Kardeşimden Sonra 24 Eylül 2010’da Türkiye Sinemaları’nda
Bir kaza sonrasında iki kardeş birbirlerini terk etmeyeceklerine dair yemin ederse, ve sonrasında doktorlar onlardan birini kurtarıp diğerini kurtaramazsa ne olur?
Büyük övgüler toplayan bir romandan yola çıkan Kardeşimden Sonra, ZAC EFRON’un (17 Yeniden, Saç Spreyi) dünyayı benzersiz şekilde görmesini sağlayan bir kazadan sağ kurtulmuş küçük kasaba kahramanı olarak başrolde oynadığı bir romantik dram filmi. Bu duygusallık dolu öyküde, bir yandan hayatının amacını ve aşkın dönüştürücü gücünü keşfederken, diğer yandan geçmişini kucakladığı romantik bir yolculuğa çıkıyor.
Başarılı liseli yelkenci Charlie St. Cloud (Efron), bekâr annesi Claire (Oscar® Ödüllü KIM BASINGER, Los Angeles Sırları, 8 Mil) ve küçük kardeşi Sam’in (yeni oyuncu CHARLIE TAHAN) büyük hayranlığına ve onu sakin Kuzeybatı Pasifik kasabasından uzaklara götürecek bir Stanford bursuna sahiptir. Ama Charlie’nin parlak geleceği, bir trajedi gelip onun hayallerini elinden alınca yarıda kalır.
Bir araba kazası esnasında, kardeşler, ölmek üzere olduklarını farkettiklerinde birbirlerine uzanır. O an Charlie, Sam’i hiç bir zaman terketmeyeceğine dair söz verir. Ama ansızın, Charlie azimli doktor Florio Ferrente’nin (Sıkı Dostlar, Çılgın Bir Gece’de oynayan RAY LIOTTA) müdahalesi sonucu hayata döndürülür. Sam, trajik bir şekilde, kurtarılamaz.
Charlie teselli edilemez. Küçük kardeşinin cenazesi sırasında, mezarlıktan, mezarlığın arkasındaki ormanın içine doğru koşar ve gün sona ermek üzereyken ormanda küçük açık bir alana rastgelir. Uzaktan,gün batımı çanlarının seslerini duyar. Sersemlemiş bir halde yukarıya baktığında, Sam’i akşam ritüellerinin bir parçası olan beyzbol antremanına başlamak için elinde beyzbol eldiveniyle Charlie’yi beklerken görünce afallar.
Aradan beş yıl geçer ve Charlie’nin hayatı, kurmuş olduğu hayalden daha başka bir yön çizmiştir. O artık Sam’in gömüldüğü Seaside Mezarlığı’nın bekçisi olmuş; yelkenli teknesi ise parçalar halinde bir kenara atılmıştır. Üniversiteyi, arkadaşlarını ve ailesini boş vermiştir. Her akşam alacakaranlık olduğunda, çanlar çalar çalmaz, Charlie, Sam ile top yakalama oyunu oynamak için ormandaki açık alana gider. Gün batımıyla beraber, Sam tekrar ortadan kaybolur. Her ne kadar kardeşi onun hayatına devam etmesini istese de, artık bir tek Charlie’nin Sam’e verdiği söz önemlidir.
Ama liseden sınıf arkadaşı Tess (Lanetli Ev, Seksi Futbolcu filmlerinin oyuncusu AMANDA CREW), eve ansızın dönünce, Charlie yıllar önce verdiği sözü şereflendirme ve yeni bulduğu aşkla beraber geleceğe yol alma arasında parçalara ayrılır.
Charlie gibi, Tess’in de yelkenciliğe tutkusu vardır. Charlie’nin aksine, hayalinin peşinden koşmuş, yakın bir zaman sonra bu ürkütücü mücadelede rekabet eden gelmiş geçmiş en genç kaptan olmak için dünya etrafında tek başına iddialı bir deniz yolculuğuna çıkacaktır. Amanda’nın ayrılmasına bir hafta kala, onu Charlie’nin hayatına sokmuş olması kaderin cilvesi midir? Sam, Charlie’ye geçmişinden sonsuza dek kurtulması ve Tess’in peşini bırakmaması için gereken cesareti bulmasına yardım ettiği gibi; o da kurtarması gereken ruhun kendisininki olduğunu keşfeder.
Yönetmen BURR STEERS, (17 Yeniden, Igby Zor Durumda) BEN SHERWOOD’un “The Death and Life of Charlie St. Cloud” adlı romanından yola çıkan CRAIG PEARCE (Moulin Rouge, Romeo ve Juliet) ve LEWIS COLICK’in yazdığı (Ekip 49, Ekim Düşü) senaryodan yola çıkarak “Kardeşimden Sonra”yı çekmiştir. Romantik-dram filmin yapım ekibinin başında yapımcı MARC PLATT var. (Scott Pilgrim vs. the World, Wanted, Bu Nasıl Sarışın).
