Natalya Rudakova

“Transporter 3/Taşıyıcı 3” 26 Aralık’ta Türkiye Sinemaları’nda
Filmin oyuncularından Natalya Rudakova ile “Taşıyıcı 3” üzerine yapılan röportaj
Bu filmde rol alışınız nasıl gerçekleşti?
Natalya Rudakova: Sokakta yürürken Luc Besson ile karşılaştım. Benden oyunculuk dersi almamı istedi. Dediğini yapınca herşey yolunda gitti. Oyunculuk beni heyecanlandırdığı gibi ilginç buldum. Sonra seçmelere katıldım ve bu filmin tek kadın oyuncusu olmayı başardım.

Bunlar sadece sokakta yürürken mi oldu?
Rudakova: Evet, işime giderken oldu. Bir kuaförde çalışıyordum. Sokakta yürürken Luc Besson’un asistanı beni durdurdu ve onlarla birlikte bir çay içmemi rica etti. Çay içerken bana oyunculuk dersi almamı söyledi. Çok çok heyecanlandım.

Bu sizin ilk filminiz mi?
Rudakova: Evet ilk filmim… Oyunculuk dersi almaya başladıktan sonra yapmak istediğim işin bu olduğunu fark ettim. Benim açımdan gerçekten heyecanlı bir deneyim oldu.

Yani çocukluk hayaliniz değildi?
Rudakova: Oyunculuk hayali hiç kurmamıştım. Ancak karşınıza yepyeni bir fırsat çıkınca düşünmeye başlıyorsunuz. Neden böyle oldu bilemiyorum ama denemek istedim. Sonra hoşuma gittiğini hissettim. Öğretmenlerim bende bir potansiyel olduğunu söylemeye başladılar. Hepsinden önemlisi de böyle bir karaktere bürünmek gerçekten heyecan vericiydi. Çok ilginç bir deneyim yaşadım ama böyle birşeyin hayalini hiç kurmamıştım.

Luc Besson’u daha önceden tanıyor muydunuz?
Rudakova: Filmlerini biliyordum ama yüzünü bilmiyordum. Sadece ismini biliyordum. Onun filmleri son derece popülerdir. Filmlerini severim. Gerçekten orijinal ve büyüleyici filmlerdir.

Öyleyse T3’te oynamanız için teklif geldiğinde hiç duraksamadınız…
Rudakova: Bakın, benden filmde oynamamı istemedi. Sadece oyunculuk dersi almayı denememi söyledi. Hiçbir şey için söz vermedi diyebilirim. Sonra seçmelere katıldım. O gün çok gergin olduğumu hatırlıyorum. İlk defa kamera karşısındaydım ve insanlar benden ‘duygu değişimi’ gibi tuhaf şeyler yapmamı istiyorlardı. Daha önce böyle bir işi hiç yapmadığım için bana tuhaf geldi. Kollarım titriyordu ama güzel zaman geçiriyordum. Ayrıca hayatımda ilk defa Paris’e gitmiştim. Bir hafta sonra filmde oynayacağımı haber verdiler. Duyduğum anda çok heyecanlandım.

Senaryoyu okuyunca ne düşündünüz?
Rudakova: Gerçekten rengarenk, çeşitli duygular ve esprilerle yüklü, hayata tutkuyla bakan bir senaryo olduğunu düşündüm. Keyifli ve soluk kesiciydi. Ayrıca filmde hızlı tempolu takip sahneleri de olacaktı. Kısacası duygu yüklü ve keyifli bir çalışmaydı. Tek bir düzeyde takılıp kalmayıp coşkuyu hissedebiliyordum. Baştan sona aksiyon ve eğlence doluydu ki, büyüleyici olması için yeterliydi.

Sizin açınızdan popcorn tabir edilen eğlencelik bir film mi? Bu tip filmleri sever misiniz?
Rudakova: Popcorn filmlerini severim. Lunaparka gitmek gibidir. Sinema salonuna girersiniz ve iki saat boyunca gülümsersiniz. Bence relax olmanın en iyi yoludur. Anti depresyon ilacı gibidir. Bazı filmlerde perdede neler olup bittiğini düşünmek zorunda kalırsınız ama popcorn filmlerinde sadece relax olup sizi büyüleyici yerlere götürmelerini beklersiniz.

Oynadığınız karakteri anlatabilir misiniz?
Rudakova: Valentina hayatı seven bir kızdır. Biraz kaçıktır. Çılgınlığının sebebini genç olmasına bağlıyorum. Kişiliğinde çeşitli renkleri barındırır. Genç, çekici ve güzel bir kızdır.

Erkek filmi olarak tanımlanabilecek böyle bir filme sizi çeken etken ne oldu?

Rudakova: Benim oynadığım karakter filmdeki tek kadındır. Bu nedenle hassasiyet, renklilik, sevgi, spontane duygular, spontane hareketler ve eğlence gibi unsurları getirir. Gerçek anlamda eğlenceli ve çılgın bir kızdır. Filme renk getirdiği gibi keyif de kattığını düşünüyorum. O olmasaydı sıkıcı bir film olabilirdi.
Filmin başlarında esrarengiz ve pek konuşmayan bir kızdır. Frank’in ona aşık olmasının sebebi bu mudur? İkisinin aynı olması mı?
Rudakova: Valentina başlangıçta Frank Martin’i pek umursamaz. Aslında ondan korkar. Sessiz takılmasının sebebi budur. Çok fazla konuşmayışının sebebini korkmasına bağlayabiliriz. Zamanla ikisi arasında iletişim başlar. Valentina için Frank Martin baba figürünü temsil eder. Koruyucudur. Zaten onun da sevgi ve koruma duygusuna ihtiyacı vardır. İkisi bu noktada buluşur. Rus kızları zaten hep böyledir.

