapımcıları ise David Householter, Chris Henchy ve Kevin Messick. “The Other Guys/Yedek Polisler”in senaryosunu Adam McKay ve Chris Henchy yazdı. Filmin görüntü yönetimini Oliver Wood, yapım tasarımını Clayton Hartley, kurgusunu A.C.E.’den  Brent White, kostüm tasarımını ise Carol Ramsey gerçekleştirdi. Filmin müziğini Jon Brion’a ait.

FİLM HAKKINDA
Her polis kahraman olamaz. Polis gücünü doldurmak için her türde insan gerekir: Madalyaları toplayanlar, süper starlar, yetenekliler, medarı iftiharlar, emektarlar vardır; ve bir de… öteki adamlar vardır, detektif Allen Gamble ve dedektif Terry Hoitz gibiler.

Asla manşetlere çıkamayan polisler hakkında bir aksiyon komedi filmi olan “The Other Guys/Yedek Polisler”de Mark Wahlberg’le birlikte rol alan Will Ferrell’a göre, “Gamble ve Hoitz ‘ahbap çavuş’ polis filmlerinin kahramanlarını düşündüğünüzde aklınıza gelen türde tipler değiller. Gamble adli muhasebeci, masa işi yapan, ofisten asla çıkmayan, kağıt işlerine gömülmüş biri. Hoitz ise sokakları daha çok tanıyor ve dışarı çıkıp nam salmak istiyor”.

Wahlberg ise şunları söylüyor: “Benim canlandırdığım karakter gerçek suç olarak gördüğü uyuşturucu ticareti, ahlaksızlık, cinayet ve sokakta olup biten her şeye kafayı takmış durumda. Will’in karakterinin polislik işine tavrı ve yaklaşımı ise kağıt işinden ibaret. O sadece kağıt işleri ve nitelikli suçlarla ilgileniyor. Fakat yaptığım bir hatadan ötürü onunla çalışmaya mecbur bırakılmışım”.

Aksiyon filmlerinin sert adamı olarak bilinen Oscar® adayı aktör Mark Wahlberg, Will Ferrell’la birlikte bir komedide mi? Bu her iki tarafın da arzusunun gerçekleşmesini sağlayan bir proje oldu. “Uzun zamandır komedi yapmak istiyordum” diyen Wahlberg, şöyle devam ediyor: “Ama önce, doğru ellerde olduğumdan emin olmak istedim. Üstlendiğim bazı rollerde komedi unsurları vardı, fakat tam anlamıyla bir komedi yaparken kollanacağımdan emin olmak istedim. Birlikte çalışmak için sinemanın bana göre en komik adamları olan Will ve Adam’dan daha iyi bir seçim olabilir miydi? Beni yemeğe davet ettiler ve bir film yapmak istediklerinden söz ettiler. ‘Şaka yapıyor olmalısınız. Ne isterseniz yaparım’ dedim”.

Ferrell ise şunu ekliyor: “Adam McKay ve ben Mark’ın çok büyük hayranlarıyız. Onun komedide harika olacağını her zaman düşünmüştük; ‘The Departed’daki rolüne belki bazı açılardan benzeyen birini canlandırabilirdi, ama o yoğunluğu kahkaha üretmek için kullanacaktı”.

Ortak yazar Chris Henchy, “O ilk akşam yemeğinden sonra sabaha karşı birde, Adam bana bir e-posta göndererek bir polis filminden söz etti: Will masa başı işi yapmak isteyen bir polisti ve nihayet terfi etmesi için fırsat doğuyordu. Bu tanımdan yola çıkarak hikaye hakkında konuşmaya, fikirlerle oynamaya başladık ve projeye dahil olarak, senaryoyu sunduk”.

“Adam ve Chris senaryoyu yazmaya koyuldular ve 8-10 hafta sonra bana gönderdiler” diyor Wahlberg ve ekliyor: “İnanamadım. Mükemmeldi. Benim için yazdıkları müthiş rolde tam anlamıyla çıldırmam gerekiyordu”.