Ustalıklarıyla “Kardeşimden Sonra”ya katkıda bulunan başarılı film yapımcıları ekibi arasında görüntü yönetmeni ENRIQUE CHEDIAK (28 Gün Sonra, İyi Bir Kız), yapım tasarımcısı IDA RANDOM (Hızlı ve Öfkeli, Yağmur Adam), kostüm tasarımcısı DENISE WINGATE (Davetsiz Çapkınlar, Zor Ölüm 4.0) kurgucu PADRAIC McKINLEY (17 Yeniden, Igby Zor Durumda) ve besteci ROLFE KENT (17 Yeniden, Aklı Havada) bulunuyor. ERIKA McKEE (X-Men Başlangıç: Wolverine, Zaman Yolcusunun Karısı) film’in görsel efekt yapımcısı olarak görev aldı.
MICHAEL FOTTRELL (Hızlı ve Öfkeli, Zor Ölüm 4.0), RYAN KAVANAUGH (Sevgili John ve yakında vizyona girecek olan Immortals), Ben Sherwood, JARED LEBOFF (Scott Pilgrim vs. the World, Wanted) ve ADAM SIEGEL (Scott Pilgrim vs. the World, Wanted) filmin sorumlu yapımcıları olarak görev aldı.
YAPIM HAKKINDA
Yazar Ben Sherwood’un ikici kitabı “The Death and Life of Charlie St. Cloud” 2004 yılında yayımlandığında büyük övgü topladı ve 15 dilde çevrildi. Washington Post “ Bu eski usul masalda Altıncı His, Düşler Tarlası ile buluşuyor” diye açıklarken Booklist: “Eşsiz biçimde lirik, Sherwood’un fedakarlık hikayesi o kadar güçlü ki, ölümün ötesine geçip gizemli, büyülü ve dokunaklı oluyor.
Romancı, bu alışılmadık ikinci eserini kendi derin bir kaybı sonrasında ustalıkla işlemiş. “Bu kitap, gerçekten kişisel olan iki yerden geldi” diye ifade ediyor, Sherwood. “İlk olarak, babamın beklenmedik ölümü ve beraberinde gelen derin üzüntü ve kederin bir kişinin hayatında ne kadar etkili olacağını bile farketmeden olduğun yerde dona kalma hisleri.. İkinci olarak, aşkın özgürleştirici, dönüştürücü gücü –aşk birçok şeyin kilidini açabilir ve hayatınızı devam ettirmek için size güç ve motivasyon katar.”
Sherwood’a gore, hikayesinin ilk bölümü sevilen kişiye verilen kutsal sözü yerine getirmek üzerine. “Kardeşimden Sonra”yı kafasında canlandırırken, kendisine “Bir kaza sonrasında iki kardeş birbirlerini terk etmeyeceklerine dair yemin ederse, ve sonrasında doktorlar onlardan birini kurtarıp diğerini kurtaramazsa ne olur? Daha sonra bu ilişkiye ne olur? Ya, bu sözü bir tanesi öteki için tutabilirse?” sorularını sordu. Tasarısını şöyle özetliyor: “Bu öykü, iki kardeşin kırılamayacak bağı hakkında.”
Yapımcı Marc Platt, Sherwood’un romanına olan ilgisini anımsıyor: “Bu, zorlu bir hikaye çünkü gerçeğin ne olup olmadığına dair yorumlara açık. Birisini kaybetmek ya da aşk gibi kavramları aşırı derecede duygusallaştırmak istemezsiniz. Fakat, sinemasal açıdan, hikayenin ilişkilendirilebilir ve erişebilir olmasını istersiniz; yani burada yakalanacak çok hassas bir denge var.” Bu kayıp genç adamı canlandıracak oyuncuyu ararken Platt “bu karakterdeki karizma ve insanlığa sahip ancak suratsız ve hüzünlü olmayan birisini bulmayı istediğini” biliyordu.
Yapımcı, Zac Efron ile ilk kez oyuncunun High School Musical döneminde tanışmıştı. Karizmatik genç aktör onu daha o zamandan etkilemişti. Ancak, birkaç sene sonra birbirleriyle bağlantıya geçtiklerinde, Platt onun olgunluğuna hayran kaldı. “Herhangi bir yapmacık haraketten çok uzaktı” diye anımsıyor, Platt. “Zac, o kadar insanlık ve şefkat uyandırıyor ki…Bir aktör olarak risk alma ve çok çalışma arzusuyla yanıp tutuşan herhangi bir yapmacık tavrı olmayan bir genç görmek çok hayranlık vericiydi. Konuştukça, kendi aile geçmişini anlattı ve bana kendisine çok yakın hissettiği küçük kardeşinden bahsetti”
Platt, bu rolün, Efron’un şimdiye kadar canlandırdığı rollerden çok daha dramatic bir rol olduğunu belirtiyor. Ancak, Charlie St. Cloud’un dünyasına arzulu ve kararlı bir şekilde dalan Efron bu zorluğa hazırdı. . Platt, “Bir aktör olarak muazzam becerileri var” diye methediyor. “Ve, bu karakteri geliştirip altında yatan anlamı anlamak için çok fazla çalıştı.”
Yapımcı, senaryoyu eline verir vermez, Efron, Charlie St. Cloud’a derhal yakınlık hissetti. “İlişki kurabileceğim ve Charlie’de farkına vardığım çok fazla aşinalık vardı. “Kendi küçük kardeşimle kurduğum ilişkiyi hatırlattı. Charlie’nin Sam ile olan ilişkisinin gerçek ve dürüst olduğunu düşündüm ve onda gördüğüm nitelikleri takdir ettim. Fazlasıyla kahraman gibi olduklarını düşündüm.” diye anımsıyor.
