Bu Son Olsun

Bu Son Olsun

12 Eylül 1980 sabahı Türkiye yıllar sonra yeniden Hasan Mutlucan türküleriyle uyandı. Siyah-beyaz televizyonlarda arzı endam eden bir paşa huzur ve güven ortamını sağlamak içun ordunun yönetime el koyduğunu, sendika ve partilerin kapatıldığını ve ikinci bir emre kadar sokağa çıkmanın yasak olduğunu bildiriyordu.Peki çıkmanın yasak olduğu o sokaklar sizin tek eviniz ise…

Yaşar  (Mustafa Uzunyılmaz), Apo  (Orhan Ekşin), Kovboy Ali  (Ferit Kaya), Cevat  (Volga Sorgu) ve Ertuğrul  (Ufuk Bayraktar) kendilerini balat semtini mesken tutmuş beş evsizdir. Hayattaki tek gayeleri, karınlarını doyurmak ve en büyük tutkuları olan şaraptan bir gün bile olsun ayrı kalmamaktır. Günübirlik yaşayan bu beş kişi, gayelerine ulaşabilmek için zamanın fırtınalı politik atmosferinden dahi faydalanmasını bilir. Onlarla aynı mahallede yaşayan ve sol gruplardan birine üye olan Sinan  (Engin Altan Düzyatan) ile Lale  (Hazal Kaya) arasındaki aşk da hikayemizin başka bir böümünü oluşturur. Sokaklarda başlayan hikayemiz bir dizi yanlışlıklar komedisi sonucu evsiz karakterlerimizin kendilerini siyasi mahkumlarla birlikte aynı cezaevinde bulmasıyla devam eder.

“Birinin cehennnemi bir başkasının cennetidir” sözünden yola çıkılarak senaryolaştıran “Bu Son Olsun” filminin çekimlerine 12 Eylül’de başlandı.

Yönetmen Görüşü

Albert Camus’un “birisinin cenneti bir başkasının cehennemidir” sözü üzerinden önermede bulunan “Bu Son Olsun” isimli uzun metraj sinema filmi projesi, evsiz, sokaklarda yaşam mücadelesi veren beş insanın 12 Eylül Askeri Müdahalesi sonucu ilan edilen sokağa çıkma yasağı karşısında düştükleri durumu anlatır.

Kahramanlarımızdan dördünün peşi sıra yaşanan bir dizi yanlışlıklar komedisi sonucu yakalanıp cezaevine düşmeleri hayat içindeki konumlarını değiştirir. Hayatlarının büyük bölümünü sokaklarda geçiren bu dört kişi, belki de yıllar sonra ilk defa çatısı ve dört duvarı olan bir mekâna sahip olmuşlardır.Onlar için cezaevinin berbat yemekleri bir ziyafet, rahatsız ranzaları ise kuş tüyünden yataklar gibidir. İçine düşen herkes için cehennem sayılabilecek 12 Eylül zindanları Yaşar ve arkadaşları için adeta bir cennettir. Orayı bu denli rahat hale getirmelerinde özellikle Yaşar’ın yıllar boyu sokaklarda edindiği tecrübenin ve kurnazlığının da etkisi büyüktür.

Projenin yer yer grotesk nüveler de taşıyan bir kara komedi olması bize, darbecilerin düştükleri gülünç durumları anlatma ve yaşanan sancılı süreci bize mizahın sağladığı güçle eleştirme şansını tanıyor.Hatta senaryoda geçen ve birçok insan tarafından dramatik anlamda dahi abartılı bulunabilecek bazı olayların gerçek hayatta vuku bulmuş olması tür seçimindeki tercihimizin doğruluğuna ispat niteliğindedir. Projenin bir diğer önemli noktası ise süreci ideolojik saflardan değil, yaşamın zorluklarıyla mücadele eden pragmatist insanların gözünden anlatmasıdır.