Tuhaf bir şekilde, öykünün komedi çerçevesini güncel manşetler belirledi; ve Will’in karakteri, akıl almaz derecede sersem olmasına rağmen, yeni türde bir polis ve belki de geleceğin yasa koruyucusu. “Will’in polislik konsepti hoşumuza gitti; her zaman bilgisayarının başında ve kağıt işlerine bayılıyor. Davaları masasının başından, bilgisayarıyla çözüyor. Dünyanın ‘Bernie Madoff’larını böyle yakalıyorsunuz; sokaklara çıkarak değil, kayıtların izini sürerek” diyor Henchy.

Ferrell ise canlandırdığı karakter için şunları söylüyor: “Allen Gamble kağıt işini seven, ondan gerçekten keyif alan bir adam. Ona göre, polislik işi bilgisayarda çalışmak ve organizasyon yapmak. İçten ve tatlı biri. Kurallara fazlasıyla uyan, ceketinin önünü ilikleyen, işe tam saatinde gelen ve son dakikaya kadar çalışmaya devam eden bir kişi”.

Bu karakteri, Wahlberg’ün canlandırdığı Terry Hoitz karakteriyle eşleştirince komedi potansiyeli de ikiye katlandı. Kötü talihi ve polis meslektaşlarının aşağılamaları yüzünden hayal kırıklığı yaşayan Terry, umutsuzca, kendini affettirmenin peşindedir. Aktör bu konuda, “Terry bildiğiniz, klasik, şehir polisi ikonu. Sokakları iyi tanıdığını düşünüyor ve sahada görev yapmak, kötüleri yakalamak, silahını ateşlemek ve birilerini pataklamak istiyor. Yoluna çıkan her şeyi ve herkesi çil yavrusu gibi kaçırıyor. Adam’la ilişkileri şu şekilde: Masasının başında kalmak isteyen bir adam ile horoz gibi kabarmak isteyen bir adam birlikte çalışıyorlar” diyor.

Ferrell, Wahlberg gibi bir aktörle çalışmanın, yapımcılara, komediyi Wahlberg’ün güçlü yanlarını vurgulayacak şekilde biçimlendirme fırsatı verdiğini söylüyor: “Komedi bazen söze dayanır, ama bazen de serbest, çılgın ve kontrolsüzdür. Adam ve ben her zaman için komedinin düz ve olabildiğince gerçekçi oynanması gerektiğini düşünürüz. Aslında, tarz olarak yaptığımız en gerçekçi film bu olabilir; böyle olunca, Allen ve Terry’nin içinde girdiği durumlar çok daha komik oluyor”.

Wahlberg, Ferrell’la çalışmanın verdiği katıksız zevki ve profesyonelliğini korumada yaşadığı sıkıntıları şöyle aktarıyor: “Benim için en büyük endişe kaynağı Will’in suratına bakmaktı. Öylesine komik bir adam ki ara ara gülme krizine giriyordum. Nihayetinde, gülmeme engel olabilmek için, ona bakıyormuş gibi yapıp aslında ya biraz soluna ya biraz sağına bakmaya ve yaptığı şeylere yanıt vermeye başladım”.

Ferrell şunu ekliyor: “Sert adam olarak ünlenmiş Mark gibi birini tanımak çok eğlenceliydi. Gerçekte çok tatlı biri. Ayrıca, böyle bir komedide yer almak için can atıyordu. Hiçbir şey onu yolundan çeviremedi”.

McKay ise şunları söylüyor: “Mark sadece harika bir aktör değil, aynı zamanda bir aile adamı. Ayrıca, odadaki herkesi haklayabilecek güçte olduğu halde neşeli, kaygısız biri ve kimseyi de asla haklamak falan istemiyor. Onu Will’le karşılıklı oynarken görmek çok ilginçti. Will, bilindiği gibi, deliliğe varan öfkesi ve devasa egosuyla ünlüdür”.