Ancak Efron güç başrolün canlandırmanın zorlayıcı bir çalışma olacağını biliyordu. Aktör, “Charlie’nin yerini doldurmak ve kör talihli, kendisini uyuşmuş hisseden ve yaşamak için çok nedeni olmadığını düşünen bir adamı canlandırmak gerçekten ilginçti.”diye belirtiyor. Gülerek: “Daha enerjik, hayat dolu ve çok dans eden karakterleri oynama eğillimi gösteriyorum. Ama Charlie çok daha değişik. Bu rol 180 derecelik bir değişim oldu ve son derece heyecan vericiydi”, diye ekledi.
Lewis Colick ve Craig Pearce’ın senaryoya uyarladığı romanın yazarı, Charlie’yi aslen 28 yaşındaki bir adam olarak kaleme almıştı. Sherwood, uyarlamada değişiklikler olacağını biliyordu ve daha genç bir aktörü rol verme kararını kabul etti. “Zac, Charlie için çok iyi bir seçim. Kitabımda yazdığım karakterden daha genç ama Zac’i izlerken karakterinin bütün vaadini, potansiyelini ve umudunu gerçekten hissediyorsunuz. Ona rol vermek harika bir fikirdi ve onun oynadığı için ben de sevindim. Bence kalbinizi de kıracak, ona şifa da verecek.” diye takdim ediyor.
Kendini filme adadıktan sonra Efron, iki yıl önce 17 Yeniden adlı gözde filmde birlikte çalıştığı yönetmen Burr Steers’ı önerdi. Steers Efron’la başka bir projede daha çalışmaya can atıyordu ve bu filmi oyuncunun “Baş aktör olma yolundaki koridor” olarak gördü.
Kaynak malzeme üzerine, Steers: “Ben Sherwood’un çok özel bir bakış açısı var. Diğer taraftan, malzemeyi kendiniz üstlenmek zorundasınız, ama gene de onun gayelerine sadık kalmak istedim. Bu projeyle uğraşmaya karar verdiğimde, Ben’in yarattığı ilişkileri, özellikle iki kardeş arasında olanı, seyircimize gerçekçi kılmak istediğime emindim. Bir film yapımcısı olarak niyetim, kaynak malzemeye saygı göstermek ve yine de proje için düşündüğüm estetik ve tonu yaratmak.”
Yönetmen, bu aşk, ölüm ve yenilenme masalının cazibesine kapıldı ve sevilen kitabın hakkını verebileceğini hissetti. Onu projeye çeken şey Charlie’nin şansına okuduğu meydan oldu. Steer: “Charlie, bu yelkenci kasabasının bekar ebeveynli bir evden çıkmış altın çocuğu. İşçi sınıfı mensubu ve koşullarından kurtulma şansı yelkencilikte yatıyor. Burs kazanmış ve herşey onun için iyi gidiyor; tüm geleceği altından kazınmış. Sonra, mezuniyetin ertesi gecesinde, araba sürerken onun bütün hayatını rayından çıkartan bu korkunç kaza oluyor. O, düşmüş bir altın çocuk ve bu film yaşam, kayıp ve tekrar yaşam ile uzlaşmaya çalışması hakkında.
Platt, Steers’in çalışmasıyla ilk kez eleştirmelerce övgü toplayan “Igby Zor Durumda” filmiyle tanıştı ve yönetmenin kayıp gençliğe bakış açısından etkilendi. İlk karşılaşmalarında “Burr ile senaryoyu okumak zorunda olduğu için buluştum. Bir erkek kardeşini kaybetmişti, bu yüzden derhal bu duygu ve davranışı kavradığını; onun kişiliğinin bir parçası olduğunu anladım.”
“Burr aynı zamanda bir aktör ve dünyayı anlıyor” diye ekliyor Platt.”Bu filmdeki süreç, performanslardan gerçeklik çıkarmak üzerine kuruluydu. Sonra daha tasasız bir komedi filmi olan 17 Yeniden’i izledim ama özellikle Zac’in karakterinde gerçek bir kalp ve ruh vardı; bu benim için işi bitirdi.”
Yardımcı Oyuncuların Rol Dağılımı
Efron’a eşlik edecek çocuk oyuncuyu bulmak yapımın kadro seçimindeki bir sonraki kritik parçaydı. Platt, Charlie Tahan ile daha önce, Tahan’ın Natalie Portman’ın karşısına çıktığı Love and Other Impossible Pursuits filminde çalışmıştı ve genç oyuncunun bu karmaşık dramaya kattıklarına vurulmuştu. Tahan, Sam St. Cloud rolü için seçmelere davet edildi ve neredeyse çok kolayca, rolü kaptı. Yapımcı: “Charlie Tahan bir cevher, gerçek bir keşif. Farkında olsun olmasın, o anı yaşama konusunda esrarengiz bir yeteneği var. Zac ile aralarındaki kimya inanılmazdı.” diye hatırlattı.
Tahan, oyuncu kadrosu ve set ekibine başka hiçbir genç oyuncunun katamayacağı şeyleri kattı. Steers” Charlie’yi gördüğünüzde, onu korumak istiyorsunuz. Bu duygusu içinizden çıkarıyor ve yumuşak olduğundan değil; O, New Jersey’den gelen sert bir çocuk. Ama bu çocuğun şaşırtıcı derecede hisli bir suratı var ve gerçekten iyi bir aktör” diye paylaştı.