Öyleyse sizin için kolay mı oldu?
Rudakova: Aslında oynadığım karakterin kişilik yapısı benimkinden çok daha çılgındır. Volkan veya havai fişek gibi spontane bir yapısı vardır. Durduğu yerde duramaz. Ortalıkta koşup durmak, insanları deli etmek gibi bir çok şey yapar. Filme renk, duygu ve keyif getirir.

Setteki ilk gününüz nasıl geçti?
Rudakova: İlk günümün benim için endişeliydi.Çünkü setteki herkes Fransızca konuşuyor, benimle İngilizce konuşmaya çalışıyorlardı. Aslında hepsi bana karşı nazik ve koruyucu davrandı. Işıkların karşısında nasıl durmam gerektiğini, nasıl konuşacağımı, kamerayla nasıl çalışacağımı açıkladılar. Hepsi son derece bilgili ve koruyucuydu. Beni ilk günden itibaren kabullendiler. İlk birkaç saat boyunca ölesiye korktum ama sonra alışmaya başladım. İkinci gün gerçekten harikaydı. Setteki bütün ekiplerin son derece konuksever ve koruyucu olması nedeniyle ortama hızla alıştım.

İşinizin en zor kısmı neydi?
Rudakova: Soluk kesici bir deneyim oldu. Çekimlere başladık. Sonra bir gün uyandığımda filmin neredeyse bitmiş olduğunu gördüm. En zor yanı ise dondurucu soğuklardı. Çekimlere kış aylarında başladık. Ben sanki yaz mevsimindeymiş gibi küçücük bir kıyafetle dolaşıyordum. En zor olan yanı, soğuktan etkilenmemeye çalışırken oyunculuğa odaklanmaktı. Dediğim gibi set ekipleri sürekli benim peşimde koşarak ısıtıcı malzemelerle rahatlatmaya çalıştılar. Tam anlamıyla soluk kesici bir deneyimdi.

Jason Statham ile iletişiminiz nasıldı?

Rudakova: İlk filmimde Jason gibi bir partnerim olduğu için gerçekten çok şanslıyım. Son derece koruyucu davrandı. Böyle olunca ben de onunla duygusal düzeyde iletişim kurmam gereken sahnelerde hiç zorlanmadım. Bu çok önemliydi. Çünkü oyunculuğu aracılığıyla bana çeşitli duygular gönderiyor ve iletişimi kolaylaştırıyordu. Bana her aşamada çok yardımcı oldu. Aynı durum Robert Knepper için de geçerliydi. İlk filmimde bana duygusal açıdan ve her konuda destek olan aktörlerle çalıştığım için çok şanslıyım.

Robert Knepper’in “Prison Break”te oynadığı karakteri biliyor muydunuz?
Rudakova: Bilmiyordum ama sanırım orada da kötü bir karakterdi. Robert sahne arkasında son derece büyüleyici bir insandı. Çok sıcak, çok tatlıydı ama yine de sanki filmlerdeki rollerinden üzerine sinen birşeyler var gibiydi. Endişe verici ve tuhaf hali devam ediyordu. Bu nedenle onun karşısında rol yapmama bile gerek kalmadı, olayı akışına bıraktım. Ancak gerçek hayatında kesinlikle öyle birisi değildi.

Yönetmen Olivier Megaton, çalışmaları ve Fransız ekibi hakkında ne diyeceksiniz?

Rudakova: “The Red Siren” adlı filmini görmüştüm. Gerçekten iyi bir filmdi. Çekimlere başlamadan önce bir kere daha seyrettim. Böylece çalışacağım insanın vizyonunu daha iyi anlama fırsatı buldum. Olivier ve ekibi kelimenin tam anlamıyla harikaydı. Hepsi ekip halinde çalışıyordu. Herhangi bir problem veya çatışma yaşamadık. Üç ay boyunca hep aile gibiydik. Ailemden üç ay uzak kaldığım için bana büyük yardımları oldu. Fransa’da hiç kimseyi tanımıyordum ama hepimiz aile gibiydik.

Ya Fransızlar…

Rudakova:Fransa’ya daha önce hiç gelmemiştim ama buradaki ilk deneyimimde kendimi mutlu hissettim. Fransa’yı bir turist gibi değil de çok farklı şekilde görme fırsatı buldum. Fransız halkı son derece sıcaktı. Tıpkı doğup büyüdüğüm St. Petersburg’un insanları gibiydiler. Bu arada sadece turistik alanlarla sınırlı kalmadan gerçek Fransa’yı görme fırsatını bulduğum için çok memnunum. Fransız halkı her açıdan harikaydı. Özellikle de yemeklerini beğendim. Sanki bir peri masalında gibiydim.

Aksiyon sahnelerinin çekimi zor oldu mu? Dublörünüz var mıydı?
Rudakova: Dublör kullanmaya ihtiyaç duymadım. Çünkü Jason’unki kadar fazla dövüş sahnem yoktu. Bazı dövüş sahnelerinde yer aldım ama hepsi küçük şeylerdi. Ancak o sahneleri kendim yapmaktan heyecan duydum. Zaten ben gündelik hayatımda da böyleyimdir. En küçük şeyleri bile kendim yapmaktan heyecan duyduğum için dublöre hiç ihtiyaç duymadım.

Öyleyse bazı sıyrıklar almış olmalısınız…

Rudakova: Evet bazı sahnelerde yaralar bereler ve sıyrıklar oldu. Vücudumun çeşitli yerlerinde sıyrıklarla dolaşmak zorunda kaldım ama çok eğlenceliydi ve uğraştığıma değdi. Yeniden istense yine yaparım.

Bir yanıt yazın