ADAM McKAY’LE ÇALIŞMAK
Filmin ortak yazarı ve yönetmeni Adam McKay sadece bir avuç filmle mevcut komedi yönetmenleri nesli içinde en özgün seslerden biri olarak isim yaptı. “Anchorman: The Legend of Ron Burgundy”, “Talladega Nights: The Ballad of Ricky Bobby“ ve “Step Brothers” gibi filmler, McKay’in stilinin ve anlayışının izleyiciler arasındaki popülaritesini kanıtlamakla kalmadı, onu oyuncular için de cazip bir yaratıcı ortak hâline getirdi.

Oyuncuların yönetmen Adam McKay ile çalışmaktan hoşlanmasının nedenlerinden biri yaratıcı yönlerini esnetebilme olanağı bulmaları. McKay için bir yönetmenlik stili olan bu özellik, Wahlberg’e göre, başarısızlık korkusu duyulmayan ve her şeyin mümkün olduğu bir ortam yarattı: “Muhteşem bir şey. Birinin, ‘Pekala, saçmalamayı kesin’ demesini bekledim ama böyle bir şey olmadı. Yapmak istediğiniz, denemek istediğiniz her şey kabul görüyordu. Adam başka herkesten bütünüyle farklı şekilde çalışıyor”.

Diğer oyuncular daha da coşkulular. Örneğin, ekibe Will Ferrell’ın canlandırdığı karakterin karısı Sheila rolüyle katılan Eva Mendes, “Uzun zamandır McKay/Ferrell hayranıyım. Birkaç yıl önce AFI (Amerikan Sinema Enstitüsü) bana tüm zamanların en iyi filmini sorduğunda, ‘The Bicycle Thief’ diyebilirdim ama ‘Anchorman’ dedim ve bu görüşümün arkasındayım”.

McKay uzun zamandır Ferrell’ın yaratıcı ve yapımcı ortağı oldu. İkili 1995’te “Saturday Night Live”da bir araya geldikten sonra yakın bir iş ilişkisi geliştirdiler: McKay, Ferrell’ın yer aldığı üç filmde ortak yazar, dört filmde yönetmen ve bir filmde de yönetici yapımcı görevini üstlendi. “Birlikte çalıştığım en yaratıcı yönetmenlerden biri” diyor Ferrell ve ekliyor: “Daha önce hiç Adam’la çalışmamış oyuncularla sette beraber olmak, Adam herkesin güvende hissedebileceği bir ortam yaratırken onların verdikleri tepkileri izlemek eğlenceli”.

McKay kendisi için zorluk teşkil eden şeyin, sette bir yandan denemelere olabildiğince açık ve serbest bir ortam yaratırken, bir yandan da aksiyon sekanslarının bir anlam ifade edecek kadar gerçekçi olmalarını sağlamak olduğunu söylüyor: “Elbette, aptalca, absürd şeyler yapmayı seviyoruz. ‘The Other Guys/Yedek Polisler’ bir aksiyon komedi ve bence geçmişte yaptığımız filmler kadar da komik; fakat biraz daha maceralı. Daha önce görmediğimiz türde aksiyon sahneleri yaratabilmek için gerçekten uğraştık ve bence ortaya muhteşem şeyler çıktı”.

YARDIMCI OYUNCULAR HAKKINDA
Gamble ve Hoitz meslektaşları Dedektif Danson ve Dedektif Highsmith’i idolleştirirler. Oysa, mankenlerle çıkan, kırmızı halı organizasyonlarına giden, şehir ve Başkomiser Mauch  (Michael Keaton) için harika gösteriler yapan, hızlı arabalara binen çapkın birer polis olan Danson ve Highsmith’in orantı mevhumu yoktur; ufak çaplı baskınlar için milyarlarca dolarlık masrafa neden olurlar. “Danson ve Highsmith New York şehri polisini saygınlaştıran gelmiş geçmiş en iyi polisler olabilirler, tabi eğer şehre milyarlara hatta belki trilyonlara mâl olan hasarlar yaratmasalar” diyor Henchy.