Ailesinden bu kadar çabuk göçen bir çocuğu oynamak çok zor olabilirdi ancak Tahan karakterine çabucak hakim oldu. Efron ile kurduğu bağ ekranda çok hissedilir duruyor ancak set dışında da birlikte çok fazla vakit harcıyorlar. Top atışı antremanı yapmadıkları ya da
suda yelkenli kullanmayı öğrenmedikleri zamanlarda, ekran kardeşleri birlikte film ve hokey maçı izlemeye gidiyorlar ya da sadece birlikte takılıyorlar. Sam’in Charlie’si için, Tahan: “Zac harika birisi, kral adam.” diyor.
Bu romantik dramanın diğer önemli rollerinden biri, Charlie St. Cloud’un kendiliğinden tetiklenen hapsinden kaçması için farkında olmadan bir nedene dönüşen lise arkadaşı ve yetenekli yelkenci Tess Carroll karakteri. Tess, ona tekrar yaşamanın ne olduğunu keşfetmesi için bir şansı temsil ediyor.
British Columbia’lı Amanda Crew, hem Tess rolünü elde ettiğine hem de kendi evi olan eyalette çekim yapacağı için çok mutluydu. Şansına, Efron karşısında repliklerini okuması için çağırıldığında onun doğum günüydü. “Amanda ile oyuncu seçimi sürecinde tanıştık,” diyor Steers. “Geldi ve rolü aldı. Güzel, cana yakın ve aradığımız herşey onda vardı. Şahsiyetle sizin dostluğunuzu hemen kazanıyor. Daha, yeteneğinin ilk adımlarını kullanıyor.”
Ekip, onun karakterinin iç yüzünü sunuyor: “Tess, dünya etrafında deniza açılma planı yüzünden kendi kendine çok baskı uyguluyor. Bu, babasının onun için kurduğu bir hayaldi; antrenörüyle bıkmadan çalışıyor ve sponsorlara sözler vermiş. Ya hep ya hiç. Eğer başaramazsa, birçok insanı yüz üstünde bırakır. Hayatındaki herşeyi kontrolü altında tutuyor ama sonra tüm planlarını suya düşüren Charlie ile buluşuyor. Hisleri o kadar güçlü ki onları görmezden gelemiyor ama olabilecek en kötü zamanda geliyor… çünkü bir hafta içinde oradan ayrılacak”
Hatırı sayılır yeteneklerini bu projeye ödünç veren diğer isimler, Charlie ve Sam’in harap annesi Claire St. Cloud rolünde Oscar® Ödüllü oyuncu Kim Basinger ve araba kazasından sonra Charlie’nin hayatını kurtaran, kendini işine adamış doktor Florio Ferrente rolünde Ray Liotta. Oyuncular sadece sete deneyimlerini getirmekle kalmadı, aynı zamanda daha genç oyunculara akıl hocalığı yaptılar.
Steer, Sam ve Charlie’nin annesi rollerinin iç yüzünü sunuyor: “Claire, bir hemşire olarak mantıkdışı saatlerde çalışıyor ve çocuklarına bakabilmek dağılmamaya çalışıyor. Sonra küçük oğlunun öldüğü bir kaza meydana geliyor. Özünde Charlie de ölüyor. Onunla temas kurmaya çalışıyor ancak yardım edilmesini istemeyen insanlara yardımcı olamazsınız, ve o sırada, Charlie yardım istemiyor.”
Ünlü oyuncuyla çalışmak yönetmen için memnuniyet verici bir deneyimdi. “Kim Basinger bütün sahnelerde harika.” diye övüyor. “İçinin derinliklerinden ve o anı yaşıyarak oynuyor. Konu her zaman herşeyi olabileceği kadar iyi yapabilmek oldu. Genç oyuncularımız için onun gibi insanlarla aynı sahneyi paylaşmak şansını elde etmek çok önemli bir adım. İnanılmaz derece cömert birisi.”
Basinger sadece ailesinin gözde şehirlerinden birisi olan Vancouver’a dönmek için can atmıyordu, aynı zamanda bu projede Steer ile çalışmaktan da hemen memnun kalmıştı. Yönetmeniyle çalışma konusunda “Burr ile ilk tanışmamda hemen ona bayıldım. Çok zeki bir adam. Bence, iyi bir yönetmen sizi sadece bir oyuncu olarak değil, aynı zamanda sizi insan olarak da gören ve duyan birisi demektir. Onunla yaptığım ilk sohbette, bu kişiden hoşlandığımı farkettim.” diye methediyor.
Steer, Florio Ferrente’yi canlandırması için Liotta’nın ekibe katılmasından da aynı derecede memnun olmuş. “Doktor rolünün Ray Liotta tarafından oynanması önemliydi çünkü duygusal bir oyuncu istemiyordum” diye açıklıyor. “Sert bir adam olmasına rağmen yine de kalbiyle konuşabilen bir oyuncu seçmenin güzel bir tarafı var. Florio’ inanan bir adam. Herşeyin bir amacı olduğuna inanıyor. Bu yüzden bu meslekle uğraşıyor; hayatın bir amacı olduğuna ve bu yüzden de değerli olduğuna inanıyor. Ray ile aynı sahneye atılması, Zac’in gelişiminde inanılmaz derecede göz korkutucuydu. Ama Zac yüzleşti ve yerini korudu.”