Filmdeki ana dramatik aksiyonu tetikleyen unsur ise filmdeki en gülünç sahneleri oluşturmakla birlikte belki de en trajik unsurdur. Kara komedi türü bakımından önemli bir yere sahip olan Godot’u Beklerken’de olduğu gibi kahramanlarımız bir Godot beklemektedir. İhtilalden sonra bir ev sahibi olacakları ümidi onları farkında olmadıkları bir dünyaya sokacak ve dönüşümlerini sağlayacaktır. Normal şartlarda hiçbir insanın peşinden gitmeyeceği böylesi bir ümidin arkasından koşmalarının nedeni çaresizlikleridir. Bu hayale inanmaktan başka çareleri yoktur. Çünkü sert doğa şartlarına karşı barınma ihtiyacı binlerce yıllık insanlık tarihi boyunca devam etmiştir. Önceleri mağaralara sığınan insanoğlu zamanla çadır ve benzeri barınma yöntemlerine başvurmuştur. Modern insan ise günümüzde yaşadığımız evleri ve apartman dairelerini inşa etmiştir. Kahramanlarımızın böylesi basit bir arzu için olmayacak bir hayalin peşinde koşmaları oldukça trajik bir durumdur.

Beş evsiz karakterin proje içinde konumlanması aslında Türkiye’nin mozaiğini ve darbe sürecindeki durumunu özetlemektedir. Yaşar Bodrumlu orta sınıf bir aileden gelen, hayata karşı sözü olan bir karakterdir. Kovboy Ali aktör olma düşüyle İstanbul’a gelmiş Adanalı yoksul bir ailenin çocuğudur. Apo babasını hiç tanımamış, sürekli ötekileştirilmiş bir Çingenedir. Apo’nun agresif tavırlarının altında belki de doğduğundan beri toplum tarafından itilip kakılması, ötekileştirilmesi yatmaktadır. Cevat ise hikâyesini kimsenin bilmediği, zekâ geriliği olan dilsiz bir karakterdir. 12 Eylül gibi bir süreçte doğulu karakteri dilsiz yapmamızın altında o dönem resmi kayıtlarca “tanımlanamayan bir dil” konuşmasından kaynaklıdır. Ertuğrul ise diğerlerinden ayrılır. Çalışacak durumu olmasına rağmen bunun yerine kolay yoldan para kazanmayı kendine gaye edinmiş bir karakterdir.

Cezaevi yönetimindekilerin iktidara olan tutkuları ve kavgaları ise mizahi bir dille ele alınmakta, tarihi şahsiyetlere göndermelerde bulundurmaktadır.

Bir 12 Eylül projesinde güldürü ve eğlence dozunun bu kadar yüksek olmasında güdülen amaç sürecin acısını seyirciye daha güçlü bir şekilde geçirmektir. Kierkegaard’in “en derin ciddiyet, kendisini ironi aracılığıyla ifade etmek zorundadır” sözünden yola çıkarsak böylesi ciddi bir süreç ancak mizah aracılığıyla anlatılabilirdi. Bu nedenle bir 12 Eylül sinema filmi yazarken şiddetin pornografisi yerine mizaha başvurduk.

Tarih boyunca bu dünya birileri için cennet iken bir başka çoğunluk için cehenneme dönmüştür. “Bu Son Olsun” filmi bu duruma bir karşı duruştur.

Gösterim Tarihi: 06 Ocak 2012
Dağıtım:
Özen Film
Yönetmen: Orçun Benli
Senaryosu: Orçun Benli, Şükrü Üçpınar
Görüntü Yönetmeni: Vedat Özdemir
Müzik: Cahit Berkay
Kurgu: Levent Çelebi
Oyuncular:
Mustafa Uzunyılmaz (Yaşar)
Orhan Eşkin (Apo)
Ferit Kaya (Kovboy Ali)
Volga Sorgu (Cevat)
Ufuk Bayraktar (Ertuğrul)
Engin Altan Düzyatan (Sinan)
Hazal Kaya (Lale)
Engin Alkan (Cezaevi Müdürü Hızır)
Serdar Orçin (Papaz Kenan)
Bülent Çolak (Başgardiyan Cafer)
Eray Özbal (Doktor Niyazi)
Deniz Uğur (Nimet Hemşire)
Murat Garibağaoğlu (Gültekin)
Serkan Genç (Tanju)
Zafer Kırşan (Ünal)
Sertaç Ekici (Rüştü)
Tuğrul Tülek (Tayfun)
Kerem Corogil (Cihan)
Fırat Topkorur (Özgür)
Serkan Çetinkaya (Çiroz)
Mustafa Üstündağ (Asaf)
Ahmet Saraçoğlu (Cengiz)
Murat Akkoyunlu (Döviz Kaçakçısı)
Volkan Girgin (Karaborsacı)
Murat Göktepe (Sendikacı Mahkum)
Mehmet Esatoğlu (Başçavuş)
Ciguli ve Ekibi (Romanlar)

Bir yanıt yazın