Danson ve Highsmith’i Dwayne Johnson ve Samuel L. Jackson canlandırdı. Johnson bu ikiliyi kısa ve öz biçimde tanımlıyor: “Onlar en iyinin en iyisi. Boş verin gerisini. Sınıyorlar her zaman sizi”.

Jackson için beyaz perdedeki kimliğini ti’ye alma fırsatı zaten yeterliydi, ama bunu Ferrell ve Wahlberg’le karşılıklı oynayarak yapma fırsatı karşı konulmazdı; yani bir bakıma. Karakterine bürünerek şunları söylüyor: “Afro saçlı, uzun boylu beyaz adamla ve onun kadar uzun olmayan, suratında hain bir ifadeyle gezen diğer adamla beraber çalışmak gerçekten hoşuma gitti”.

“Sam ve Dwayne’le elbette hakiki bir aksiyon filmi de yapabilirdiniz” diyor McKay ve ekliyor: “Öyle bir filmin adı ‘Kritik Saat’ olurdu diye şakalaşıp durduk. Hatta şöyle bir fragman sloganı hazırlardık: ‘Saat gece yarısına yaklaştığında, nerede olacaksınız?’ Bizim filmimiz için, yani öteki adamların süper polislerin yerine geçmesi konsepti için Sam ve Dwayne mükemmeldiler”.

Eva Mendes, Ferrell’ın canlandırdığı kitaba göre harekete eden polisin karısı Sheila olarak ekibe katıldı. Aktris, “İnsanların benim hakkımda bilmedikleri şey, bir kahkaha için yapmayacağım şeyin olmadığı. Adam, Will ve Chris benim hevesli olduğumu, komik, aptal ya da çirkin görünmeyi umursamadığımı öğrenince, karakterimle daha da ileri gitme özgürlüğü kazandılar. Müthiş bir işbirliğiydi” diyor.

Mendes sözlerini şöyle sürdürüyor: “Sheila hem doktor hem de dört dörtlük bir ev kadını, Will’in canlandırdığı karakter için mükemmel bir eş. Gün içinde ameliyat yapıyor; sonra iç çamaşırı alışverişine çıkıyor; pilates dersi alıyor; ve tüm bunları akşam kocası eve geldiğinde sofraya dört ayrı yemek koyacak şekilde gerçekleştiriyor. Sürekli olarak kocasını mutlu etmenin yollarını arıyor çünkü onun ne kadar özel biri olduğunu görüyor”.

“Buradaki espri Allen denen adamın Eva Mendes kadar güzel bir eşe sahip olduğuna kimsenin inanamaması” diyor Ferrell ve ekliyor: “Terry bunu bir türlü aşamıyor ve bu durum film boyunca bir komedi unsuru oluyor. Tüm o çekici kadınlar yanından geçerken durup Allen’a merhaba diyorlar ve bu da Terry’yi çıldırtıyor. Allen neler olup bittiğinin hiç farkında değil. Bunu oynamak gerçekten eğlenceliydi”.

Danson ve Highsmith resimden çıktığında, karakolda bir iktidar boşluğu olur. Hoitz ve Gamble bunun onlar için öne çıkma fırsatı olduğuna karar verirler. Fakat aynı şey, Rob Riggle ve Damon Wayans, Jr.’ın canlandırdığı Dedektif Martin ve Dedektif Fosse için de geçerlidir.

Riggle, canlandırdığı Martin karakteri için, “Yetenekli, becerikli, zeki, kaslı biri. İstese gerçekten de bir süper model olabilirmiş ama istememiş. Polis gücüne katılmış ve gözü yukarılarda. Zirvede olmak istiyor”.

Aktör sözlerine şöyle devam ediyor: “Ortağım Rick Fosse’yle birlikte bunu başaracağız. Önümüzdeki tek engel işe yaramaz birer sersem olan, polislerin yüz karası Detektif Terry Hoitz ve Detektif Alan Gamble; fakat sonuçta aynı karakoldayız ve onlarla rekabet etmemiz gerekiyor”.

Wayans’a göre, “Esasen, Fosse ve Martin’in bu filmde yaptığı her şey, Terry ve Allen’ı sabote edip, Fosse ile Martin’in çok daha kolayca göz girmesine yönelik”.