Bu projenin ekibine katılması için Liotta’yı iki şey teşvik etti. “En büyük sebep kızımdı.” Diyor. “Kızım 10 yaşında ve büyük bir Zac hayranı. İkinci olarak, keskin rollere seçilmek gibi bir eğilimim var ve Florio dürüst, yardımcı ve ümitsiz vakalara inancını yitirmiyor. Hatta, boynuna St. Jude madalyonu takmış ki St. Jude ümitsiz vakaların koruyucu meleğidir.”
Ana kadroyu, Tess’i dünya etrafındaki yolculuğuna hazırlayan yelkencilik antrenörü Tink Weatherbee rolünde Zodiac’tan DONAL LOGUE tamamlıyor. Ontario’lu Logue “Weatherbee zamanında hırslı bir yelkenciydi ve artık balık tutma turları düzenliyor” diye açıklıyor. “Tess’in babasıyla arkadaştı ve babası ölünce Tink kendisini Tess’in hayatında, ona yelkencilik antrenörlüğü yaparken buldu. Charlie ve onun varlığının zihin dağıtılığı tarafından tehdit ediliyor.” diye açıklıyor.
Hayaletlerle Geçen Vakit:
Charlie’nin Sıra Dışı Yeteneği
Hikayedeki en zorlu unsurlardan bir tanesi Charlie’nin yaşam ve ölüm arasındaki ince enginlikte apışıp kalanları ve çalıştığı Seaside Mezarlığına huzur içinde yatırılan kişileri görmek gibi tuhaf yeteneğiydi. Sherwood’un romanındaki bu yönünün filmde nasıl betimlenmesi gerektiği film yapıcıları arasında bir hayli tartışmaya neden oldu ve Steers’ın bu projeyi yönetme kararındaki ilgi çekeci bir nedendi.
Steers bize çok yakın olmuş ölen insanları nasıl üzerimizde taşımaya devam ettiğimizi araştırmak istiyordu. “Nasıl olur da, vefat ettikten çok sure sonra hala bizi etkileyebiliyorlar ve bizim bir parçamızmış gibi yaşayabiliyorlar? Sam bir ruh mu, yoksa Charlie’nin hayal gücünün ürünü mü? Bu olasılıkları hep canlı tutmak istedim. Bu korkunç kazadan ötürü aklı mı bozulmuş, yoksa gerçekten öteki taraftan insanları görebiliyor mu? İnsanlar bu filmi farklı farklı düşünüp izleyecekler.” diye düşündü.
Efron, Charlie’nin iki dünya arasında yaşayabilme yeteneğini belirsizliğini şöyle açıklıyor: “Charlie, deli olup olamadığını bilmiyor. Tek bildiği her gün, gün batımında bir saatliğine küçük kardeşiyle tekrar oyalanabildiği. Sam’i görme yeteneği büyük bir armağan ama aynı zamanda bir lanet. Çok antisosyalleşiyor ve kasabada dışlanıyor. Artık toplumla etkileşime geçemiyor çünkü taşıdığı bu büyük yük var.”
Dexter”dan AUGUSTUS PREW, Charlie’nin sahip olduğu az sayıdaki arkadaşlarından mezarlık çalışanı Alistair Woolley’i canlandırıyor. “Alistair, Charlie’nin vaziyetine ilginç bir cazibe duyuyor.” diye gözlemliyor Prew. “Charlie’nin imgelemini anlayan ya da gördükleriyle empati kuran birkaç kişiden biri. Alistair için önemli olan gerçek olup olmadığını öğrenmek: Charlie gerçekten hayalet görüyor mu, yoksa hepsini kafasında kuran yardıma ihtiyacı olan birisi mi?
Platt hikayenin bu yönünün yoruma açık olduğunu belirtiyor. “Hayalet öyküsü olmasını isterseniz, hayalet öyküsü olur” diyor. “Hayaletlerin gerçek olduğuna inanıyorsanız, filmde de gerçekler. Olanların hayal ürünü olduğunu düşünüyorsanız, öyle de yorumlayabilirsiniz. Ama hepimizin hayatımızda ilişkiler –yaşayan ve aramızda bundan böyle bulunmayan insanlarla olan ilişkiler- açısından çektiğimiz hasretler bakımından kesinlikle ruhani bir film. Bu filmin çoğunu izleyicinin kattıkları ve nasıl yorumladıkları oluşturuyor.”
Suda Çekim
Oyuncu kadrosu ve set ekibi, 31 Temmuz 2009’da Batı Vancouver, British Columbia’daki Eagle Limanı Yat Klubünde ana çekime başlamak için toplandı. Filmin açılışını yapan dramatik denize açılma sekansının çekildiği yer burasıydı. Yarışta, Charlie ve Sam sevgili sandallarında, aralarında Tess Carroll’un da bulunduğu Charlie’nin akranlarıyla heyecanlı bir rekabet içerisindeydi. Charlie’nin teknesinin komutasındaki görkemli cesaretini, rekabetçi ruhu ve küçük kardeşiyle olan yakın ilişkisi gözler önüne seriliyordu.
Steers, filmin açılış sahnesini açıklıyor: “Charlie’yi, herşeyin aleyhinde giden bir karakter olarak oluşturduk. Lüks tekneleri içinde olan zengin çocuklara karşı Sam ile ,Boston Red Sox’un ünlü sol kanat oyuncusu Ted Williams’ın lakabı, “Splendid Splinter” olarak adlandırdıkları eski, düzeltmeler yapılmış tekneyle yaptıkları yarışta sonuncu durumda. Ancak, Charlie o kadar iyi bir yelkenci ve taktikçi ki diğer teknelere üstünlük saplayıp yarışı kazanmayı beceriyor.”
Bu mekanda çekim yapmak, bütün departmanların ve ekip üyesinin çok miktarda üst düzey hazırlığını gerektirdi. Mekan sorumlusu KIRK JOHNS, yoğun lojistik planlamasının iç yüzünü anlatıyor: “Su üstünde çekim yaparken, herşeyi en aza indirgemek zorundasınız.” diye öneriyor, “Temel ihtiyaçlara kadar herşeyi bir kenara bırakmalısınız. Limanı terkettiğinizde geri dönmek zorunda kalmak istemezsiniz. Önceden, bolca planlama yapmanız lazım. Aynı zamanda, insanları hareket ettirmek ekipmandan daha kolay olduğu için, ekipman ve kostüm ihtiyaçlarımızı yerleştirmek için sonunda bir ana filika kurduk.”
Bu filika, kamera, elektrik, alet, kostüm ve diğer çeşitli departmanların erişimi gereken ekipmanlar için üs gibi kullanıldı. Birkaç 29 ve 420 klasmanında yelkenli tekne satın alındı ve yarışması için Eagle Harbour genç yelkenci programı üyeleri tutuldu. Karmaşık bir kamera teknesi, deniz üzerinde çekim yapmak için donatıldı; oyuncuları, set ekibini ve ekipmanları tekneden tekneye ve üsse yerleştirip mekik dokuması için sayısız deniz aracı mevcut bulunuyordu. En önemlisi, ekibin güvenliğiydi.
GARY CAPO ikinci ekip yönetmeni olarak güverteye getirildi bu ve başka bölümlerin kareografisinde büyük bir kazanç oldu. Aynı zamanda, yapım yönetmeni yardımcısı ve sorumlu yapımcı Michael Fottrell 2008 Beijing Yaz Olimpik Oyunları’nda yelkenli kordinatörü olarak görev yapmış yelkencilik antrenörü JASON RHODES’a başvurdu. Efron, Tahan ya da Crew’den hiçbirinin önceden yelkencilik deneyimi olmadığı için, STERLING BANCROFT onlara –üç oyuncunun da kendilerini tümüyle adadıkları bir süreç- yelkencilik öğretmekle görevlendirildi.
Efron bu sporun güzelliğine uzun süredir hayranlık besliyordu ve yelkencilerin bu spora nasıl kendilerini kaptırdığını artık anladığını itiraf ediyor. Efron, yelkenciliğe başlaması konusunda: “Başlangıçta, öğrenmek zordu. İçinde birçok etmen barındırıyor. Yelkene rüzgarın esmesi ve tekneyi ilerletmekten ibaret birşey değil. İnanılmaz derecede hassas. Bir hatayla, karardaki tereddütle birden alabora olabiliyor. Bu küçük teknelerle denize açılıdığımda dona kalmıştım. Yelkencilik dersinin ilk gününde, eğitmenim yelkenlinin alabora olması konusuna önem göstermişti. Tekne ters çevrildi ve ben suya düştüm. Korktum ama aynı zamanda korkuyu vücudumdan attım.
Eğitmeni, Efron’un gerekli vasıfları öğrenme becerisinden etkilendi. “Zac çok güçlü bir yelkenci ve çok sevdi.” diye belirtiyor Bancroft. “Ona, yarışmacı denizcilerin hemen kavrayabilecekleri birkaç özel hareket de gösterdim. Bir denizcide olması gereken tüm meşruluk ve güvenirliği almasını hedefledim.”
Steers ve diğer film yapımcıların yüzleştiği bir başka temel zorluk Crew’in teknesi The Querencia’ya dönüştürülecek olan Open 50. Tip (15 metre) yarış teknesini bulmak oldu. Romanda, Querencia (İspanyolca’da, “ev denebilecek yer” anlamında) dünyanın etrafını dolaşmak için çıkılan tek kişilik deniz yolculuklarında kullanılan bir tür olan Açık 50 tip tekne. Tess’in kendi başına dünyayı turlayacağı deniz yolculuğuna olan bağlılığını doğruladığı için hikayenin ana malzemelerinden biri. Ekip bu klasmanda mevcut olan birkaç tekneye baktı ve efsanevi Amerikan giysi tasarımcısı Tommy Hilfiger’ın sahip olduğu Open 50 Gryphon Solo’ya rastgeldi.
Yapım, bu deniz aracının donatılmış tarihini huşu ile karşıladı.. 20 düğümden fazla hıza çıkabilen, Gryphon, 15 metrelik futluk yatlar arasında 24 saatlik dünya hız rekorunu elinde bulunduruyor. Aynı zamanda, açık ara farkla 2002/2003 Around Alone yarışını kendi klasmanında kazandı; 2205 Transat Jacques Vabre ve 2007 Barmuda One-Two’yu da kazanıp 2004 Artemis Transat Yarışında ikinci geldi.