Michael Keaton karakolun görmüş geçirmiş başkomiseri Mauch’u canlandırıyor. Mauch yüksek rütbesine karşın geçim sıkıntısı yaşamaktadır. “Bir an önce mesaisini bitirip gitmek isteyen türde bir adam; o yüzden, Mauch’a gerçek bazı dünyevi sorunlar yaşatmak istedik” diyor Henchy ve ekliyor: “Ben polis bir aileden geliyorum; ne kadar kazandıklarını; iki çocuğunu okutmak için 20 yıl çalışmanın nasıl olduğunu bilirim. Dolayısıyla, Mauch’a ‘Bed, Bath, and Beyond’da ikinci bir iş verdik. Karakoldan koşturarak çıkıp bir mağazanın ev eşyaları bölümünü yönetmek zor”. Keaton bu konuda, “Mauch’un ikinci işini mecburiyetten yapmamasına, bu işi sevmesine karar verdim. BB&B’de karakolda olduğundan çok daha rahat” diyor.

Keaton için bu rol bir rüya gibiydi. Aktör bunu şöyle açıklıyor: “Kalktım, Times’ımı okudum, kahvemi aldım ve sete yürüyerek gittim. New York’ta yürümeyi seviyorum. Sonra, sete gelir gelmez gülmeye başladım ve gülmeye ancak otele döndükten bir süre sonra son verebildim çünkü gün içinde olan her şeyi düşündüm. Güzel bir otelde kaldım. Akşam yattım, sabah kalktım ve bir gün önceki her şeyi  tekrar yaptım. Müthiş bir iş değil mi?”

McKay ise, “Stand-up yaptığı günlerden beri Michael Keaton hayranıyım. ‘Beetlejuice’ ve ‘Night Shift’ tekrar tekrar izlediğim filmler” diyor ve ekliyor: “Daha sete geldiği an, ‘Hâlâ çok formunda’ diye düşündüm. Bu filmin en büyük ödüllerinden biri Michael Keaton’la çalışmaktı”.

Steve Coogan oyuncu kadrosuna büyük çaplı bir suçun merkezinde yer alan banker David Ershson rolüyle katılıyor. Aktör şunu söylüyor: “Bernie Madoff’un İngiliz versiyonu gibiyim. David farklı insanlardan milyarları zimmetine geçirmiş bir borsacı, bir simsar, bir serbest fon yöneticisi. Filmlerin yeni kötü adam tiplemesi; finans dünyasından bir kötü adam”.

McKay ile Ferrell’ın hem komediyi hem de aksiyonu olabildiğince gerçekçi bir şekilde oynama hedefine uymaya çalışan Coogan ince bir çizgi üzerinde yürüdüğünü söylüyor: “David’i oldukça yalın, oldukça kendinden emin ve rahat biri olarak oynadım, fakat onun üzerinden komedi yaratmak için de mesela hıçkırdım ve bazı kelimelerde zaman zaman takıldım. David’de mizahi bir yön bulmaya çalıştım ve Will de çok yardımcı oldu. Will kahkahalarını paylaşan biri”.

Oyuncu kadrosunu tamamlayan isim olan Ray Stevenson, filmde, eskiden Avustralya Özel Timi’nde çalışmış olan, Gamble ve Hoitz’un müstakbel düşmanı Wesley’yi canlandırdı. “Canlandırdığım Roger Wesley karakteri Avustralyalı. Onun Büyük Batı Çölü kadar sıkıcı olmasına karar verdim” diyor aktör ve ekliyor: “Yer aldığım ilk tam kapsamlı komedi bu. Komediyi Adam, Will, Mark, ve İngiltere’de çok ünlü olan Steve Coogan gibi türün bu kadar başarılı olan insanlarına bırakmak en iyisiydi. Karakterimi ne kadar gerçek oynarsam, onların komedilerini öne çıkarmalarına o kadar katkı sağlarım diye düşündüm”.

YAPIM VE TEHLİKELİ SAHNELER HAKKINDA
Filmin büyük bölümü New York’ta çekildi. Ferrell bu konuda şunları söylüyor: “New York’ta çekim yapabildiğimiz ve Wall Street’ten Rockefeller Center’a birçok farklı mekanı gösterebildiğimiz için çok şanslıydık. Şehrin aklınıza gelebilecek hemen her yerini filme koyduk. Üstüne üstlük, tüm çekimler boyunca tam donanımlı bir ikinci birimimiz vardı. Çarpışan arabaları, silahlı çatışmaları çektiler”. Patrick Crowley, New Yorkta mekan taraması yapmaya başlar başlamaz, “Adam’ın şehrin ikon hâline gelmiş mekanlarıyla gerçekten ilgilendiği ortaya çıktı. Yapım tasarımcımız Clayton Hartley de aynı ilgiyi paylaşıyordu. Örneğin, Ershon’ın çatı katı ofisini Rockefeller Plaza’nın 30. katında inşa ettik. Time Warner Binası’nda devasa pencereleri olan, dokuz metre yüksekliğinde, 10 metre genişliğinde bir caz kulüp vardı; mükemmeldi” diyor.

Diğer mekanlar da New York havasını yarattı. “Çok lüks bir mücevher mağazası yarattık ve soygun sahnesi için buranın ortasından yıkı güllesi geçirdik. Park Avenue’da yüksek hızda ve ters yönde bir araba kovalamacası sahneledik. Knicks basketbol takımının maçında çekim yaptık” diyor Crowley. Diğer önemli New York mekanları arasında Wall Street, City Hall Park, Plaza Hotel, ‘Bed, Bath and Beyond’ ve Coney Island’daki ünlü Nathan’s Hot Dogs bulunuyordu.

Sıra aksiyon sekanslarına geldiğinde, McKay nasıl bir yaklaşım kullanmak istediğini tam olarak biliyordu. Yönetmenin bu konudaki açıklaması şöyle: “Bu, ‘Talladega Nights’ta keşfettiğimiz bir şeydi: Aksiyonun doyurucu olması gerekiyor. Fazla komik olmayan bir sahne olması kabul edilebilir, ancak, komik değilse, en azından havalı ya da sıkı, ilginç ya da zeki olması şarttır. Daha önce görmediğimiz türde aksiyon sahneleri yaratabilmek için çok çalıştık”. Yapımcılar, büyük çaplı bir aksiyon için, “Bourne” serisinin yapımcılarından Crowley’yi ekibe dahil ettiler. Crowley yapımcıların komedi için nasıl doğal ve gerçekçi bir yaklaşım benimsedilerse, aksiyon için de aynı yaklaşımı benimsediklerini söylüyor: “Adam çok çağdaş türde, olabildiğince gerçekçi bir aksiyon istediğini belirtti. ‘Karakterlerin başına bunların gerçekten geldiğine inanmanı istiyorum’ dedi. Aksiyonun adeta bir karikatür gibi olabildiği komedi filmleri için sıradışı bir talepti bu, fakat Mark Wahlberg gibi bir yıldızınız varsa gerçekleştirilebiliyor”.

Wahlberg şakayla şunları söylüyor: “Biraz endişelendim. Komedi filmi için imza atmıştım ama bir de baktım oradan oraya fırlatılıyorum, camların içinden atlıyorum! Öte yandan, bunlar benim yaparken çok rahat olduğum şeyler. Aksiyon bu filmi bambaşka bir düzeye taşıyor”.

Crowley, ayrıca, aksiyonun perdede çok güzel duracağını bildiğini de belirtiyor: “Oliver Wood hem Adam’ın ‘Step Brothers’ ve ‘Talladega Nights’ filmlerinin hem de üç ‘Bourne’ filminin de görüntü yönetmeniydi. O varken, Adam’a ve izleyicilere gerçekten istedikleri türde bir aksiyon sunmanın yolunu bulacağımızı biliyordum”.