Yelken teknesi kordinatörü Rhodes bu inanılmaz derecede tehlikeli spora nesnel bir bakış sunuyor: “Tek başına dünya etrafına yelken açmış insanların sayısı sadece 250 kişidir. Buna rağmen, Everest tepesinin zirvesine 1000den fazla kişi tırmandı” diyor. “Çok fazla kişi tek başına dünya etrafında dönmeyi beceremiyor. Hatta, Bunun gibi bir yarış teknesinde bu sayı daha da az. Bizim teknemiz dünya etrafını iki kez dolaşmış, ki bu, teknenin ne kadar iyi olduğunun büyük bir kanıtıdır.”
Tekne, Rhode Island limanına çekilmiş olduğundan dolayı, zaman kısıtlamaları onun su yoluyla Panama Kanalından geçirilip Vancouver’ın batı kıyısına çıkarılmasını engelledi. Bunun yerine, iyi eğitilmiş teknisyenler, Gryphon’un 4 metre direkli omurgasını söküp Amerika Birleşik Devletlerinin bir ucundan, tekrar monte edileceği ve denize açılabilir konuma getirilip yapım için The Querencia olarak yeniden adlandılacağı Kanada’ya getirmek için işe alındı.
Crew’un oyunculuğu, kendisine devasa bir hedef belirlemiş genç bir kadını canlandırmanın aralarında en basiti olmadığı, bir çok zorluk barındırıyordu. Karakteri, 2002-2003 yıllarında 46,670 kilometrelik tekli dünya etrafında yat yarışı, zorlu Around Alone’da yarışmış gelmiş geçmiş ilk Britanyalı kadın ve en genç kişi olan Emma Richards’tan biraz örnek alınmıştı.
Crew, bu solo yarışlar hakkında yaptığı araştırmadan çok etkilendi. Oyuncu: “Dört saat ayaktasınız, sonra 20 dakika uyuyup tekrar dört saat ayakta kalıyorsunuz. Vardiyalarınız bu şekilde çünkü eğer birşey olursa o sırada uyukluyor olmak istemezsiniz. Hiç bir zaman tam bir gece uykusu alamıyorsunuz, hiç bir zaman düzgün yemek yiyemiyorsunuz ve inanılmaz derecede güçlü ve zinde olmalısınız çünkü 15 metrelik tekneyi kendi başınıza yürütüyorsunuz.”diye açıkladı. “Göremeyeceksiniz ama The Querencia’yı filme çekerken, aslında teknede çalışan sekiz adam vardı. Bütün bunları bir kızın nasıl yapabileceğini hayretle merak ediyordum.” diye açıkladı.
Ne kadar Efron filmdeki fiziksel zorlukların üstesinden çabucak gelmiş olsa da, herhalde en zoru, kayaların sivri sırtında alabora olduktan sonra, Tess’in The Querencia’nın altından dramatik kurtarılışıydı. Bu dramatik bölümü çekmek için, stüdyonun içine devasa bir su deposu yapıldı. 4 metre uzunluğunda, 22 metre çapındaki bu depo 325,000 galon su ile dolduruldu; ve doldurması bir, ısıtması dört gün sürdü. Hazır olduğunda, The Querencia’nın ters çevrilmiş bölümlerinin 9,000 tonluk aliminyum kopyası yavaşça deponun içine indirildi. Efron, dublör kordinatörü MARNY ENG ve bir dalgıç ekibinin rehberliğiyle, su altı sahnelerinin çekimi için teknenin içinde ve altında üç gün harcadı.
Sonunda, filmin konusunu desteklemek için yarış yatının üç farklı modeli gerekiyordu. İlk olarak, yeniden boyanmış Gryphon Solo’ya özel Carroll yelkenleri tasarlandı, yapıldı ve yerleştirildi. İkinci olarak, Charlie, Tink ve Alistair’in Tess’i arayışlarında karşılaştığı enkazı temsil eden tekne gövdesinin ters yüz edilmiş hali inşa edildi.
Açık denizde çekilen bu set parçası –oyulmuş alt kısmına 1800 kilo fiberglas ve köpük yerleştirilmiş- 50 yıllık bir tekne kullanılarak oluşturuldu ve sonra mevkisine römorkların yardımıyla taşındı.Nihayet, daha önce belirtilmiş olan alüminyum model dramatik kurtarıştaki yakın çekimler için su altı sahnesinin iç ve dış kısımları olarak görev aldı. En büyük zorluk, üçünün de gerçekte özgün set parçaları olduğunu izleyicinin farketmemesi için her üç tekneyi birbirine benzetebilmekti.
Charlie’nin Dünyasını Filme Almak
Sherwood’un romanı Marblehead, Massachusetts’de geçmesine rağmen, film yapımcıları hikayeyi karşı kıyıda, Kuzeybatı Pasifik’in engebeli güzelliğinde, canlandırmaya karar Verdi. British Columbia’nın Vancouver eyaleti ve onu çevreleyen bölgeler, film yapımcıların ihtiyacı olan coğrafi öğeleri temin eden birden çok konumuylayla bu anlatının mekanı oldu.
Yapım tasarımcısı Ida Random, Charlie ve Sam’in dünyasını kafasında canlandırırken işinde biçilmiş kaftan oldu. “Burr’un bu film için kesin bir görüşü vardı” diye açıklıyor. “Filmin Andrew Wyeth havasına bayıldık ve mezartaşları gibi bir çok fotoğraftan kolaj yapmaya başladım. Bizim meleklerimiz ve mezar taşlarımıza, Burr kişisel olarak hepsine bakmak istedi. Aynı şekilde, yelkenlilerde, açılış rekabetindeki her teknenin rengi üzerine çok kesindi. Zarif bir tasarım dengesi tuturmak zorlu oldu.Herşey mükemmel ama dikkat çekici olmak zorundaydı. Şeyler gerçekti, ama yine de değildi. İnanılır, ama inanılır olmayadabilir.”
San Juan Adalarındaki Friday Harbor kurmaca kasaba Quincy’nin şablonu oldu. Ama bu küçük, resmedilmeye değer liman topluluğunu yaratmak için üç yerden faydalanıldı: Gibsons, Steveston ve Deep Cove. Her üçü de Charlie’nin kasabasını yaratmak için birbirleyle harmanlanmış kıyı kasabalarıydı.Aynı zamanda, Kuzey Kıyı Dağlarının tabanındaki Kuzey Vancouver Mezarlığı, Charlie’nin çalıştığı ve Sam’in gömüldüğü, Seaside Mezarlığı görevini gördü.
Charlie’nin bekçi kulübesinin dış kısmı, deniz bölümlerinin ilavelerinin de çekildiği, Brittania Sahili yakınındaki Minaty Koyuna kuruldu. Florio Ferrente’nin Charlie’yi hayatını değiştirme konusunda ikna etmeye çalıştığı sahnedeki kahve dükkanı, Gibsons, British Columbia’daki tarihi Molly’s Reach adlı bar. Molly’s Reach, 13 yıldan fazla süredir bu mekanda çekilen The Beachcombers adlı uzun süreli Kanada televizyon dizisi tarafından ünlenmişti.
Diğer mekanlar arasında, Charlie’nin mezuniyetinin kameya alındığı Seycove Secondary School; The Querencia’nın enkazının bulunduğu Grebe Islets; Great Lawn olarak gösterilen Burnaby’deki Central Park; Sam ve Charlie’ye komik bir şekilde kazların saldırdığı gölcük olan Rice Lake Seymour Watershed, bulunuyor.
Mezarlığın arkasındaki, Charlie ve Sam’in gün bitimine yakın çanlar çaldığında buluştuğu açık alan hakkında bir çok tartışma vardı. Roman ve filmin her ikisinde de son derece önemli bir mekandı. Her zaman belirli olarak günün vakti gün batımı olduğu için, film yapımcıları bu büyülü saatte yapılacak çekimlerde zaman kısıtlamalarına karşı korumasızdı. Sonunda bu uhrevi ortamın bir ses stüdyosunda yeniden yaratılması kararlaştırıldı.
Açık alanın görüntüsü ve verdiği his Kuzey Vancouver’da Random’ın köpeğini sık sık gezdirdiği bir ormanın açık bölümünden esinlendi. İnşaat kordinatörü BRIAN SHELL kayranın, yaklaşık olarak 45 metreye 15 metre, yüksek kenarlı, çanak biçmindeki tasarımdan dolayı sıradışı olduğunu belirtiyor. İnşaatı ve montajı beş hafta sürdü ve başka yapımlardan ve temizlenmiş inşaat sahalarından kurtarılan, yöreye özgü çalılar ve yosunların yanı sıra, 200’den fazla ağaçla donatıldı. Olabileceği kadar huzurlu olduğu gibi, film boyunca çoğunlukla iki kardeş bulmaya çok yakın oldukları bir çeşit aranın peşinde.
Film için yaratılmış elle yapılan tasarımları ve gerçek mekanları bütünlemek için, Steers görsel efekt yapımcısı Erika McGee tarafından öncülük edilen görsel efektler ekibini beraberinde getirdi. Rehberliği altında RHYTHM & HUES STUDIOS ve DYFED filmin görsel efektlerinin büyük çoğunluğunu tasarladı. Bu iki atölye MR. X ve LEVEL 256’nın desteğini aldı.
Universal Pictures sunar—Relativity Media iş birliğiyle—bir Marc Platt yapımı ile bir Burr Steers filmi: “Kardeşimden Sonra’. Oyuncular; Zac Efron Amanda Crew, Donal Logue, Charlie Tahan ile Ray Liotta ve Kim Basinger. Müzik Rolfe Kent tarafından ve kostüm tasarımcısı Denise Wingate. “Kardeşimden Sonra”nın kurgucusu Padraic McKinley ve bu romantik dramın yapım tasarımcısı Ida Random. Filmin görüntü yönetmeni Enrique Chediak. Sorumlu yapımcılar Michael Fottrell, Ryan Kavanaugh, Ben Sherwood, Jared LeBoff, Adam Siegel. Yapımcılığı Marc Platt tarafından üstlenildi. Film Ben Sherwood’un “The Death and Life of Charlie St. Cloud” romanından uyarlanmıştır ve senaryo Craig Pearce ve Lewis Colick’e ait. “Kardeşimden Sonra”nın yönetmeni Burr Steers. © 2010 Universal Studios.