Dublör amirliğini dublör koordinatörü Brad Martin gerçekleştirdi. “Hiçbir şeyi dalga geçerek yapmadık” diyor Martin ve ekliyor: “Planladık, koreografisini yaptık, gerçekçi ve en üst düzeyde çektik”.

Örneğin, Martin bir kovalamaca sahnesi için Parkour sporcuları (atletizm, akrobasi, tırmanma, jimnastik ve dövüş sanatları gibi dallarda fiziksel yetenekleri bir arada barındıran sporcular) kullanmayı önerdi. “Parkour, insanların havaya zıplamak, takla atmak ve sekmek için binalar, arabalar ve diğer yüzeylerden güç aldığı dinamik bir jimnastik formu” diyor Crowley ve ekliyor: “Bu kovalamaca sahneleri kötü adamların gerçekten çok daha büyük bir tehdit olarak görülmelerini sağladı”.

Bir başka sekansta, Danson ve Highsmith arabayla bir otobüse dalıyorlar, otobüsün kontrolünü alıyorlar ve Manhattan’da, yüksek hızda, arabaları otobüse diklemesine geçmişken kovalamacayı sürdürüyorlar. Sekansın sonunda, araba uçarak otobüsten fırlıyor. Bu tehlikeli sahne büyük ölçüde gerçek bir efektti. “Fırlamayı birçok kere test etmemiz gerekti; hangi eğim, hangi hız ve hangi mesafede bir Chevelle bir otobüste belli büyüklükte bir delik açabilirdi?” diyen Martin, açıklamalarını şöyle sürdürüyor: “Sekansın ikinci bölümü için, otobüsü Highsmith’in dublörü Rick Seaman’a kullandırdık. Bir otobüse patinaj çektirmek çok ama çok zordur. Rick bu işteki en iyi dublör sürücülerden biridir. Otobüse doksan derecelik bir açıyla patinaj çektirdi; geri kalanını ise özel efektler ekibi halletti. Arabayı otobüsten söküp havaya fırlattılar ve bu kez de Trump Tower’a sapladılar”.

Martin açıklamalarını şöyle sürdürüyor: “Mücevher mağazası soygunu için, özel efektler ekibimize bir yıkı güllesi hazırlattık. Çok ağır değildi, 320 kg. kadardı. Bunun bir binanın ortasından geçip bir kamyonete çarpması gerekiyordu. Peki kamyonete nasıl takla attıracaktık? Sonunda kamyoneti bir milin üzerine oturttuk. Dublör sürücü hedef noktaya geldiğinde, düğmeye basarak kamyonete takla attırdı. Filmdeki en sevdiğim çekimlerden biriydi; harika bir yıkımdı”.

Ferrell, rolü için araştırma yapmak üzere, bir karakolda polislerle birlikte vakit geçirerek, onların günlük rutinini takip etti. “Aslında, ateş hattına gidip, biraz araştırma yapma fırsatım oldu. Bu arkadaşların zihniyetini anlamak için karakollardan birkaçını ziyaret ettim. Okuduğunuz o heyecanlı manşetler bir yana, göz önünde olmayan günlük o kadar çok iş var ki. Benim canlandırdığım karakterin yürekten inandığı şey de işte bu: Göz önünde olmayan işlerin de göz önünde olanlar kadar önemli olduğu ama bizim gerçekten bunlardan haberdar olmadığımız”.

Aksiyon filmlerinin deneyimli aktörü, diğerleriyle birlikte ateş hattına giderek araştırma yapmaya davet edildiğinde, şöyle söylediğini aktarıyor: “’Ne gerek var ki? Ben hepsini zaten yaptım’”.

Crowley, sonuç olarak, McKay ile Ferrell’ın işbirliği için şunları söylüyor: “Bu, uzak ara en çok eğlendiğim filmdi. Adam sette bir açıklık ve cömertlik ruhu yaratıyor; gerginlik ya da baskı yok. Tam olarak istediği şeyi alabilmek ve bol miktarda kahkaha üretmek için gerekli güçlerin tümünü şekillendirmekte çok usta”.

Bir yanıt yazın